Sarıgül hakkında şok suçlama
Abone olNokta Dergisi, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül'ün rüşvet dosyasını ele geçirdi. Dosya'da Doğuş Holding'ten ek kat çıkmak için 300 bin dolar alındığı yazılıyor.
Nokta Dergisi, Emniyet'in hazırladığı Şişli Belediyesi dosyasını
ele geçirdi. İçişleri Bakanlığı müfettişinin raporunda, Şişli
Belediyesi yetkililerini, 'mafya ile işbirliği yapıp', rüşvet
karşılığı, kaçak inşaatlara izin vermekle suçlandı. Doğuş İnşaat,
üst düzey belediye yetkilisine, Maslak'taki iş merkezine kaçak
attığı 7 kat için, 300 bin dolar rüşvet verdi. İçişleri Bakanı Aksu
onay verirse, Şişli Belediye Başkanı Sarıgül ve bazı üst düzey
belediye yetkilileri hakkında, üç ay içinde soruşturma
başlatılacak. İŞTE NOKTA'NIN OLAY YARATACAK HABERİ Polisin gizli
çete soruşturması sırasında yaptığı telefon kayıtları Şişli'deki
rüşvet skandalını ortaya çıkardı. Mülkiye müfettişi Başkan Sarıgül
ve yardımcılarını görevi kötüye kullanmakla suçluyor. Dosyada
rüşvet ilişkileri de var. İçişleri Bakanlığı Müfettişi Rıdvan
Aydın, Şişli'de bir aydır süren yoğun araştırma sonucu Ağustos
ayının ilk haftasında çok önemli iki ayrı rapora imza attı. 4
Ağustos 2004 tarihli 'tevdi raporu' Şişli Cumhuriyet
Başsavcılığı'na teslim edildi. Ekleriyle birlikte 250 sayfayı bulan
bu kapsamlı raporda, Şişli'de 4 ayrı kaçak inşaata 'rüşvet
karşılığı göz yumdukları' iddiasıyla eski Belediye Başkan Vekili
Rauf Akçay ile şimdiki Belediye Başkan Yardımcısı Osman Aslan
hakkında yasal işlem yapılması isteniyor. Bu dosyada yer alan
iddialar ilk bakışta, giderek kanıksadığımız türden sanılabilir...
Ancak, dosyanın kapağı biraz aralandığında, İstanbul'un göbeğinde
neredeyse bir "Mini Susurluk fotoğrafı" ortaya çıkıyor. Şişli'den
öte siyaset dünyasında da 'deprem' yaratacak bu ilişkiler yumağında
neler yok ki: Başkan Mustafa Sarıgül'e suikast hazırlığı yapanlar,
eski Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan'la ilişkili arabulucular,
büyük polisin kaydettiği dudak uçuklatan türden "pazarlık ve
rüşvet" görüşmeleri, kaçak inşaatların nasıl yapıldığını gösteren
müthiş çarkın ayrıntıları… Milyonlarca dolarlık olduğu söylenen
"Kaçak inşaat rantı"ndan pay alabilmek için silah kuşananlar.Yerel
gazeteler etrafında örgütlenen, eski bir itirafçı DHKP_C
militanından dinamit lokumu ayarlayanlar. "Ben saçımın teli kadar
adam öldürdüm" deyip belediye yöneticilerini sindiren, rüşvet
paralarını paylaşmak için bürolarda zirve düzenleyenler hep bu
dosyada… Tüm bunları ilerleyen sayfalarımızda ayrıntılarıyla
okuyacaksınız... SARIGÜL'E SORUŞTURMA İZNİ Şimdi dönelim yukarda
belirttiğimiz müfettiş Aydın'ın ikinci raporuna. Bu bir "Ön
inceleme raporu"…Tarihi de 5 ağustos 2004…Savcılığa giden ilk
rapordan bir gün sonra imzalanmış.. Raporda Mustafa Sarıgül ile
birlikte 5 belediye yöneticisi hakkında daha soruşturma
yapılabilmesi için İçişleri Bakanlığı'ndan izin isteniyor. Bu durum
müfettiş Aydın'ın iddiaları ciddi bulduğunu gösteriyor. Rapordaki 4
ayrı kaçak inşaat olayından birinde 300 bin dolarlık(450 milyar TL)
rüşvet iddiasına yer veriliyor. Bu çarpıcı iddiaya konu olan bina,
Şişli Ayazağa'da ve Nurten Topçuoğlu'na ait. Kat karşılığı bu
arsaya iş merkezini yapan ise Doğuş Yapı Sanayı A.Ş. İnşaatın
hikayesi 1999 yılı başlarına dayanıyor. Ruhsatsız başlayan inşaat
yerel seçimlerden tam 12 gün önce, 6 nisan 1999'da durduruluyor. Bu
kararın altında Gülay Aslıtürk sonrası bir yıl için başkanlık
koltuğuna oturan ANAP'lı Cüneyt Akgün'ün imzası var. Seçimlerden
Sarıgül zaferle çıkıyor ve üç ay sonra aynı binaya cezalı olarak
inşaat ruhsatı veriyor. Şirket cezasını ödeyip inşaatı
sürdürüyor.Ancak proje dışına çıkarılarak fazladan 7 kat yapıldığı
belirlenince işler değişiyor. Aynı Sarıgül bu kez inşaatı durdurup
yıkım kararı alıyor. Bu kararın tarihi 15 kasım 1999. Ayrıntılarını
diğer sayfalarda bulacağınız gibi o günden beri bina yıkılamıyor.
