Savaş Ay'ın ricası var
Abone olÇok özel ama zor olmayan bir isteği var Savaş Ay'ın. İstanbul Valisi Muammer Güler bu ricayı kırmayıp yerine getirirse, Savaş Ay sevinmeyecek sadece...
diyerek, Muammer Güler'e seslenen Savaş Ay, kendisi için bir şey
istemiyor. O'nun derdi Havalimanı'nda çalışan meslektaşları..
İşte Savaş Ay'ın ricasını anlatan yazı:
-Kısmetse birkaç gün içinde anlatacağım uzak, yorucu ama verimli
bir iş seyahatinden döndüm dün. Dış hatlarda pasaport kontrolü
yapılan yerlerin hemen ardında elde fotoğraf makinesi ve
kameralarla bekleyen genç muhabirleri gördüm uzaktan. İçimden;
"Herhalde bir önemli şahıs, hatırlı bir kişi geliyor, kim acep?"
diyerek kuyruklara tarassut yaptım. Baktım ki öyle tanıdık, bildik
filan birileri yok. Sonra kontrolden geçip yanlarına gittim.
Sordum;
- Hayrola çocuklar? Kim geliyor?
- Kimse gelmiyor abi. Gelse de yapacak fazla bir şey yok.
Seslerinden kırgınlık, küskünlük, biraz da kızgınlık soluyordu.
Meraklandım;
- Ne oldu kardeşler kim sıktı canınızı?
Ayak üstü anlattılar. Artık pek çok yerine girişleri yasaklanmış
havalimanının. Bir anlamda ekmek teknelerinde çalışmaları
kısıtlanmış.
Elden verelim abi!..
Sonra elime bir not tutuşturdular. Dediler ki: "Sen bizim
ağabeyimizsin.
Muhabirlikten geldiğin için şu andaki duygularımızı iyi anlarsın.
Daha önce de birkaç sıkıntımızı köşene taşımıştın abi. Biz de sana
bir metin hazırlayıp e-mail olarak geçecektik. Ama al elden
verelim."
Vedalaşıp ayrıldık.
Yeşilköy'den eve gelinceye kadar okudum verdikleri notu. Canım
sıkıldı, içim ezildi. Önce paylaşalım sonra ne yapacağız onu
konuşalım. Not aynen şöyle:
Havalimanı muhabirliği bitti
"Savaş Abi; Atatürk
Havalimanı'nda çalışan gazetecilere yöneticilerinin ve çeşitli
medya örgütlerinin sahip çıkmaması nedeniyle dünden itibaren resmen
havalimanı muhabirliği bitmiş oldu. Bundan böyle televizyon ve
gazetelerde apronda uçak görüntüleri ve yurda giriş yapan insan
görüntüleri olamayacak. Özellikle burada çalışan gazetecilerin
önemli olaylarda çektikleri görüntüler haber ajanslarında çok
önemli bir yer tutuyordu.
Ama olmaz ki!..
Tüm ajanslar, gazete ve televizyon muhabirlerinin haber alma
özgürlüğü böylece büyük darbe aldı. Biz Atatürk Havalimanı'nda
çalışan gazeteciler kurumlarımızın böyle olaylarda çalışanlarına
sahip çıkmamasını da anlayamıyoruz. Biz burada geçiciyiz ama
kurumlar kalıcıdır. Her türlü haberin (Havacılık, polis, magazin,
spor gibi) yapıldığı havalimanından artık aktif habercilik de
böylece son buldu.
Yasakçılık ne ki?..
Avrupa Birliği için gün saydığımız, her şeyin daha açık olmasını
beklediğimiz şu günlerde özellikle yasakçı iki yönetici sadece
gazetecilere yönelik icraatlarıyla dikkat çekti. Geldiği günden
beri gazetecilere yasak koyan Mülki İdare Amiri Murat Yıldırım ve
Emniyet Müdürü Ercan Çakmak aldıkları keyfi bir karar doğrultusunda
olaya Güvenlik Komisyonu kılıfı da koyarak gazetecilerin, apron
kartları olmasına rağmen apron ve pasaport alanına girişlerini
resmen kapattılar.
Sıkıyönetim zamanında bile kapatılmayan, binlerce personelin giriş
çıkış yaptığı bu yerlere sadece gazetecilerin girişlerinin
yasaklanması ise şaşkınlıkla karşılandı. Atatürk Havalimanı'nda
günün 24 saati görev yapan biz 30 kadar gazeteci, İstanbul Vali
Yardımcısı Murat Yıldırım ve Emniyet Müdürü Ercan Çakmak'ın şahsi
hışmına uğradık.
Disiplin bu mu?..
Getirilen kısıtlamalarla ilgili olarak kendisiyle görüşmek isteyen
gazetecilerin randevu taleplerini de kabul etmeyen en yetkili kişi
Atatürk Havalimanı Mülki İdare Amiri Yıldırım, geçtiğimiz günlerde
gazetecilere de söylediği sözlerle bu yasağın sinyalini
vermişti.
Yıldırım geçtiğimiz günlerde, gazetecilere apronu kapatarak şunları
söylemişti: "Bu tamamen benim otoritem tarafından alınmış bir
karardır. Sizinle otoritemi tartışmam. Burayı disiplin altına
alacağım. Buna gazeteciler de dahil."
Tayyip Bey de biliyor...
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a şikâyet için toplanan gazetecileri
o dönemde dinleyen Basından Sorumlu İstanbul Emniyet Müdür
Yardımcısı Halil Yılmaz da, getirilen yeni kısıtlama ile ilgili
olarak gazetecilere, "Aprona girip de ne yapacaksınız? Size diğer
sahalar yetmiyor mu?" değerlendirmesi yapmıştı. Biz gazeteciler de
durumu, Ankara'dan İstanbul'a gelen Başbakan Erdoğan'a şikâyet
ederek, alkışlarla protesto etmiştik.
Sayın Savaş Abi, sizden bu konuda destek bekliyoruz.
Saygılarla...
Hep olacaklar!..
İşte notta yazılanlar aynen böyleydi. Sonra bazı yetkililere
telefon açarak durumun niye bu noktaya geldiğini sordum. Galiba
NATO zirvesi sırasında bazı anlaşmazlıklar olmuş aralarında.
İstenmeyen bazı görüntüler ve haberler yayınlanınca kafaya takanlar
olmuş çocukları.
Bu mevzu elbet bir şekilde çözülür. Mahkeme kadıya nasıl mülk
değilse orada görev yapan devlet memurları da bir gün ayrılır
giderler. Ama on yıllardır olduğu gibi orada haber ve haberci hep
olur, olacaktır da.
Muammer Güler'e rica
Ben bu olaya sayın İstanbul Valimiz Muammer Güler'in bizzat el
koymasını rica ediyorum.
Göğsümüzü kabartan bir NATO zirvesi sürecini aştık. Başta Emniyet
güçlerimiz olmak üzere her kurum çok iyi sınav verdi. Gelin bunun
coşkusunu eti tırnaktan ayırarak, güvenlik birimlerini
habercilerden sıyırarak tüketmeyelim. Barış olsun, anlayış olsun,
işlerlik olsun. Bu işi çözün sayın valim. O evlatları daha çok
üzmeyin. Haberciyi haberden ötelere düşürmeyin...
Yazı: Savaş Ay
Kaynak: