Savcı Sarıkaya için en çok Zaman üzüldü!
Abone olMİT yöneticilerini ifadeye çağırdığı için görevden alınan soruşturma savcısı Sadrettin Sarıkaya'nın görevden alınınca Zaman gazetesi bu soruları gündeme getirdi
KCK soruşturması kapsamında MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın
da aralarında bulunduğu 5 MİT mensubunu ifadeye çağırmasının
ardından soruşturma savcısı Sadrettin Sarıkaya görevden alınması
medyada da geniş yer tuttu.
Hükümete yakın gazetelerden Zaman gazetesi ise savcının görevden alınmasına en net tepkiyi gösteren gazete oldu.
Gazete, soruşturma dosyasında Sarıkaya'nın görevden alınmasını engelleyecek birçok nokta olduğunun altını çizdi ve çok önemli sorular yöneltti...
ZAMAN ÇOK ÜZÜLDÜ
İktidara yakın gazeteler arasında bir tek Zaman gazetesi
Sarıkaya'nın görevden alınmasına muhalefet etti. Bugüne kadar
görevden alınan savcıların yaptıkları doğru çıktı diyen Zaman
gazetesi konuya haber-yorum kısmında yer verdi. Gazetede Fatih Uğur
imzasıyla verilen yorumda "Kişiler konuşulurken, suçun ne
olduğu gözden kaçırıldı. Peki soruşturma dosyasının içeriğiyle
ilgili yansıyan iddialar cevapsız mı kalacak?" sorusu
soruldu..
İşte Zaman'da yer alan o yorum..
SAVCI GÖREVDEN EL ÇEKTİRİLDİ
Terör örgütü KCK'ya yönelik olarak 3 yıldır sürdürülen soruşturmada dün kritik gelişmeler yaşandı. 5 MİT yetkilisini ifadeye çağıran Savcı Sadrettin Sarıkaya'ya görevinden el çektirildi. Görünen haliyle savcılar kişileri değil, yetki dışına çıkan suçları sorguluyor. Bu yüzden 4 gündür kamuoyuna yansıyan bu ciddi bilgi ve iddiaların cevaplanması gerekiyor.
Yaklaşık 3 yıldır sürdürülen terör örgütü KCK soruşturmasında belki de en kritik aşama son 4 günde yaşandı. Özel Yetkili İstanbul Cumhuriyet Savcısı Sadrettin Sarıkaya'nın MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Emre Taner, Afet Güneş ve iki ismi ifadeye çağırdı. Bu isimler çağrıya uymadı. Bunun üzerine yakalama emri çıkarıldı. Dün ise Savcı Sarıkaya'ya dosyadan el çektirildi. Hemen ardından emniyet müdürleri Yurt Atayün, Erol Demirhan ve Ali Fuat Yılmazer Ankara'ya tayin edildi. Kamuoyuna yansıyan bilgilere göre, savcılar görevi değil, yetki dışına çıkan suçları sorguluyor. Buna rağmen tartışma, Fidan'ın ve diğer MİT'çilerin kanunen Başbakan'ın oluru olmadan ifadeye çağrılamayacağına, Oslo görüşmelerinin talimatını Erdoğan'ın verdiğine yoğunlaştı. Kişiler konuşulurken, suçun ne olduğu gözden kaçırıldı. Peki soruşturma dosyasının içeriğiyle ilgili yansıyan iddialar cevapsız mı kalacak?
MİT GÖREVİNİN DIŞINA ÇIKTI
Örneğin şu bilgiler önemsiz mi? "Başakşehir'de, Ergenekon ve Balyoz savcılarının hâkim lojmanlarına silahla saldıranlardan biri MİT'in haber elemanı çıktı. İbrahim Tatlıses'e suikast için Abdullah Uçmak'a 2 Kalaşnikof'u MİT'in haber elemanı teslim etti. 6 Temmuz 2011'de Öcalan, KCK Yürütme Konseyi'ne 6 sayfalık el yazısıyla mektup yazdı. 10 Temmuz'da MİT heyeti aracılığıyla Kandil'e ulaşan mektubun ardından 14 Temmuz'da Öcalan'ın talimatıyla 13 askerin şehit edildiği Silvan saldırısıyla 'halk savaşı' başlatıldı. Son 3 yılda MİT'in haber elemanları sadece İstanbul'da yaklaşık 50 olaya karıştı."
Soruşturma savcıları ya da kolluk güçleri suça bulaşmış kişilerle karşılaştıklarında ne yapmalıydı? Bunları MİT yöneticileri biliyorduysa, bu hususlarda gereği için ne yapıldı?
Olayın diğer yönü ise kanlı terör saldırıları sürecinde KCK'nın paralel devlet iddiasıyla yapılanmasında nasıl beslenip büyüdüğü. İddialar vahim nitelikte. Bazıları 'ne var bunda, MİT'in görevi terör örgütlerine sızmaktır' diyor. Ancak iddialar görevin ötesine geçildiğini gösterecek derece açık şekilde ihlalleri gündeme getiriyor. Örneğin, MİT heyetinin istihbarat toplama görevinin dışına çıkarak örgütün yönetilmesine aracılık ettiği, örgütün silahlı faaliyetlerine göz yumduğu, KCK yapılanmasının MİT heyeti gözetiminde tamamlandığı, Özerk Kürdistan'a imkân verilmesinin planlandığı; PKK'nın özerk Kürdistan'da polis gücü haline getirilmek istendiği ileri sürülüyor. PKK/KCK Önderlik Komitesi'ne yönelik operasyonda 12 ses kaydı, 19 mektup bulunuyor. Aynı bilgilere göre MİT elde ettiği saldırı ve eylem talimatlarının önlenmesine yönelik harekete geçmiyor. Yani istihbarat toplama vazifesi aşılarak, devletin bütünlüğü ve anayasal düzene karşı anlaşma noktasına varılıyor. Hatta güvenlik birimlerinin operasyonlarını engellemek için çalışma yürütülüyor...
SAVCILAR BUNLARI SORMASIN MI?
İddialar sürüyor. Ve hiçbiri yenilir yutulur cinsten değil. Kimse soruşturma dosyasındaki bilgiler ve delillere, savcılar kadar vâkıf değil elbette. Peki görevi aşan faaliyetlerde bulananların Anayasa'yı, kanunları ihlal ettikleri iddiaları sorulup, sorgulanmayacak mı? Bu iddiaların her biri aylarca tartışılır. Şimdi tekrar soralım: Savcılar "MİT'in doğrudan temaslarında ve örgüt içindeki ajanları aracılığıyla elde ettiği saldırı ve eylem talimatlarının engellenmesine yönelik harekete geçmediğini, 'demokratik özerklik' ilanında katkılarının ne olduğunu, Habur'un hükümete karşı operasyon olarak planlandığını sormasın mı?"