Aradan tam beş yıl geçmesine rağmen… İşte tam bu nokta çok önemli
hukuki bir ayrıntıyı atlamamak gerekiyor. 5 yılın dolmasına henüz 3
ay var. Bu ne demek? Belediye yöneticileri yönünden kritik bir eşik
demek. Çünkü üzerinden 5 yıl geçince hiçbir biçimde sanık olmaları
mümkün değil. Kısacası, zamanaşımı nedeniyle hesap vermekten
kurtuluyorlar. İşte bu sürenin dolmasına üç ay kala, Ankara düğmeye
basıyor ve Sarıgül için yargı yolu açılıyor. Daha önce Recep Tayip
Erdoğan'ın karşısına çıkarılan hukuki bariyerlerden benzeri şimdi
Sarıgül için devreye sokuluyor…Eğer Abdülkadir Aksu soruşturma izni
verir ve müfettişler de 15 Kasım'a kadar -gerek görüp de-
raporlarını savcılığa teslim ederse Sarıgül için yargı yolu
açılacak. Liderlik yürüyüşüne başlayan Sarıgül'ün CHP'deki
muhalifleri ile Şişli'de Sarıgül karşısında hezimete uğrayan
AKP'liler şimdi bu gelişmeyi nefeslerini tutarak izliyor… SUİKAST
ÖNLENİYOR Peki bu soruşturma nasıl başladı? Bunu öğrenmek için 8 ay
öncesine dönmek gerekiyor. 16 aralık 2003 tarihli gazetelerde
küçükçe yer alan haberin başlığını belki hatırlayacaksınız.
"Sarıgül'e suikast planlayanlar yakalandı." DGM'ye sevk edilen 6
zanlı o gün saatlerce sorgulandı ve ardından serbest bırakıldı.
Yerel seçimlere 3.5 ay kala yaşanan bu olay nedense büyük yankı
bulmadı. Medyayla iyi ilişkileri olan Mustafa Sarıgül'ün,
gazetecilere "İsim benzerliği olmuş, hedef ben değilim" diyerek
tansiyonu düşürmeye çalıştığı da biliniyor. Oysa, aynı günlerde
Organize Şuçlar Şube Müdürlüğü'nün "teknik takip" odasında tansiyon
doruktaydı. Tam iki aydır Şişli'deki suç örgütlerinin attığı her
adımı saniye saniye izleyen ekipler, inanılmaz bilgilere ulaşmıştı.
Telefonları dinlenen, 21.Yüzyılda Şişli gazetesinin sahibi ve
emniyete göre "suç örgütü lideri" olan Mithat Yılmaz, arkadaşı
Habib Akgün'e şöyle diyordu: "Beni iki yıl önce Organize'ye şikayet
eden oymuş. Kesinleşti. Bayramda içerdeydik. O bize bayramı
göstermedi. Şimdi hesap zamanı. Biz de ona bayramı göstermeyelim.
Ama adam ortada yok. Abi sen onun yerini yurdunu evini bir öğren."
