Seçim anketçisi ANAR'dan AK Parti'ye 'fırtına' uyarısı
Abone olErken seçim anketlerindeki sonuçlardan yola çıkarak analiz yapan ANAR sahibi İbrahim Uslu, tekrar seçim yapıldığında yine koalisyona başvurulacağını söyleyerek, AK Parti'ye ilişkin kritik görüşler ortaya koydu.
Türkiye'nin erken seçime gitmeye hazırlandığı son
dönemdeki siyasi değişimleri ve dinamikleri analiz eden ANAR
araştırma şirketinin patronu İbrahim Uslu, seçmenin 7
Haziran'daki eğilimlerinin devam ettiğini, yeniden seçim
yapıldığında da koalisyon tablosunun ortadan kalkmayacağını ileri
sürdü.
Şiddet ortamının doğası gereği iktidardaki partiye oy
kaybettirdiğini belirten Uslu, "AK Parti bunu bilmiyor mu?"
sorusuna "AK Parti için sürpriz değil ama bazen süreci
değiştiremiyorsunuz. Bildiğiniz halde engelleyemiyorsunuz. Fırtına
geliyorsa geliyordur. Fırtınayı durdurmanın yolu yok. Ancak
tedbirinizi alırsınız." diye cevap verdi.
Al Jazeera'ye konuşan Uslu'ya göre 7 Haziran seçimlerine kadar
hakkında "barajı aşabilecek mi?" tartışması yürütülen HDP'nin,
şiddet ortamının bu şekilde devam etmesi halinde, oylarının artma
ihtimali çok yüksek. AK Parti'ye yakınlığıyla bilinen
Uslu, HDP'nin henüz oyunu alamadığı yüzde 7-8'lik bir Kürt
seçmen kitlesi bulunduğunu , 7 Haziran seçimlerindeki 11.5 puanın
Kürtlerden geldiğini, sadece 1.5 puanın Türklerden
geldiğini vurgulayarak, yapılacak yeni seçimlerde bu kesimin
de CHP ve AK Parti yerine HDP'ye oy verme ihtimali olduğunu
belirtti.
İşte Uslu'nun o açıklamalarından çarpıcı
satırlar:
7 HAZİRAN'DAN BU YANA NELER DEĞİŞTİ?
Çok fazla bir değişiklik olmadı. Olanlar hep minör değişiklikler.
Bir iki puanlık farklılaşmalar gözlemliyoruz. Ama biz bir hata payı
içinde çalışıyoruz. İstatistik bunu öngördüğü için bu
farklılıkların anlamlı olup olmadığını test ediyor. Bu yarım
puanlık, bir puanlık kaymaları anlamlılık testine tabi tuttuğunuzda
bunların çok da anlamlı olmadığını görüyoruz. "1 puan arttı, 1.5
puan düştü. Şu parti çözülüyor, şu parti büyüyor" diye
değerlendirmeler görüyorum. Bunlar ya çok iddialı değerlendirmeler
ya da tırnak içinde çok cahilce değerlendirmeler. İstatistik bilen
birine bu sorulabilir. İstatistik biliminde çok anlamı yoktur. Onun
için ben 7 Haziran'daki seçmen eğilimi devam ediyor diyorum. Zaten
değişmesi için bir neden de yok. Seçmen zaten kararını sandık önüne
geleceği zaman veriyor. Oturup muhakeme ediyor. Seçmen borsa
brokerı gibi her an gelişmelere göre analizini yapmıyor ki. Bir
taraftan gözlemliyor, bir taraftan sıranın kendisine gelmesini
bekliyor. Seçmen şimdiden sonra kanaatini yavaş yavaş
şekillendirmeye başlar. Önce aday listelerini görmek ister,
partilerin söylemlerini görmek ister, sonra da kararını verir. Şu
an Türkiye'de aynı anda çok olay oluyor. Seçmen her birine bakarak
pozisyonunu değiştirecek olsa fırıldak gibi dönmesi gerekir.
"AK PARTİ OYLARINDAKİ ARTIŞ TERÖR İLE İLGİLİ
DEĞİL"
AK Parti'de görülen artışları biz hemen seçim sonrasında seçmen
davranışlarını analiz ederken gördük. Bu çalışmayı da çok
önemseriz. Çünkü bundan önce yaptıklarımızın hepsi birer tahmin.
Seçim sonrası araştırmalar ise bize daha çok bilgi verir çünkü
artık davranış gerçekleşmiştir. "Kim, neden, nasıl davrandı?" bunu
analiz edebiliriz. Bu seçimde de yaptık o araştırmayı ve seçimden
hemen sonra bulduğumuz rakamlarla bugün bulduğumuz rakamlar
arasında büyük bir fark yok. Seçimden hemen sonra terör yoktu
malum. Seçimden hemen sonra istikrar, tek partinin avantajları,
ülkenin hükümetsiz kalma olasılığı, güçlü iktidarların bundan sonra
olmaması riski seçmeni tedirgin etti. AK Parti'nin oylarında 1-2
puanlık artış gördük. Bu hareketlenme terör ile ilgili değil
yani.
"İŞLER İYİYE GİDİYORKEN İNSANLAR MERKEZ PARTİLERE
GİDERLER"
(Terör olayları) Şu an için değiştirmedi ama değiştirecek olursa
bile bu AK Parti'nin lehine olmaz. Ben terör başladığı günden
itibaren bunu anlatmaya çalışıyorum insanlara. Siyasetin bir
mekaniği var. Bir ülkede kriz, kavga, gerilim, savaş varken merkez
partiler bundan karlı çıkamazlar. İşler iyiye gidiyorken, her yer
güllük gülistanlık iken insanlar merkez partilere gider. Tersine
bir atmosfer varsa insanlar uç partilere gidiyorlar. Bu terör
ortamı devam edecek olursa bundan kârlı çıkması muhtemel tek bir
parti var; HDP... HDP dışında bu terör atmosferinden kârlı çıkacak
bir parti yok. Suruç saldırısı olduğu gün ben bir tweet atmıştım,
"Birileri erken seçim hazırlığına başladı" demiştim. Bu birileri
iddia edildiği gibi AK Parti ya da Sayın Cumhurbaşkanı değil.
Ülkede terör varken iktidarda olan merkez partinin oyu mu
artacak?
"AK PARTİ'NİN KOALİSYON YAPMASININ ÖNÜNDE TARİHSEL ENGELLER
VAR
AK Parti bunu biliyor ama ne yapabilir? Koalisyon mu yapabilirdi
diyorsunuz mesela? Koalisyon yapmasının önünde tarihsel engeller
var. Bir sürü çalışma yaptık. AK Parti'nin tabanının yüzde 70'i
erken seçim istiyor. Düşünün siz genel başkansınız ve size oy veren
10 kişiden 7'si sizin koalisyon yapmanızı istemiyor. Bunu nasıl
dikkate almazsınız? "Koalisyon yapsın" diyenlerin de kahir
ekseriyeti CHP ile koalisyon yapılmasını istemiyor. CHP ile
koalisyon yapılmasını isteyenler sadece yüzde 12 idi. Şimdi siz
Davutoğlu'nun yerinde olun ve koalisyon kararı alın. Benzer bir
durum CHP için de geçerli. CHP'liler erken seçim istemiyordu,
koalisyon istiyordu. Ama onlar da üçlü koalisyon istiyordu çünkü
150 yıldır Türkiye'de siyasetin diyalektiğini oluşturan iki ana
akım var. Biri muhafazakârlar diğeri seküler batıcılar. Bunun biri
CHP'de biri AK Parti'de toplanmış. 150 yıllık bir gerilim var. Bunu
unutup hemen bugün koalisyon kurun diyorsunuz, bu çok kolay değil.
Taban istemiyor zaten.
Bir yandan da, "seçmen eğiliminde değişiklik yok" diyorsunuz. O
zaman seçim neyi değiştirecek?
