Saldırılardaki cevapsız sorular
Abone olSinegoglara düzenlenen saldırılar, arkasında birçok cevapsız soru bıraktı. Vakit Gazetesi yazarı Hasan Karakaya da yazısında bu cevapsız sorulara değindi.
Karakaya'nın yazısı: Cevapsız sorular... Ya da; hiç
cevaplanamayacak sorular Patlamalarla ilgili “yorum”ları okuyup,
“açıklama”ları dinledikçe, bir kere daha kanaat getirdim ki; hukukî
literatürde yer alan “delil karartma taktiği” bu olayda da aynen
uygulanıyor!.. “Adres” daha baştan ilân edildiği için; isteniyor
ki, “başka ihtimaller” akla getirilmesin ve “sunulan” senaryolar
peşin peşin kabul edilsin!.. Hayır, kabul etmiyorum
“sunulan”ları!.. Tam aksine; işi “kurcalamayı” ve olay üzerindeki
“sis perdesi”ni aralamayı kafama koydum!.. Hem de, “Temel
fıkrası”ndan yola çıkarak!.. Bilirsiniz; Karadenizli Temel, “sana
bir bilmece soracağım” demiş Dursun’a... Sormuş: “Sarıdır,
kafestedir, öter, bu nedur?” Dursun, hiç düşünmeden, “bunu
bilmeyecek ne var?” deyip, eklemiş: “Kanarya”dır! “Bilemedin”
demiş, Temel, “o, hamsidur!” Dursun, “Ula, hamsinun rengi sarı
midur?” diye itiraz edince, “boyadim oni!” demiş Temel!.. “Peki”
demiş Dursun, “Hamsinun kafeste ne işu var?” “Ben koydim oni
oraya!” diye cevap vermiş Temel!.. Dursun, ikna olmamış: “İyu da,
hamsi öter mu?” Cevap vermiş Temel; “O da şaşırtmacasudur!” BOYA
“KARA”YA, OLSUN SANA ARAP TENLİ! Temel ile Dursun arasındaki bu
diyalog, sinagoglardaki patlamalar üzerine yapılan “yorum” ve
“açıklama”larla birebir örtüşüyor... Temel, “sorunun cevabı”nı
kafasına daha baştan koymuş!.. Dolayısıyla, Dursun’un “bilmesi” hiç
önemli değil!.. “Mantıklı sorular” karşısında “zorda” kalsa bile,
“nihaî cevap” hazır: “O da, şaşırtmacasudur!” Patlamalarla ilgili
yorum ve açıklamalar da, “şaşırtmaca” üzerine bina ediliyor!..
Çünkü efendim; “Kim yaptı”nın cevabı, baştan verilmiş ve “deklâre”
edilmiş durumda!.. Nedir o cevap; “El Kaide!” Yersen!.. Ne yani;
hem “sarı” renkte, hem “kafes”te ve hem de “öten” bir mahlûk,
“hamsi” oluyor da, “patlama”ları düzenleyen örgüt (!) niye “El
Kaide” olmasın ki?!? “Sarı”ya boyarsın, “kafes”e koyarsın, olur
sana hamsi!.. Haa, “ötüyor” olması, sadece ve sadece
“şaşırtmaca”dır!.. Öyle ya; Temel, bilmecenin cevabını öyle
“münasip” görmüş!.. Dursun, istediği kadar “delil” bulsun!!!
Sorulan “soru”lara verilen “mantıklı” cevaplar, El Kaide’ye uymuyor
mu?.. Hiç ehemmiyeti yok!.. Boyarsın tenini “kara”ya, olur sana bir
“Arap” terörist!!! İsterse; Ortada “faile ait bir iz” olmasın!..
İsrail veya “derin odak”lar “öyle münasip gördüyse” öyledir!..
KOMİSER KOLOMBO GİBİ! Efendim, aslına bakarsanız, “yazının özü”
burada bitiyor... Yalnız, olayın daha iyi kavranabilmesi ve
“sağlıklı tahlil” yapılabilmesi için, “ipuçları” üzerinde biraz
durmak ve izninizle “tezat”ları deşifre etmek istiyorum... Ama
önce; “mantıktaki 2 kural”dan söz etmek istiyorum... “Sonuca
ulaşmak” için 2 metod vardır “mantık”ta: “Tümevarım!”
“Tümdengelim!” Tümevarım metodunda, “eldeki veriler” kullanılır...
“Bir tek delil” değil, birçok delilden ve “deliller arasındaki
bağlantı”dan hareket edilerek “sonuca” ulaşılır!.. “Tümdengelim”
metodunda ise; “olay” veya “fail” baştan bellidir!.. Burada da,
“sonuçtan geriye doğru” hareket edilir ve “delil”ler serilir gözler
önüne!.. Daha iyi anlaşılabilmesi için, buruşuk pardesülü “Komiser
Kolombo” örneğini hatırlamanızda yarar var... Malûm; bir “cinayet”
işlenir filmde... Seyredenlere, “cinayeti kimin işlediği” baştan
gösterilir, ama Komiser Kolombo bilmez bunu!.. Başlar “delil”
aramaya... Sonunda, “katil”i bulur!.. Ne gariptir ki; onun
çabalarını izleyenler, “katil” kendilerine baştan gösterildiği
halde, “delil” bulundukça hayret ederler!.. Bilmem, bilir misiniz;
“Komiser Kolombo” filmleri, ABD’deki “anlama özürlü” olan “geri
zekâlılar” için çevrilmiştir!.. Evet; “katili bulmak” için kafa
yormaya müsait “zekâ”ları olmadığı için!.. KAMUSAL ALANDA KİPPA!
Bana öyle geliyor ki; Şu anda, bizler de bir “Komiser Kolombo”
filmi ile karşı karşıyayız!.. Bizi “geri zekâlı” olarak gören
birileri, “fail üzerinde kafa yorma kapasitemiz olmadığına” karar
vermiş olmalı ki; “katil”i(!) en baştan soktu kafalarımıza!.. Şimdi
de, “delil” arıyorlar ki, “aaa, nasıl da iz sürdüler?” deyip,
hayret edelim!.. Onların gözünde “geri zekâlıyız” ya, kendi
aklımızla çözemeyiz ya, “sorunun cevabı”nı baştan verme lütfunda
bulunuyorlar!.. Maksat, “El Kaide” üzerine odaklanıp, “başka
ihtimaller” üzerinde kafa yormayalım!.. “Tümdengelim” kuralını
kabul edip, verdikleri “dolma”ları tek tek yutalım!.. Yapılan
budur!.. “Türk istihbaratı”na güvenmeyip, “İsrail’den özel tim”
göndermelerinin esbab-ı mucibesi de budur!.. Söyleyin Allah aşkına;
bundan daha büyük “aşağılama” olur mu?.. Şu hâle bakın; “Dinî
sembol” diyerek, bizim kendi “kamusal alan”larımızda yasakladığımız
“takke”ye eş “kippalı” ve “sakallı” adamlar, “kamusal alan-mamusal
alan” tanımayıp, “deliyor”lar yasaklarımızı!!! Habire “delil”
topluyorlar!.. Daha doğrusu; “delil karartıyor”lar ki, ipuçları
ortadan kalksın!.. Ama, yine de bilesiniz ki; bulacakları her
delil, “El Kaide kılıfına uygun” olacaktır!.. Öyle ya; “Fail”
baştan ilân edildi!.. BİR KAMYONET Mİ YOKSA OTOMOBİL Mİ? Bunu,
böylece izah ettikten sonra, gelelim “delil” olarak açıklanan
“saçmalık”lara!.. Tamamen “İsrail için” çalışan ve adeta “MOSSAD’la
işbirliği” içindeymiş gibi bir izlenim veren “çiftetelli
medyası”nın yazdıkları, tam da “İsrail’in arzu ettiği” gibi!.. Ne
var ki; “en ciddi iddia ve deliller” bile, “karşı sorular”la
yıkılıveren “kartondan kaleler”den farksız!.. Lâfı daha fazla
uzatmayıp, “delil”lere ve “karşı delil”lere şöyle bir bakalım...
Efendim, deniliyor ki; “Önceden sinagogların önüne park edilmiş
araçlardaki bombalar uzaktan kumanda ile peş peşe patlatıldı...
Araçların KAMYONET ve markalarının da ISUZU olması ciddi bir ipucu
olarak değerlendiriliyor!” Buyrun, ayağınıza böyle bir “top” gelsin
de, vurup “gol”e çevirmeyin!.. Dakka bir, gol bir!.. Araçlar
“kamyonet” ise, sinagog kamerasının kaydettiği “Kırmızı renkli
Kartal” otomobil neyin nesi?.. Araç “kamyonet” miydi, yoksa
“otomobil” mi?.. “ARAP TENLİ”YMİŞ! Devam edelim sormaya: Araçlar,
“uzaktan kumanda” ile patlatıldı ise, “sürücü” nerede?.. Görgü
tanıklarının ifadesi ve “sinagog kameraları”nın kayıtlarına göre;
eylemci, hem de sinagogdaki güvenlik görevlisinin ikazına rağmen,
“hemen şimdi geliyorum” demiş ve gitmiş!.. “Patlama” da ondan sonra
meydana gelmiş!.. İyi de; o halde “Arap tenli kişi” de nereden
çıktı?.. Deniliyor ki; “Morgda bulunan cesedin dokusu ile,
patlamanın gerçekleştiği kamyonetin direksiyonunda bulunan derinin
dokusu birbirini tutuyor!” Buyrun; dakka iki, gol iki!.. Kartal
“Isuzu”ya döndü, otomobil “kamyonet” oldu, “yürüyüp giden eylemci”
de, araçta bulundu ve de cesedi parçalandı, iyi mi?.. Anlaşıldı; bu
yolun sonunu “El Kaide”ye çıkarmaya kesin kararlı bunlar!.. AMAÇ,
SINIRLI TAHRİP! Deniliyor ki; “İsrail gizli servisi MOSSAD’ın, en
son 5 Eylül’de; El Kaide’nin Neve Şalom’a saldırı hazırlığı
yaptığını MİT’e bildirdiği ortaya çıktı... Türkiye Hahambaşı İsak
Haleva da; polisten, sokağı araç trafiğine kapatmasını istediğini,
ancak dikkate alınmadığını söyledi!” Farzedelim ki; MİT de uyudu,
polis de!.. Dolayısıyla İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’nun
sorumluluğu var!.. İyi de babam; MOSSAD da mı uyudu?.. Kendi koruma
bölgelerinde sinek bile uçurtmayan bu adamlar, gözlerini mi kapadı,
yoksa “göz mü yumdu” bu saldırıya!?!.. Emin Şirin Bey’in de dediği
gibi, saldırıda “kısıtlı bir tahrip amacı” güdüldüğü ortada!..
Düşünebiliyor musunuz; “Beyaz” mı-”kırmızı” mı, “Kartal” mı-”Isuzu”
mu, “otomobil” mi-”kamyonet” mi olduğuna henüz karar verilemeyen
bir araç; sinagogun önüne geliyor ve oraya “park” ediyor ama,
“diken üstünde” olması gereken güvenlik görevlisi, pek de ısrarcı
olmuyor?!? Dahası; kamyonet veya otomobil, “yürürken” veya “park
halinde” patlıyor da, meselâ “sinagogun çelik kapısı”na
çarpmıyor!.. “Çarpmıyor” ki; asıl hasar sinagogda değil, “çevrede”
oluyor!.. Ölenlerden 18’i “Müslüman Türk” iken, sadece 5’i “Musevi
Türk” oluyor!.. Bu, nasıl “İslâmî örgüt”tür ve bu nasıl “hedef
belirleme”dir ki, olan, “Müslüman Türk”lere oluyor da, “Musevî
Türk”ler daha az hasar ve kayıpla atlatıyor bu saldırıyı?!? NİYE
DUA SAATİNDE? Bir başka soru: “Eylemi plânlayan”lar, patlama için
niye “dua saati”ni seçmiştir de, meselâ “sinagogdan toplu çıkış
saati”ni acaba neden beklememiştir?.. Yoksa; eylemi
gerçekleştirenler “sinagog duvarının güçlendirildiğini” zaten
biliyorlardı da, Musevilere yönelik “hasar ve zayiat”ın az
olacağını baştan mı hesaplamışlardı?.. Öyle ya; patlama “dua
