Sarıgül değil, kırmızı gül de gelse fark etmez
Abone olSağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, "Mustafa Sarıgül, iletişimi çok iyi olan, çok iyi hukuk kuran bir insan. Kendisi, farklı bir siyasi parti...
Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, "Mustafa Sarıgül, iletişimi çok iyi olan, çok iyi hukuk kuran bir insan. Kendisi, farklı bir siyasi partide en rahat iletişim kurduğum arkadaşlarımın başında geliyor ama Sarıgül değil, kırmızı gül de gelse hiç fark etmez" dedi.
Sunuculuğunu TGRT Haber ve İhlas Haber Ajansı Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar’ın yaptığı Ankara’nın Gündemi programına konuk olan Bakan Müezzinoğlu, İhlas Medya Ankara Grup Başkanı Nuri Elibol ile birlikte gündeme ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu. Mustafa Sarıgül’ün CHP’ye katılması ve İstanbul için belediye başkanı adayı olacağına dair iddiaları değerlendiren Müezzinoğlu, “Ben 5 Yıl İstanbul İl Başkanlığı yaptım. 7 yıl önce de bıraktım. Ama İstanbul’u hala iyi tanıyorum. İstanbul benim 40 yıldan fazla ömrümün geçtiği, mesleğimi ve siyasetimi icra ettiğim bir yer. Her alanda İstanbul ile iç içe yaşayan bir insanım. Büyükşehir Belediyesi Başkanımız Kadir Topbaş’ın şu anda İstanbul’daki durumu, Ak Parti dinamiklerinin temsili alanında hiçbir sorun teşkil etmiyor. Bize düşeni iyi yaptığımız sürece, hiçbir sorunumuz olmaz. Kuruluşumuzdan bu yana biz toplumun karşısında AK Parti olarak üzerimize düşeni iyi yapma samimiyeti ve gayreti gösterdik. Bir zafiyet göstermediğimiz sürece İstanbul’da da Türkiye’de de asla bir sorun yaşamayız. Ama samimiyetimizde bir zedelenme olursa yani Başbakanımızın da dediği gibi, ‘Ayaklarımız yerden kesilirse’ veya gayretimizde bir sorun olursa yani ‘Nasıl olsa yüzde 50 oyumuz var, vatandaşın elini sıkmazsak da olur, oraya gitmesek de olur, buradaki sitemi dinlemesek de olur’ dersek, İstanbullu bize gereken dersi verir” dedi.
“SARIGÜL DEĞİL, KIRMIZI GÜL GELSE DE FARK ETMEZ”
İl Başkanlığı yaptığı dönemde Mustafa Sarıgül ile iyi temaslarının olduğunu belirten Müezzinoğlu, “Sarıgül değil, kırmızı gül de gelse hiç fark etmez. Sarıgül, iletişimi çok iyi olan, çok iyi hukuk kuran bir insan. Kendisi, farklı bir siyasi partide en rahat iletişim kurduğum arkadaşlarımın başında geliyor. Kadir Topbaş ile AK Parti seçmeninin zaten bir sorunu yok. AK Parti dışındaki seçmenlerin de yarısı Topbaş için ’Düzgün insan, temiz insan, beyefendi insan, o olursa bir itirazımız yok’ diyor. Şimdi bu ilave kitle varken ve AK Parti’nin bu tabanı varken biz bize düşeni iyi yaptığımız sürece herhangi bir sorun olmaz” şeklinde konuştu.
“TAM GÜN YASASININ ALT YAPISINI HAZIRLIYORUZ”
Bakan Müezzinoğlu, son günlerde tekrar gündeme gelen sağlıkta tam gün yasası konusunda, “Konuyla ilgili 10-15 gündür yeniden çalışıyoruz. Kanun 2010 da çıkarken bütün fakülteleri kapsayan bir kanundu. Yani avukatları da, mimarları da, mühendisleri de kapsıyordu. Biz de, ‘Tüm öğretim üyelerinde bu anlamda bir sıkıntı yaşanmadığına göre diğerleriyle ilgili kısmı bırakalım, sadece Tıp Fakülteleri ve Diş Hekimliği Fakülteleriyle ilgili bir düzenleme yapalım’ diye hadiseyi birazcık kendi çemberimizin içine aldık. Bizim Tıp Fakülteleri’ndeki öğretim üyelerimiz, bu ülkenin en iyi yetiştirilmiş değerlerimizdendir. Bu değerlerimizden en üst düzeyde istifade etmemiz lazım. Dolayısıyla onlara çok sınırlama getirmek yerine, ister dışarıda ister içeride onların bütün verimliliklerini verebilecekleri düzenlemeler yapmak istiyoruz. Ama birinci önceliğimiz doktorlarımızı içerde değerlendirmek. Yani onu, o noktaya getiren fakültesinde değerlendirmek istiyoruz. Eğer orada marka değeri olduysa, marka değerinin fakültesiyle birlikte büyümesi ve gelişmesi lazım. Dolayısıyla mesaisinden sonraki kısmı da orada değerlendirebileceği alternatifler getirdik. Yani hocamız, mesaiden sonra da orada devam etmeli, onu arayan hastası orada ona ulaşmalı. Orada ilave, sınırları belli olan, istismara açık olmayan, sömürüye açık olmayan miktarda ücretini de alsın diye hakkı olanı alabileceği bir düzenlemeyi getirdik” değerlendirmelerinde bulundu.
