Satıcıdan uyarı ve övgü
Abone olTürkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Oğuz Satıcı, 2005 yılı büyüme rakamlarını değerlendirdi.
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Oğuz Satıcı, Türkiye
ekonomisinin 2005 yılında gayri safi milli hasıla (GSMH) bazında
yüzde 7,6 büyümesinin oldukça sevindirici olduğunu söyledi.
Satıcı, Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası'nda Mart ayı ihracat
rakamlarının açıklanması toplantısında yaptığı açıklamada, dün
açıklanan büyüme rakamlarının uzaktan son derece pırıltılı gelse de
detaylara inildiğinde son derece vahim gelişmeleri içinde
barındırdığını bildirdi.
''Türkiye ekonomisinin 2005 yılında GSMH bazında yüzde 7,6 büyümesi
oldukça sevindiricidir'' diye konuşan Satıcı, ''Fakat ithalat
vergisi gelirlerinin 2005'te yüzde 12,2 artış göstermesi büyüme
rakamlarının dikkatli bir şekilde analiz edilmesinin gerektiğini
gözler önüne sermektedir'' dedi.
Sanayi üretimi ile dengelenmeyen büyümenin gerçek büyüme
olamayacağını ifade eden Satıcı, ''Böyle bir büyüme hane halkı
gelirlerinin artması anlamına gelmez. İthalatla beslenen bir
büyümeninenflasyonist baskı yaratacağı son derece açıktır. Kişi
başına GSMH rakamının 5 bin doları geride bırakması ise değerinin
altında seyreden döviz kurlarının matematiksel bir sonucu olarak
algılanmalıdır'' diye konuştu.
''IMF PROGRAMININ İFLAS ETTİĞİ YER İŞSİZLİKTİR''
Parıltılı makro rakamların bir türlü istihdama dönüşemediğini,
Türkiye'de işsizlik oranının 2005 Aralık ayında yüzde 11,2'ye
çıktığını bildiren Satıcı, şunları kaydetti:
''İşsizlik probleminin gün geçtikçe kronik bir hal almasının
altında üretim ve ihracatta yaşanan sorunlar yatıyor. Bir an önce
bu sorunların çözülmesi gerekmekte. Fakat Türkiye'de emek yoğun
sektörlerin sorunlarını ısrarla görmezden gelen bir takım çevreler
hala (Türkiye artık tekstilden çıkmalıdır), (Emek yoğun sektörlerin
devri kapanmıştır) gibi oldukça zararlı görüşleri
savunmaktadırlar.
İşin gülünç tarafı sundukları alternatifler için gerekli altyapı
yoktur. Bırakın altyapıyı planı da yoktur. Biz onların
bilimsellikten ve pratiklikten uzak önerilerini bir kenara bırakıp
sanayi sektörü ile el ele verip bir program yapmaya karar verdik.
IMF programının iflas ettiği yer işsizliktir. Bir siyasi iktidarın
en başta koruması gereken makroekonomik gelişme istihdamdır.''
KDV DÜZENLEMESİ...
Hükümetin tekstil ve konfeksiyon sektörünün beklentilerini ve
taleplerini göz önüne alarak tekstilde bir KDV düzenlemesine
gittiğini hatırlatan Satıcı, ''Ancak bu vergi indirimi sadece
hammadde maliyetlerinde yapılmıştır ve ihracatçılarımızın
beklentilerini karşılamaktan uzaktır. Çünkü KDV zaten bir girdi
maliyeti unsuru değildir. Tüketim üzerinden alınan bir vergi
türüdür. KDV ödendikten belli bir süre sonra iadesini alan
ihracatçı için finansman açısından fayda yerine zorluk
getirecektir'' dedi.
Tekstilde KDV indiriminin hükümetin sektörün taleplerine kayıtsız
kalmadığının bir göstergesi olduğunu bildiren Satıcı, ''Ancak, bu
gelişme sektör ile Hükümetimiz arasındaki diyalog çalışmalarında
ileri bir aşama olarak değerlendirilmektedir. Ancak bu indirimin
beraberinde işçilik, enerji ve yan sanayi gibi diğer önemli girdi
kalemlerinde KDV oranında herhangi bir değişikliğe gidilmemiştir.
Bu ise KDV indiriminin ihracatçıya olumlu etkilerinin sınırlı
kalmasına neden olmuştur'' diye konuştu.
TİM'İN ABD TEMASLARI...
TİM Başkanı Oğuz Satıcı, geçen hafta ABD'de yaptıkları temasların
sonucunda, Türkiye ekonomisi ile alakalı bazı gelişmeler ön plana
çıktığını belirterek, şöyle konuştu:
''Oradaki uzmanların birçoğu Türkiye ekonomisin önündeki en önemli
sınavın IMF programı değil, Avrupa Birliği olduğunun altını ısrarla
çizdiler. Bazı bankacıların ve sermaye piyasalarının üst düzey
yöneticilerinin de 2001 yılının mücbir sebepleriyle ortaya çıkmış
bir programın hala neden devam ettirildiğiyle ilgili soruları
sorduğunu da takip ediyoruz. Programın bazı detaylarının artık
çağdışı olduğunun yada döneminin geçtiğinin kabul edilmesi
gerekmektedir.