Hedef alınan kişinin Belediye Başkan yardımcısı Haluk Tamgaç
olduğu, soruşturma derinleştiğinde öğrenilecekti. Ama polis Sarıgül
ihtimalini de dikkate alıp hemen harekete geçmişti. Suikast
bertaraf edildi, ancak soruşturmada bir flu nokta olduğu daha sonra
ortaya çıkacaktı. Dosya tam değildi.Belediyedeki rüşvet iddiaları,
örneğin, tetikçilerin yakalanmasından bir ay önce kaydedilen ve suç
örgütü lideri Mithat Yılmaz'a ait şu sözler dosyaya girememişti:
"Ya düşünsene adam bir imzayla bir milyon dolar alıyor yaa! Bir
belediye başkanı bir imzayla bir milyon dolar alabiliyorsa…"
İddiadan öteye gidemeyen bu sözler, "buzluğa" kaldırılmıştı. Belki
de Türkiye şeçim sath-ı mailine girdiğinden sürpriz bir hamlenin
ortalığı karıştıracağı hesaplanıyordu. Ya da başka "hesap" vardı.
SEÇİM BİTTİ, DOSYA ÇIKTI Organize Şube ekipleri, 28 Mart
seçimlerinden 3 hafta sonra düğmeye bastı ve organize şuç örgütü
lideri Mithat yılmaz ile birlikte 13 adamını gözaltına aldı. DGM'ye
çıkarılan Mithat Yılmaz, Recep katılmış, Fatih Yurttaş, Habip
Akgün, Cevdet Karamahmutoğlu ve Ahmet Akgün tutuklandı, 7 kişi
serbest kaldı. Yargıda soruşturmayı yürürken, Emniyet Müdürlüğü
gelişmeleri bir yazıyla İstanbul Valiliği'ne bildirdi. Valilik,
Şişli Belediyesi görevlileriyle ilgili daha ayrıntılı bilgi
isteyince, 3 Haziran'da Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah imzasıyla,
Vali Muammer Güler'e ayrıntılı bir rapor gönderildi. Raporda,
Belediye Başkan Yardımcısı Osman Aslan'ın adı tam 16 kez geçiyor.
Üstelik soyadları büyük harfle ASLAN diye yazılmış. Belediye Başkan
Vekili Rauf Akçay'ın adı ise 4 kez geçiyor, o da büyük harflerle.
Ancak yazıda bir belediye görevlisi daha var. Hem de tam 10 kez
ondan söz ediliyor. Ama ismi yok, polis onu şöyle kamufle etmiş
"Üst düzey yönetici". Bazı gazetecilerin "haber kaynağını gizlemek
için" olur olmaz yerde kullandığı bu kalıplaşmış ifadenin doğrusu
resmi bir yazıda yer alması şaşırtıcı. Adli Büro A.2004/suç no:123
sayılı yazıdaki bu ifade, aynen şöyle: "… binanın 7 katının kaçak
olarak yapıldığı, bu nedenle iskan alınamadığı, bunun üzerine Ersin
Eren'in Şişli Belediyesindeki üst düzey yöneticinin yanına götürüp
bu konuda görüştüğü. Şişli Belediyesindeki üst düzey yöneticinin de
kendilerini bu konulardan sorumlu olan Belediye Başkan Yardımcısı
Osman Aslan'ın yanına gönderdiği, Osman Aslan'la yapılan görüşme
neticesinde 300 bin dolar rüşvet karşılığında
anlaştıkları,…..parayı Nurettin Tarkan Baykara'ya vererek Şişli
Belediyesindeki üst düzey yöneticiye vermesini söylediğini…" AKSU,
SARIGÜL'ÜN ADINI YAZDIRDI İşte bu ifadelerin yer aldığı dosya, Vali
Bey'in kapak yazısıyla birlikte 4 gün sonra Ankara'ya İçişleri
Bakanlığı'na gönderildi. Kapak yazısında "Şişli Belediye başkanlığı
üst düzey yönetici ve görevliilreninin organize suç örgütleri ve
bazı müteahhitlerle işbirliği yaparak şişli ilçesinde kaçak
yapılaşmaya göz yummak suretiyle ciddi rant elde etmesi konusunu
içeren il emniyet müdürlüğünün ilgili tahkikat evrakı dosya halinde
ekte gönderilmiştir" deniliyordu. Yani giriş yazısında "Üst düzey
yönetici" ifadesi kullanılmıştı. Vali Güler, "Konunun içeriği ve
önemi nedeniyle" bu kişilerle ilgili acilen müfettiş talebinde
bulunuyordu. Bakan Abdülkadir Aksu, 25 gün içinde olur verdi.
