Savaş Ay'dan İkitelli çalgıcıları
Abone olSavaş Ay, hiç üşenmeyip oturdu ve köşe yazarlarından bir kumpanya kurdu. Savaş Ay'ın tek seçici olduğu kumpanya şekillenince bakın nasıl bir tablo ortaya çıkıverdi:
Savaş Ay'ın tatlı müziplikleri bitmek bilmiyor. Ay, bu sefer de
Türk medyasının ileri gelen yazarlarından bir konser kumpanyası
kurdu. Tecrübeli gazeteci, yazısında kumpanyayı şekillendirdi ve
bakın ortaya nasıl bir tablo ortaya çıktı:
- Haşmet'in yüzükleri konsere bilet parası oldu!..
Medya çiftliğinin bulunduğu köye kadrosu hayli zengin bir konser
kumpanyası gelir. Yarışma kuralları gereği çiftlik ahalisinin
konsere, açaç'a, teke zortlatmasına gitmesi yasaktır. Lakin onlar
gruplar halinde ve gizlice kaçıp konser seyretmeye niyet ederler.
Şimdi gelin konser kadrosunu bir takdim edeyim size:
Cazbant Ekibi:
Saksofon: Kürşat Başar, Keman: Bekir Coşkun, Cümbüş: Ali Bayramoğlu
Bateri: Ellerinde birer baget tutan Uygur kardeşler. Darbuka:
Mehmet Ali Erbil.
Assolist: Nurcan Akat, Azsolist: Serdar Turgut, Jonklör: Erman
Hoca, Türkücü: Zülfü Livaneli, Sihirbaz: Zekeriya Beyaz, Modern
Komikler: (Tayyar- Hakan bacanaklar), Takdimci: Esra Ceyhan...
Samanlık önü/Dış/Gece
Bu sırada..
Karanlık dolayısıyla siluet halinde görünen 4 kişi konuşmaktadır.
Işıkçı Remzi oraya 'kinofilo' yapar ve yüzler az bi şey tanınır.
Onlar şu aşağıda konuşacak olanlardır.
Baba Haşmet: Oğlum yav, daha tatil içün köye döndüğümün ilk günü
bana 2 yüzük bozdurttunuz ha. Hele o gümüş aslan kafası olanını
Ortaköy'den takas yoluyla almıştım.
Sağlıkçı Tambur Osman: Ne yapalım kardeş. Şartlarımız iptidai olmak
zorunda. Bize konser filan yasak. Sakallı Deli bizi gördü. Ötmesin
diye son paramızı rüşvet verdim. Hem fena mı Haşmet, 2 yüzük
gidince ellerinde biraz yer açıldı, kan deveran etti.
Yatık Emine (Oya Aydoğan): Ben de gerdanımdan bir kere buse
aldırdım da öyle kandırdım o deliyi. Yemin içti söylemeyecek
kimseye. Ay çocuklaaar. Uzaktan provalarını izledim de o kıvrık
boruyu çalan çocuğa bittim.
Baba Haşmet: O kıvrık boru dediğinin adı saksofondur abla.
Y. Emine: (cilveyle) Ben senin gibi şehir züppesi değilim de
bilemedim canikom...
Tamburacı Osman: Zevzekliği kesin de sıyrılıp uzaklaşalım şu
çiftlikten.
Hep Birlikte: Hadi naş!..
Bu sırada samanlığın diğer kapısı önü. Yine alacakaranlık, yine
birkaç karanlık tip:
Ardıç Çoban: Ben de çıkacağım o sahneye. Kavalımı çalayım da
görsünler bakalım.
Cüno (C. Özdemir): Biletler bende 5. sıra N blok. Yer bittiği için
birimiz arkada 1. K'da oturacak.
Tuğçe Kız: Biz ayrı oturmayalım tamam mı Cünom. Erol Taş enkarnesi
Şakir Efendi'yi atarız arka tarafa.
Ardıç Çoban: Şakir Efendi karnesi ne be?
Tuğçe Kız: Ayol karne değil enkarne. Yani Erol Taş vefat ediyor,
yerine Şakir Bey olarak dönüyo.. Ayette yazıyormuş, Yaşar Hoca
söyledi.