Öncelikli olarak doktorların kurumlarında kalmasını istediklerini ifade eden Müezzioğlu,
“Eğer mesaisinden sonra başka bir kurum ona cazip bir teklif yapıyorsa, ona yaptığı teklifi kuruma yapsın, kurumla sözleşme imzalasın. Gidecekse sadece kendi kurumu ve sözleşme yaptığı kurum arasında geçen sözleşme çerçevesinde gitsin. Oradan alacağı ücretin yarısı hocamızın, yarısı da kurumun olsun. Bu çerçevede bir düzenlemeyi YÖK ile görüşerek alt yapısını hazırlıyoruz. Bana göre bu ülkede Tıp Fakültesi öğrencisi bile standardı yüksek bir insandır” şeklinde konuştu.
Müezzinoğlu, program moderatörü Batuhan Yaşar’ın, devlet hastanelerinde çalışan doktorların da bu tasarıdan faydalanıp faydalanamayacakları sorusu üzerine, şu değerlendirmede bulundu:
“Sağlık Bakanlığı hekimlerinin bu anlamda vatandaşımıza 24 saat hizmet verme gibi bir görevimiz var. Ama diğerlerin bir hoca statüsü var. Bu sıfatı olan bütün hocalarımızı değerli buluyoruz ve bu değerden azami istifadeyi sağlamayı düşünüyoruz.”
“AMERİKA’DAKİ GEORGE DA GELSİN BURADA DOKTORLUK YAPSIN”
Müezzinoğlu, yurt dışında iyi yetişmiş doktorların Türkiye’de çalışmalarının faydalı olacağını belirtti. Yabancı doktorlar ile Türk hastalar arasındaki iletişim sorunun da tercümanlar aracılığıyla çözülebileceğini kaydeden Müezzinoğlu, “Ülke dışından hastalar da gelsin, iyi yetişmiş doktorlar da gelsin. Benim Mehmet Öz’üm Amerika’daydı, Amerika’daki ‘George’ da gelsin burada doktorluk yapsın. Dünya kadar tercüman var. Verirsin 1500 TL maaş tercümanlık yapar. İyi bir beyin cerrahı, iyi bir kalp cerrahı, dünya çapında bir çocuk uzmanı yani tıp o noktalara geldi ki artık evrensel düşünmemiz gerekiyor. Bizim Profesör Gazi Yaşar’dan İsviçre 30-40 yıl istifade etmedi mi. İsviçre bizden daha az mı milliyetçi? Profesör Gazi Yaşar’dan istifade ederken İsviçre mi kaybetti yoksa Türkiye mi kaybetti. O zaman iyi yetişmiş Yunanlı doktordan istifade etmenin neresi kötü. Vereceksin parayı alacaksın hizmeti” dedi.
“DOĞUMUN SANCILI OLMASI İŞİN TABİATINDANDIR”
Sezaryen konusunda anne ve doktorların bilinçlendirilmesi gerektiğini ifade eden Müezzinoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Sezaryen ile ilgili toplumsal bir bilince ihtiyacımız var. Burada iki nokta var. Biri hamile annelerin bilinçlendirilmesi, ikincisi hekimlerin etik değerlere karşı duruşlarıdır. Hamile annelerin hekimden sağlıklı bir doğum istemesi gerekir. Doğumun sancılı olması işin tabiatındandır. Nasıl bu fıtratı oluşturan doğaysa doğa - Yaratansa Yaratan, hazzı da huzuru da mutluluğu da, bunların hepsinin planlamasını yaptıysa, doğumda da sancı planlamasını yapmıştır. Bu işin tabiatı, normali, doğalı budur. Doktor arkadaşların da kolay olanı değil, hasta için doğru olanın yanında durması gerekir. Bu bilinçlenme ile olacak bir şey. Yoksa mesele, ‘Sağlık Bakanı talimat versin, Sağlık Bakanı ceza versin’ değil. Bu anlamda endikasyon sınırları aşıldığında, hekim arkadaşlarımıza ya da hastanelere ‘Neden sizde sezaryen oranları yüksek’ diye soruyoruz. Dünya bilimsel verileri var. Bu oranın yüzde 15’i geçmemesi gerekiyor. Bizde yüzde 25’leri, yüzde 50’leri geçiyorsa, yüzde 70’leri buluyorsa bir yanlışlık var demektir. Bu yanlışlığı, gerek doğum yapacak annelerle, gerekse hekimlerle paylaşmak gerekir. Bu konuyu son 2-3 yıldır konuşuyoruz, şimdi artık bilinçlendirme dönemine başlıyoruz.”
“ÖCALAN’IN, SAĞLIKLA İLGİLİ ÖNEMLİ BİR SORUNU OLMADI”
Programı izleyenlerin sorusu üzerine, İmralı Cezaevi’nde yatan terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’ın bugüne kadar sağlıkla ilgili herhangi bir sorun yaşamadığını kaydeden Müezzinoğlu, “Biz bütün cezaevlerine sağlık hizmeti veriyoruz. Adalet Bakanlığı ile protokolümüz bunu gerektiriyor zaten. F tipi cezaevlerimizde bir pratisyen hekim ve hemşire devamlı hizmet veriyor. Abdullah Öcalan’ı 1 dahiliye uzmanı ile 1 psikiyatrist sürekli kontrol ediyor. Bugüne kadar sağlıkla ilgili önemli, hastanelik veya ileri tetkik bir sorunu olmadı" dedi.
(İHA)