Üstelik Aksu, kamuflajı kaldırmış ve "Üst düzey yönetici"nin adını
Mustafa Sarıgül olarak belgeye yazdırmıştı. Bu bir araştırma ve ön
inceleme izniydi. Dosya jet hızıyla müfettiş Rıdvan Aydın'ın önüne
geldi. Mülkiye Müfettişi Aydın, haberimizin girişinde de
belittiğimiz gibi bir ay boyunca Şişli Belediyesi'ndeki belgeleri
topladı, görevlilerden bilgi aldı ve iki raporunu peş peşe
imzalayıp görevini tamamladı. Aydın, raporunda Emniyet'e yönelik
çok önemli bir eleştiriye de yer verdi. İstanbul polisinin,
belediye yöneticileriyle ilgili ciddi iddialar ortaya çıktığında
bunu savcılığa değil de bir kaç ay sonra Valiliğe bildirmeyi uygun
görmesini şu ifadelerle eleştirdi: "3682 Sayılı Mal Bildiriminde
Bulunulması Rüşvet ve Yolsuzlukla Mücadele Kanunu'nun 17.inci
maddesine göre; irtikap, rüşvet vb. suçlardan sanık olanlar
hakkında Memurun Yargılanması Kanunu'nun hükümleri uygulanmaz.
Ayrıca 18. madde, bu suçlara ilişkin ihbarların Savcılıklara
yapılması emredilir. Buna rağmen İstanbul emniyet müdürlüğü'nün
adli bir soruşturma sırasında tespit ettiği konuyu neden doğrudan
yetkili ve görevli Şişli Savcılığı'na iletmediği ise
ANLAŞILAMAMIŞTIR..." Mülkiye Müfettişi, aslında bu tarihi notuyla
meselenin "anlaşılmasına" bir katkıda bulunmuştu. Şimdi top; eski
Belediye Başkan vekili Rauf Akçay ve Sarıgül'ün yardımcısı Osman
Aslan için Şişli Savcılığında. Sarıgül için ise top yeniden bakan
Aksu'da. Eğer soruşturma izni çıkarsa, Türkiye önümüzdeki aylarda ,
CHP liderlİğine soyunan Sarıgül'ün ilk önce yargı engelini aşma
çabasına tanık olacak. Tıpkı Recep Tayyip Erdoğan ya da Genç Parti
Lideri Cem Uzan gibi... İŞTE TELFON KAYITLARI MEHMET.GUC
GULSEN.YUKSEL 50 milyarlık ramazan haracı Tarih: 08.10.2003 Saat:
14.46 Görüşen: Mithat Yılmaz Görüşülen: Osman Aslan- Belediye
Başkan Yardımcısı M.Y: - Ramazanın ilk cuma günü iftar
vereceğim.Garibana kumanya dağıtacağım. Bu iş için 50 milyar lira
ayırdım.Parayı da gereksiz insanlardan aldım. Liste yaptım,
topladım. O.A: Senin sistemin bu zaten, normal yaşamın bu. M.Y:
Evet, vallahi öyle. Sarıgül artık dostum değil Tarih: 17.10.2003
Saat: 12.21 Görüşen Mithat Yılmaz Görüşülen Başkan Yardımcısı
Bayram Özata "Sevgili Sarıgül bu saatten sonra benim hasmım. Bu
saatten sonra kan davam var onunla, bu saatten sonra, burda
belediye başkanı olamayacak. Gerekirse vururum, ama gerek yok,
elimdekiler de yeter anlatabiliyor muyum. Bu saatten sonra benim
dostum değil bu saatten sonra benim hasmım o. Ben ve arkadaşlarım
olduğu sürece burada belediye başkanlığı yapamayacak. Ben de
arkadaşlarım da belediyeden kimseye gelmiyorum kimseyle
görüşmüyorum kimse de bu saatten sonra beni aramayacak... Gerekirse
karıştırırım her yeri medya ile siyaset ile yapamazsam en son şey
ortalığı karıştırıp buralarda mermi atıp bütün Türkiye kamuoyuna
duyuracam, bu kadar basit." Gelirler Müdürlüğü'nde de çete var
Tarih: 17. 10.2003 Saat:12.21 Görüşen Mithat Yılmaz Görüşülen
Başkan Yardımcısı Bayram Özata "...Ben bunu her zaman söylüyorum
Gelirler Müdürlüğü'nde bir çete var yüzde on almadan kimseye para
ödemiyorlar. Ben de kimseye haraç vermem, alınacaksa ben haraç
alırım. Ben çocuk değilim dört buçuk senedir savaşıyorum burayla
dört buçuk yıldır." Yarın git inşaata başla Tarih:26.10.2003
Saat:14.24 Görüşen Mithat Yılmaz Görüşülen Müteahhit İbrahim
Boztepe "Ya İbrahim sen git yarın işine başla kardeşim pazar günü
bu iş bitti sen niye başkasına sen kime gidiyorsun. Ya enle iş
yapacaksın ya başkasıyla ya da onlarla iş yapacaksın İbrahim bak
seni fena yaparım İbrahim bak böyle yanlış manlış işler yapma
anladın mı. İbrahim ya beni dinleyeceksin ya da beni dinlemiyorsan
bana gelmeyeceksin anladın mı. İki tane araba verdin sokarım
arabasına beni sinirlendirme İbrahim gözümü döndürme yarın
gidiyorsun inşaata başlıyorsun adamlarla senin işin yok zabıtadaki
dilekçeden sana ne. Yarın sabahtan itibaren git inşaatını
çalıştır", "Bak gelene Mithat Beyle Bayram Başkan görüştü çalışmamı
söylediler çalışıyorum, kim gelirse gelsin aynı şeyi söylüyorsun",
Nereden aldık bu paraları? Tarih:26.Ekim.2003 Saat: 14.29 Görüşen:
Mithat Yılmaz Görüşülen: Osman Aslan- Belediye Başkan Yardımcısı
M.Y: -Aradım İbrahim'i (bozdemir-müteahhit). Canımı sıkma dedim.
