Saklı cennetler burada
Abone olBu yerlerin adlarını daha önce hiç duymadınız. İşte size rehber
Bursa’nın Mustafakemalpaşa ilçesi yakınlarında bulunan Suuçtu
Şelalesi, sahip olduğu doğal güzelliklerle tam bir görsel şölen
sunuyor.
Bursa’ya 100, Mustafakemalpaşa’ya da 20 kilometre uzaklıktaki
Suuçtu Şelalesi, 38 metre yüksekten düşen suyu ve çevresindeki
zengin bitki örtüsüyle adeta bir “doğa harikası” olarak yıllardır
tatilcileri kendine hayran bırakıyor.
Özellikle yaz aylarında piknikçilerin akınına uğrayan, Milli
Parklar Av ve Yaban Hayatı Koruma Genel Müdürlüğü ile Orman İşletme
Müdürlüğünce koruma altına alınan şelale, tatil dönemlerinde lüks
otellerin yerine saklı cennetleri tercih edenler için alternatif
oldu. Etrafı ağaçlarla çevrili olan şelalenin en üst noktası ise
deniz seviyesinden 500 metre yüksekte bulunuyor.
Suuçtu Şelalesi, her yıl “saklı cennet” arayışında olan yerli ve
yabancı çok sayıda turisti ağırlıyor.
AV VE DOĞA TURİZMİ HAZİNESİ KOCAYAYLA
Bursa’nın tarihi oldukça eskilere dayanan Keles ilçesinde bulunan
Kocayayla, av ve doğa turizmi ziyaretçilerini ağırlamak için gün
sayıyor.
Kocayayla Gediksiret mevkisinde belediyeye ait araziye
“yap-işlet-devret” modeliyle ağaç evler inşa ediliyor. Doğayla iç
içe inşa edilen ahşap evlerde, temiz ve serin havada tatil yapmak
isteyen vatandaşlar konuk edilecek. Proje tamamlandığında
Kocayayla, şehir hayatından sıkılıp tatilini doğayla baş başa
geçirmek isteyenler için yeni bir alternatif olacak. Av ve doğa
turizmi açısından önemli bir potansiyele sahip Kocayayla, yakın bir
tarihte doğayla başbaşa kalınabilecek yeni bir yaşam alanı olarak
kapılarını açacak.
KOCAELİ’NİN “SOĞUKSU”YU GÖZDE MERKEZLERDEN
Kocaeli’nde merkeze bağlı Bahçecik beldesindeki Soğuksu Piknik
Alanı, körfezin tamamını kapsayan manzarası, temiz havasıyla
ziyaretçilerine ağaç altında piknik yapma imkanı sunuyor. Bölgeye
ismini veren su ise mide rahatsızlıklarına iyi geliyor.
Kandıra’ya 8 kilometre uzaklıktaki Babaköy’ün sınırları içinden
akan dereden adını alan Sarısu ise derenin Karadeniz’le birleştiği
yerde bulunuyor.
Ağaçlar arasından süzülerek gelen Sarısu deresinde sazan, tatlı su
levreği ve çeşitli tatlı su balıkları yetişiyor. Sarısu, bir
kilometre uzunluğundaki kumsalı ve berrak deniziyle doğa ile baş
başa kalmak isteyenlere eşsiz güzellikler sunuyor.
Gebze’ye bağlı Tavşanlı köyündeki tabiat parkı ve doğal sit alanı
ilan edilen Ballıkayalar Vadisi de 1,5 kilometre uzunluğunda, 40-80
metre genişliğinde. Dağcıların tırmanış yaptıkları Ballıkayalar
Vadisi, kireç taşlarının erimesi sonucu gelişen jeomorfolojik
şekilleri ile karstik bir boğaz şeklinde.
Gölcük ilçesindeki Beşkayalar Tabiat Parkı ise birinci derece doğal
sit alanı. İzmit’e 24 kilometre uzaklıktaki Beşkayalar’daki 1154
hektarlık sahanın 1057 hektarı ormanlık alandan oluşuyor.
KOYLARI VE DOĞASIYLA KARABURUN
İzmir’in en küçük ilçesi Karaburun, yapılaşmanın görülmediği birçok
koyu ve doğasıyla, Türkiye’nin bilinmeyen cennetleri arasında yer
alıyor.
İzmir ile arasındaki 130 kilometrelik yolun keskin virajlarla örülü
olması nedeniyle ulaşım sorunları bulunan Karaburun, yarımada
üzerindeki 1 belde ve 13 köyün merkezi konumunda.
Güneyde Datça Yarımadası’na benzer coğrafi yapısıyla gizli
cennetleri barındıran Karaburun Yarımadası, doğa harikası koy ve
plajları bünyesinde barındırıyor. Karayoluyla ulaşımın olmadığı
birçok koyu sadece tekne turlarıyla görmek mümkün. Bölge, bu
özelliğiyle yaz sezonunun en canlı döneminde bile tenha kalmayı
başarabiliyor.
Karaburun merkezindeki ikisi mavi bayraklı dört plajın yanı sıra,
merkezden uzaklaştıkça sakinleşen Esendere, Saipaltı, İğdealtı,
Büyükkent, Dolungaz, Yıldızkent, Akçakilise, Yeniliman ve Kumbükü
plajlarına sahip bulunuyor. Açık denize bakması nedeniyle çevrenin
en temiz denizine sahip Karaburun, balıkçılık ve dalış turizmi
konusunda önemli potansiyeller barındırıyor.
İlçede turizmi hareketlendirmek amacıyla yapılan çalışmalar
kapsamında bu yıl temmuz ayında 50 yıl aradan sonra ilk kez İzmir
Karaburun arası denizden seferler başlatıldı. Ayrıca Karaburun
Belediyesi de ilçenin yurt dışı tur operatörlerine tanıtımı için
bir çalışma başlattı.
DİKİLİ’DE BAKİR KOYLAR
İzmir’in Dikili ilçesi de turistik yapılaşmanın diğer merkezlere
göre daha az olduğu bölgeler arasında yer alıyor.
İzmir’in 120 kilometre kuzeyinde Bergama ilçesinden sonra gelen
Dikili, yapılaşmanın görülmediği koy ve plajlara sahip. Turistik
potansiyelini çok iyi kullanamayan ilçe, daha çok Dikili Limanı’nın
getirdiği ticari hareketlilik ve jeotermal potansiyeli nedeniyle
seracılıkta ön plana çıkıyor.
İlçenin en turistik beldesi olan Çandarlı’da ise genelde ikinci
konutlar bulunuyor. Turizm yatırımcıların son yıllarda ilgi
göstermeye başladığı Çandarlı’da Danimarkalı bir yatırımcı grubun
büyük çaplı tatil merkezi yapacağı belirtiliyor. İlçedeki 2 bin 489
olan toplam yatak sayısının yakın zamanda artacağı ifade
ediliyor.
İzmir ve çevresinde ikinci konutların yoğunluğu nedeniyle ön plana
çıkamayan Seferihisar ilçesi de bakir turistik koy ve plajlara
sahip.
Ürkmez, Doğanbey ve Payamlı beldelerine sahip ilçe, bir süre önce
İzmir’in metropol ilçesi haline geldi.
İlçenin turistik bölgelerinden Sığacık köyü ise devam eden büyük
kapasiteli otel inşaatları ve yat marinasıyla, geleceğin turizm
merkezleri arasında kabul ediliyor.
ZONGULDAK’TAKİ “ARBORETUM”UN BÜYÜSÜ
Zonguldak’ın Gökçebey ilçesine bağlı Bakacakkadı beldesindeki tatil
köyünde, ağaçların ve odunsu bitkilerin yetiştiği bir tür botanik
bahçesi olarak adlandırılan “arboretum” bölgedeki önemli tabiat
alanlarından biri.
Ziyaretçileri büyüleyen 194 dönümlük tatil köyünde, 82 yatak
kapasiteli otel, 5 adet bungalov ev, 150 kişilik toplantı salonu,
yüzme havuzu, spor tesisleri ve piknik alanları yer alıyor.