saati”nde değil de, “toplu çıkış saati”nde olsaydı, “Musevî
ölüler”in sayısı çok daha fazla olur ve “asıl amaca” ulaşılmış
olurdu!.. Demek oluyor ki; “Sınırlı tahrip” amacı güdüldü ve
işbirliği konusunda “iktidara mesaj” verilirken, “Musevî
vatandaşlar” da kollandı!.. Hele düşünün, 11 Eylül’de de böyle
olmadı mı?.. “İkiz Kuleler”i de güya El Kaide vurdu ama, her ne
hikmetse orada ölen “Musevi” sayısı da 3 veya 5’le “sınırlı”
kaldı!.. Ne ilginç değil mi; Son olayda da “El Kaide” başrollerde
ve ölen Musevî sayısı yine beş!.. Veya altı. OKLAHOMA BOMBACISI Bir
iddia da şu: “Eylemde kullanılan patlayıcıların Amonyum Nitrat,
yani gübre olduğu ortaya çıktı... Uzmanlar, kullanılan bombaların
300-400 kilo ağırlığında olduğunu açıkladılar!” Merak ettiğim şu
ki; Niye “1-2 ton” değil de, “300-400 kiloluk bombalar”
kullanıldı?.. Öyle ya; “malzeme” mebzul!.. Hem de kilosu 500 bin
lira! “Ağırlık” desen, bir kamyonet veya Kartal, rahat taşır 1 ton
ağırlığı!.. Demek oluyor ki; Amaç, “sınırlı tahrip”tir!.. Öyle
olmasa; Timothy McVeigh’in yaptığını yapardı “terörist”(!)ler!..
Malûm; 1. Körfez Savaşı’na katılmış “eski bir ABD askeri” olan
Timothy McVeigh, 19 Nisan 1995’te, tam “2 ton 200 kilo”
ağırlığındaki “Amonyum Nitrat” yani “gübre” türü bombayı Oklahoma
City Capital binasının önüne bırakıp, arkadaşı Terry Nichols ile
birlikte “patlama”yı seyretmişti!.. Binada bulunan “168 kişi”
ölmüştü bu eylemde!.. Peki; Timothy McVeigh de bir “terörist”
olduğuna göre, niye “2.2 ton” patlayıcı kullanmıştır da, meselâ
300-400 kiloyla yetinmemiştir?.. Yoksa, daha mı “acımasız”dır?..
İŞİN “GÜBRE”Sİ ÇIKTI! Hani; tüm bu “bulgu”lardan sonra, merak
etmiyor değilim... Acaba, Timoty McVeigh de bir “El Kaide” mensubu
muydu?.. Öyle ya; o da, bomba olarak “Amonyum Nitrat”ı, yani
“gübre”yi kullandı... Tabii, araç olarak da “kamyonet”i!.. Ne yani;
“çiftetelli medyası”nın bulguları “delil” oluyor da, bu
“benzerlik”ler niye delil olmasın?!? Nasıl olsa; daha şimdiden bu
işin boku, pardon “gübre”si çıktı!.. Sahi; ilk açıklanan “C-4”ler,
bir anda niye “gübre”ye döndürülüverdi?!? Sözün özü; Şu saatten
sonra, hangi “delil” gösterilirse gösterilsin, bu işin “El Kaide
eylemi” olduğuna hiç kimse inandıramaz beni!.. Değil; Londra’da
yayınlanan El Kudüs El Arabi adlı “güvenilmez” gazeteye internetten
gönderilen “Eylemi El Kaide üstlendi” açıklaması, El Kaide’nin
lideri karşıma geçip, “biz yaptık” dese de, artık inanmam!.. Değil
mi ki, “adres” baştan açıklandı, bundan sonra yapacakları her
açıklama, eylemi “El Kaide” kaidesine oturtmaya mecbur ve
mahkûmdur!.. Ama ben, bunlara inanmaya hiç de mecbur değilim!..
Çünkü ben, “Komiser Kolombo” filmini izleyen, “geri zekâlı”lardan
değilim!.. “Zoka”ları da yutmam, “ZAKA”ların bulacağı delilleri
de!.. “Şaşırtmaca”lara karnım tok!.. Bekliyorum şimdi... “Kippa”lar
düşüp, “kel”ler ne zaman görünecek!..