Savaş uzun sürecek! BOMBA ANALİZ!
Abone olSeçimlerin asıl kaybedeni kim? Cemaat nerede hata yaptı, cemaat neyi yanlış hesapladı, cemaatin önündeki seçenekler neler?
Vatan si yazarı Ruşen Çakır cemaatin önündeki üç
seçeneği yazdı. Yazısında seçim sonuçlarını değerlendiren Çakır, AK
Parti'nin oylarındaki düşüşte tapelerin etkili olduğunu
söyledi.
Cemaat ve iktidar savaşının daha uzun süre devam edeceğini iddia
eden Ruşen Çakır, 30 Mart'ın ilk muharebe olduğunu belirtti.
Cemaatin Erdoğan'ın gücünü yanlış hesapladığını, Türkiye'nin siyasi
kaderini tek başına belirleyemediğini ve 30 Mart'ın en büyük
mağluplarından biri olduğunun altını çizen Ruşen Çakır'a göre
cemaatin önünde 3 seçenek var. Ama bunların gerçekleşmesi için
Fethullah Gülen'in Türkiye'ye dönmesi
gerekiyor.
Ruşen Çakır'ın yazısından önemli bölümler
şöyle;
SAVAŞ UZUN SÜRECEK
Başbakan Erdoğan‘ın 30 Mart yerel seçimlerinin galiplerinden,
Fethullah Gülen‘in de mağluplarından olması hükümet-cemaat
savaşının ilkinin lehine sonuçlandığı anlamına gelmiyor. Zira
herhangi bir uzlaşma/barış olmaması hâlinde çok uzun sürecek bir
savaş söz konusu ve 30 Mart bunun sadece bir muharebesiydi.
Kuşkusuz bu muharebenin sonuçlarının savaşın sonraki aşamalarına
doğrudan etkisi olacaktır ancak Gülen’in 17 Aralık sürecinde yapmış
olduğu hatalardan ders çıkarıp yeni dönemde daha etkili stratejiler
geliştirme; Erdoğan’ın da bu seçim başarısının verdiği özgüvenle
stratejik hatalar yapma ihtimallerini akıllarda tutmak lazım.
TAPELER NE KADAR ETKİLİ OLDU?
Bu yazıda Gülen’in ve cemaatin hatalarını ele almak istiyorum ancak öncelikle şu soru cevaplanmayı bekliyor: 17 Aralık sürecinde hükümete ve Erdoğan’a yönelik yoğun aleyhte kampanya (tapeler vb.) AKP’den oy mu götürdü, yoksa ona oy mu getirdi? Buna birçok cevap verebilir ve hangisinin doğru olduğuna karar verebilecek bir merci yok. Örneğin kimileri bu kampanyanın seçmen tercihlerinde herhangi bir etkisi olmadığı kanısında. Kimileri de normal şartlarda AKP’nin düşüşte olduğunu, bu kampanyanın AKP ve Erdoğan’a doping etkisi yaptığını düşünüyor. Şahsen tam zıt görüşteyim: Elimde herhangi bir delil yok ama yolsuzluk iddiaları ve diğer tapeler nedeniyle AKP oylarının azalmış olduğuna inanıyorum.
CEMAAT 30 MART'IN EN BÜYÜK
MAĞLUPLARINDAN BİRİ
Fakat cemaat çıtayı çok yükseğe çıkarttığı, AKP oylarını yüzde
40’ın altında gösterdiği, hatta buradan Erdoğan’ın tasfiyesinin
kaçınılmaz olduğunu iddia ettiği için, oyların azalmasına neden
olmuşsa bile seçimlerin en büyük mağluplarından biri olarak
anılmayı hak ediyor.
CEMAAT ERDOĞAN'IN GÜCÜNÜ YANLIŞ
HESAPLADI
Dolayısıyla cemaatin ilk yanılgısı, kendi gücünü abartıp
Erdoğan’ın gücünü yanlış hesaplamış olmasıdır ki buradan dönmek o
kadar zor olmasa gerek. Ancak çok daha önemli bir hata var ki
onunla yüzleşip aşmaya çalışması hâlinde cemaatin kendi içinde
ciddi bir dönüşüm ve yenilenme yaşaması kaçınılmaz olacaktır.
CEMAAT SİYASİ KADERİ TEK BAŞINA
BELİRLEYEMEDİ
Çok karmaşık gözüken ama aslında çok da basit olan bir sorundan
söz ediyorum: Cemaat, ülke siyasetine siyasi olmayan yöntemlerle
müdahale etmeye çalıştı. Yolsuzluk iddiaları, stratejik konulardaki
tapeler, medya, özellikle sosyal medya üzerinden yürütülen
enformasyonla dezenformasyonun iç içe geçmiş olduğu, psikolojik
harekât yöntemlerinin temel alındığı kampanyalar etkili oldu
olmasına ama cemaat AKP’nin karşısına bir siyasi parti, Erdoğan’ın
karşısına siyasi bir lider çıkar(a)madığı için bu etki sınırlı
oldu, ülkenin siyasi kaderini tek başına belirleyemedi.
PARTİ KURMAK CEMAATİ RİSKE ATMAK
OLUR
Bu bağlamda “Cemaat çok meraklıysa neden siyasi parti kurmuyor?” sorusu son derece meşrudur. Fakat partileşmeye gitmek Gülenin nerdeyse 45 yılda inşa etmiş olduğu küresel yapılanmayı ciddi anlamda riske atmak anlamına gelecektir.
CEMAATİN ÖNÜNDEKİ ÜÇ SEÇENEK
Sanıyorum cemaatin önünde şu anda üç seçenek var:
1) Benim “cemaatin sivil olmayan kanadı” olarak adlandırdığım kişilerin oluşturduğu “devlet içindeki devlet” yapılanmasının kapısına kilit vurup tamamen sivil ve şeffaf bir faaliyet yürütmek.
2) Ağırlığı sivil olmayan kanada verip hükümetle amansız bir savaşa girişmek.
3) Ufak tefek değişikliklerle şu ana kadar uygulanan,
sivil ve sivil olmayan kanatların koordineli bir şekilde yürütmeye
çalıştığı stratejiyi sürdürmek.
FETHULLAH GÜLEN'İN TÜRKİYE'YE DÖNMESİ
GEREKİR
Kararı esas olarak Fethullah Gülen’in vereceğini düşünüyorum ve hangi şıkkı seçeceğini herkes gibi ben de çok merak ediyorum. Bana göre en makulü ilk şık. Eğer cemaat sivilleşmeyi ve şeffaflaşmayı esas alan bir çizgi benimserse hem kendileri hem de Türkiye için daha hayırlı olur.
Ancak bu seçenekte karar kılınması hâlinde öncelikle Gülen’in
Türkiye’ye dönmesi gerekir. Bu konuyu da, bir aksilik olmazsa yarın
ele alalım.