Bir daha koalisyon... 1990-2000 arasında yaşanan buydu. Her seçimde
yeniden koalisyon zorunluluğu ortaya çıkıyordu. Ülke hükümetsiz
kalamayacağı için seçmenler bazı rezervlerini ortadan kaldırdı. 1
Kasım'da da bugünkü tablo devam ederse, seçmen "Ben yine erken
seçim istiyorum" diyemeyecek. Vazgeçecek. O zaman genel başkanlar
rahatlayacaklar, oturup koalisyon kuracaklar. Başka yol kalmayacak
ama şu an üzerlerinde büyük bir taban baskısı var. AK Parti'nin
seçmeni "Bir daha dene" dedi. Bir daha denediğinde yine olmazsa AK
Parti'nin seçmeni "Üçüncü defa dene" demeyecektir. Aslında bu tablo
seçmenin ürünü, seçim sonuçlarını siyasi partiler belirlemiyor.
Seçmen belirliyor.
MHP TABANI NE İSTİYOR?
MHP tabanı erken seçim istemiyordu. Koalisyon istiyordu, hem de AK
Parti ile koalisyon istiyordu. Burada en anlaşılmaz tutum MHP üst
yönetiminin tutumu. Çünkü tabandan gelen bir baskı yoktu. Taban
yüzde 80'e yakın bir şekilde AK Parti ile koalisyona sıcak
bakıyordu. Ama MHP daha seçim gecesi koalisyon kapılarını
kapattı.
KOALİSYON KARARI MHP'NİN OYLARINI ETKİLİYOR
MU?
Çok etkilendiğini görmedik biz. Esas seçim atmosferi oluştuktan
sonra ölçümler yapmak lazım.
Farklı siyasi gelişmelerle ilk defa böyle bir seçime gidiyor
Türkiye.
"SEÇMEN DE SEÇİM HAVASINA GİRMEDİ"
Seçmenin profiline, sosyolojik, ideolojik kökenlerine, demografik
orijinlerine bağlı olarak insanlar farklı faktörlerden
etkileniyorlar. Döviz fiyatlarının davranışını etkileyeceği seçmen
kitlesi var. Siyasal kimliğin davranışı şekillendireceği seçmen
kitlesi var. Ya da etnik kimliğin davranışında etkili olacağı
seçmen kitlesi var. Mesela Türkiye'de "Kürt" olmak siyasal davranış
üzerinde çok etkili, belirleyici. Türk olmak mesela siyasal
davranışı açıklamıyor ya da Arap olmak. Ama Kürt olmak önemli
ölçüde siyasal davranışı şekillendiriyor. Aynı şekilde Sünni olmak
siyasal davranışı belirlemiyor. Sünniler sağ partilere de sol
partilere de oy verebiliyorlar. Ama Alevilik siyasal davranış
üzerinde etkili bir faktör. Çok sayıda faktör neticesinde ortaya
çıkacak seçim sonucu ve hangi partinin hangi faktörü nasıl
kullanacağına göre. Ancak aday listeleri belirlendikten sonra
tahminde bulunabiliriz. Şu an çektiğimiz fotoğraf bir enstantane.
Daha seçmen de seçim havasına girebilmiş değil. Bırakın seçmeni
partiler de seçim havasına girmedi. Bu bir ilk, unutmayalım.
CHP VE MHP NEDEN ERKEN SEÇİM İSTİYOR?
("CHP ve MHP'nin erken seçim istemesinin sebebi ne?" sorusuna
cevaben) Bir kısmı HDP'nin barajı aşmasından rahatsız. Bir
kısmı farklı bir partiye oy verse bile ülkede tek parti iktidarının
olmasının gerek aile gerek kişisel menfaatleri açısından daha doğru
olduğunu düşünüyordu. Biz o gerekçeleri de gördük. Mesela MHP'nin
iktidar olma şansı yok ama içinde erken seçim isteyenler belki bir
daha yapılacak seçimde HDP baraj altında kalır diye düşündüler. AK
Parti'liler yeniden tek başına iktidar için dedi. CHP'liler, "Bu
tabloda AK Parti'nin içinde olmadığı bir koalisyon imkânsız. Belki
bir daha yapılacak seçimde olur" dediler.