İnşaatına başla .Gelen oldu mu 'benim Bayram Başkan'la görüştüğümü,
çalışma izni aldığımı söyle.' dedim. Başkanım, İki tane araba verdi
diye başımıza bela oldu bu adam. Gazetede kullandığım arabaları
bundan almıştım. O.A: - Çok güzel söylemişsin. Ağzına sağlık. Kaçak
çatıyı kapat Tarih: 08.Kasım.2003 Saat: 20.21 Görüşen: Mithat
Yılmaz Görşülen: Bayram Özata- Belediye Başkan Vekili B.Ö:
Fulya'daki inşaatta betondan sonra çatıyı kapatman lazım. Bana söz
ver. M.Y: - Başkanım, ben bir de çekme kat yapmak istiyorum. B.Ö: -
Başkanla görüşüp ikna etmeye çalışırım ama çok zor. Sen bu katı
atma. M.Y: - Öyleyse ben belediyeyle bağlarımı koparttım. Pazartesi
günü de nasıl koparttığımı görürsünüz. (20 dakika sonra diğer
başkan yardımcısı Cevdet Bayram'la görüşen Mithat Yılmaz görüşmeyi
şöyle bitiriyor: M.Y: - Savaş başladı başkanım.) Cevdet Başkan pes
etti Tarih: 08.Kasım.2003 Saat:21.25 Görüşen: Mithat Yılmaz
Görüşülen: Cevdet Bayram- Belediye başkan yardımcısı C.B: -
Ekipleri çektim. Beton dökebilirsiniz. Bütün riskleri alarak senin
hatırına böyle bir işe girdim. M.Y: - Başkan, gitmeselerdi şimdi
vuracaktım onları. Osman Başkan'la temas Tarih: 08.Kasım.2003 Saat:
21.38 Görüşen: Mithat Yılmaz Görüşülen: Osman Aslan M.Y: - İnşaatı
durdurmuşlar. Öldürmeye gidiyorum deyinvce kaçtılar. şimdi beton
atılıyor. Ben size neden araya girmeyin dediğimi anladınız değilmi
şimdi başkanım. Yani gelsinler de benim betonu mu durdurabilen
durdursun. O.A:- Neyse hallolmuş. M.Y: - Okul işini alamadığımız
için bu işlerle böyle uğraşıyoruz. Zabıtayla, Cevdet'le
uğraşıyoruz. Yani o iş alınmadığı sürece biz böyle kaçak inşaatlar
yaptırmak zorunda bırakılıyoruz. Bir imzayla 1 milyon dolar alıyor
Tarih: 10.Kasım.2003 Saat: 11.56 Görüşen Mithat Yılmaz Görüşülen
Tarkan Baykara "Tarkancım... Dört buçuk yıl amacımızı ortaya
koymadan, belli etmeden gizlice bunların arasına sızdık. Bu ülkede
her ilçede düşünsene böyle yolsuzlukların olduğunu. Ya düşünsene
adam bir imzayla bir milyon dolar alıyo, ya bi imzayla bir imzayla
bir belediye başkanı, bir imzayla bir gökdelenden bir milyon dolar
alabiliyorsa, kaç tane imza attılar biz bunları biliyoruz. Elimizde
belgeler var, kasetler var, Sen bunu bizzat onla iki sene, üç sene
beraber kaldın, yaşadın. Yeri geldi parayı sen kendin taşıdın,
rüşvet paralarını." Gazi'den dinamit lokumu Tarih:17. 02. 2004
Saat: 21.44 Görüşen Habib Akgün Görüşülen Mithat Yılmaz "Sen
kablosuz olmaz diyosun ama kablosuz olur, kablosuza çevrilir yani,
biliyorum, DHKP-Cli biri var anlatıyo. Yattı çıktı itiraftan
yararlandı. Sen olmazsan biz bulamazsak o bize temin edecek. Onun
şeyi imkanı var. Gazi'den temin edecek." Kod adı : '1 numara'
Tarih: 10.mart 2004 Saat: 14.27 Görüşen : Mehmet Öker -Belediye
meclis üyesi Görüşülen : Mithat Yılmaz M.Y: - Başkan Osman Aslan'la
