Savaş Ay eleştirilere hazımlı
Abone olSavaş Ay, 'ucu kendisine dokunsa da' eleştirilere hazımlı olduğunu gösterdi. Ay, kendi hazırladığı tv programına yöneltilen bir eleştiriyi kelimesi kelimesine yayınlandı.
Savaş Ay bu, ne zaman ne yapacağı belli mi olur! Tuttu bir TV
programında aşık oldu.. Sonra tepkiler gelince geri adım attı.
Sadece aşkta mı, yo hayır işte de Savaş Ay kıpır kıpır... Bugün de
tutturmuş, diyor... Peki neydi Savaş Ay'ı bu yazıya zorlayan? İyisi
mi sizi usta kalemle başbaşa bırakmak:
-Ya benim röportajlar MGK gündemine gelirse!...
Haksızlık etmeyi sevmem. Hele
meslektaşlarıma asla. Bu nedenle ucu bana dokunsa, beni çıtır çıtır
yese de Haller Prensi kod adlı (Bkn: Medyatava) Ömer Özgüner ve
diğer arkadaşların çıktıkları televizyon programında olup biteni;
hem de Ömer kardeşin kendi kaleminden sunacağım size. Konuları;
Sabah Cumartesi Eki'ne yazdığım "Anlat Savaş Abi'ne" idi. Ve bakın
şu garip kulunuza söylenenleri sitesinde nasıl dile getirdi Haller
Prensi Ömer.
Ben ve Mutlu Tönbekici ekrana çıkarsak
Lütfiye Pekcan aradı önce. TV 8'de, Savaş Ay'ın genç kızlara
anlattırdığı "enteresan anlatmalar" tartışılacaktı.
Konu Savaş Ay'la kadın yazarlar arasındaki kavgaydı da ben kadın
değildim, bir. Televizyonda konuşmayı beceremiyordum, iki. Ama
Lütfiye çok eski tanıdığım. Ona da, "bu ara ekrana çıkmak
istemiyorum" demek komik geliyordu.
Hamama giren
İşin iyi yanları da var. Birincisi, program çok erken. Benim ekabir
çevrem uyanamayabilir. İkincisi ve daha önemlisi, program canlı
yayın. Sonradan kendimi seyretmek gibi bir işkenceye mâruz
kalmayacağım. Ekipte Vatan'dan Mutlu Tönbekici de varmış hazır,
kabul ettim. Sonumu hazırlayan süreç böyle başladı. Oysa her şey
çok güzeldi. Süper Vizyon ekibinden Timuçin'le, Mutlu'yla daha önce
farklı yerlerde çalışmıştık. Sunucu Hülya Aydın'la da iş mesaimiz
oldu. Sıcak bir ortam yani.
Basit bir söylem
Neyse. Program başladı. Ve başladığı andan itibaren bende büyük bir
boşluk ve manasızlık hissi. Ne diycem? Niye diycem? Savaş Ay'ın
yaptığı bu röportajlar gerçekte bana hiç sevimli gelmedi. Bunun
birçok karşı argümanı olabilir ama gelmedi işte. Açıklanabilir bir
durum değil. O kızların göz göre göre yaptıkları saçma açıklamalara
mizah dergisinde olsa gülüp geçeceğim; ama ciddi mülakat havasında
dayanılmaz şeylerdi.
Yazınca kolay
Bakın yazınca ne kadar basit söyledim. Neymiş, ben bu
röportajlardan hiç hoşlanmamışım. Ama konuşurken bunları demedim.
Diyemedim. Yani beni dinleyen biri; Savaş Ay, dünyanın en iyi
gazetecisi de bir hata mı yaptı, yoksa gazetecilik konusunda büyük
zaafları olan biri mi anlayamadı.
Mutlu muhabbet
Yine beni dinleyenler, manken kızların bir röportaj ağına mı
düşürüldüğünü, yoksa oltaya kendiliklerinden mi geldiğini de
anlayamadı. Bir öyle konuştum bir böyle.
İnsanın bunu itiraf etmesi çok hazin bir durum. Mutlu Tönbekici ise
bir o kadar net konuştu. Ya da bana öyle geldi; içten içe ona
sinirlenmemden anlıyorum. Ne düşündüyse özet halinde söyledi. Hatta
bir ara o kadar sinirlendi ki, "manken kızlar cahil değil aptaldır"
bile dedi.
Mutlu'nun da bocaladığı oldu. Ama sanıyorum o anlar benim ne demek
istediğimi anlamaya çalıştığı anlardı. Hatta tartışmaya telefonla
katılan Hürriyet yazarı Ebru Çapa bile o kadar kısa sürede o kadar
güzel anlattı ki derdini, benim utancım ikiyle üçle çarpıldı.
Şizofren olma durumu
Öyle yazarları çok iyi hatırlarım. Adam ya da kadın beş saatlik
Siyaset Meydanı'na çıkar, ertesi gün de 'vaktim azdı derdimi
anlatamadım' der.
Benimki öyle değil. Kesin çizgiler konusunda sorunum var benim.
Belki empati olayını abarttığımdandır. Yani düşünsenize kendinizi
bir Savaş Ay'ın yerine, bir Tuğba Altıntop'un yerine koyduğunuzu.
İnsan şizofren oluyor.
Sonuç mu? Bunu da mı anlatamadım?
Bağıramadım valla
Programın bir bölümünü izledim ne mutlu ki. Hatta o bölümde Ömer;
"Ya Savaş bu söyleşilere devam ederse ne yaparız?" gibisinden bir
şey diyordu. İçimden; "Sığınaklaraaa!.." diye bağırmak geçti de
ortam uygun değildi bağıramadım.
Genç kızlar
Binaenaleyh diyeceğim şu ki hiçbir itirazım yok muhabbetlerine.
Ancak
söyleşilen hanımların pek hoşuna gidecek olsa da tarihi bir hatayı
düzeltmek açısından belirtmeliyim; Ömer; "Savaş Ay'ın genç kızlara
anlattırdığı 'enteresan anlatmalar' tartışılacaktı" diyordu ya, o
genç kızlardan (!) Seren olanı 2. kocayı boşamak üzere. Esin
olanının boyunca kızı, 40'a yaslı yaşı var. Tuba olanının ise eski
eşi Rafet El Roman'dan 2 güzelim çocuğu mevcut.
Korku dağları bekler
Hani bunlar muhteva bakımından çok bi şey şeytmez de, ben yine de
bi söyleyim dedim.
Bu arada Cumartesi söyleşilerim Odalar Birliği tarafından da
kınanabilir, Basın Konseyi'nden uyarı alır, ardından da önce
mecliste, bilahare de MGK'da gündeme gelir diye korkuyor tiril
tiril titriyorum...
Yazı: Savaş Ay
Kaynak: