Osmanlı bürokrasi lügatinden tevarüs ettiğimiz deyimlerden
birisi de aynı zamanda sevimsiz bir cebrilik çağrıştıran
‘Şark Hizmeti’ tamlaması olsa gerek. Kadimden beri
şark bölgemize ilişkin vaz edilmiş bu sakat bürokratik bakış ne
yazık ki hâlâ yer yer devam etmektedir. Ak Parti’nin son onbir
yıldır birçok alanda gerçekleştirdiği köklü değişimlere rağmen ne
yazık ki bu konuda yapılması gerekenler henüz olmadı.
Bu akla göre Antalya ile Ardahan’ın iklimi bir ve aynı olsa
gerek ki, mesela köylere hizmet götürülsün diye gönderilen tahsisat
Antalya’ya da Ardahan’a da aynı tarihte mesela Ekim’de gönderilir.
Oysa bu akıl bilmez ki, Ardahan’ın kışı ya 29 Ekim’de bilemedin en
geç 10 Kasım’da başlar. Geceyi gündüze katsanız bile bu akıl ile
yapılmış mevzuat hazretlerini alenen çiğnemedikçe gelen para ile
istenilen işi bitirmenize imkân yoktur. Mevzuattan ziyade iklim
gerçeğini dikkate alan birçok iyi niyetli yönetici bilirim ki,
mevzuat hazretlerine muğayir davranmaktan ağır ceza mahkemelerinde
yargılanmışlardı.
Bu sakat akıl ve paslı vicdanın Şark’a en büyük kötülüğü ise,
kuşkusuz bölgeye ilişkin sürdürdüğü kamu personeli rejimidir. Çünkü
o personel tipi ile orayı yaşanabilir hale getirmenin imkânı hiç
olmadı, olamazdı da. Zira şarka gönderilecek memur ya bilgi ve
tecrübe birikiminden yoksun bir ‘acemi’, ya garpta disiplin
soruşturması geçirmiş; istifa ya da emekliye sevki istenmiş bir
‘suçlu’ ya da en iyisinden ‘git şarkta müdürlük payesi al da gel’
lütfuna mazhar bir ‘şanslı’dır. Ankara aklı ve vicdanı böyle
çalışınca şark da ya ‘acemi birliği’ veya ‘sürgün yeri’ ya da
‘Ankara’da dayısı olanın cenneti’ olmaktan bir türlü
kurtulamadı.
Bu akıl faraza Şark’a öğretmen gönderecek olsa, oranın
çocuklarına düşecek paye de ‘zekâ geriliği’ ile maluliyetten
başkası olmayacaktır. Mesela 2013 YGS Sınavında illerin başarı
sıralamasına bakacak olursanız, ilk yirmide Şark’tan tek bir ilin
yer almadığını, tamamının ise son yirmiyi oluşturduklarını
göreceksiniz. Çünkü Ağustos’ta atanmış öğretmen adayı gider gitmez
sahih veya sahte bir ‘eş durumu’ ihdas etmiş, Şubat’ta da apar
topar geri gelmiştir. Hatırlayacak olursanız 2012-13 eğitim öğretim
yılının ortasında eş durumundan nakil işlemi yapılmış 7000’e yakın
öğretmenin neredeyse tamamı Şark’tan gitmişti. Yeni bir atama veya
yeterli nakil de yapılmayınca 7000 öğretmenin terk ettiği sınıflar
boş kalmış, yerlerine bulunmuşsa da kapı pencereyi kırmasınlar diye
öğrencilere ancak bekçilik yapabilecek ‘yedek veya ücretli’ diye
nitelenen ‘öğretmen olmayan’ kişiler bulunmuştu. Öğrenciler ise
‘kısmet seneye’ diyerek yıl boyu o öğretmensiz sınıflara girip
çıkmakla avundular. Ve bu çocuklar mesela Galatasaray Lisesi’nden
mezun öğrencilerle aynı sınava girecekler, biz de eğitimde fırsat
eşitliği ilkesinden söz edeceğiz. Bu çark ne yazık ki senelerdir
değişmeden şakır şakır Şark’ın aleyhine çalışıp durdu. Sorunu hangi
yetkiliye aktardıysak aldığımız cevap: ‘Haklısınız’ oldu. Oysa
fakire bûse değil tûşa lazım olduğunu onlar da gayet iyi
biliyorlardı.
Geçen yıl rapor edip yetkililere sunduğum bu sorunu son olarak
Kızılcahamam’da Sayın Başbakanımıza da aktardığımda bundan sonra
bölgeye her alanda tecrübeli personelin gönderileceğini söylediler.
Başbakanımız beraberindeki heyet ile çıktıkları Finlandiya
seyahatinde Finli beyinlerin geliştirdikleri ileri teknolojik
ürünleri inceleme fırsatı buldular. ‘Keşke gidiş yolunda Rus yazar
Grigory Petrov’un ‘Beyaz Zambaklar Ülkesinde’ isimli kitabına bir
göz atsaydı’ diye düşündüm. Eminim ki, geçen yüzyılda orada İsveç
Krallığı’nın, sömürgesi Finlandiya için tayin ettiği kötü kader ile
öteden beri buradaki bürokratik aklın Şark’a reva gördüğü
talihsizlik arasında ilginç benzerlikler görecek, orayı değiştiren
irade ve çabanın burayı da rahatlıkla değiştireceği inancını iyice
pekiştirecekti.
Hükümetin bu konuda atacağı adımların tabanlarından gelecek
tepki nedeniyle bazı sendikalar tarafından geciktirileceğinden veya
engellenmek isteneceğinden endişe ediyorum. Oysa atalarımızın
uğruna canlar vererek bizim için vatan kıldıkları bu toprakları
bizim de çocuklarımız için her bir köşesini alın terimizle mamur
hale getirmek gibi bir borcumuz olduğunu unutamayız.