bağlarımı kopardım . Beni hep işlerden uzak tutuyor. Kendisine
söyledim. 'Trilyon dolarları siz indirin, bizde gece trafiğine
çıkalım' dedim. M.Ö: - İskanı 1 NUMARA( Mustafa Sarıgül-Noktanın
notu) imzalamadı. M.Y: - Ya 1 NUMARA önemli değil. Ben bunların
hepsini varya fena yaparım. (Mithat Yılmaz 12 Mart günü bir yerel
gazete sahibiyle konuşurken şu ifadeyi kullandı: - 1 NUMARA ile
ilgili kasetleri isteyene satabilirim. "Sıkarım, ben de sıkarım"
Tarih: 23.03.2044 Saat:19.27 Görüşen Mithat Yılmaz Görüşülen Sezgin
..... Belediye Halkla İlişkiler Müdürü MY- "Eğer Haluk filan olursa
çok fena yaparım, karıştırırım ortalığı yani" Sezgin- "Ya
karıştırmayı bırak. Sıkarım, ben de sıkarım, Mithat ben herşeyi
göze aldım artık harbiden. İstedim zaten bana malzeme geliyo yolda,
bu Necmi'yi vuracağım..." SİSTEM NASIL İŞLİYOR MEHMET.GUC Kaçak
yapıya ruhsatın yolu pazarlıktan geçiyor Müfettiş raporuna yansıyan
belgelere göre,Topçuoğlu ailesi ile Doğuş İnşaat'a ait binanın 7
kaçak katı için Başkan Yardımcıları Akçay ve Aslan'a 300 bin dolar
ödendi... Aslında Şişli Belediyesi'nde uygulanan yöntem başka il,
ilçe ve beldelerdeki kötü örneklerden farklı değil. Yani yöntem hep
aynı; herşey önce arsa ya da bina sahibinin hatalı, kusurlu
işlemiyle başlıyor. Bu kusurlu işlemle birlikte de devreye
belediyenin mühürleri, cezaları giriyor. Arsa ya da bina sahibi
ısrarlıysa şayet, bu noktadan itibaren işler çatallaşıyor, yasal
uygulamanın yerini pazarlıklar, çıkar karşılığı yasadışı izin ve
icraatlar alıyor. Örneğin Doğuş Yapı İnşaat Şirketi'nin
Ayazağa'daki iş merkezi inşaatında olduğu gibi. Ayazağa'daki 11 ada
90 parsele kayıtlı değerli arazinin sahibi Nurten Topçuoğlu, bir iş
merkezi inşaatı için müteahhit olarak sektörün önemli isimlerinden
Doğuş İnşaat şirketiyle anlaşıyor. Anlaşmaya göre yapılacak iş
merkezinin yüzde 40'ı Doğuş Grubu'na, yüzde 60'ı da Topçuoğlu
ailesine ait olacak. 1999 seçimlerinden kısa süre önce inşaat hemen
başlıyor ama ortada ne izin, ne de ruhsat var soruşturma dosyasına
göre. Seçimlere 12 gün kala Şişli Belediyesi zabıta ekipleri
görevlerini harfiyen yerine getirerek 2485 sayılı tutanakla inşaatı
mühürlüyor. Seçimle gelen Sarıgül yönetimi ise 13.07.1999 tarihinde
cezalı ruhsat vererek inşaatı yeniden başlatıyor. Cezalı ruhsat
aslında yasaya uygun. Diğer bütün şartları uygunsa kaçak bir
inşaatın para cezası ödeyerek ruhsat alması, yani yasallaşması
mümkün. Ama uygulama, yerine, adamına göre değiştiği için cezalı
ruhsata sahip olmak bile çok değerli hale geliyor. Hal böyle olunca
da işler rayından çıkıyor, devreye aracılar, siyasetçiler hatta
mafya bile giriyor. Doğuş İnşaat'la ilgili problemde de devreye
önce eşi Nurten Topçuoğlu nedeniyle Hezarfen Havaalanı ile Top
Air'in sahibi işadamı Haşmet Topçuoğlu giriyor. Sonra da onun
arkadaşı olan Uganda fahri Konsolosu ve İşadamı Ersin Eren...
İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün Müfettiş raporuna giren 2004/ suç
No:123 sayılı yazısına göre Ersin Eren'in ilk işi belediye ile
ilişki kuracak bir isim bulmak olmuş. Bu isim de işadamı Tarkan
Baykara... Baykara, sorunu hemen Mustafa Sarıgül'e taşıyor. Bu
noktada çok daha önemli bir bilgi müfettiş raporuna yansımasa da
raporun ekleri arasından çıkıyor. Bu bilgi, işadamı Baykara'nın
Sarıgül'le nasıl tanıştığıyla ilgili. Dinleme kayıtları ve
ifadelere bakılırsa Baykara'yı Sarıgül'le tanıştıran Hüsamettin
Özkan. Dönemin güçlü ismi Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan,
Baykara'yı Sarıgül'le tanıştırıyor. Dinleme kayıtlarına göre,
Özkan, Sarıgül ve Baykara bir çok kez buluşuyor, görüşüyor. Baykara
çok sonra Şişli çetesiyle birlikte tehdit, şantaj, bombalama ve
adam yaralama eylemlerine karıştığı gerekçesiyle gözaltına alınıp
DGM'ye çıkıyor, ama daha henüz olayın başındayız. Baykara, Ersin ve
Topçuoğlu'nu Sarıgül'le tanıştırıyor, ardından da devreye bu kez
dönemin Belediye Başkan Vekili Rauf Akçay ile Başkan Yardımcısı
Osman Aslan giriyor. Müfettiş raporuna yansıyan belgelere göre de
bu noktadan itibaren rüşvet ilişkisi kuruluyor. Topçuoğlu ailesi
ile Doğuş İnşaat'a ait binanın 7 kaçak katı için Başkan
Yardımcıları Akçay ve Aslan'a 300 bin dolar ödeniyor. Müfettiş
raporuna göre bir diğer eski başkan yardımcısı Haluk Tamgaç da
alışverişteki isimler arasında. Mafyanın devreye girdiği yer de
burası. İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah'ın valililiğe
gönderdiği rapora göre, bölgede yayın yapan 21. Yüzyıl'da Şişli
Gazetesi'nin sahibi Mithat Yılmaz önce bilgi sahibi olup şantaj
yapmış, ardından kendisi de kaçak yapı-rüşvet zincirine katılmış.
Dosyadaki kayıt ve ifadelere göre işi, Başkan Sarıgül'ü ve
yardımcılarını tehdit edip istediği kararı çıkartacak noktaya kadar
vardırmış. Soruşturma dosyasına bakılırsa Ayazağa örneği ne ilk ne
de son. Müfettiş raporunda tespit edilen örnek olay sayısı 24, ama
rapora göre soruşturma açılırsa bu sayı daha da artabilir. Mithat
Yılmaz Şişli'deki gizli polis soruşturmasında ağa ilk takılan isim
Mithat Yılmaz'dı. Karısının ölümüne sebebiyetten gardiyan yaralama
ve karşılıksız çeke kadar sayısız sabıkaya sahip olan Mithat
Yılmaz, 1999 yılında cezaevinden çıkıp geldiği Şişli'de önce yerel
bir gazete yayınlamaya başladı, ardından bir inşaat şirketi kurarak
Sarıgül belediyesinden ihaleler almaya... Ama polis kayıtlarına
daha çok kaçak inşaatlar için belediye yöneticileri ile yaptığı
pazarlıklarla geçti. İşi sonunda Başkan Sarıgül dahil tüm belediye
yöneticilerini tehdite, hatta suikast girişimine kadar vardırmıştı
ki, 20 Nisan 2004'teki polis operasyonunda yakalanıp henüz
yürürlükte olan DGM'de tutuklanarak cezaevine gönderildi. Ama onun
telefon konuşmaları Şişli'deki kirli ve karanlık ilişkilerin ortaya
dökülmesine yol açtı. Tarkan Baykara 2001 krizine kadar babasına
ait Transtek adlı enerji şirketinde yöneticilik yapıyordu ama
şirket satılınca kendi fadesiyle dönemin Başbakan Yardımcısı
Hüsamettin Özkan sayesinde Sarıgül'le tanışıp Şişli'ye yerleşti.
