Şarbon bakterisi doğada 60 yıl canlı kalabiliyor!
Abone olSon günlerde meydana gelen şarbon hastalığı vakaları nedeniyle tedirgin günler yaşanıyor. İstanbul da dâhil olmak üzere Ankara, Sivas, Amasya gibi farklı illerde şarbon hastalığının görülmesine yönelik farklı bir takım görüşler belirtiliyor.
İstanbul Gelişim Üniversitesi Sağlık Bilimleri Yüksekokulu
Beslenme ve Diyetetik Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Veteriner Hekim
Başak Gökçe Çöl, “Kurban bayramını takiben şarbon kaynaklı
salgınların görülmesi çok sayıda hayvanın kesim için bölge
değiştirmesi, yurt dışından getirilen canlı hayvan ve etlerin
kontrolünde karantina şartlarındaki aksaklıklar, ithal edilen
bulaşık hayvan yemleri ve otları, hastalığın daha önce görüldüğü
yerlerde hastalıklı hayvanların yeterince derin çukurlara
gömülmemiş olması, hastalıklı hayvanların nehir ve dere boyunda
kesimlerini takiben bakteri sporlarının su yolu ile uzak farklı
bölgelere taşınması, hayvanları taşıyan gemi, araç vb. taşıtlarının
hijyenik açıdan kötü durumda olması gibi sebepler gösterilmiştir.
Belirtilen tüm bu ihtimallerle hastalığın bilimsel açıdan
gerçekleşmesi mümkün olmaktadır. Ancak halk sağlığı açısından
tehlike arz eden şarbon hastalığı riski, zamanında alınan önlemler
ve veteriner hekimler kontrolünde yapılan canlı hayvan muayenesi ve
kesimi ile önemli ölçüde azaltılabilmektedir” dedi.
“BAKTERİ, UV IŞINLARINA VE KİMYASALLARA
DAYANIKLI”
"Çoğunlukla otçul memeli hayvanlarda görülen
şarbon, zoonotik (insanlara geçen) özellikte tehlikeli bir
hastalıktır" diyerek devam eden Çöl, "Etken adını ciltte
oluşturduğu spesifik siyah, kömür benzeri lezyonların renginden
yunanca kömür anlamına gelen 'antrakis' sözcüğünden almaktadır.
Aynı zamanda biyolojik silah olarak da kullanılan şarbonun etkeni
Bacillus anthracis adlı sporlu bir bakteridir. Özellikle sporları
doğada canlılığını 60 yıl korur. Etken soğuğa, kuruluğa, Uv
ışınlarına ve kimyasallara da oldukça dayanıklıdır. Hastalık her
mevsimde görülse de sıklıkla mera döneminde ortaya çıkar. Bulaşık
yem ve otlarla hastalık etkeni alan hayvanlara, solunum ve deri
yoluyla da hastalık bulaşmaktadır. Enfeksiyon; ateş, dalağın
büyümesi, kanın katran gibi koyu bir renk alması ve pıhtılaşmaması,
deri altı dokularda kanama ile karakterize olan hastalık
hayvanlarda perakut ve akut seyirlidir. Çoğu zaman hayvan
tedavi edilmeden 3-7 gün içerisinde ani ölümler görülür” şeklinde
açıklamada bulundu.
VÜCUDA ÜÇ YOLLA BULAŞIYOR
Şarbon
hastalığının bakteri sporlarının insan vücuduna üç yolla
bulaştığına vurgu yapan Çöl, “Şarbon soğuk algınlığı veya grip gibi
insandan insana bulaşan bir hastalık değildir. Çok nadir olarak
hastalığın deri formunda oluşan lezyonlarının tedavisi sırasında
deriyle temas yoluyla birkaç bulaşıcı şarbon vakası rapor
edilmiştir. Derideki kesik, sıyrık, yaralardan giren bakteri
sporları özellikle el, kol, yüz gibi açıkta kalan bölgelerde şarbon
lezyonları oluşturur. Sıklıkla deri, et ve kanla uğraşanlarda
ve kasaplarda görülen deri formunu emici ve sokucu sineklerde
bulaştırabilirler. Genelde 2-3 gün içerisinde deride lezyonlar
ortaya çıkmaya başlar. Kaşıntı ile başlayan döküntüler önce içi su
ile dolu daha sonra genişleyerek ortası mavi-siyah renkli
kabarcıklara dönüşür. Kabarcıkların patlaması sonucunda ortası
çökük siyah bir yaraya oluşumuyla kolayca tanınan cilt şarbonu
hastalığın en sık görülen ve en az tehlikeli olan şeklidir. Tedavi
edilmeyen durumlar yüzde 20 oranında ölümle sonuçlanabilir” diye
konuştu.
KULUÇKA DÖNEMİ 60 GÜNE KADAR
ÇIKABİLİYOR
Şarbon bakterilerinin bulaştığı suların
tüketilmesi, enfekte etin çiğ veya az pişmiş yenilmesi ile
insanların sindirim sistemine gireceğini belirten Çöl, “Karın
ağrısı, ateş, bulantı, kusma, karında şişlik, lenf büyümesi, kanlı
ishal ve kan zehirlenmesi bulguları görülebilir. Hayatı tehdit eden
ciddi bir hastalık şeklidir. Solunum yolu ile de genellikle yün,
yapağı, tüy, deri işleriyle uğraşan insanlarda gözükür. Ortalama
1-6 gün bazen 60 güne kadar süren kuluçka döneminden sonra
hastalığın belirtileri ortaya çıkar. Öksürük, ateş, solunum
zorluğu, kusma, halsizlik, göğüs ağrısı gibi hastalığa özgü
olmayan belirtilerle başlar. Eğer tanı geç konulursa ağır solunum
problemleri, şok ve sıklıkla menenjitle sonuçlanabilir.
