Sarıgül meğer bunun için Baykal'a gitmiş!
Abone olKılıçdaroğlu'nun CHP'de estirdiği rüzgar nereye esecek? Solun birleşmesi yine bir başka baharı mı kaldı?
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun CHP'de estirdiği rüzgar
ne yöne savruluyor? Gandi rüzgarı daha mı kuvvetli esecek yoksa
başladığı gibi bitecek mi? Bu rüzgarlar solda birleşmeyi
harmanlayacak mı yoksa üfürecek mi? Milliyet Gazetesi yazarlarından
Aslı Aydıntaşbaş'ın bugünkü yazısı yukarıdaki soruların şifrelerini
de veriyor. Aydıntaşbaş, Mustafa Sarıgül'ün neden bir anda
Kılıçdaroğlu'ndan desteğini çektiğini ve neden eski düşmanı
Baykal'ın safında yer aldığını da satır aralarında anlatıyor..
Aydıntaşbaş yazısına Sarıgül rüzgarıyla başlıyor:
- Hatırladınız mı, Kemal Kılıçdaroğlu rüzgârından once Mustafa
Sarıgül rüzgârı diye bir şey vardı? Tam karayel demeyelim de, hafif
bir meltem edasında İstanbul’dan başlayıp kıyı seritlerinde dolanan
bir esinti. Sarıgül hareketi, henüz partileşmeden bile Türkiye
genelinde % 4, İstanbul’da %7 civarında gözüküyordu. Üstelik,
günahıyla sevabıyla, Şişli Belediye Başkanı’nın Türkiye genelinde
belli bir popülarite edinmişti.
Sonra ne oldu? Deniz Baykal gitti, Kemal Kılıçdaroğlu büyük bir
rüzgarla CHP’nin başına geldi ve Mustafa Sarıgül, İstanbul’da
kendisini destekleyen çevrelerin de memnun bakışları arasında,
parti kurmayıp CHP’yi destekleyeceğini açıkladı.
NE ARAYAN VAR NE SORAN
Milliyet yazarı Aydıntaşbaş gelişmeleri özetlediği yazısının bu
bölümde Sarıgül ve birkaç ünlü ismin aranılıp sorulmadığına ilişkin
şunları yazdı:
- Sonra? Sonrası tısss... Sarıgül ve ekibi CHP’ye katılmaya hazır
ama henüz arayan soran yok.
O zaman bu zamandır Kılıçdaroğlu rüzgarının en önemli unsurlarından
biri olan “solda güç birliği” konusunda bir adım yok. Dün
araştırınca gördüm ki, sadece Sarıgül değil, CHP genel merkezinden
bir kaç ay önce “Sizi ararız” mesajı alan Hikmet Çetin, Bülent
Tanla, Faruk Loğoğlu gibi kurmaylara da henüz davet yok. Bırakın
daveti, henüz bir aracı, bir telefon, bir hoş seda da yok...
Peki ne oldu da lider değişikliğinin ardından solda birleştirici
rol oynaması beklenen CHP yine kapılarını kapatıp evine döndü.
KILIÇDAROĞLU PARTİ'Yİ SAV'A TESLİM
ETTİ
Aydıntaşbaş, Kılıçdaroğlu'nun referandum için tozlu Anadolu
yollarına çıkarken partiyi Önder Sav'a teslim ettiğini
söyledi ve yazısını şöyle sürdürdü:
- Gerçek şu ki, CHP lideri referandum kampanyası için köy köy,
kasaba kasaba dolaşırken, partisini büyük ölçüde Genel Sekreter
Önder Sav’a teslim etmiş durumda. Sav da, “Baykal gitti, Baykalizm
ölmedi” misali, partiyi “fazla açılmadan,” kontrolü bırakmadan,
güçlü, iddialı tipleri uzakta tutarak yönetmek istiyor gibi.
(Muhtemelen “Nasılsa Sarıgül oyları CHP’ye gelir” diye
düşünülüyor.) Bırakın solda birleşmeyi, parti teşkilatlarında
Kılıçdaroğlu’nun şahsiyeti ve bunun yarattığı heyecan dışında büyük
bir değişim ya da dinamizm hamlesi de henüz yok.
CHP BU HALİYLE AK PARTİ'YLE AŞIK ATAMAZ
Milliyet yazarına göre CHP mevcut örgüt görüntüsüyle AK Parti'yle
henüz aşık atacak düzeyde değil. Aydıntaşbaş'ın gerekçeleri
şöyle:
- Tabi Önder Sav engelinin aşamadığı tek isim Sarıgül ve kurmayları
değil. CHP’nin değişimci İstanbul eski İl Başkanı Gürsel Tekin ve
son dönemde listelere alınan bazı yeni isimler de bir türlü parti
mekanizmalarında yerini bulabilmiş değil. Meydanlarda Kılıçdaroğlu
ve eski tüfekleri dışında henüz büyük değişim yok.
Ancak CHP’nin bu hazırlıksız yakalandığı seçim atmosferinde eski
hantal yapıda ısrarcı olmasının şöyle bir sakıncası var: Kemal
Kılıçdaroğlu ve karizmasını bir kenara bırakın, CHP’de parti
teşkilatları, genel merkez, kadın kolları ve gençlik kolları, henüz
dev bir dişliyi andıran AK Parti Makinesi’yle aşık atacak durumda
değil. Ne imkanlar, ne de dinamizm açısından. Referandum biter
bitmez Kılıçdaroğlu’nun gözden geçirmesi gereken durumların başında
bu olmalı.
Bir diğer mesele de CHP’nin hala dış dünyadan kopuk oluşu. Baykal
döneminde yapılan en büyük eleştirilerden biri, dünyayla entegre,
AB’ye aday, Güvenlik Konseyi ve G20 üyesi bir Türkiye’nin, adeta
izolasyonist bir muhalefet partisi olmasıydı. (Hiç yoksa bile AK
Parti’de dışarda tanınan, konferanslara giden, Brüksel-Washington
hattında aktif olan en az 30 bakan ve vekil sayabilirsiniz.)
CHP'NİN BÖYLE BİR DERDİ VARSA...
CHP ise, Brüksel’de kurulan bir ofis dışında maalesef bu alanda da
henüz bir pırıltı göstermiş değil. Neredeyse Sosyalist
Enternasyonal’deki yerini bile kaybetmek üzere. İşte Hikmet Çetin,
Bülent Tanla, Faruk Loğoğlu veya Uğur Ziyal gibi isimler, seçime
giden süreçte bu anlamda faydalı olabilir. Uluslararası saygınlığı
olan yüzler, partiye Türkiye dışından da destek gelmesini
sağlayabilir. Tabi CHP’nin böyle bir derdi varsa...