Satıldığı iddia edilen o kız konuştu
Abone ol13 yaşında babası tarafından 5 bin litaya satıldığı iddia edilen ve şimdi 19 yaşındaki E.Y. yaşadıklarını Ayşe Arman'a anlattı.
"Unutmak ve yeni bir hayat istiyorum" diyen
E.Y., Arman'a "pazartesi okul başlıyor, nasıl gideceğim.
Oradakilere bunu nasıl izah edeceğim? Babam suçsuz, onu da
kandırdılar. Annem şeker hastası oldu. Yaşadıklarımı kuşlara
anlatıyordum, bir gün öğretmenime açılıverdim" dedi ve
şöyle devam etti:
"Canım çok acımıştı ama bana ne yapıldığını bilmiyordum. O adamla mahkemede göz göze geldim. Çok korktum. Parmağıyla "konuşursan fena yaparım" der gibi bir işaret yaptı. Bu olayı unutmak ve yeni bir hayat kurmak istiyorum."
KOCAM BOŞ KAĞIDI YİNE İMZALAR
E.Y.'nin annesi ise "kocam boş kağıdı imzaladı, suçlu duruma düştük. Ama o kadar saftır ki, şimdi ona bir kağıt verin, 'bunu imzala her şey düzelecek' deyin, yine imzalar" diyor.
İşte Ayşe Arman röportajından bölümler:
"Tüm Türkiye'nin gündemine oturan anne- baba karşımda..."
HİKAYEYİ HEPİNİZ BİLİYORSUNUZ
Ve 12 yaşındayken, babası tarafından satıldığı iddia edilen ve
tecavüze uğrayan Eda...
Hikayeyi hepiniz biliyorsunuz.
E.'yi, yanında çalıştığı hurdacı dükkanının sahibi, bundan 6 yıl önce tecavüz ediyor. Mesai bittikten sonra küçük kızı alıp otele götürüyor, gece yarısı da eve bırakıyor. Bu böyle üç cumartesi devam ediyor.
Küçük kızı, "Ağzını açıp konuşursan seni öldürürüm" diye tehdit ediyor, silah gösteriyor. Baba ve anneye de, kızlarını derin devlet için ajan olarak yetiştirdiği, geceleri de MİT'in okula götürdüğünü söylüyor.
Gazetelerde gördüğümüz satılma belgesine gelince, inşaat işçisi baba, boş kağıda imza attığını, üzerindeki yazıların sonradan eklendiğini iddia ediyor. Kız da, babasından yana şikayetçi değil, ailesini sonuna kadar savunuyor.
Ortada, tecavüze uğramış, istismar edilmiş bir kız var. O kız, zaten o yaşta, başına gelenenin farkında bile değil. Bir gün okulda, hocası, tacizden, tecavüzden bahsedince ağlamaya başlıyor. Öğretmenin şefkati ve sevecenliğiyle sayesinde de konuşmaya, başına gelenleri anlatmaya...
İşte o zaman bütün rezillikler ortalığa dökülüyor. Öğretmenin öncülüğünde aile, karakola gidip şikayetçi oluyor. Tecavüzcü kendini "Bu kızı bana onlar sattı" diye savunuyor. Anne, baba "Ne satması, bize çocuğumuzu derin devlet için yetiştireceğini söylüyordu" diyor.
Tabii hangi dava hemen sonuçlanmış ki... Yıllar sürüyor...
Tecavüzcü bir süre tutuklu kalıyor, sonra serbest...
Başka çocukları da rezil emellerine alet etti mi bilinmiyor.
Hürriyet'in manşetinden sonra Müge Anlı bir gazetecilik başarısı
göstererek, aileyi buluyor, programına çıkarıyor.
YOKSULLAR, GÜÇSÜZLER NAH KAZANIR
E. 18 ama hala küçük bir kız. 15-16 gibi duruyor. İncecik, narin, küçücük bir şey. Gayet aklı başında ama az konuşuyor. Başına gelenleri anlatmaktan sıkılıyor, okula giderken insanların ona bakıp arkasından konuşmasından çekiniyor. Aslında yaşananları yok saymak ve hayatına devam etmek istiyor.
Aile, İstanbul'a taşınmanın peşinde. Bir kapıcılık işi
bakıyorlar.
Benim tanık olduğum şey, bir insanlık dramı.
Bize küçükken ne öğrettiler? Bir iyiler vardır, bir de kötüler.
Hayat iyilerle, kötülerin mücadesiyle geçer ve sonunda iyiler
kazanır. Ama her zaman öyle olmuyor işte.
Görüyoruz ki, iyiler nah kazanır!
Yoksullar, çaresizler, güçsüzler nah kazanır!
HERKES BENİ PARMAĞIYLA GÖSTERECEK
Olayların ortaya çıkmasına sebep olan öğretmeninle bu 6
yıl içinde hiç görüştün mü?
E. - Hayır biz Antalya'dan Sivas'a taşındık. Ama o
öğretmenim bana hep iyi davrandı. Bu olayı dinlerken de elimi
tuttu...
Sen şu anda ne olsun istiyorsun?