CUMHURBAŞKANI'NIN SEÇMEN ÜZERİNDEKİ ETKİSİ
Sayın Cumhurbaşkanı'nın bu süreçte iki mesajı vardı. Seçimden bir
gün sonra yaptığı açıklama bir de daha sonra partilere "egolarınızı
bırakın ve koalisyon kurun" tavsiyesi vardı. Biz o koşullarda
yaptık çalışmalarımızı. Seçmenin büyük çoğunluğu erken seçim
istiyordu. Seçmenin erken seçim istemesiyle Sayın Cumhurbaşkanı'nın
mesajlarının bir alâkası yoktu. Orada bence bir haksızlık yapıldı.
Sayın Cumhurbaşkanı'nın siyasal duruşu belli. Ta belediye
başkanlığından bu tarafa tek parti iktidarının daha doğru olduğunu
düşündüğünü, koalisyonların olduğu bir siyasal modeli dışlayan bir
insan olduğunu biliyoruz. Böyle düşünüyor olmak ayrı bir şey,
kurulması muhtemel koalisyonları bozucu bir noktada durmak ayrı bir
şey. Ben Sayın Cumhurbaşkanı'nın beyanatlarından önce yaptığım
değerlendirmelerde de, "Tablo bu. Genel başkanların koaalisyona
cesaret etmesi kolay değil" demiştim.
(7 Haziran seçimleri öncesinde Cumhurbaşkanı'nın meydanlarda
yaptığı konuşmalarda diğer partileri eleştirmesi) Diğer parti
seçmenleri çok tepki duydular, doğru ama bu AK Parti seçmeninin
oyunu etkilemedi. AK Parti seçmeni Recep Tayyip Erdoğan'ı
meydanlarda görmekten rahatsız olmaz. O'nun rahatsız ettiği kitle
zaten AK Parti'ye oy vermeyecek olanlardı. AK Parti'nin oy
kaybetmesinin dinamikleri başka şeylerdi.
TÜRKİYE'DEKİ ŞİDDET VE GERİLİM ORTAMI
Türkiye'de aslında 28 Şubat'tan bu yana yaşanan bir gerilim var. 28
Şubat'ın mimarları bilinçli bir şekilde çatlak yarattılar. Bu
kutuplaşmayı AK Parti'ye atfedenler var, bu çok haksız bir
değerlendirme. Türkiye'de kutuplaşma, sokaktaki insanın birbirine
ters gözle bakması davranışı 28 Şubat'ın mimarlarının yarattığı bir
iştir. O dönemde bunu kurguladılar ve toplumsal bir çatlak
yarattılar. Çünkü görüyorlardı ki, yükselen bir muhafazakârlık
vardı ve bunu engellemenin yolu karşısında seküler bir blok
oluşturmaktı. Daha sonra 2007 yılında e- muhtıradan sonra
cumhuriyet mitingleriyle bu yeniden diriltilmeye çalışıldı.
Kutuplaşma oralardan evrile evrile günümüze kadar geldi. Tekrar
dışa vurulduğu nokta Gezi olayları oldu. 28 Şubat süreci olurken
yeni doğmuş çoccuklar Gezi sürecinde yeniden reaksiyon gösterdiler.
Bu kutuplaşmayı daha da derinleştirdi. Üzerine tarihsel çatlak
sosları eklendi, Alevi-Sünni gerilimi gibi başka soslarla da
süslendi. Türkiye'de Allah'a şükür Türk- Kürt gerilimi yok ama Kürt
ile TC gerilimi tekrar şiddetlendi. Bir yandan etrafımızda bu kadar
sorun yaşanırken Türkiye'nin bunlardan hiç etkilenmemesi çok zordu,
onun da etkileri var. Dolayısıyla Türkiye'de sosyal gerilim terörle
birlikte başlamadı. Terörün de bunu besleyen bir tarafı var ya da
terör bu sosyal atmosferden besleniyor. Bu tavuk yumurta durumu
gibi bir şey. Bir yandan da bu çatlaklar, gerilimler hiç yokken PKK
terörü ortaya çıktı. Biz çıktığında anlamakta zorluk çektik. Nasıl
yani, Kürtler niye birbirini öldürüyor dedik çünkü ilk zamanlarda
Kürtler birbirini öldürüyordu. Kız almış vermişsiniz, akraba
olmuşsunuz. Bazı illerde Türk kim Kürt kim bunu ayırt etmek zor.