Belirtilerin ortaya çıkmasını takiben 48 saat içerisinde tedavi
uygulanmazsa ölüm oranı yüzde 95’in üzerinde seyredebilir. Solunum
şarbonu, antibiyotiklerle yoğun tedavi gerektiren, en
tehlikeli ve tedavi edilmezse yüksek ihtimalle ölümle
sonuçlanabilecek ağır bir şeklidir” ifadelerini kullandı.
“HASTALIKLI HAYVANLAR İMHA EDİLMELİ”
Kesim
öncesinde veteriner hekimler tarafından yapılan canlı muayene
bulgularında şarbon belirlenen hayvanların kesimlerinin kesinlikle
yasak olduğunu belirten Çöl, “Şarbon sebebi ile öldürülen ve
şüpheli görülen hayvanların derilerinin yüzülmesine izin verilmez.
Ölmüş hayvanlara ait kadavralar, et, deri, iç organlar, boynuz ve
tırnak gibi tüm diğer kısımlar imha edilmelidir. Tüm bunlar 2 metre
derinliğinde çukurlara gömülerek üzerine sönmemiş kireç dökülmeli
veya özel fırınlarda yakılmalıdır. Hayvan tipik belirtiler
göstermemiş ve kesim esnasında tanı konulmuşsa, öncelikli
amaç kesim işi ile uğraşan personele hastalığın bulaşmasını ve
etkenlerin kesim sırasında etrafa yayılmasını önlemektir. Şarbonlu
hayvanları taşıyan araçların veya kesimin yapıldığı mezbahaların da
dezenfeksiyonun sağlanması gerekmektedir” dedi.
“HASTALIKLI HAYVANIN DALAĞI NORMALİN 5 KATI KADAR
OLUR”
Şarbondan ölen hayvanların kadavralarında çok
çabuk çürüme görüleceğine vurgu yapan Çöl, “Ölüm sertliği tam veya
hiç şekillenmez. Doğal deliklerden siyah renkli kan gelir ve bu kan
pıhtılaşmaz. Vücudun çeşitli yerlerinde ödemler ve kanamalar
görülür. Dalak normal büyüklüğünün 4-5 katı kadardır. Karaciğer,
böbrek ve ince bağırsak şiştir. Vücut boşluklarında kanlı sıvı
birikmiştir” dedi.
“HASTALIK GÖRÜLEN YERLERDEKİ HAYVANLAR
AŞILANMALI”
Uzun süreli ve kötü koşullarda hayvan
nakli, hayvanların direncini kırdığındanhastalığın daha sık
görülebileceğine değinen Çöl şunları söyledi:
"Mevsimlerdeki aşırı yağış veya aşırı kuraklık gibi değişikliklerde de hastalık artabilir. Sıcak ve rutubetli bölgelerde diğer yerlerden fazla hastalık görülmektedir. Şarbon hastalığından korunmak amacıyla hastalığın endemik seyirli olduğu bölgelerde hastalık oluşmadan önce ilkbaharda, hastalık çıkan yerlerde ise derhal hastalıksız hayvanlara şarbon aşısı uygulanmalıdır. Aşılamayı takiben 1-2 hafta içerisinde bağışıklık oluşur ve 7-12 ay boyunca devam eder. Hastalığın tekrar oluşmanın engellenmesinde de bölgedeki hayvanların en az 5 yıl boyunca aşılanmalarının takip edilmesi gerekmektedir. Hastalık şüpheli deri lezyonları, kan, balgam, dışkı, kusmuk veya periton sıvısından alınan örneklerin laboratuvarda mikrobiyolojik testleri yapılarak konulmaktadır. Özellikle hastalığın görüldüğü bölgelerde hastalıklı veya şüpheli hayvanlarla temasta bulunan ve hastalığa ait üç formun belirtilerini gösteren kişilerin kesin tanı için vakit geçirmeden hastanelere başvurması gerekmektedir. Korunma amaçlı hastalığın salgın oluşturmadan devamlı görüldüğü bölgelerde hayvanlar ve risk grubunda olan insanların aşılanması, veteriner hekimler tarafından canlı hayvan muayenesi yapılarak hastalık tespit edilen veya şüpheli görülen hayvanların kesilmeden uygun şekilde imha edilmesi, kesim esnasında veya sonrasında tespit edilmişse de gerekli tüm önlemlerin alınarak hayvanlara ait et ve benzeri hiçbir ürünün tüketimi olmadan imha edilmesi gerekmektedir."
ÖNLEMLER RİSKİ AZALTIYOR
Halk sağlığı
açısından tehlike arz eden şarbon hastalığı riskinin, zamanında
alınan önlemler ve veteriner hekimler kontrolünde yapılan canlı
hayvan muayenesi ve kesimler ile önemli ölçüde azaltılacağını
belirten Çöl, “Restoran, catering, hastane, okul yemekhaneleri vb.
toplu tüketim yerleri de et tedarikçilerine dikkat etmeli, hayvan
sağlık raporu olmayan etler işletmelere kabul edilmemeli. Gıda
üretim aşamalarındaki gerekli kontrollerin yapılmasıyla tüketiciler
güvenilir, sağlıklı gıdaya ulaşmış olacaktır” şeklinde konuştu.