Sarı kantaron türleri ekonomiye kazandırılacak
Abone olSarı kantaron bitkisi üzerine laboratuvarda ve tarlada çalışma yürüten Batı Akdeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü (BATEM) ekipleri, verimi ve kalitesinin Almanya'nın tescilli bitkisinden daha yüksek olduğunu belirledikleri çeşitleri ıslah ederek ekonomiye kazandıracak.
BATEM'den gıda mühendisi Doç. Dr. Muharrem Gölükcü, önemi hızla
artan tıbbi ve aromatik bitkiler arasında yer alan sarı kantaron
yağı için Almanya'nın tescilli çeşidi Topaz ile Alanya'nın yüksek
kesimlerinden toplanan bitkiden yağ üretti.
Yaklaşık 7 yıl süren çalışmada Alanya'da yetişen çeşidin, Almanya'nın tescilli kantaronundan çok daha kaliteli, yağdaki etken maddesi hiperisin ve hiperforinin yüksek olduğu tespit edildi.
Bunun üzerine Ziraat Yüksek Mühendisi Dr. Fatma Uysal, Türkiye florasında yaygın olan iç tüketimin yanı sıra ihracatı da yapılan sarı kantarondan piyasanın talepleri göz önüne alınarak, pazar taleplerini karşılayabilecek nitelikte, verimli ve etken maddesi yüksek çeşitler elde etmek için iki yıl önce proje hazırlayarak, çalışmalara başladı.
Topaz çeşidinin yanı sıra Antalya, Mersin, Hatay'dan doğal floradan toplanan ve Ulusal Gen Bankası'ndan temin edilen "Hypericum perforatum L." türünün tohumlarını BATEM'in tarlasına eken Uysal, özel alanlarda ıslah çalışmalarına başladı.
İki yıldır yürütülen denemelerde, Türkiye florasından toplanan
popülasyonlarda bitki başına çiçek verimi 200-250 gram iken Topaz
çeşidinin bitki başına çiçek veriminin 60-70 gram arasında
değiştiği tespit edildi. 2027 yılına kadar sürecek çalışmayla
farklı rakımlarda, sulak veya kurak bölgelerde yetiştirilebilecek
çeşitler geliştirilerek, tescillenecek ve ekonomiye
kazandırılacak.
"Kalite analizlerini yapıyoruz"
Dr. Uysal, AA muhabirine, BATEM Gıda Teknolojisi ve Tıbbi Aromatik Bitkiler Bölümü olarak bitkilerin yetiştiriciliği ve ıslahı konusunda çalışma yürüttüklerini ifade etti.
Sarı kantaronun ıslahı için tüllerle çevresini kapattığı alana tohumları ekerek, başka bitkilerin tozunu almadan saf hatlarda fide elde ettiğini vurgulayan Uysal, şunları kaydetti:
"Kantaronun etken maddesi olan hiperisin ve hiperforin değerinin yüksek olması önemli. Çiçeğin çapı, ağırlığı, bitkinin boyu verim için önemli. Üretimin ardından kalite analizlerini yapmak için laboratuvara alıyoruz. Üstün olan kalite parametrelerini yakaladığımız çeşitleri tescil ettireceğiz. Çalışma tamamlanınca Türkiye'de ilk tescilli kantaron çeşidi ortaya çıkacak. Tescillendikten sonra tekrar laboratuvarlarda kuru ekstresi, yağı ya da gıda katkı maddeleri başta olmak üzere çeşitli ürünlere dönüştürülmesi için çalışmalar sürdürülecek. Böylece yüksek getirili ürün çalışması sona erecek."
Çalışmayı 19 teknik personelle yürüttüklerinin altını çizen Uysal, susuzluğa dayanıklı kurak bölgelerde de üretilebilen türler geliştireceklerini bildirdi.
"Karışımı uzun süre güneşte bekletmeyin"
Doç. Dr. Gölükcü de kantaron yağının hangi ortamda yapılması, bitkinin neresinin kullanılması gerektiği konusunda tüm parametreleri belirlemek için laboratuvar ortamında çalıştıklarını söyledi.
Yağ yapımında doğru bitkinin ve doğru kısımlarının kullanılmasının önemine değinen Gölükcü, şunları kaydetti:
"Bitki 60-100 santimetre oluyor, çiçekli kısmın 15 santimlik bölümleri kullanılıyor. Küçük parçacıklara ayırarak cam kavanoza koyup zeytinyağı doldurmak gerekiyor. Antalya şartlarında 3-4 gün güneşte bekletip, 30-35 gün oda sıcaklığında gölgede bekletilmeli. Bitkinin etken maddesinin yağa geçmesi için her gün karıştırmak lazım. Yağın kırmızılık özelliği olmalı. Zeytinyağının yapısının bozulmaması için güneşte uzun süre bekletmeyin. Avrupa'da hafif ve orta şiddetli depresyon teravisinde kantaronun etken maddesi kullanılıyor. Savaş dönemlerinde kılıç otu olarak da bilinen kantaron, yanık ve yaraların tedavisinde kullanılıyormuş."