Ama böyle bir ortamda bile PKK terörü ortaya çıktı. O dönem sağcı
solcu gerilimi vardı ama Kürtler ile bu gerilimi anlamakta zorlandı
toplum.
Çok bilinçli bir şekilde terör yükseltildi. Terör HDP'nin lehine ve
ona avantaj sağlayacak bir iş.
HDP aslında 7 Haziran seçiminin sonuçlarını belirleyen parti oldu.
Sadece Kürtlerden değil kısmen Türklerden de oy almıştı son
seçimde? Bu durum devam ediyor mu?
Türkiye'de toplam seçmenin içinde kendini Kürt olarak
niteleyenlerin oranı yüzde 17-18 civarında. Dolayısıyla yüzde
6-7'lik bir havuz daha var HDP'nin alabileceği. Dolayısıyla bu
yükselen terör dalgası ve terör nedeniyle bölge insanının yaşadığı
kayıplar çünkü o bizim için bir terörist olabilir ama diğerinin
evladı, kuzeni, yeğeni, akrabası ve bu can kayıpları sadece ve
sadece devlete olan tepkiyi artırıyor. Dolayısıyla halen devleti
yöneten parti olan iktidar partisine olan tepkiyi artırıyor.. Bu
insanları HDP'ye daha fazla destek olmaya yöneltiyor. HDP hala
dışarıda 6-7 puanlık bir Kürt oyu olduğunu ve onlar içinde
alabileceği oylar olduğunu biliyor. Bu çatıışmaların bu süreci
hızlandırabileceğini görüyor. Benim gördüğüm terörün olması son
seçimde oy vermeyen Kürtlerin, şimdi HDP'ye oy verme eğilimini
yükseltecektir. Aksi düşünülemez. Nereye oy verecek bu seçmen?
Bir kısmı AK Parti'den bir kısmı CHP'den. CHP muhalefette olduğu
halde ve iyi bir kampanya yürüttüğü halde niye oy kaybetti? Seçimin
dinamiği bu. Merkez partiler birlikte büyüyorlar, birlikte
küçülüyorlar. HDP'ye oy vermeyen bu Kürt oyları havuzu bu iki
partiye dağılmış durumda şu anda. Terör yüzünden HDP'ye
kayacaklarsa iki partiden gider. 7 Haziran'da da yaşanan bu
oldu.
AK Parti'nin 7 Haziran'dan sonra bu tabloyu bekleyip beklemediğine
ilişkin soruya, Uslu şöyle cevap verdi:
"FIRTINAYI DURDURMANIN YOLU YOK"
AK Parti seçmen eğilimlerini çok sıkı bir şekilde takip eder.
Dolayısıyla hiç bir seçimde sürpriz bir sonuç olmamıştır. Dedim ya
seçimden hemen bir kaç gün sonra seçmen davranışını ölçtük. Şu
andaki tabloyu da çok net bir şekilde görüyor. Gerçek zamanlı bir
şekilde yaşananları takip edecek, ediyor. Ama bazen süreci
değiştiremiyorsunuz. Bildiğiniz halde engelleyemiyorsunuz. Fırtına
geliyorsa geliyordur. Fırtınayı durdurmanın yolu yok. Ancak
tedbirinizi alırsınız, ABD'de kasırgalarda herkes biliyor ama
biliyor olmak engellemek anlamına gelmiyor. Yani AK Parti açısından
sürpriz yok, bundan emin olabilirsiniz.