“Eşin, ya da çocuğun sebepsiz yere karakola telefon etse,
bir baba olarak işin bitti. Hemen 'şiddet' adı altında evden
uzaklaştırma alıyorsun. Bir evin çatısını kaldırdığınız zaman o
eve; yağmur da dolu da kar da toz da toprak da düşer. Baba evin
çatısıdır. Baba evin içerisinden çıktıktan sonra çocuklar sorumsuz
hareket eder. O çocuklar terörist de olur, hırsız da olur yankesici
de olur. Her şeyi polisiye tedbirlerle halletmek mümkün değildir.
İstanbul Sözleşmesine göre 'Kadının beyanı esastır, erkeğin beyanı
ise geçersizdir.' Kadın ne kadar yalan beyanda bulunursa o kadar
geçerlidir. Adalet Bakanlığı bu konuda para kazanıyormuş. Yani bir
kazanç kapısı haline getirmişler. Savaş meydanlarında bileğimizi
bükemeyen Avrupa, İstanbul Sözleşmesi’yle aile yapımızı yıkarak
zafer elde etmiştir.
Sayın Cumhurbaşkanı televizyon ekranlarında 'dindar nesil
yetiştireceğiz' diyor. Dindar nesil dediği, anne babaya kan
kusturan evlatlar mıdır, namaz kılmayan evlatlar mıdır, sabaha
kadar internet başında oyunlar oynayan ve anne babasını rahatsız
eden evlatlar mıdır, ailenin yıkılmasına sebep olan evlatlar mıdır?
Sayın Cumhurbaşkanım biz size bunlar için oy vermedik.
Sayın Cumhurbaşkanım, Allah rızası için sesimizi
duyun. Sayın Cumhurbaşkanım! İstanbul Sözleşmesinin
'Kadının beyanı esastır, erkeğin beyanı geçersizdir.' saçmalığı
neticesinde; şubat ayının soğuğunda, bu soğuk kış günlerinde
dışarıda arabada yatıyorum. Size soruyorum, bunun vebali kimedir?
Allah rızası için bu konuya eğilin. 'Emri bil maruf nehyi anil
münker' vazifesini yerine getirdiğim için bugün bu
durumdayım.
İstanbul Sözleşmesi aile mefhumunu yerle bir etmiştir. Bu
sözleşme aslında kadınları korumaya yönelik değil, kadınlara
yönelik bir zulümdür. Bu sözleşmeyle kadınlar istismar ediliyor,
kadınlar da bu kanunu istismar ediyor. Bu İstanbul Sözleşmesini
getirerek aileleri perişan ettiğiniz için halk size küstü.
Sayın Cumhurbaşkanım halk olarak sizleri seviyoruz. Nasıl ki
bir Müslüman olarak kâfirlere 'one minute' dediyseniz, aile
yapımızı yıkmaya çalışan zihniyete de 'one minute' deyin ve bu
sıkıntıları ortadan kaldırın. Şu anda 2 milyon erkek evinden
uzaklaştırılmıştır. Evlerinden uzaklaştırılmasının neticesinde
insanlar çileden çıkıyor, adaleti bulamadığı için kadınlara şiddet
2 katına çıkıyor. Kadına yönelik şiddet, kadınların kanının
dökülmesi nasıl ki bir canilikse, bu kanunu (İstanbul Sözleşmesi)
çıkarmak ta o kadar caniliktir, İslam düşmanlığıdır. Kadına yönelik
şiddeti uygulayanların vebalinin aynısı, bu kanunu çıkaranların
boynundadır. Gelin, bundan vazgeçin. Meclise vereceğiniz bir
teklifle bu kanunu iptal edeceksiniz ve bu vebalden
kurtulacaksınız. Yoksa bu milletin bedduası sizi perişan edecek,
Allah'a hesabınız ağır olacak.”
Yukarıdaki sözler çocuklarının kötü alışkanlıklarına karşı
çıktığı için eşinin "şiddet uyguluyor" şikâyeti üzerine evden
uzaklaştırma cezası alan ve kışın soğuğunda arabada yatmak zorunda
kalan Sahip Çetkin’e ait.
Çetkin, aslında bir milletin sesi olmuş.
Çetkin’in yaşadıklarını yaşayan ama sesini duyuramayan
erkeklerin sayısı 2 milyona ulaşmış durumda.
Eğer bu konuda tedbir alınmazsa bu sayı her geçen gün daha da
artacak.
Tabii ki dağılan ailelerin sayısı da…
Daha önce İstanbul Sözleşmesinin aile
üzerindeki dehşetengiz etkisini dile getiren yazılar kaleme almış,
bu konuda uyarılarda bulunmuştum.
Çetkin, bu uyarılarımın müşahhas bir örneği. Onun için
yaşadıkları ve söyledikleri ayrı bir öneme haiz.
Kadınların sorunlarını azaltmaktan daha ziyade artırıcı
bir etki yapan İstanbul Sözleşmesi’ne karşı daha ne kadar sessiz
kalmaya devam edeceğiz bilmiyorum ama bu gidişle bir müddet sonra
“aile” mefhumuna elveda diyeceğiz gibime geliyor.
Allah muhafaza…
facebook.com/msbeser
twitter.com/msbeser
instagram.com/msbeser