Bugün hem hükümet hem de bankacılık kesimi ekonominin kırılgan
olmadığını söylediğine göre yeni bir programın tasarlanması
gerekmektedir. Bu konuda tartışma açıldığında aşırı reaksiyon
gösterenlerin mutlaka geçerli bir nedeni vardır. Nedenlerden bir
tanesi Türkiye ekonomisinin söylendiği kadar kuvvetli olmadığı
gerçeğinin bilinmesi, ikincisi ise bu insanların yüksek faiz düşük
kur ekseninde para kazanıyor olmalarıdır. Hiç şaşırmadığımız bir
husus da aynı kişilerin ve kurumların 2001 krizi öncesinde döviz
varlıklarının üzerinde oturuyor olmalarıydı. Bunların kimler veya
hangi kurumlar olduğunu öğrenmek için bilanço analizi yapmak
yeterlidir.''
YABANCI SERMAYE
Türkiye'nin bugüne kadar sanayi için yeteri kadar sermaye
çekemediğini bildiren Satıcı, ''Gelen yabancı sermayenin çoğu
bankalara ve sermaye piyasalarına gelmiştir. Üretici artık
bankalardan yeteri kadar kaynak bulamamaktadır. Bu durumda işsizlik
rakamları şaşırtıcı değildir. IMF programının da istihdamı
kollamaması da şaşırtıcı değildir. Çünkü yabancı sermaye sanayi
yatırımları konusunda isteksizdir ve IMF'de bu konuda yeteri kadar
baskı altında tutulmamaktadır. Özetle hem IMF hem de IMF programını
destekleyenler tribünlere oynamakta ama Türkiye ekonomisi
kaybetmektedir'' diye konuştu.
BUGÜNKÜ SORUNUMUZ
TİM Başkanı Satıcı, bir sorunu çözerken bir başka sorun yaratmanın
adet haline geldiğini belirterek, ''Enflasyon canavarını yok etmek
için 2000 yılında sürüklenen kuru denedik. Kriz çıkardık. Bugün
ismi dalgalı olan ama uygulanan para ve maliye politikaları
nedeniyle başaşağı giden döviz kuru politikasını benimsedik.
Dış ticaret ve cari işlemler açığı doludizgin büyüdü. Döndük
dolaştık aynı noktaya geri döndük. Bugünkü sorunumuz işsizlik,
üretimsizlik ve karsızlık'' dedi.
TİM Başkanı Oğuz Satıcı, Türkiye'nin dış ticaret açığının 2006'da
da oldukça yüksek seyrettiğini belirterek, ''TÜİK verilerine göre
Türkiye'nin ithalatı Şubat ayında yüzde 16 artarak 9,7 milyar
dolara yükselmiştir. 2006 ilk iki ayında dış ticaret açığı yüzde 44
artarak 7milyar dolar seviyesine çıkmıştır. Rakamlar ithalatın dur
durak bilmeden artmaya devam ettiğini göstermektedir'' diye
konuştu.
Satıcı, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki temaslarında, Avrupa
Birliği ile olan ilişkilerinde ayrıntı bir şekilde masaya
yatırıldığını hatırlatarak, şunları belirtti:
''Oradaki uzmanların ve bizim saptamalarımızın ortak noktası şuydu:
Son dönemde, Türkiye'de eskiden beri yerleşik olan (Avrupa Birliği
nasıl olsa bizi üye yapmayacak, oyalıyor, kandırıyor) düşüncesiyle
kalkışılacak bir hareket hem ekonomik hem de siyasal açıdan bizi
zor duruma düşürecek. Maalesef Avrupa Birliği ülkelerinin bazı
davranışları 'kandırılma' veya boş yere bekletilme duygularımızı
pekiştirmektedir. Buna rağmen bilinmesi gereken şudur. Ülke
menfaatleri söz konusu olduğunda duygusallığa yer verilmemelidir.
Hangi pozisyonda olurlarsa olsunlar bireylerin ülkeler arasındaki
münasebeti ve atılan adımları duygusallık nedeniyle sekteye
uğratması kabul edilebilir bir davranış olmayacaktır. Bu konuda
Avrupa Birliği'ndeki meslektaşlarımıza da gereken mesajı medya
yoluyla değil bizzat kendilerine iletmiş bulunmaktayız.
Bu konudaki mesajımız açıktır. 40 yıllık geçmişe sahip entegrasyon
süreci bozulacaksa, bozan taraf biz değil Avrupa Birliği olsun. Biz
böyle bir sonuçta da hükümetin arkasında duracağımızı peşinen
belirtiriz. Yeter ki, Türkiye Cumhuriyeti'nin 83 yıllık dürüst
politika geleneğini bozmayalım.''
Satıcı, Çanakkale'nin seramiğinden maden ürünlerine, ağaç ve
ormanürünlerinden balıkçılığa, gıda sanayine kadar bir sanayi bina
etmeyi başardığını, bu geçiş noktasıyla günden güne önem
kazandığını, gittikçe bir cazibe merkezi haline gelen Çanakkale'nin
kendini hızla geliştirdiğini sözlerine ekledi.
Çanakkale Vali Yardımıcısı Cengiz Ata da konuşmasında,
Çanakkale'de yatırım yapan tüm müteşebbislere valilik olarak
gereken desteği verdiklerini belirtti. Çanakkale Belediye Başkanı
Ülgür Gökhan da rekabetin gücünün arttırılması için eğitimin
yaygınlaştırılması gerektiğini belirtti.
Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı İlhami
Tezcan ise, Çanakkale'de dünyanın bir çok ülkesine ihracat yapan
firmaların bulunduğunu, en büyük sorunlarının ise ulaşım olduğunu
kaydetti. Toplantının ardından Çanakkale'den en fazla ihracat yapan
İÇDAŞ, Çanakkale Seramik Fabrikaları, Akçansa, Dardanel ve Ulubay
firmalarının temsilcilerine plaket verildi.