Şakirtten Fethullah romanı
Abone olFethullah Hoca Cemaati'ne giren ve hizmet ettikten sonra ayrılan genç yazarın romanı tartışılıyor.
Adı Barış Müstecaplıoğlu. Boğaziçi Üniversitesi'nde mezun.
Burada öğrenim görürken cemaate girmiş. Cemaate uzunr süre hizmet
ettikten sonra ayrılan genç adam Şakird adlı roman yazdı. Hürriyet
yazarı Ahmet Hakan yazısıyla bu kitabı yorumladı.
Yazı: Ahmet Hakan
Kaynak:
-BARIŞ Müstecaplıoğlu genç bir yazar.
Boğaziçi Üniversitesi’nde öğrenim görürken Fethullah Hoca
Cemaati’ne girmiş ve yaşamını ’hizmet’e adamış.
Yani...
"Işık evleri"nde kalmış, "Ev imamları"nın eğitiminden geçmiş,
"Altın nesil" idealine biat etmiş.
Ama gün gelmiş, tamamen ontolojik nedenlerden dolayı cemaatle
yollarını ayırmış.
Sonra da tutmuş, cemaatte edindiği deneyimlerden yola çıkarak,
"Şakird" adlı bir roman yazmış.
Metis Yayınları’ndan çıkan romanı su gibi okudum.
Bitirdiğimde...
Zekice kurgulanmış, Türkçesi mükemmel ve dört başı mamur bir roman
okumanın keyfiyle dopdolu oldum.
Ama hepsi bu değildi tabii ki.
***
Öncelikle şunu vurgulamakta yarar var:
Barış Müstecaplıoğlu’nun romanı, "Ben bir Fethullahçı idim"
başlığına uygun düşecek bir kitap değil.
Cemaat hakkında üstü açılmamış itiraflar ya da cemaatin iç yüzüyle
ilgili ifşaat yok kitapta.
Yani...
Sansasyonel bir "ihbar" kitabıyla karşı karşıya değiliz.
O nedenle "malzeme" bulmak beklentisiyle kitaba el atacak "Azılı
Fethullah Gülen düşmanları"nın hayal kırıklığına uğraması
kaçınılmaz.
Peki kitapta ne var?
Her şeyi abilerin, yani büyüklerin belirlediği bir cemaat yapısı
içinde erimeye kişisel bir isyan var. O cemaatin, yazarın kişisel
arayışlarına karşılık vermekte yetersiz kalışının öyküsü var.
Cemaat içinde "Hizmet" adına söylenen küçük yalanların ve hilelerin
nasıl da meşruiyet kazandığının örnekleri var. Ve bütün bunların
üzerinde genç bir insanın tatminsizlikleri, açmazları ve muazzam
arayışı var.Ancak...
Yazar, cemaatle hesaplaşırken, "Bu cemaat devleti ele geçirmek için
türlü hileler ve desiseler çeviren acayip tehlikeli bir yapıdır"
filan demiyor. Tam tersine cemaat içindeki insanların nasıl da iyi
niyetli, nasıl da özverili olduklarını anlatıyor...
Yazarın sorunu şudur:
Bu tür cemaat yapıları, insanların zihinlerine ve hayatlarına
hükmediyor. Sorgulamanın ve hesap sormanın hiç de hoş
karşılanmadığı, bunun yerine yüzde yüz itaatin geçerli olduğu bir
yapı bu... Ve kafasını çalıştıran bireylerde sürekli kuşku üreten
bu yapı, kişisel arayışlara ve açmazlara ne yazık ki karşılık
veremiyor!
***
Peki sorun bu mudur?
Bence bu, "büyük sorun"un sadece bir parçasıdır.
Sorunun bir de şu yönü var:
Bu tür cemaat yapıları, toplumdan kopuk bireyler yetiştiriyor.
Toplumu dönüştürmeye kendini adamış ama toplum içindeki farklı
yaşam tarzlarına yabancı bireyler.
Cemaate giriyorlar ayrı bir dünya, sokağa çıkıyorlar ayrı bir
dünya.
İki dünya arasında sıkışıp kalmışlık. Ve bu durumun neden olduğu
tuhaf trajediler.
Bence asıl bu durumun romanı yazılmalıdır.
Yani. Barış Müstecaplıoğlu, tam anlamıyla bir Gülen Cemaati romanı
yazıp konuyu tüketmemiştir.