Cüno: Hadi kesin de görükmeden fıyalım. Az sonra başlıyor
konser...
Konser çadırı/İç/Gece
Az sonra başlayacak konser için heyet başkanı son talimatları
verir:
Dikkat edin bu medya köy milleti çok beleşçidir. Bi arkadaşa
bakıcam çıkıcam, içerde kısa bi çekim yapıcam, sizi kapak yapıcam
filan numaralarıyla bedavadan girer, çıkmazlar içerden.
Türkücü Zülfü Bey: Benim bir kontenjanım var. O bedava girmeli.
Müdür: Niyeymiş o?
Zülfü: Sabah çiftlik civarındaydım. "Ben ordan geçerken biri, amca
deeedi, gir ihi-çeri." Onu da ben almalıyım anlatabildim mi?.
Müdür: Girdin demek.
Zülfü: Girdim. Ama girmez olaydım. Baterist Erbil'i gördüm orda.
Gidip bir kötünün koynuna girmiş. (Karacaoğlan'dan alıntı)
Müdür: Yatık Emine'nin mi? Zülfü: Nereden bildin?
Müdür: Hiiç. Öylesine attım tuttu!..
Kulisteki hazırlık
Bu sırada muşamba perdeyle kulis gibi ayrılmış yerde hazırlananlar
vardır:
Sihirbaz (Beyaz Hoca): Bir patırtı bir kütürtü şeytan aldı cin
götürdü. Okiste dalavere kisle karışık kis kili kili alley
hoop!..
Az Solist Serdar (Turgut): Hocam nasıl ezberlediniz bunca lafı.
Hafız mısınız, hafızanız mı kuvvetli?
Sihirbaz: Hayır efendim. Elime yazdım çaktırmadan oradan bakıyorum.
(Aniden sinirlenir eğilir ve geh bili bili hareketi yaparak
seslenir) Pamuuuk gel bakıyım, Pamuuuk. (Doğrulup dert yanar). Bu
hayvan da şapkanın içinde saklı kalmaya alışmadı gitti. Kaçmış yine
bak.
Uygur Bateristler: (esmer olanı) Gelir hocam gelir hava almaya
çıkmıştır.
Sihirbaz: Burada hava yok mu kardeşim? Havasız yerde mi yaşıyoruz
yani? Sihirbaz mıyız biz ki havasız yaşayalım? Hem nasıl alacak
yanında bir kuruş yok!..
Kemancı Coşkun Bekir: Hişt toparlanın çıkıyoruz. Protokolde Muhtar
Reha Bey var ona göre. Çiftliktekileri temsilen bir ona izin vermiş
yönetim.
Assolist Nurcan Hanım: Ay çok heycanlandım, istek ister mi
acaba?
Takdimci Esra: Evet Samanyolu'nu isteyecekmiş haber geldi az
önce.
Assolist: Niye o şarkıyı çok mu seviyormuş?
Esra: Hayır ama başka bi şarkı da bilmiyormuş.
Kemancı Coşkun: Desene bizim Kasap Ömer'in eşi Melahat abla
gibi.
Esra: O ne yahu ne dedin şimdi sen? Kemancı Coşkun: Melahat Abla da
kasaba varmıştı, ama bonfileyi, pirzolayı bilip ayırt edemezdi.
İnsan bari bi Zalim'i ya da Kim Arar'ı filan öğrenir.
Çadır sahnesi/İç/Gece
Takdimci Esra sahnededir: (gözleri yaşlı bi şekilde)
Karşınızdaaaaaa ünlü jonklör Ermaaaaaaaan...
Derken ışık ve ses feyd olur, Yayın Müdürü Oskay Bey hani o
şişerken üstündeki adamı cereyan çarpmış gibi titreten plastik
yatak tanıtımını girer.
***
YARIN: Kaçaklar konser çadırında nasıl pişti oldu? Başkumandan Hacı
Kemal Bey neden ortalıkta görükmüyor? Evveli gün; "yarın (bugün)
yazacağım" dediğim o Oktay Ekşi meselesi ve Perihan Maden olayı
niye atlandı?...
Yazı: Savaş Ay
Kaynak: