Said-i Nursi'nin mezarı nerede?
Abone olSaid-i Nursi'nin mezarının nerede olduğu hakkında çok tartışmalar oldu. Aslında onun mezarı biliniyor ancak söylenmiyor!
Said-i Nursi'nin mezarının nerede olduğu hakkında bugüne
kadar çok şeyler söylendi. Kimileri onun naaşının kaybedildiğini,
bazıları uçaktan denize atıldığını söyledi.
Ancak gerçek hiç de öyle değil. Taraf Gazetesi yazarı
Ayşe Hür, iki haftadan bu yana yazdığı
Said portresinde o gerçeği şöyle anlattı:
- 1959 yılını ülke içi seyahatlerle geçirdi. Pek çok ile gitti.
Ankara’ya 1922’den sonraki ilk ziyaretini ise 30 Aralık 1959’da
gerçekleştirdi. Ziyareti sırasında müritlerinin coşkulu ilgisi
müesses nizamın koruyucularını tedirgin etmiş olmalıydı ki, 11 Ocak
1960’ta Bakanlar Kurulu’nun “Emirdağ’da oturmasını tavsiye eden”
kararı kendisine tebliğ edildi. Yassıada evrakları arasında bulunan
ve Menderes’in kasasından çıktığı söylenen 12 Ocak 1960 tarihli
mektubunda, kendisine uygulanan ev hapsinin “30 senelik
muhaliflerin yaptığından daha ağır geldiğini” söylüyordu. Ancak
Said-i Nursî hükümetin talimatı dinlemedi. Önce Isparta’ya ardından
Urfa’ya gitti ve 23 Mart 1960’ta Urfa’da hayata gözlerini yumdu ve
buradaki Halil’ür-Rahman Camii Haziresi’ne defnedildi.
27 Mayıs 1960 darbesinden sonra, mezarının bir ziyaret yeri
olmasından rahatsızlık duyan Milli Birlik Komitesi (MBK) Konya İmam
Hatip Okulu’nda öğretmenlik yapan kardeşi Abdülmecit Ünlükul’un
Konya Valiliği’ne bir dilekçe yazarak, kardeşinin mezar yeri uzak
olduğu için ziyaret edemediğini ve bulunduğu yere aldırmak
istediğini söyleyen dilekçesini Said-i Nursî’nin mezarını Urfa’dan
taşımak için kullandı. 11 Temmuz 1960’ta mezarından çıkarılan
vücudu önce Afyon’a, ardından Isparta’ya nakledildi ve Isparta
Şehir Mezarlığı’na gömüldü. Ardından yakın talebeleri, mezarı,
bilinmeyen bir yere naklettiler. Yani Said-i Nursî’nin mezarı,
Cumhuriyet’in simgesel öneme sahip diğer mağdurları Seyit Rıza ve
Şeyh Said’in mezar yerlerinde olduğu gibi bilinmiyor değil,
bilinmesi yakın talebelerince istenmiyor. Bunun nedeni de Said-i
Nursî’nin 1948’de mezar yerinin gizli kalmasını vasiyet etmesi
olmalı.
AYŞE HÜR'ÜN YAZISININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN BURAYI
TIKLAYIN