Ankara ve İstanbul’a yakın tatil köyü, bakir doğal yapısıyla
konuklarına yemyeşil ormanları arasında dinlenme imkanı
sağlıyor.
Topraklarının yarıdan fazlasını kaplayan yeşil doku, iğne ve yayvan
yapraklı ağaçlarla çok çeşitli orman altı bitki örtüsünden oluşan
Zonguldak, trekking, foto safari, olta balıkçılığı, av ve yaban
hayatı gibi aktivitelere yanıt verebilecek potansiyelinin ilgi
görmesini bekliyor.
Alaplı ilçesinde 1637 metreyle kentin en yüksek tepesinde yer alan
Bacaklı Yayla ve eteğindeki Bölüklü Yayla, bölgenin önemli turizm
merkezlerinden birini oluşturuyor.
DOĞA HARİKASI ULUYAYLA
Bartın’ın Ulus ilçesindeki doğa harikası Uluyayla, çevresini saran
ağaçları, çiçekleri, pınarları, mağarası ve yaban hayvanlarıyla
ilgi çekiyor.
Ulus ilçesine bağlı Akçakese köyündeki 280 hektarlık, 7 kilometre
uzunluğundaki Uluyayla, ortasında yer alan göleti, içinden yer altı
nehirlerinin geçtiği mağarası ve çeşitli sporlara elverişli
yamaçlarıyla görenleri adeta büyülüyor.
Karaca ve geyik gibi çok sayıda yaban hayvanının da bir arada
görülebileceği milli park görünümündeki Uluyayla, çevresindeki
ormanlarıyla doğa yürüyüşleri için eşsiz bölgeler arasında
gösteriliyor.
Karabük’ün tarihi konaklarıyla ünlü Safranbolu ilçesine 50
kilometre mesafede olmasından dolayı ilçeye gelen turistlerin de
ilgisi çeken Uluyayla’nın turizm potansiyelinin artırılmasına
yönelik tanıtım faaliyetleri yapılıyor.
AŞK ACISINI DİNDİREN ŞELALE
Ulus ilçesinde, mitolojik hikayeye göre, aşk tanrısı Eros’un, eşi
Hera kendisini artık sevmiyor diye intihar eden Selamnos’un
bedenini dönüştürdüğü şelaleden su içen, mendil ıslatan ya da
yüzünü yıkayanlar, yaşadıkları aşk acılarından arınıyorlar.
İlçeye bağlı Ulukaya köyündeki Ulukaya Şelalesi, çevresindeki doğa
güzelliklerinin yanı sıra efsanesiyle de yerli ve yabancı
turistlerin ilgisini çekiyor.
Eşinin kendisini sevmemesine üzülen Selamnos, Ulukaya’nın zirvesine
çıkarak Hera’nın ismini haykırıp, kendisini boşluğa bırakır. Aşk
tanrısı Eros, aşk acısının böyle sonlanmasını istemediğinden
Selamnos’un bedenini yere değer değmez şelaleye dönüştürerek suyu
kutsar. Kim şelaleden su içerse, mendil ıslatırsa ya da yüzünü
yıkarsa Selamnos’un acıları azalır, içinde yeni ya da geçmişten
kalma aşk acısı yaşayanlar da bundan arınırlar.
Ulukaya köyünde 20 metre yükseklikten yazları da dahil olmak üzere
sürekli akan şelale, mitOlojik öyküsü ve çevresindeki doğal
güzellikleriyle keşfedilmeyi bekleyen gizemli bir dünya
sunuyor.
KARABÜK’ÜN BAKİR ALANLARI
Karabük yaylaları, zengin ormanları, florası ve faunası, üstün
peyzaj görüntüleri ve şifalı otları ile turizm cennetleri arasında
yer alıyor.
Bol oksijenli serin ve temiz havada sağlıklı yaşam için yürüyüş
yapmak, köylerde yaşayan insanlarla kısa süre bir arada yaşamak,
çadır kurmak, meydan ateşi çevresinde oturup sohbet etmek, yaban
hayvanlarını yaşadıkları doğal ortamlarında izlemek, görüntülemek,
bitki türlerini incelemek açısından bölgedeki bakir yaylalar
giderek artan bir ilgi görüyor.
Doğa gezileri, bisiklet turları, kır yürüyüşü gibi birçok aktivite
yapmanın mümkün olduğu Avdan Yaylası, Sorgun Yaylası, Dede Yaylası,
Büyük Düz Yaylası, Küçük Düz Yaylası, Çakırören Yaylası, Küçük
Yayla, Bostancık Yaylası ve Arıcak Yaylası daha fazla kişi
tarafından keşfedilmeyi bekliyor.
AĞAÇ MÜZESİ YENİCE
Tropik bölgeler dışında dünyada pek az ormanda görülebilecek kadar
çok sayıda ağaç türünü barındıran Yenice ilçesi ormanları, adeta
ağaç müzesi görümüyle görenleri cezbediyor.
Uludağ göknarı, doğu kayını, sarı çam, karaçam, camiyanı karaçamı,
kızılçam, Istıranca meşesi, Virgiliana çınarı, ceviz, dişbudak,
kızıl ağaç, fındık, porsuk, yabani kiraz, gümüş ıhlamur, adi
ıhlamur, akağaç, kızılcık, şimşir, ahlat, kontus defnesi, kurt
bağrı, erguvan ve jasminum gibi çeşitli ağaç türlerinin yanı sıra
bazı ağaçların olağanüstü çap ve boya ulaşan örneklerinin oluşu,
zengin yaban hayatı potansiyeliyle bölge eşsiz bir ekosistem
özelliği gösteriyor.
Ormanların oluşturduğu oksijen kuşağı, kent turizmi için önemli
kaynak gösterilerek, turizm bölgesi olmaya yönelik projeler
üretiliyor.
Eskipazar ve Eflani ilçeleri de mesire alanları, yaylaları ve
termal kaynaklarıyla turizmin keşfedilmeyi bekleyen cennetleri
arasında yer alıyor.
AYDIN’DA, 6 ANTİK KENT BULUNUYOR
Türkiye’de en fazla ören yerine sahip illerinden biri olan
Aydın’da, yerli ve yabancı turistler tarafından bilinmeyen 6 antik
kent bulunuyor.
Geçmişi MÖ 6. yüzyıla uzanan Aydın, tapınakları, 21 ören yeri,
müzeleri ve turistik ilçeleriyle Türkiye’nin turizmde parlayan
yıldızı olarak görülüyor.
Ünlü tarihçi Heredot’un “en güzel gökyüzünün altı” ve “en güzel
uygarlıklar vadisi” olarak adlandırdığı Aydın’da, tarihi en iyi
şekilde yansıtan Afrodisias, Milet, Alinda, Didim, Nysa, Prien,
Magnesia gibi birçok ören yeri ve gün yüzüne çıkarılmış antik kent
bulunuyor.
Yerli ve yabancı turistler tarafından ilgi ile gezilen bu ören
yerlerinin yanı sıra turistler tarafından bilinmeyen ve tur
düzenlenmeyen Amyzon (Mazın), Gerga, Myus, Orthasia, Piginda ve
Pygela gibi antik kentler, turistleri bekliyor.
KARYA KENTİNİN İLERİ KARAKOLU: AMYZON
Koçarlı ilçesinin 30 kilometre güneyinde Gaffarlar köyünde bulunan
ve ‘Mazın Kalesi’ olarak anılan Amyzon, Herakleia, Euromos ve
Khalketor gibi üç büyük Karya kentinin ileri karakolu olarak
biliniyor.
Kenttte, kaynaklara göre Apollon ve Artemis’e adanmış olması
gereken ve bugün tamamen yıkılmış olan tapınağa ait kalıntılar,
Akropolünde tiyatro, agora ve çeşme kalıntıları ile MÖ 3. yüzyıla
ait çok güzel taş işçiliği gösteren surları bulunuyor.
AGEMEMNON’UN ASKERLERİ TARAFINDAN KURULAN ŞEHİR: PYGELA
Kuşadası ilçesinin kuzeyinde yer alan Pygela, efsaneye göre
Agememnon’un askerleri tarafından kuruldu. Agememnon’un
askerlerinin bir kısmı bir çeşit hastalıktan dolayı burada
bırakıldı ve bunlar kentin ilk halkını meydana getirdi.
