Savaştan en az zararla çıktık
Abone olGül, Dışişleri Bakanlığı'nın 2004 yılı bütçesinin görüşüldüğü Plan ve Bütçe Komisyonu'nda yaptığı konuşmada, Irak savaşından en az zararla çıktığımızı söyledi.
Dışişleri Bakanlığı ve Türk diplomasisinin Türkiye ekonomisinin
menfaatlerinin korunmasını öncelikli hedef olarak benimsediğini ve
Türk girişimcilerinin uluslararası planda desteklenmesinde etkili
rol üstlendiğine dikkati çeken Gül, Türkiye açısından fevkalade
önemli ve yoğun gelişmelerin yaşandığı 2003 yılında uzun vadeli bir
bakış açısıyla bölgesel ve küresel yönelim ve dinamiklere uygun dış
politika uygulandığını ifade etti. ''IRAK'TA SAVAŞ...'' ''Bu
dönemde, Irak'ta bir savaş yaşanmış ve buna karşın ülkemizin bu
ortamdan en az zararla çıkması sağlanabilmiştir'' diyen Gül,
Türkiye'de yılardır yapılamayan ölçüde köklü reformların
gerçekleştirildiğini, milletin ileri demokratik standartlara ulaşma
hedefi doğrultusunda ilerlerken; aynı zamanda AB'ye üyeliğin de her
zamankinden daha somut bir aşamaya getirildiğini kaydetti. Gül,
konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Yanıbaşımızdaki savaş ve olağanüstü
koşullara rağmen, ABD'ye ortaklığımızın karşılıklı çıkarlara ve
yarım asırlık müttefiklik deneyimlerine uygun bir şekilde
tutulabilmesi mümkün olabilmiştir. Komşularımızla ilişkilerimizin
her alanda geliştirilmesi için özel bir gayret sarfedilmiştir.
Bölgemizin güvenlik, istikrar ve refaha kovuşturulması hedefimiz
doğrultusunda her türlü çaba harcanmıştır. Türkiye bu dönemde bir
çevre ülkesi değil, gelişmelerin odağında olumlu ve somut
katkılarla barışa hizmet eden merkezi, güçlü bir devlet olarak
belirmiştir. Hükümetimiz aktif dış politika kavramına yepyeni bir
soluk ve içerik kazandırmıştır.'' ''RİSK VE ÇATIŞMA HARİTASI
DEĞİŞMEDİ'' Parlamenter demokrasinin Türk dış politikasının itici
gücü olduğuna dikkati çeken Gül, Meclis'e dış politikaya verdiği
katkıdan ötürü teşekkür etti. Türkiye'nin çevresinde ve dünyada
mevcut risk ve çatışmaların haritasının değişmediğini, daha fazla
güvenlik ve istikrarın uluslararası camianın özlemi olmaya devam
ettiğini vurgulayan Gül, uluslararası ilişkilerde başdöndürücü bir
devinim yaşandığını, ancak gelişmenin bir istisna olarak elde
edilebildiğini söyledi. Terörle mücadelenin küresel bir savaşım
olduğunu dünyanın idrak etmeye başladığı 11 Eylül tarihinin
üzerinden 2 yıl geçmesine karşılık terör, eylem ve tehdidinin canlı
olduğunu anlatan Gül, kitle imha silahlarının yayılmasının
toplumları tehdit ettiğini söyledi. Küresel ortama istikrarsızlığın
hakim olduğunu, uluslararası hukuk ve kurumlarının bu görevlerini
ifa etmekte tam anlamıyla etkili olamadığını söyleyen Gül, risk ve
çatışma haritasına ilişkin tespitlerin Balkanlar dışında bölge
açısından da geçerli olduğunu kaydetti. Gül, Irak'ın yine
huzursuzluk içinde olduğunu, Filistin-İsrail sorununun yine şiddet
sarmalı içinde bulunduğuna dikkati çekerek, Kafkasların donmuş
sorunların tehdidi altında olduğunu söyledi. ''TSK'DAN YARARLANMA
GEREĞİ...'' ''Türkiye bu tabloyu endişeyle, ancak soğukkanlılıkla
ve özgüvenle izlemektedir'' diyen Gül, Türkiye'nin ne sebebi ne de
tarafı olduğu bölgesel sorunların olumsuz yansımalarından
etkilendiğini, dış politikanın bu sorunları kendi seyrine bırakma,
çözüme katkıyı başkalarından bekleme lüksünde olmadığını belirtti.
Sadece Türkiye'nin değil, uluslararası toplumun gündemini işgal
eden bu sorunların çözümüne yine uluslararası toplumla birlikte
kendi katkılarını artan şekilde getirdiğini belirten Gül,
Türkiye'nin tepki vermekle yetinen değil, pro-aktif bir dış
politika izlemesi gerektiğini vurguladı. Hükümet'in Balkanlar,
Kafkasya, Orta Asya ve Orta Doğu gibi çevresini oluşturan tüm
bölgelerde bir barış ve işbirliği ortamı yaratılmasına öncelik ve
önem atfettiğine işaret eden Gül, bu doğrultuda emsali olmayan bir
temas ve ilişki trafiğiyle bu hedefini izlediğini vurguladı. Gül,
''Çözümsüzlüğün çözüm olmayacağı anlayışıyla hareket eden dış
politikamız, bölgemizde bir uzlaşı ve işbirliği kültürünün
yerleşmesinde öncü rol oynamaktadır' dedi. Diplomatik ve ekonomik
katkılarının yeterli olmadığı alanlarda deneyimli silahlı
kuvvetlerin barışı koruma yeteneklerinden yararlanılması gereğine
dikkati çeken Gül, TSK'nın askeri, teknolojik, bilimsel, siyasi,
diplomatik ve kültürel değişimlere en başarılı şekilde ayak
uydurmakta olduğunu söyledi. Gül, bu doğrultuda giderek profesyonel
yeteneklerini artıran TSK'nın demokratik, çağdaş bir ülkenin ordusu
olarak Türkiye'nin dünya nezdinde en önemli değerlerinden birini
teşkil ettiğini belirtti.