E. - Bizi rahat bıraksınlar istiyorum. 6 sene oldu
bu dava başlayalı, sonuç alınmadı. Suçlunun yanına kâr kaldı. Şimdi
yine içeri almışlar. Bana hep aynı soruları soruyorlar. Tam "Bitti"
derken yeniden başlıyor...
O adama karşı ne hissediyorsun?
E. - Nefret. İğrenme...
Otele gittiğinizde ona, "Yanındaki bu çocuk kim?" diye
soran olmuyor muydu?
E. - Hayır. Zaten öyle büyük bir otel değildi.
Girişte de sadece bir kişi oluyordu. "Kızım" diye
tanıtıyordu beni, direkt yukarı odaya çıkıyorduk.
"Öldürürüm" demesine gerçekten inanıyor
muydun?
E. - Evet. O zaman küçüktüm, inanıyordum. Çünkü
silahı gösteriyordu.
Peki eve dönünce...
E. - Öylece durmak istiyordum ya da uyumak,
unutmak. Anneme söylemek gelmiyordu içimden...
ÖZ ABİM BİLE İNANMIYOR SİZ KIZI SATMIŞSINIZ DİYOR
ANNE: (Bu sefer o ağlıyor...) Para pul istemiyoruz, sadece bizim onurumuzu temizleyin. Öz abim bile inanmıyor, "Siz kızınızı satmışsınız" diyor. "Abi mümkün mü? Yapar mıyım?" diyorum, "Sen yapmazsın ama kocan yapar!" diyor. Ben kendimden nasıl eminsem kocamdan da öyle eminim. Yapmaz. O bildiğin saf. Bir de, "Bize niye söylemediniz biz o adamı öldürürdük" diyorlar. Söyler miyim? Kaç aile yıkılacak düşünsene, değer mi? Öğretmen söyler söylemez, bir an bile durmadık, karakola gittik...
Peki siz hiç kızınız eve geldiğinde kıyafetlerinden, iç
çamaşırlarından filan bir şey anlamadınız mı?
BABA: Hayır. Şüpheleneceğim bir şey yoktu.
Bildiğim şu: Çocuk, çok büyük acılar çekmiş. Ölümle tehdit edildiği
için de susmuş. O Allah'ın belası devam edeceğini sanmış. Zaten
söylüyormuş, başka çocuklar da var, "Kimse sesini çıkarmıyor, bak
çıkarırsan seni öldürürüm" diye. Allah'tan öldürmemiş, bu tür
sapıklar istismar ettikten sonra, bir de öldürüyor çocukları.
Son 6 senen nasıl geçti?
E. - Nasıl geçer? Gizlilik içinde, başıma
gelenleri herkes öğrenecek korkusuyla...
Senin bir suçun yok ki!
E. - Olsun. Herkes beni parmakla gösterecek,
ayıplayacak! Öyle oluyor. Kendimi kötü hissediyorum. Tam kapanmıştı
her şey, şimdi yeniden başladı. Evimizin önü gazeteci kaynıyor,
herkes fotoğrafımı çekmek istiyor. Benim yüzümü kapatıyorlar, ama
annemin- babamın yüzünü kapatmıyorlar. "Aaa bunlar E.'nin
annesi babası!" deniyor, yine beni tanıyorlar...
UNUTMAK İSTİYORUM
Pazartesi okul başlıyor...
E. - Ya işte... Ben nasıl gideceğim, nasıl
oradakilere bunu izah edeceğim? Herkes soru soruyor. Bıktım. Herkes
benim yüzümden perişan. Babam ağlıyor. Babam suçsuz, gerçekten
haberi yoktu, onu da kandırdılar. Annem desen şeker hastası oldu.
Benim yüzümden diğer kardeşlerim de perişan, onları bıraktık,
İstanbul'a geldik. Bütün akrabalar arıyor. Onlar da bize kızıyor.
Ben kimselere bir şey anlatmadım ki öğretmenim dışında. Kuşlara
anlatıyordum. Ama sonra bir gün öğretmenime açılıverdim.
Niye annene değil öğretmenine?
E. - Bilmiyorum. Anneme zarar verebilirdi o
adam ama öğretmenime veremezdi. Belki de böyle düşündüm. Zaten
ağzımdan çıkıverdi. Bize taciz, tecavüz gibi şeylerin ne kadar kötü
olduğunu anlatıyordu. Ben o zamana kadar tecavüz nedir bilmiyordum.
Canım çok acımıştı ama bana ne yapıldığını da bilmiyordum.
O adamı en son ne zaman gördün?
E. - Mahkemede bir kere göz göze geldik, çok
korktum. Parmağıyla, "Konuşursan fena yaparım"
gibi bir işaret yaptı.
YENİ BİR HAYAT İSTİYORUM
Daha çok yaptıklarından mı, ondan mı
korkuyorsun?
E. - İkisinden de...
Neden burada olduğunu biliyor musun?
E. - Evet. Benim düzelmemi sağlayacaklar. Doktorla
konuşacağım, rahatlayacağım, psikolojik destek alacağım...
Sen gerçekten yaşadığınız yerden ayrılmak istiyor
musun?
E. - Evet. Bu olayı unutmak ve yeni bir hayat
kurmak istiyorum.