Strabon’un bildirdiğine göre, Pygela’da Artemis Munykhia tapınağı
bulunuyor. Pygela, aynı zamanda, Miken seramiği bulunan merkezler
arasında gösteriliyor.
ADI 1 METRELİK HARFLERLE YAZILAN GERGA
Gerga, Çine ilçesinde, eski yerleşim bölgesinin 6 kilometre
güneydoğusundaki Ovacık köyünün kuzeyinde yer alan Gerga, Alabanda
antik kentinin 13 kilometre kuzey batısında bulunuyor.
Yaklaşık 1 metre yükseklikteki harflerle kayaya kazılmış ‘Gerga’
yazıtı ile işaretlenen yerleşim merkezinde, çevreye dağılmış pek
çok yapı taşı, heykel, heykel kaidesi, anıt, mezar, tapınak ve
duvar kalıntıları dikkat çekiyor.
Tipik Karya sanatının arkaik özelliklerini gösteren bu kalıntılar
arasında, kaidelerinden koparak düşmüş olan dev boyutlu insan
heykellerine ait parçalar ve üzerinde ‘Gerga’ yazılı cepheleri olan
açık kayadan yapılmış küçük yapılar göze çarpıyor.
Halen ayakta olan ve tapınak olarak adlandırılabilecek özelliklere
sahip, büyük kesme taşlardan yapılmış yapının hemen altında dev
heykelin bereket tanrıçası Kybele’ye ait olabileceği
düşünülüyor.
KYDRELOS TARAFINDAN KURULAN MYUS KENTİ
Myus kenti, Söke ilçesinin 18 kilometre güneyinde, Bafa gölü
kıyısında, Miletos’un 15 kilometre doğusunda, Avşar köyü
yakınlarında bulunuyor.
Strabon’a göre Myus, Atina kralı Kodros’un oğlu Kydrelos tarafından
kurulmuş, Panionion birliğine ait önemli bir kıyı kentiydi.
Yapılan kazılarda, antik kaynaklarda adı geçen ve beyaz mermerden
yapıldığı bilinen Dionysos tapınağı ortaya çıkarıldı. Kent üzerinde
bugün, Dionysos tapınağına ait parçalar, arkaik döneme ait sur
duvarları ve Bizans kalesi kalıntıları bulunuyor.
KARYALILARIN YAŞADIĞI ORTHASİA
Orthasia, Aydın’ın Yenipazar ilçesinin 5 kilometre doğusunda,
Donduran köyünde ortaya çıkarıldı. Yunanlı coğrafyacı ve tarihçi
Strabon, Orthasia’dan Karya yerleşmesi olarak söz ediyor. M.Ö 7.
yüzyılda Kimmerlerin saldırısına uğrayan kent, Lidya kralı
Alyattes’in Kimmerleri yenmesi sonucu Lidyalıların eline geçmiş,
M.Ö 6. yüzyılda ise İonya birliğine katılmış ve birçok Anadolu
kenti gibi Perslerin egemenliğine girmişti.
Kentteki önemli yapılar arasında yer alan tiyatro ve bir Bizans
yapısı, bugünde ayakta duruyor. Nekropol üzerinde ise iyi korunmuş
durumda lahitler ve oda mezarlar, kaliteli işçilik gösteriyor.
ZEUS TAPINAĞI’NIN YER ALDIĞI PİGİNDA
Bozdoğan ilçesi, Çamlıdere köyünün yaklaşık 7 kilometre kuzeyinde
küçük bir Karya yerleşmesi olan Piginda, üç Akropolden oluşuyor.
Kent üzerindeki surlar bugün rahatlıkla görülebilmektedir.
Tiyatro ve Heraion olarak adlandırılan kutsal yapısı önemli olan
Piginda’da, ele geçen yazıttan, kent üzerinde Zeus Pigindenos
(Pigindalı Zeus) kültü ve bu külte bağlı Zeus Tapınağı yer aldığı
anlaşılmaktadır.
BURDUR’DAKİ GÖLLER KEŞFEDİLMEYİ BEKLİYOR
Burdur’da mağaralar, göller, kuş gözlem alanları ve yaylalar turizm
sektörü tarafından keşfedilmeyi bekliyor.
Burdur’un en çok tanınan turistik değerinin başında İnsuyu Mağarası
bulunuyor. Toplam 597 metre uzunluğunda yatay bir yapıya sahip olan
İnsuyu Mağarası, Burdur-Antalya karayolunun 13’üncü kilometresinde
yoldan 900 metre içeride Mandıra köyünde bulunuyor.
Ulaşımı kolay olduğundan Türkiye’de turizme açılan ilk mağaralardan
birisi olarak bilinen İnsuyu’ndaki dehlizlerde, irili ufaklı 9 göl
yer alıyor.
Kapalı bir havzada yer alan Burdur Gölü, bölgenin en çok bilinen
yeri. Bazı bölgelerde 100 metreyi bulan derinliğiyle Türkiye’nin en
derin göllerinden birisi olan Burdur Gölü, oldukça tuzlu suyuyla
biliniyor.
Göldeki su seviyesinin son yıllardaki aşırı düşüşüne, gölü besleyen
dere ve çaylar üzerinde yapılan barajlar ve son yıllarda bölgede
yaşanan aşırı kuraklığın neden olduğu sanılıyor.
Yapılan araştırmalar, besin maddeleri yönünden çok zengin
olmadığını gösteriyor. Buna karşılık gölün yüze yakın kuş türüne ve
yaklaşık olarak 300 bine yakın su kuşuna ve özellikle nesli
tükenmekte olan “Dikkuyruk” ördeklerinin yüzde 70’ine ev sahipliği
yapıyor. Endemik kuş türlerinin barınma alanı olan Burdur Gölü,
uluslararası öneme sahip bir sulak alan olarak 85 kuş türüne ev
sahipliği yapıyor.
Burdur’un Yeşilova ilçesi yakınlarındaki Salda Gölü,
Antalya-Pamukkale tur güzergahı üzerinde yer alıyor. Denizden
yüksekliği 1193 metre olan gölün güney cephesindeki Sultan Pınar
Suyu mevkisi, burayı bir mesire yeri haline getirdi. Göl, 1989
yılında birinci derece doğal sit alanı olarak tescil edilerek
koruma altına alındı.
Burdur-Karamanlı yolu üzerindeki Karataş, Yeşilova civarındaki
Varışlı, Gölhisar ilçesindeki Gölhisar gölü de göl turizmi için
keşfedilmeyi bekleyen bakir alanlar olarak gösteriliyor.
Antalya-Isparta kara yolu güzergahında, Aksu çayı üzerindeki
Karacaören Barajı kıyısındaki lokantalar da Antalya’dan Anadolu
turuna çıkan turistlere hizmet veriyor. Ancak baraj, olta
balıkçılığı başta olmak üzere, turizmin çeşitli olanaklarından daha
fazla yararlanılmasına uygun görünüyor.
Burdur’da turizm için değerlendirilebilecek alanlar arasında kuş
gözlem alanları ve yaylalar bulunuyor. Çorak Gölü Kuş Alanı, Solda
Gölü Kuş Alanı, Karataş Gölü Kuş Alanı, Varışlı Gölü Kuş Alanı ve
Burdur Gölü Kuş Alanı Burdur sınırları içinde yer alıyor.
Burdur’da yükseklikleri bin 200 ile 2 bin 200 metre arasında
değişen birçok yayla da turizm için cazip olanaklar sunuyor. Bu
yaylalarda yaşamayı sürdüren Yörüklerin yaşam tarzları da
turistlerin ilgisini çekiyor. Yaz aylarında, Ağlasun Akdağ Yaylası,
Altınyayla Kırkpınar Yaylası, Bucak Kestel ve Kumar Yaylaları,
Kemer Akpınar Yaylası, Gölhisar Koca Yayla ve Böğrüdelik Yaylası
ile Yusufça Yaylası, Yeşilova Eşeler Yaylası ve merkez Aziziye
Yaylası bölge insanları için önemli yaylalar olarak, önemini
sürdürüyor.