Belediyeden aldığı ihalelerde de zarar edince Mithat Yılmaz'la
birlikte çalışmaya başladı. Onun polis tarafından kaydedilen
konuşmaları Şişli Belediyesi'ne ilişkin hazırlanan rapora kaynaklık
etti. Habib Akgün Habip Akgün de 20 Nisan 2004'te Şişli
Gazetesi'nin sahibi Mithat Yılmaz'la birlikte gözaltına alınanlar
arasındaydı. Telefon kayıtları sonucu Akgün'ün, Belediye Başkan
Yardımcısı Haluk Tamgaç'ın da aralarında bulunduğu bazı belediye
yöneticilerini tehdit ettiği, adının suikast hazırlıklarına
karıştığı belirlendi. Bir dönem kuran kursu hocalığı yapan Habib
Akgün şimdi sabıkalarına bir yenisini eklemesi muhtemel çete davası
nedeniyle cezaevinde. Sarıgül'ün odasında Süzer-Savcı buluşması 20
Nisan 2004'te düzenlenen çete operasyonunda Mithat Yılmaz'la
birlikte gözaltına alınan 20 kişiden biri de Nurettin Tarkan
Baykara'ydı. Dinleme kayıtlarına ve ifadelere göre Tarkan
Baykara'nın çete ile de Şişli Belediye Başkanı Sarıgül ile de
ilişkisi var. Baykara 2002 yılında Sarıgül'ün odasındaki ilginç bir
toplantıyı anlatıyor: "Belediye Başkanlığı binasının 3. katında,
kendi odasında Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer ve Şişli Savcısı….
Ben de oradaydım… Konuşulan konu, Bankanın fona devredilmesiyle
ilgili kendisinin mağdur olduğunu, bütün mal varlığının artık
devletin olduğunu, Mustafa Süzer olarak hayattan bir beklentisinin
kalmadığını, bir de tutuklanırsa ağlamaklı bir lisanla anlattı,
konuşma biraz daha ileri gidince içeriye geçtiler… Sarıgül'de bana
dedi ki bu işi de hallettik, bu adamı artık almayacaklar'…"
Yılmaz'dan Ağır tehdit Benim yazıhanemde ne işi var Osman Dönmez'in
adamının. Bana itlik mi yapıyorsun lan, adamların bana şeyi var da
yazıhanemi mi gösteriyorsun, benim şeklimi mi burda uyandırıyorsun.
Seni öldürürüm ha, seni mermi manyağı yaparım, gelir senin kafana
atarım bana hainlik mi yapıyorsun? Seni fena yaparım, Osman Dönmez
falan elimden alamaz anladın mı İbrahim. Ben seni buradan aşağı
atsam ne olacak he, hata yapıyorsun bana. Senle görüşmeye gidersem
seni öldürmek zorunda kalacağım, o yanındaki polisler de kurtaramaz
anladın mı İbrahim. Ben bugüne kadar polisin içinde de adam vurdum.
Korkmadım yani, polisin yanında da adam aldım İbrahim. He polisin
yanında da polis arabasında da adam aldım bana sakın polisti
Dönmez'di, şuydu buydu benim gözüm bir dönerse İbrahim, en kralının
a....nı s.....rim. Anladın mı İbrahim, bir daha sakın bana öyle
filmlere girme İbrahim. Şimdi gelirim iftarı miftarı açmadan seni
öldürürüm İbrahim. Bak kuşanırım seni öldürürüm, kimse de elimden
alamaz, anladın mı İbrahim, anlıyorsun de mi beni iyi anlıyorsun
İbrahim benim gözüm döndü mü adamın ölüsünü s.... rim ölüsünü
İbrahim. Bak biz dört kardeşiz, dört erkek kardeş, adamın ölüsünü
s......riz. Birimiz yoksak birimiz varız, bir dünya arkadaşım var
seni bir daha kimse kurtaramaz. Bir daha burda Dönmez'in adamını
onun bunun adamını sakın alıp getirme onunla birlikte seni de aşağı
atarım burdan anladın mı seni kimse elimden kurtaramaz . Yarın
birgün bir şey olursa, ilk önce öldüreceğim adam sendin İbrahim.
Beni biliyorsun Alaattin abiye yakın olduğumu Vedat, Sedat Şahin'le
bunlara konuştuğumu da biliyorsun demi... O olur, bu olur farketmez
hepsi tırışka anladın mı hepsi tırışka benim elimden hiç kimse adam
alamaz".