Said Nursi ile Atatürk'ün olay sahnesi
Abone olSaid Nursi'nin hayatını konu alan 'Hür Adam' filmi vizyona girmeden tartışması başladı.
Said Nursi'nin hayatını konu alan 'Hür Adam' filmi, 7
Ocak'ta vizyona girmeden tartışması başladı. 'Çağın hayret
uyandıran şahsiyeti' anlamına gelen 'Bediüzzaman' lakabı ile anılan
Said Nursi'nin Atatürk karşısında bacak üstüne bacak attığı sahne
filme damgasını vuracak. Atatürk'ün sinirden yumruğunu masaya
vurması ve hocanın konuşmanın sonunu beklemeden kapıyı çarpıp
çıkması da o sahnede yer alıyor.
Kimileri Atatürk'ü ezik gösterdiği için bu sahneyi eleştiriyor,
kimileri de hocanın aldığı terbiye gereği bacak bacak üstüne
atmayacağını savunuyor. Her iki isme haksızlık yapıldığı görüşünü
dile getirenler de var.
Sabah yazarı Mevlüt Tezel, gösterime girmeyen filmi izleyenlerle
konuştu ve çok tartışılacak sahneleri köşesine taşıdı. Atatürk ile
Said Nursi'nin karşı karşıya geldiği sahneyi Tezel, böyle
anlatıyor:
"(...)Tarihi kaynaklarda, 9 Kasım 1922'de Bediüzzaman için
Meclis'te resmi bir 'Hoş geldin töreni' düzenlediği ve dua etmesi
için kürsüye davet edildiği yazıyor... Kurtuluş Savaşı mücadelesini
destekleyen Said Nursi, kürsüde Kurtuluş Savaşı gazilerini kutlar
ve zafere ulaşmaları için dua eder.
KAPIYI ÇARPIP GİDİYOR
Ancak Said Nursi çok
geçmeden Ankara'da dinden uzaklaşıldığını, milletvekillerinin
çoğunun namaz kılmadığını gözlemler ve 19 Ocak 1923'te bir bildiri
yayınlar...
Bildiride milletvekillerini dine ve namaz kılmaya davet
etmektedir...
Atatürk de bu bildirinin yayınlanmasından rahatsızlık duyup Saidi
Nursiyi odasına çağırır ve ikili arasında şiddetli bir tartışma
çıkar.
İşte filmde bu meşhur tartışma perdeye taşınacak.
Bu sahnede Atatürk'ün milli bütünlüğü, egemenliği milliyetçilikle
sağlamak istediğini ve Said Nursi'nin yayınladığı bildirinin hatalı
olduğu; Said Nursi'nin ise İslamiyet'te imandan sonra en yüksek
hakikatın namaz olduğunu ve namaz kılmayanın hain olduğunu
söylediği iddia ediliyor.
Bu sahnede en ilgi çeken noktalar ise; Said Nursi'nin Atatürk'ün
karşısında bacak bacak üstüne atması...
Atatürk'ün tartışma sırasında sinirlenip masaya vurması... Said
Nursi'nin Atatürk daha sözlerini bitirmeden hışımla yerinden kalkıp
odadan kapıyı sertçe vurup çıkması...
Bazı sinema dağıtımcıları bu sahnenin tepki çekebileceğinden
bahsediyor.
Yönetmen Mehmet Tanrısever'in, tartışma sahnesinde Said Nursi'nin
karizmasına karizma katıp, Atatürk'ü ezip geçtiği yorumlarını
yapanlar da var. 'Hür Adam' cephesinden gelen haberler şimdilik bu
kadar... Görünen o ki, bu film köşe yazarları kadar tarihçiler
arasında da tartışma yaratacak. "
SAİD NURSİ KİMDİR? CEVABI SONRAKİ
SAYFADA
Bediüzzaman Said Nursî, 1876'da Bitlis vilayetine bağlı Hizan
ilçesi Nurs köyünde dünyaya geldi. Çocukluğunda çevresindeki
medreselerde eğitim gördü. Kendisinde görülen harikulade zeka ve
hafıza sebebiyle önceleri Molla Said-i Meşhur diye tanındı. Daha
sonra "Zamanın Harikası" anlamında "Bediüzzaman" ünvanıyla şöhret
buldu.
Talebelik yıllarında temel İslamî ilimlerle ilgili 90 kitabı ezberledi. Her gece bunlardan birini tekrar ediyordu. Bu tekrarlar O'nu, Kur'an ayetlerini derinlemesine anlamasına birer basamak oldu ve her bir Kur'an ayetinin bütün kâinatı ihata ettiğini gördü.
1900'lü yılların başında, doğuda Medresetü-z Zehra adında, din
ve fen ilimlerinin birlikte okutulduğu bir İslam Üniversitesi
kurmak fikriyle ülkenin yönetim ve hilafet merkezi olan İstanbul'a
geldi ve hayatı boyunca bu fikrini gerçekleştirmek için gayret
gösterdi. Doğrudan istediği şekilde bir üniversite kuramamakla
birlikte dünyanın her tarafına uzanan ilim evleri açılması ile
Bediüzzaman'ın hayalini kurduğu ilim yuvaları farklı bir şekilde
vücud buldu.
1. Dünya Savaşı yıllarında doğu cephesinde gönüllü alay komutanı olarak hizmet etti. Savaş esnasında yaralanıp 2,5 yıl Rusya'da esir kaldı. 1917'deki Bolşevik İhtilali esnasındaki kargaşadan yararlanıp esaretten kurtuldu. Dönüşte, Genelkurmay'ın kontenjanından Osmanlı'nın en üst düzey dinî danışma merkezi olan Dar-ül Hikmet-il İslamiyye'de görev yaptı. İngilizlerin İstanbul'u işgali yıllarında onların aleyhinde Hutuvat-ı Sitte adıyla bir risale neşretti.
Anadolu'da başlatılan İstiklal mücadelesine destek verdi.
1925 yılında Van'da eğitim faaliyetlerinde bulunurken, o sırada meydana gelen Şeyh Said hareketi sebebiyle, bu harekete karşı çıktığı halde tedbir olarak önce Burdur'a, ardından Isparta ve Barla'ya gönderildi. Burada 8 yıl kaldı. Risale-i Nur isimli Kur'an tefsirinin çoğu bölümlerini burada yazdı. Eserleri ve fikirleri sebebiyle Eskişehir Mahkemesine sevk edildi.
Sürgüne gönderildiği Kastamonu'da eserlerini yazmaya devam etti. 1943'te Denizli Mahkemesi'ne, 1948'de Afyon Mahkemesi'ne sevk edildi. Mahkemeler beraatla neticelendi.
1950'de çok partili hayata geçildiğinde dini hak ve hürriyetler genişledi. Bediüzzaman, bu dönemde eserlerini matbaalarda bastırdı. Bediüzzaman Said Nursi, 23 Mart 1960'ta Hakk'ın rahmetine kavuştu.