“KAYACIK VADİSİ”
Mersin’in Erdemli ilçesine bağlı Limonlu beldesine 10 kilometrelik
mesafede, sarp yoldan Toroslar’a doğru gidilerek ulaşılan Kayacık
Vadisi, sık ağaç yapısı ve buz gibi akan çayı, “saklı cennet”i
andırıyor.
Eşsiz doğa güzelliği ile büyüleyen vadi, kendisini keşfedebilen
tatilcilere doğa ile iç içe kuş sesleri arasında dinlenme olanağı
sunuyor.
Mersin merkezden 45 kilometre uzaklıktaki Limonlu beldesinden sonra
Toros Dağları’na doğru 10 kilometrelik sarp yoldan gidilerek
ulaşılan Kayacık Vadisi, Lamas Çayı’nın üzerini neredeyse kapatan
sık ağaç yapısı ve çevredeki yüksek kayalıklarla adeta kendini
gizliyor. Suya ve kayalara sık ağaçların arasından süzülerek
yansıyan güneş ışınlarının da eklenmesiyle gizemli bir hale bürünen
vadi, kendisini keşfedenlere ise doğa ile iç içe, kuş sesleri
arasında dinlenme ve şehir yaşamının stresinden uzaklaşma olanağı
sunuyor.
Özellikle hafta sonlarında yoğunluk yaşanan vadide, tatilciler bir
yandan suya ayaklarını uzatarak serinlerken diğer yandan da
“mangal” keyfi yapıyorlar. Ziyaretçiler eşsiz manzarayı izlerken
macera arayanlar ise ağaç kütüklerinden yapılan köprüleri
kullanarak vadiyi keşfe çıkıyorlar.
Bu arada, tatilcilerin uğurlu olduğuna inanılan kayalıklar
üzerindeki ağacın yanına gelerek dilek tuttuktan sonra vadiden
ayrıldıkları gözleniyor.
MERSİN’DE DENİZ, YAYLA, KIŞ, İNANÇ VE KÜLTÜR TURİZMİ
Mersin’in Silifke ilçesinde, iç içe geçmiş ve birbirinden değişik
güzelliklere sahip koylardan oluşan Narlıkuyu, adını sahilindeki
eski bir su kuyusundan alıyor.
Deniz suyu sıcaklığı, yılın en sıcak ayları olarak bilinen
temmuz-ağustos aylarında bile serin olan Narlıkuyu’da yüzmek
isteyenler, üste soğuk altta ise normal sıcaklıktaki suyla
karşılaşıyor.
Denize karışan tatlı suyun, hemen arkasındaki tepelerde yer alan
Cennet Çöküğü’ndeki yer altı deresinden geldiği belirtilen
Narlıkuyu’da, ayrıca koylardaki her türlü balığın bulunabileceği
balık restoranları bulunuyor.
Deniz, yayla, kış, inanç ve kültür turizmi açısından son derece
önem taşıyan Tarsus ilçesine bağlı Karboğazı’ndaki Karboğazı Turizm
Merkezi de bölgenin ekonomik ve sosyal gelişimine önemli katkı
sunmaya aday yerlerden biri olarak görülüyor. Bakanlar Kurulu
tarafından kabul edilen “Mersin-Tarsus-Gülek-Karboğazı Turizm
Merkezi” projesi kapsamında, “Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim
Bölgesi” ilan edilen Karboğazı’nın, yazın deniz, yayla, kış
aylarında ise kültür turizmi açısından büyük önem taşıyacağı
belirtiliyor.
GAZİANTEP
Gaziantep’in Nizip ilçesinde bulunan ve 2000 yılında kurtarma
kazıları yapılan Zeugma Antik Kenti ile Kahramanmaraş’ta tarihi
Direkli Mağarası ve Kilis’te Ravanda Kalesi, bölgenin önemli
eserleri arasında yer alıyor.
Zeugma Antik Kenti, MÖ 300’de Büyük İskender tarafından “Selevkia
Euphrates” adıyla kuruldu. Romalı Komutan Pompeius MÖ 64’te
kendisine yaptığı yardımlar karşılığında, kenti 1. Antiachos’a
verdi.
Kommagene Krallığı’nın 4 büyük şehrinden biri olan kent, MÖ 31’den
itibaren tamamıyla Roma İmparatorluğu’na bağlandı ve “köprü”,
“geçit” anlamına gelen “Zeugma” adını aldı.
Roma döneminde büyük bir zenginlik ve ihtişam yaşayan Zeugma, MS
256’da Sasani Kralı 1. Şapur tarafından ele geçirilerek yıkıldı ve
yakıldı. Zeugma, daha sonra depremden büyük zarar gördü.
Zeugma’da ilk kazı, bir kaçak kazı ihbarı üzerine Gaziantep
Arkeoloji Müzesi Müdürlüğü tarafından 1987’de yapıldı. Kazıda oda
biçimli aile kaya mezarı, mezarın sahiplerine ait heykeller
bulundu. Antik kentte ikinci kazı 1992’de yine bir kaçak kazı
ihbarı üzerine Gaziantep Arkeoloji Müzesi Müdürü Rıfat Ergeç
tarafından yaptırıldı. Bu kazıda taban mozaiği ve ilk villa gün
ışığına çıkartıldı.
Antik kentin önemli bir bölümünün GAP kapsamında inşa edilen
Birecik Barajı’nın göl suları altında kalacak olması nedeniyle
1993’ten itibaren yerli ve yabancı bilim adamlarından oluşan çok
sayıda ekip Zeugma Antik Kenti’nde kurtarma kazıları yürüttü.
Kurtarma kazılarında gün ışığına çıkarılan eserlerin en önemlileri
olan mozaikler, Mark heykeli, duvar resimleri ve kil mühür baskı
koleksiyonu halen Gaziantep Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor.
Zeugma, bölgede keşfedilmeyi bekleyen önemli turizm merkezlerinin
başında yer alıyor.
KAHRAMANMARAŞ’TAKİ DİREKLİ MAĞARASI
Kahramanmaraş-Kayseri karayolunun 40. kilometresindeki Yukarı
Döngel köyü sınırları içerisinde bulunan Direkli Mağarası da tarih
meraklılarının ilgisini çeken merkezlerden biri.
Gazi Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim
Üyesi Yrd. Doç. Dr. Cevdet Merih Erek, mağarada ilk kez 1959
yılında Prof. Dr. Kılıç Kökten tarafından kazı çalışmalarının
yapıldığını ve bilim dünyasına tanıtıldığını belirterek Yontma Taş
Çağı’na ilişkin materyallere ulaşıldığını söyledi.
Direkli Mağarası’ndaki kazının, Kahramanmaraş’ta 1959’dan bu yana
yapılan Türkhlerin yaptığı ilk arkeolojik kazı olduğunu dile
getiren Erek, “Kazılarda bulduğumuz bir ocak ve çevresindeki işlik
yerleri sevindirici bilgiler sağlamıştır” dedi.
KİLİS’TEKİ OYLUM HÖYÜK VE MOZAİKLİ BAZİLİKALARI
Kilis’teki Ravanda Kalesi, Oylum Höyük ve Oylum Höyük’teki mozaikli
bazilikaları, 7500 yıldan beri kesintisiz bir iskanın varlığını
ortaya koyuyor.
Bölgede yapılan arkeolojik çalışmalarda, Orta Tunç Çağı’nda önemli
bir siyasi güç olan Hititler’in , güney seferlerinde Oylum Höyük’ü
kullandıkları belirlenmiş ve Hititler’e ait arkeolojik bulgular ele
geçmiştir.
DOĞU KARADENİZ’İN DOĞAL GÜZELLİKLERİNE YOLCULUK
Doğu Karadeniz doğal, kültürel ve tarihi değerlerinin yanı sıra
henüz tam anlamıyla turizmin hizmetine sunulmamış varlıklarıyla da
ilgi çekiyor.
Vazelon Manastırı, Trabzon’un Maçka ilçesine 14 kilometre uzaklıkta
Kiremitli köyü sınırları içinde, bir kayalığın önünde bulunuyor.
Vazelon Manastırı bir kilise, topluluktan ayrı olarak inşa edilmiş
bir şapel, üç katlı öğrenci odaları ile çeşitli hizmet
birimlerinden oluşuyor. Büyük bölümü tahrip olmuş manastır, bilinen
tarihi varlıkların yanı sıra “keşfedilmemişi arayanlar” için ilgi
çekici.
Trabzon’un en eski kilisesi olma özelliği taşıyan St. Anna (Küçük
Ayvasıl) Kilisesi, Çarşı Mahallesi Hartama Sokakta bulunuyor.
Kilise 7. yüzyılda inşa edilmiş, 9. yüzyılda ise onarım
geçirmiştir. Üç apsisli, bazilikal planlı, küçük boyutlu olan
kilisenin iç duvarındaki fresklerin büyük bölümü tahrip olmuştur.
Güneydeki giriş kapısının üzerinde Roma dönemine ait kabartmalı
mermer bir levha bulunan kilise Kültür ve Turizm Bakanlığına tahsis
edilmiştir ve henüz restorasyon geçirmedi.
Trabzon’un batı sahilinde şehir merkezine 8 kilometre uzaklıkta
Yıldızlı Beldesi sınırları içerisinde yer alan Sera Gölü, denize 2
kilometre mesafededir. Göl, 1950 yılında meydana gelen bir toprak
kayması sonucunda oluşmuştur. Sera Gölü, hem doğal güzelliği hem de
çevresindeki tesislerle ziyaretçilere güzel imkanlar sunuyor.
Memişoğlu Konağı, Sürmene ilçesinin 4 kilometre doğusundaki Balıklı
mevkisinde bulunuyor. Konak, iki katlı, köşelerde çıkıntı yapan
kademeli cepheli, geniş saçaklı, büyük bölümü taştan inşa edilmiş
bir yapı. Bölgede taş ve özellikle ahşap işçiliği ile ünlüdür.
Kesin yapılış yılı bilinmemekle birlikte 18. yüzyılda yapıldığı
tahmin ediliyor.
Çal Mağarası, Düzköy ilçesinde bulunan bir yer altı su kanalı.
Mağaranın girişi geniş olmakla birlikte giderek daralıyor belli bir
uzaklıktan sonra genişlik 1 metreye kadar düşüyor. Tavan
yükseklikleri kırık sistemlerine bağlı olarak büyük değişkenlik
gösteriyor. Girişten sonra 200 metrede iki kola ayrılan mağaranın,
sola ayrılan kolu yaklaşık 125 metre uzunluğunda. Bu kolun
sonundaki odadan gelen suyun aktığı bir baca bulunuyor. Sağ kolun
ulaşılabilen kısmı yaklaşık 300 metre. Bu kolun yaklaşık 60 metre
ilerisinde küçük bir göl ve çağlayan yer alıyor.
Trabzon’da ayrıca henüz yeterince tanıtımı yapılamamış çok sayıda
kaplıca ve içmeleri bulunuyor.
Ayazma içmesi ve maden suyu Akçaabat ilçesine bağlı Karadağ
Yaylası’nda bulunuyor ve mide rahatsızlıklarına iyi geldiği
biliniyor.
Kisarna maden suyu, merkeze 7 kilometre mesafede bulunan Kisarna
köyünde. Mide, sindirim yolları ve böbrek hastalıklarında çok
faydalı olduğu bilinen suyun çıktığı alanda dinlenme tesisleri
bulunuyor.
GİRESUN’DA GÖLYANI YAYLASI’NIN BÜYÜLEYİCİ GÜZELLİĞİ
Giresun’da kısa bir süre önce keşfedilen Gölyanı Yaylası’nın
Türkiye’de ekoturizmin gözdesi olacağına inanılıyor.
Giresun Kültür ve Turizm Müdürü Emin Yılmaz, Yağlıdere ilçesi
sınırları içinde yer alan Gölyanı Yaylası’nın, 50 dolayındaki
otantik yayla evi, gölü ve ladin ağaçlarından oluşan ormanlık
alanlarıyla görenleri büyülediğini belirtti.
Yılmaz, bir süre önce doğal sit alanı ilan edilerek koruma altına
alınan Gölyanı Yaylası’nın Türkiye’de eko turizmin gözdesi
olacağına inandıklarını ifade ederek, orman yoluyla ulaşımı
sağlanan Gölyanı Yaylası’na yapılaşma yasağı getirildiğini
kaydetti.
RİZE’NİN YAYLALARI
Rize İl Kültür ve Turizm Müdürü İsmail Hocaoğlu, kentte pek çok
yaylanın tanındığını ve bu yaylaların yapılan şenliklerle her geçen
gün daha fazla bilindiğini ifade ederek, “Ancak doğa olarak oldukça
güzel olmalarına rağmen henüz fazla tanınmamış yerler de var. Bunun
en önemli nedeni bu yerlerin bilinen yerlerden daha yüksek kesimde
bulunması ve ulaşım imkanının fazla olmamasıdır” dedi.
Özellikle Çamlıhemşin ilçesinin Marselabat Tepesi, Ardeşen
ilçesinin Kolezana ve Sırt yaylalarının diğerleri kadar
bilinmediğini belirten Hocaoğlu, “Ayrıca Sivrikaya Yaylası Ovit
bölgesi de görülmeye değer yerlerden. Bu bölgede kayak turizmi
konusunda çalışma yapılıyor. Eğer bu konuda gelişme sağlanabilirse
Ovit, kış sporları turizm merkezi olacak. Böylece bu bölge de
cazibe merkezi haline gelebilecek” diye konuştu.
Hocaoğlu, 51 bin 500 hektar alanı kapsayan Kaçkar Dağları Milli
Parkı’nın da henüz istenilen seviyede olmadığını kaydederek,
“Planın tamamlanmasının ardından milli parkta sonra daha rahat
planlama yapılabilecek. Gezilebilecek yerleri belirleyip turistlere
daha iyi bir şekilde anlatabileceğiz” dedi.
Rize’nin Çamlıhemşin ilçesi ile Ayder Yaylası arasında bulunan Tar
Deresi Vadisi’ndeki birçok küçük düşümlü şelalenin yanı sıra, 250
metre yükseklikten akan Bulut Şelalesi’nin, seyir zevkine doyum
olmayan bir görüntü sergilediğini anlatan Hocaoğlu, bölgenin doğal
süsü olma özelliği taşıyan ve ilçe merkezine yaklaşık 2 kilometre
uzaklıkta olan şelaleye yürüyerek gitmenin mümkün olduğunu
söyledi.
Çamlışemşin’in Palovit Yaylası’nda bulunan ve yeşillikler arasında
15 metre yükseklikten akan Palovit şelalesi, Kalkandere’deki 16
metrelik Vandri şelalesi, İkizdere’deki 15 metrelik Manle ile 20
metrelik Cimil şelaleleri, Rize’ye gelenlerin mutlaka görmek
istediği yerler arasında yer alıyor. Yine Çayeli ilçesindeki Ağaran
şelalesi ile İkizdere’deki Gelintülü şelalesi, görülmeye değer
şelaleler arasında bulunuyor.
GÜMÜŞHANE’DE 18 BİN 500 METREKARE ALANA SAHİP MAĞARA
Gümüşhane’nin doğusunda ve şehir merkezine yaklaşık 10 kilometre
mesafede bulunan Akçakale Mağarası, yaklaşık 18 bin 500
metrekarelik iç alana sahip. Mağarada sarkıt, dikit, mağara incisi,
mağara çiçeği, flama, duvar travertenler gibi eşsiz güzellikte
damlataşları bazı kesimlerde önemli yoğunluklara ulaşıyor. Bu
nedenle önemli bir turizm potansiyeline sahip. Mağaranın turizme
kazandırılma çalışmaları hızla sürdürülüyor.
