Yerel seçimler bitti, aradan 15 gün geçti, İtirazlar
neticelenmedi. İlçe, İl seçim kurulları derken iş Yüksek Seçim
Kurulu’nun nihai kararları vereceği noktaya kadar geldi
nihayet.
Bir an önce bu konuların Türkiye’nin gündeminden çıkması ve
başta ekonomi ile ilgili konular olmak üzere Hükümet’in PKK ve FETÖ
ile mücadeleye odaklanması herkesin en büyük beklentisi.
Aradan geçen bunca zamana kadar sayım neden bitmedi sorusu
herkesin ortak merakı.
Toplumun bir kısmında şöyle bir düşünce oluşmaya başladı:
“Seçimle geldiler ama şimdi kaybettiklerini kabul edip
gitmek istemiyorlar…”
AK Parti içinde geçmişte önemli mevkilerde bulunmuş, şimdi Sayın
Cumhurbaşkanının ifadesi ile “trenden inmiş” bazı
kişiler demokrasi vurgusu yapıyor ve seçim sürecinin bir an önce
tamamlanmasını istiyor.
Bir kısım insan ise Türkiye’nin sürecin uzamasından zarar
görebileceği kaygısını ve dışsal müdahalelere kapı aralayacak
gelişmeler olacağını ima ve işaret ediyor…
Herkesin kendine göre bir gerekçesi ve hesabı var.
Muhtemelen yeni bir siyasal hareket için alan isteyenleri de var
bunlar arasında, gerçekten iyi niyetli bir şekilde işin
neticelenmesini düşüneni de…
Bu konu ile ilgili olarak değerlendirmeleri elbette siyasi
muhatapları yapacaktır.
Ama sayımların bitmemesine ilişkin süreç “AK Parti’nin
İstanbul’u vermek istemiyor” iddiaları var ya, buna bakmak
lazım…
Acaba gerçek böyle mi?
Geçmiş seçimlerde de benzer şekilde itirazlar oldu. AK Parti’li
Kadir Topbaş mazbatasını seçimden dokuz gün sonra aldı. O zaman
gecikme kimseyi bu kadar ilgilendirmemiş, “seçilmiş adama
nedir bu eziyetiniz?” diyen çıkmamıştı…
Hadi bunu geçtik. Başka illerde, ilçelerde, beldelerde de
itirazlar var. Her partiden diğerine yönelik… Hatta Cumhur İttifakı
içindeki MHP’ye AK Parti’den veya AK Parti’ye MHP’den… Bunlara da
kimse bir şey demiyor… Hadi bunu da geçelim…
Seçmen taşınmış, binlerce insan hiç oturmadığı ve halen de
ikamet etmediği bir seçim çevresinin seçmeni yapılmış, buna itiraz
ediliyor, edilmesin mi?
Üstelik minareyi çalan kılıfını hazırlama gereği bile görmemiş,
boş arsayı bina göstermiş, olmayan yerlere numara vermiş seçmen
kaydetmiş…
Bir adrese fiziki kapasitesinin üzerinde nüfus nakletmiş ve bunu
da kamu görevlileri eli ile yapmış, bunu dile getirmesinler mi?
Maltepe’de kanunda öngörülen şekilde sandık kurulları
oluşturulmamış; ilçede üçbinin üzerinde yaşayan, kayıtlı memur
varken dokuzyüzün üzerinde sandık görevlisi başka şehirlerden
Maltepe’ye taşınmış, Maltepe’de ikamet etmiyor ve bunların pek çoğu
birbiri ile yakın ilişki içinde. Bırakın memur olmayı içlerinde o
anda oy kullanma hakkı bulunmayanlar bile var…
Bütün bunlar seçimlerin güvenliğini ve sonuçlarını etkilemez mi?
Yine bu organizasyon kamu görevlileri marifeti ile yapılmış… Buna
da mı itiraz edilmesin?
İş uzuyormuş… Uzayabilir.
Demiyor muyuz, “tek bir kişinin bile oyu zayi olmasın,
hak yerini bulsun” diye… Tüm çabalar sandığa yansıyan
iradenin sandıktan tam olarak çıkması için.
Sandık için böyle bir titizlik sergilenmeyecekse demokrasi nasıl
korunacak?