Sanat dünyasında Ergenekon var!
Abone olKutluğ Ataman Gezi Parkı sürecindeki yaşadıklarını anlatarak 'Beyaz Türkler'i eleştirdi.
Ünlü sanatçı Kutluğ
Ataman gezi sürecinde mahalle baskısına maruz kalmış.
Sponsorlukları iptal edilmiş. Gezi Parkı'na gittiğinde samimi
olduğu sanat dünyasından arkadaşlarının baskısına maruz kalmış.
İşte Star gazetesindeki Gülcan Tezcan tarafından
gerçekleştirilen
GEZİ RUHU OLMAYAN BİR RUH
Gezi olayları sırasında yaşadıklarım bence her sosyolog,
antropolog ve toplumsal psikoloğun imrenerek deneyimleyeceği
olaylardı. Yöntem olarak yirmili yaşlarımdan beri hep kendimi
olayların dışında tutarım. Dışarıdan bakınca insan bir olayı bütün
boyutlarıyla görebiliyor.
“Gezi ruhu” diye aslında olmayan bir ruh hali
üzerinden sivil bir eylem gelişti. Ancak bu Türkiye’ye has değildi.
Orijinal değildi. Hatta Türkiye’de bir ilk diyenlere de
katılmıyorum:
Beyaz Türklerin korku ve hezeyanları fazlasıyla ortaya çıktı.
Küskün olduklarını, “memnun ve mes’ut”
olamadıklarını gördük. Türkiye artık Nişantaşı ve Kadıköy değil.
Haliyle birikmiş kızgınlıklar ve kendi özelimde bana yaşatılan
profesyonel kıskançlıklar varmış. Gezi’nin getirmiş olduğu özgürlük
illüzyonunda bunlar açığa çıktı. Bu acınası faşist uygulamalar
sadece benim hayatımda değil hemen herkesin hayatında etkili
oldu.
KOÇ'TAN SPONSORLUK
İPTALİ
Sponsorluk değil aslında. Galeri Mana’yla Eylül ayında bir
sergim vardı. Burada yapacağım bir video enstalasyonunu galeri
direktörü Arzu Komili, Koç Vakfı’na ön satış için teklif
ediyor.
Olur, cevabı gelince de bana işin yapımını başlattılar. Gezi
olayları başladı. NTV’de bir programa davet edildim. Orada, özetle
çözüm sürecinin zarar görmesinden ve yeni anayasa çalışmalarının
sekteye uğramasından korktuğumu söyledim.
Gezi’nin yeni bir dil olduğunu, kendine güveni olan yeni nesillerin
yetişmesi için gençlerin kendilerini yenilmiş hissetmemeleri,
devlet şiddeti görmemeleri gerektiğini söyledim.
Ertesi sabah galerime gittiğimde “Koç Vakfı’nın danışmanı Melih
Fereli aradı, Ömer Koç dün gece seni NTV’de izlemiş ve konuşmanı
hiç beğenmemiş, Melih bey ‘Ben, Ömer Bey ve Arter
küratörler ekibi Kutluğ’un daha fazla AKP’yi eleştirmesini
beklerdik, biz bütün sanatçılarımızın AKP’yi eleştirmesini
bekliyoruz, bu yüzden eseri satın almayacağız’ dediğini
söylediler. Şok oldum. Galerim de çok üzgün görünüyordu. Beraberce
bunu kimseye duyurmayalım, en azından benim üzerimden genç
sanatçılara bir oto sansür içgüdüsü yerleştirilmiş olmasın, dedik.
Ancak bir kaç gün sonra beni Art Basel’den aradılar. Bizler bu konu
duyulmasın derken kendileri böbürlenerek ‘Kutluğ’a ayar
çektik’ diye anlatıyorlarmış. Tabii ki yurtdışında çok
ayıplandı ve ARTER’in saygınlığına ciddi zarar getirdi.