Torul ilçesi Gülaçar köyü sınırları içindeki Artabel Gölleri, gerek
jeolojik ve jeomorfolojik gerekse flora ve fauna yönünden oldukça
zengin değerlere sahip. Saha içinde yer alan 18 buzul krater gölü
yer alıyor.
BAYBURT
Bayburt İl Kültür ve Turizm Müdürü Bahri Akbulut, merkeze bağlı
Çımağıl köyünde bulunan Çımağıl Mağarası’nın bin 100 metre iç alana
sahip olduğunu söyledi.
Dikit ve sarkıtların bulunduğu mağaranın turizme kazandırılması
için çeşitli çalışmalar yapıldığını ifade eden Akbulut, mağaranın
yolunda iyileştirme çalışması yapıldığını, iç ve dış mekanda
aydınlatma çalışmalarına başlandığını belirtti.
Akbuluk, mağara içerisindeki gezi yollarının eylül ayı sonuna kadar
tamamlanarak, mağaranın turizmin hizmetine sunulacağına dikkati
çekti.
Bölgedeki bakir olan yaylaların kaynak ve maden suları ile çadır ve
karavan turizminin de ideal özellikler taşıdığını anlatan Akbulut,
“Soğanlı, Dumlu, Cumavank, Kuşmer gibi yaylaların doğal göller ve
yeşilin her tonunun bulunduğu görsel güzellikleri barındırıyor”
diye konuştu.
ARTVİN’DEKİ TİRYAL DAĞI ENDEMİK BİTKİLERİ BARINDIRIYOR
Artvin’in Murgul ilçesinde, Tiryal Dağı üzerinde bin 700 rakımda
bulunan Karagöl, içerisinde dünyada sadece bir bölgede yetişen ve
endemik olarak tanımlanan bitkileri barındırıyor.
Artvin Köprübaşı mevkisinde bulunan Artvin (Livane) Kalesi’nin 10.
yüzyılda inşa edildiği tahmin edilmektedir. İçerisinde su deposu ve
küçük kilise bulunan ve daha sonraki dönemde tadilat geçiren kale,
kentte görülmeye değer eserler arasında sayılıyor.
Artvin sınırları içindeki Karçal Dağları Türkiye ile Gürcistan
arasında yer alıyor. Bu dağlar, kuşların göç yollarının üzerinde
bulunması, endemik bitki çeşitliliği ve uygun yürüyüş parkurları
ile doğaseverlere doyumsuz güzellik sunmaktadır.
Artvin-Ardanuç karayolunun 30. kilometresinde yer alan Ardanuç
Cehennem Deresi Kanyonu da ilgi çekici doğal yapısı ile görülmeye
değer yerler arasında.
Kemalpaşa, Murgul, Borçka ve Artvin’in yüksek tepeleri kuşların göç
yolları üzerinde bulunmaları nedeni ile mart, kasım ayları arasında
kuş ve kelebek meraklıları için uygun gözetleme yerlerine
sahip.
ŞANLIURFA
Şanlıurfa’nın doğal güzellikleriyle öne çıkan Halfeti, Bozova ve
Birecik ilçeleri, iklimsel özellikleri ve mimari yapılarıyla dikkat
çekiyor.
Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) kapsamında inşa edilen Birecik
Barajı’nın yapımı sırasında yerleşim yerlerinin bir kısmı sular
altında kalınca tam bir turizm beldesi haline gelen Halfeti,
geleneksel taş mimariyle inşa edilmiş evleri, sular altında kalan
tarihi camisi ve yeşil alanlarıyla turistik bir sahil beldesini
andırıyor.
“Saklı Cennet” olarak adlandırılan Halfeti’de, Aziz Nerses
Kilisesi, Bar Şavma Manastırı ve İncil’in bir nüshasının
çoğaltıldığı yer olarak bilinen Rumkale, Kaya Kilisesinin yer
aldığı tarihi Savaşan köyüne teknelerle düzenlenen turlar, yerli ve
yabancı turistlerin ilgisini çekiyor. İlçedeki konaklama sıkıntısı
nedeniyle turistlere günübirlik turlarla ev sahipliği yapan ilçede,
girişimcilerin ev pansiyonculuğu ve otel projelerini hayata
geçirmesi bekleniyor.
Şanlıurfa’nın Bozova ilçesindeki Çatak Tesisleri ise botanik
bahçesi, yarı olimpik yüzme havuzu ve doğal güzellikleriyle
bölgenin en önemli turizm merkezlerinden biri haline geldi.
Türkiye’nin en büyük barajlarından biri olan Atatürk Barajı
kıyısında yer alan, Özel İdare Müdürlüğü’ne ait tesise, özellikle
hafta sonları özel otomobilleri ve günlük turlarla Şanlıurfa,
Adıyaman ve Gaziantep’ten çok sayıda ziyaretçi geliyor.
Tesiste, piknik yapma imkanı bulan ve Fırat Nehri’nde serinleyen
ziyaretçiler, yalnızca Fırat ile Dicle nehirlerinde yaşadığı
bilinen “Rafetus” kaplumbağalarını da görme olanağı buluyor.
Fırat Nehri kıyısında yer alan Birecik ilçesi ise Türkiye’de
yalnızca bu ilçede yaşayabilen Kelaynak kuşlarına ev sahipliği
yapıyor. GAP turu kapsamında Şanlıurfa, Gaziantep ve Mardin gibi
illeri ziyaret eden turistler, yol üzerinde 105 Kelaynağın koruma
altında tutulduğu kafesleri geziyor. İlçeyi bu kapsamda her yıl 2
binin üzerinde turist ziyaret ediyor.
VAN’DAKİ TABİAT HARİKASI MEKANLAR
Tarihi ve doğal güzellikleriyle Doğu Anadolu Bölgesinin önemli
turizm merkezleri arasında yer alan Van’da, bakir doğasıyla
keşfedilmeyi bekleyen mekanlar bulunuyor.
Türkiye’nin 3 bin 713 metrekarelik yüzölçümüyle en büyük gölü olma
özelliğini taşıyan Van Gölü, Akdeniz ve Ege sahillerini aratmayacak
kıyı yapısıyla ülke turizmine hizmet ediyor. 536 kilometrelik sahil
şeridinin yaklaşık 150 kilometrelik bölümünde herhangi bir yerleşim
alanın bulunmaması, bu kıyıları eşsiz kılıyor.
Kültür ve Turizm İl Müdürü İzzet Kütükoğlu, kara yolunun geçmediği
Van Gölü’nün yaklaşık 150 kilometrelik sahil şeridini, turizme
kazandırmak amacıyla mavi tur düzenlenebileceğini belirtti.
PERİ BACALARI
Van’a yaklaşık 140 kilometre uzaklıktaki Başkale ilçesine bağlı
Yavuzlar köyünde bulunan peri bacalarının, Türkiye-İran arasındaki
Yiğit Dağı volkanının ürettiği püskürtme kayaçlarının aşınması
sonucu ortaya çıktığı belirtiliyor.
Başkale peri bacaları, Kapadokya’daki benzerlerini aratmayan
görüntüsü ve el değmemiş doğasıyla turizme kazandırılmayı
bekliyor.
KEŞİŞ BARAJ GÖLÜ
Van ve çevresinde MÖ 685-645 yılları arasında hüküm süren Urartu
Kralı 2. Rusa tarafından 3 bin 200 metre yüksekliğindeki Erek
Dağı’nın eteğine kurulan Keşiş Baraj Gölü, yeşil doğasıyla
keşfedilmeyi bekliyor.
Yaz aylarında yaylacıların gözde mekanları arasında yer alan Keşiş
Gölü ve yaylası, geçmiş yıllarda bölgede yaşanan güvenlik sorunu
nedeniyle yerli ve yabancı turistler tarafından çok fazla
bilinmiyor.
KEŞİŞİN BAHÇESİ
Ağrı’nın Doğubayazıt ilçesindeki İshak Paşa Sarayı’nın hemen
altında bir vaha görünümünde olan Keşişin Bahçesi, taşlık ve çorak
arazi üzerindeki yemyeşil görüntüsüyle ilçeye farklı bir güzellik
katıyor.
16. yüzyılda ortaya çıktığı sanılan ve asırlarca Anadolu’da dilden
dile anlatılan “Kerem ile Aslı” hikayesinin de burada geçtiği
rivayet edilen bahçe, çok fazla bilinmediği için bakir görünümünü
koruyor.
DOĞU ANADOLU BÖLGESİ’NDEKİ TARİHİ VE DOĞAL GÜZELLİKLER
Doğu Anadolu Bölgesi’nde birçok tarihi eser ve doğal güzellikler
keşfedilmeyi bekliyor.
Erzurum’a 120 kilometre mesafedeki Tortum Gölü ve 48 metre
yükseliğe sahip Tortum Çağlayanı, doğal güzelliğiyle yöreye
gelenlerin ilgi odağı oluyor.
İspir ilçesine bağlı Maden Köprübaşı beldesinde bulunan ve içinde 5
bin kişiyi barındırabilecek büyüklükteki Elmalı Çam Mağarası, 30
ile 100 metre uzunluğundaki galeri ile keşfedilmeyi beklerken, Olur
ilçesindeki Yıldızkaya Köyü Mağarası da sarkıt ve dikitleri ile
dikkat çekiyor.
Erzurum’un Soğanlı, Kaçkar ve Karcal dağları, yırtıcı kuşların
yoğun olarak kullandıkları bir göç yolu üzerinde bulunması, sakallı
akbaba, kaya kartalı, huş tavuğu ve ürkeklik popülasyonlarıyla kuş
gözlemcilerinin uğrak mekanları arasında yer alıyor.
Iğdır’ın Tuzluca ilçesine bağlı Bahçecik köyündeki Ragabet
mezrasındaki Köroğlu Kalesi, Ağdaş ve Erhacı köylerindeki kaya
mezarlar, Karakoyunlu ilçesinde koç başlı mezarlar ve Babek
Mağarası ile Asma köyünde kaya mezar ve mağara içinde oyularak
yapılan cami, bölgenin önemli güzelliklerinin başında geliyor.
Aralık ilçesine bağlı Ahura köyünün üst kısmındaki manastır ile
Tuzluca ilçesinde bulunan tuz mağaraları da keşfedilmeyi bekleyen
mekanlar arasında yer alıyor.
Tunceli ise özellikle dağ, doğa ve kış turizmi açısından
değerlendirilebilecek potansiyeli ile dikkat çekiyor.
Tunceli dağlarındaki ilginç jeolojik oluşumlar, mağaralar, akarsu
kaynakları ve krater gölleri, doğa yürüyüşleri, kamp, kara
avcılığı, doğa turizmi için ideal özellikler taşıyor.
Kars’ın Kağızman ilçesinde yer alan Çengilli Gölü ile Keçivan
Kalesi de tarih doğa ve tarih tutkunlarının uğrak mekanları
arasında yer alıyor.
Muş’ta tarihi Murat Köprüsü, Malazgirt ve Haspet Kalesi ile
Cengilli Kilisesi, Bulanık ilçesine bağlı Mollakent köyündeki
tarihi Selçuklular Mezarlığı, Varto ilçesindeki Konav Mağarası,
Hamurpet ile Küçük ve Büyük İskender gölleri de bölgedeki önemli
turizm merkezleri arasında bulunuyor.
Erzincan’ın Çağlayan beldesindeki şelale, Ekşisu ve Mecidiye mesire
alanları, Kemah ilçesindeki Sultanmelik Türbesi ile soğuk sular
mesire alanı, Kemaliye ilçesinde bulunan Kırkgör bölgesi, Otlukbeli
ilçesindeki Otlukbeli Gölü, yerli ve yabancı turistlerin ilgisini
çekiyor.
Ardahan’ın Yanlızçam ormanlık alanı ise doğal güzelliği ile
turistleri etkiliyor.
ADANA’DA TARİH VE DOĞA DOKUSU
Çok sayıda medeniyete ev sahipliği yapmış Adana, 50’ye yakın kale,
çok sayıda medeniyetin izlerini taşıyan Anavarza, Magarsus, Akören,
Şar gibi ören yerleri ve Toroslar’ın el değmemiş doğası ile birçok
bakir alanı bünyesinde bulunduruyor.
Adana Kültür ve Turizm Müdürü Osman Arık, turizmde en önemli
unsurun ulaşım olduğunu belirterek, Adana’nın çok zengin olan
turizm potansiyelinin yol sorunu nedeniyle yeterince
değerlendirilemediğini söyledi.
Kültürel ve tarihi doku ile kentin her yerinde
karşılaşılabileceğini bildiren Arık, Doğu Roma İmparatoru Hadrinaus
tarafından 117-138 yıllarında yaptırılan ve Adana’nın sembolü olan
Taşköprü ile merkez Seyhan ilçesindeki Tepebağ Mahallesi’ndeki eski
evlerin görülmeye değer olduğunu kaydetti.
Arık, Taşköprü’nün restorasyonunun sürdüğünü, Tepebağ
Mahallesi’ndeki tarihi Adana evlerinin bir bölümünde de
çalışmaların gerçekleştirildiğini söyledi.
Kazı çalışmaları süren Kozan ilçesine bağlı tarihi Anavarza ören
yeri, Karataş ilçesindeki Magarsus Antik Kenti, Yumurtalık
ilçesinde Süleyman Kale, Aladağ’da Akören ve Tufanbeyli’de Şar
Antik kentlerinin ilk etapta sayılabilecek önemli turizm merkezleri
olduğunu belirten Arık, “Çok sayıda medeniyete ev sahipliği yapmış,
birçok kavmin kalıntılarının yer aldığı yol güzergahında bulunan
Adana, 50’ye yakın kalesi, el değmemiş doğası ile ziyaretçilerini
bekliyor” dedi.
Endemik bitki türlerinin bulunduğu Torosların, yaz ve kış sporları
için en uygun alanlardan biri olduğunu ve keşfedilmeyi beklendiğini
vurgulayan Arık, Karataş-Yumurtalık turizm bölgesi çalışmalarının
ise arazi tahsisi ve projelendirme aşamasında sürdüğünü
kaydetti.
FRANSIZ, TÜRK VE ARAP İZLERİ TAŞIYAN HATAY MUTFAĞI
Hatay Kültür ve Turizm İl Müdürü Nizamettin Duran, Samandağ
ilçesindeki kumsal sahilin Türkiye’de benzerine az
rastlanabileceğini, ancak tesis eksikliğinden dolayı turizm
açısından değerlendirilemediğini söyledi.
Duran, Hatay’ın Samandağ ve İskenderun ilçeleri arasında, yapımı
süren 50 kilometrelik Çevlik-Arsuz kara yolunun tamamlanmasıyla
sahilin değerlendirilmesi yanında inanç ve kültür turizm alanında
da hareketlilik yaşanacağını belirtti.
Yayla turizmi açısından da Hatay’ın şanslı bir bölgede olduğuna
dikkati çeken Duran, şöyle dedi:
“Eskiden Soğukoluk olarak bilinen ve fuhuşla anılan Belen
ilçesindeki
Güzelyayla’nın bu kötü imajı değiştirilerek, yerli ve yabancı
turistler için yeniden ziyaret edilebilir konuma kavuşturuldu. Yine
Belen’deki Atik yaylasını da en iyi şekilde değerlendirmeye
çalışıyoruz. Bunun yanında, Samandağ ilçesi yolu üzerindeki
Batıayaz mesire alanı da yaz döneminde günübirlik ziyaretler
açısından cazip bir yer.”
Hatay’ın tanıtımındaki eksiklikleri gidermeye çalıştıklarını
bildiren Duran, yörenin Fransız, Türk ve Arap kültürünün
birleşmesinden meydana gelen zengin mutfak kültürü ve damak tadıyla
yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çektiğini söyledi.
Üç denize kıyısı olan Edirne, Kırklareli ve Tekirdağ’da sahiller
keşfedilmeyi bekliyor.
Yunanistan sınırında bulunması nedeniyle yıllardır askeri bölge
konumunda kalan ve bu yüzden turizm yönünden gelişmeyen Edirne’nin
Saros Körfezi’ndeki ilçesi Enez, yörenin 2004 yılında askeri
bölgeden çıkarılmasına rağmen beklenen atılımı yapamadı.
Ege Denizi’nin en temiz sahillerinden biri olan Enez, halen yöreye
yakın ailelerin yaz aylarında dinlendikleri yer olmaktan öteye
gidemedi.
Sualtı akıntılarının fazla olması, büyük yerleşimin ve
sanayileşmenin olmaması nedeniyle Ege Denizi’nin en temiz
körfezlerinden biri olarak gösterilen Saros Körfezi, sadece
sahilleriyle değil tarihte ev sahipliği yaptığı Cenevizliler,
Venedikliler, Bizanslılar ve son olarak Osmanlı İmparatorluğu’ndan
kalan antik kazı alanlarıyla da görülmeye değer yerlerden biri.
Ayrıca Manyas Gölü’nden sonra Türkiye’nin en geniş kuş barınma
alanı olan Gala Gölü de Enez’de bulunan ayrı bir turistik
değer.
Dünyada rüzgar sörfü sporuna uygun 3 alandan biri olarak kabul
edilen Saros Körfezi, çok sayıda balık ve deniz canlısına da
barınma imkanı tanıyor.
Özellikle Marmara Denizi’nin kirlenmesi sonucunda arayışa
başlayanlar, Ege Denizi’nin en kuzeyinde yer alan bakir Saros
Körfezi kıyılarına ilgi gösteriyorlar.
KIRKLARELİ’NİN AYAK BASMAMIŞ PLAJLARI
Kırklareli’nin Tekirdağ il sınırında ve Bulgaristan sınırına kadar
uzanan kıyı şeridinde pek fazla bilinmeyen Kıyıköy, İğneada ve
Panayır İskelesi plajları, şehir dışından gelenlerin uğrak
yerlerinden biri oldu.
40-50 metre genişliğinde 10 kilometre uzunluğunda plaja sahip
İğneada, karavan ve çadır turizmine de ev sahipliği yapıyor.
Kıyıköy ve İğneada beldelerinde az da olsa otel ve pansiyonların
bulunmasına rağmen, yörede turizm henüz istenilen seviyede
değil.
Kumsal ve ormanlık alanların bir arada olduğu Kırklareli
sahillerinde dinlenenler, yeşilin her tonuna tanıklık ederken,
güneşin ve denizin de tadını çıkarıyor.
Gürültü kirliliğinden uzak Kırklareli’nin doğasını yaşamak
isteyenler, kendi imkanları ya da günübirlik turlarla yöreye
gelebiliyorlar.
TEKİRDAĞ 100 KİLOMETRELİK KIYI ŞERİDİNE SAHİP
Marmara Denizi’nde 100 kilometrelik kıyı şeridi bulunan Tekirdağ
ise Marmara Ereğlisi ve Şarköy ilçeleri ile Kumbağ beldesiyle
önemli turizm merkezleri arasında yer alıyor.
Ulaşımın kolay olduğu Tekirdağ sahilleri, geçmişten bugüne kadar
yerel halk ve özellikle İstanbulluların deniz, kum ve güneş için
tercih ettiği kentlerden. Sahil kesimlerinde Kırklareli ve
Edirne’ye göre daha gelişmiş olan turistik tesisler, henüz geniş
kitlelerce bilinmiyor.
Tekirdağ il merkezi ile Şarköy arasındaki Uçmakdere ve çevresinde
ise doğanın bozulmadığı ve yapılaşmanın olmadığı alanlar
bulunuyor.
Karadeniz kıyısında da dar bir sahil şeridi bulunan Tekirdağ’ın
Saray ilçesindeki Çamlıkoy (Kastros) sahili de barınma tesislerinin
olmaması nedeniyle sadece çadır turizmi ve günübirlik turlarla
misafirlerini ağırlayabiliyor.
ANTALYA’NIN TURİZM PASTASINDAN PAY ALMAYI HEDEFLİYOR
Antalya’nın turizm pastasından pay alabilecek konumdaki Isparta’da
başta yaylalar olmak üzere, göller, kamp ve karavan alanları, yerli
ve yabancı turistleri bekliyor.
“Akdeniz Bölgesi’nin damı” olarak nitelendirilen ve yükseklikleri
yer yer 3 bin metreyi bulan dağlarla çevrili bölge, yayla turizmi
için önemli bir potansiyele sahip.
Eğirdir ve yöresi Toroslar’ın kuzeye bakan yamaçları yayla ve
vadilerle çevrili. Bu yamaçlar sık ve çeşitli ağaçların donattığı
ormanlarla kaplı. Yazın serin havaları ve soğuk pınarlarıyla, kışın
ise karla kaplı alanlarıyla doğa tutkunlarının gezi listesinde yer
alıyor.
Yörede, Eğirdir sınırlarındaki Kurucaoluk, Camili, Belova ve
Belkuyu yaylaları dikkati çekerken, Tota, Söğüt, Zengi ve Sorgun
yaylaları da önemli değerler arasında bulunuyor.
Bölgenin doğal özellikleri, otomobil ve karavanla seyahat eden
turistler için önemli bir tercih sebebi olarak tanımlanıyor. Ancak,
yörede basit şekilde düzenlenmiş kamp sahaları olmakla beraber,
bunların sayıları ve hizmet düzeyleri henüz yeterli değil.
Az bir yatırımla geliştirilebilecek kamp alanlarının, yörenin
tanınması ve turistlerin bölgeye daha sık gelmelerine yardımcı
olacağı belirtiliyor. Özellikle Eğirdir ve Beyşehir gölleri
kıyılarında daha organize kamp alanları düzenlenebileceğine dikkat
çekiliyor.
Isparta bölgesinin engebeli bir topoğrafya ve zengin bir bitki
örtüsüne sahip olması, yörede çeşitli yabani av hayvanlarının
barınmasına imkan sağlıyor. Fakat mahalli avcılarca usulsüz ve
zamansız avlanmalar nedeniyle, yörede doğal dengenin bozulduğu, av
hayvanlarının sayısının giderek azaldığı ifade ediliyor. Bölgedeki
orman, yayla ve ovalarda mevsimine göre tilki, keklik, tavşan,
yaban domuzu, ördek, kaz, kurt, çakal gibi av hayvanları
bulunuyor.
Av turizmi açısından her ne kadar kara avcılığı sınırlı imkanlara
sahipse de Eğirdir, Kovada Gölleri’nde ve yaylalarda bulunan
akarsularda, sportif olta balıkçılığının geliştirilmesi mümkün
görülüyor.
Göller bölgesinin merkezi konumunda olan Eğirdir, göl turizminden
yaygın şekilde yararlanıyor. Uzun süreden beri turistlerin rağbet
ettiği bölgede, sınırlı sayıdaki otel ve pansiyonlar turizm
mevsiminde tamamen doluyor.
Kovada Gölü Milli Parkı, Kasnak Meşesi Tabiatı Koruma Alanı,
Çandır-Baraj çevresi, Eğirdir Gölü Hoyran kısmı, Burdur Gölü’nün
Keçiborlu ilçesi sınırları, Beyşehir Gölü’nün Yenişarbademli ve
Şarkikaraağaç ilçelerini kapsayan alanlar ise kuş gözlemciliği için
elverişli alanların başında yer alırken, her yıl bölgeye İngiltere
ve Fransa’dan kuş gözlemcileri geliyor.
Kış aylarında Eğirdir Gölü’nde, küçük karabatak, Macar ördeği,
elmabaş patka, tepeli patka, sakarmeke gibi kuşlar barınıyor.
Burdur Gölü ise soyu dünya çapında tehlike altında olan
dikkuyruklar için önemli kışlama alanı olarak gösteriliyor. Ayrıca
Mahmuzlu kızkuşu da Burdur Gölü çevresinde kuluçkaya yatıyor.
Beyşehir Gölü de Macar ördeği, elmabaş patka ve sakarmeke ile kuş
gözlemcilerinin ilgi gösterdiği yerlerden biri.