BUNLAR RASTLANTI
DEĞİL
The Times’da çıkan, bence bu coğrafyada yaşayan her onurlu insanın karşı durması gereken o cahil, o tahakkümkar, o oryantalist duyuru. Atatürkçü Düşünce Derneği’nin Gezi’deki gençliği utanmadan Silivri’ye çağırması. Eğer bunları hâlâ rastlantı sanıyorsanız o zaman Gezi zekası denilen şey de yoktur. Mısır’da, Tunus’da tezgâhlananlara rağmen Gezi kaçırılmaya, gasp edilmeye çalışılmadı diyorsanız zaten konuşmamın anlamı yok. Ben sadece bunları biraz evvelinden hissettim ve bu konuda uyarmak istedim.
SANAT CAMİASINDA ERGENEKON VAR
Samimi insanlara, demokrat insanlara sözüm yok, olamaz.
İnançları doğrultusunda hareket ederler, ettiler. Ancak şunu da
unutmayalım, ki son iki yıldır sürekli uyarıyoruz hükümeti,
‘Sanat camiası içindeki Ergenekon uzantılarına artık
uyanın’ diye.
Böyle bir aidiyet hissini taşıyan, genelde benim yaş üstüm bir
jenerasyon var. Hükümete de kızgınım bu yüzden, çünkü yıllarca
bunun araştırılmasını istedik. Sadece askerler mi? Ergenekon’un
sivil uzantıları var. Sanat ve kültür dünyasında da yok mu? Sol
olduklarını iddia eden, sol pozisyonu gaspetmiş, sol ideallerle
uzaktan yakından alakası olmayan, üstüne üstlük sanatla da uzaktan
yakından alakası olmayan, bir şekilde sanatçı sayılmış, Cumhuriyet
müsameresinde sanatçı rolünü oynayagelmiş karanlık tipler
bunlar.
BEYAZ TÜRKLER KAMP KURUYOR
Sürekli ‘AK Parti baskı yapıyor’ diyorlar. Ama ben bu baskıyı hissetmiyorum. Türkiye’ye geldiğimden beri tüm sindirmeleri sırtlarını derin devlet ideolojisine dayamış ulusalcı sözde sanatçılardan ve şimdi de burjuvazimizden çektim. Hükümet engellemesi olsa neden söylemeyeyim ki? Olmadı ama. Peruk Takan Kadınlar’ı İtalya’daki sefaretten Dışişleri Bakanlığı’na raporladılar 28 Şubat sonrasında, ‘din propagandası yapıyor’ diye. ‘Ruhuma Asla’ için ‘eşcinsel propagandası yapıyor’ diye rapor yazıldı, Sydney’den. Tüm bu davalar ulusalcı, sözüm ona Atatürk hayranı, ama damarına kadar faşist kesimlerden geldi. Alev Alatlı ‘beyaz Türkler küstü’ diyor. Bence beyaz Türkler düpedüz konsantrasyon kampı kurmaya hazırlanıyorlar. Bu da beni ürkütüyor.
GEZİ'DE KİRLİ SENARYOLAR TEZGAHLANDI
Bakın size çok açık ve net söylemek isterim. Benim Gezi’deki tavrım, Pazar gününe kadar hükümeti eleştirmekti. Ancak Pazar günü sonrasında iş başka oldu. Gezi’deki barışçı ve demokratik protestonun paralelinde bugün artık daha da net görebildiğimiz kirli senaryolar tezgâhlanmaya başladı. Kişisel olarak yaşadığım bazı şeylerden dolayı, ciddi şüphelerim oluştu, ki devam eden süreçte bu öngörülerimde haklı çıktığımı da gördüm.
Biz demokratlar bu ülkede hep iyiyi ve güzeli isteyerek barışcı
protestolarla yola çıktık. Ama arkasından hep başka oyunlar
tezgâhlandı. Benim için Taksim meydanına ulusalcı ve terör
destekçisi grupların çıkması sonucu olay zaten bitmişti. Gezi
“kendimizi ayrıştırıyoruz” dedi ama bu doğru
değil. Ben oradaydım. Atatürk’ün askerleriyiz diyenler,
TGB, Kaldıraç, DHKP-C’den tutun da sabahlara kadar
içki içip mavra yapan 50 yaş grubu eski-yenik-yeni-romantik solcu
sanatçılarımıza kadar herkes oradaydı.
KÜRTLERİ DÖVMEYE
KALKTILAR
Kürtleri dövmeye kalktılar. Küfür, seksizm, lümpen davranışlar
gırla gidiyordu. Aralarında dolaşırken bazen çok genç kadınlar
oğlanlar gelip sarılıyordu o başka. LGBT grupların her alanda boy
göstermesi çok olumlu oldu—bugün Çarşı bile maçlarda
söylemeyecekleri bazı kelimeleri öğrenmiş oldular bu iyi! Bu genç
sivil, sivil derken kıyafetten değil uygarlaşmadan sözediyorum, bu
sivil damarı hâlâ destekliyorum aksi düşünülemez zaten. Bunlar
bizim atar damarlarımızdan bir tanesi ve asla bastırılmamalılar,
saygı ve sevgi görmeliler.
NAZİ ERDOĞAN İMAJI YARATILDI
Maalesef CHP ve beyaz Türkler gençlerin kafasında “Nazi Erdoğan”
imajını yaratmaya çalıştı. Bu söylemin kendisi kadar faşist,
emperyalizmin ekmeğine yağ süren bir söylem düşünemiyorum. Herhalde
bu söyleme inanmışlar da benim Başbakanla görüşmemi yadırgadılar.
Bu onların sorunu. Başbakan’a olan saygım onu seçen halka olan
saygım ve sevgimden geliyor.
ERDOĞAN İLE GÖRÜŞMEMİN
SEBEBİ
Kendisiyle görüşmemin sebebi, bir an önce ortalığın yatışması,
insanların daha fazla yaralanmadan, ölmeden evlerine dönebilmesi,
eğer dilerlerse şiddet ortamına mahal vermeyecek şekilde
protestolarına daha üretici bir şekilde devam edebilmesi ve
ülkemizin de zarar görmemesiydi. Başbakan’a ‘halkınız
sizden güler yüz ve güzel söz bekliyor’ dedim. Bana sordu
‘Güzel sözden ne kasdediyorsun?’ diye. ‘Topçu kışlası olmasın,
olacaksa da referandumla olsun’ dedik. Bizleri dinledi. Sonuç
ortada. Eleştirenlere sormak lazım şimdi sizin derdiniz üzüm mü
yemek yoksa bağcı mı dövmek diye.
GEZİ PARKI'NDAN KOVULDUM
Başbakanla konuşmaya gittiğimin önceki gecesi Azize Tan ve diğer
sinemacı arkadaşlarım görüşme teklif ettiler. Gitmeden
arkadaşlarımın görüşlerini de almak için Gezi’ye gittim.
Sinemacılar çadırında Azize’yle konuşurken bu vatandaş (Önder
Çakar) çıkageldi.
Çevresine başka insanları da almıştı ve benim üzerime yürüdü.
Gezi’yi terketmemi emretti ‘yoksa fena yapacağım’
dedi. Ben de kendisine sakince “kimi nereden hangi hakla
kovuyorsun, bu hakkı kendinde nasıl bulabiliyorsun, faşist misin
sen” diye sordum.
Hem “Gezi Ruhu” diye sözüm ona demokratik özgürlükçü bir şeyden söz
ediyorlar hem de böyle davranıyorlar. Genellemek yanlış ama baktım
çadırın altında Meltem Cumbul, Güven Kıraç, başka tanıdık dizi
oyuncuları, hepsi sindirilmiş, gözlerini kaçırıyorlar. Azize Tan
araya girdi. Ben böyle durumlardan korkmam. Ama ne yalan söyleyeyim
provoke olup haddini bildirmekten, kendimden korktum. Sonra benim
başıma patlayacaktı biliyorum. Sustum. Endüstrideki arkadaşlarımın
isteklerini bir 10 -15 dakika daha dinledim, yazdım, sonra da
oradan ayrıldım.
GEZİ'DE KOÇ'A POZ VERDİLER
Koç sanat temalı eğlence parkının mikifare sanatçısı, vakvak amca küratörü olmak isteyen varsa olsun. Gezi sürecinde barikatlar üzerinde fotoğraflarını çektirip sosyal medyada paylaşmaları maalesef bu bağımlılıktandı. Halkın parasıyla finanse edilecek özel sektöre paralel bir sanat sisteminin hayata geçebilmesi işte bundan dolayı önemli.