Şahin:'Hazar yanlış bilgilendiriyor'

Abone ol

Haluk Şahin, Bekir Hazar'ın "Gelibolu" belgeseliyle alakalı olarak anlattığı olayın gerçeklerle bağdaşmadığını söyledi. Şahin, Hazar'ı kesin şekilde yalanlıyor.

Radikal Gazetesi Yazarı Haluk Şahin, Gelibolu belgeseli üzerine Yeni Şafak yazarı Bekir Hazar tarafından anlatılan olayın gerçeklerle bağdaşmadığını "Kahraman dondurmacı düşmana karşı" yazısında şöyle belirtiliyor...

Tolga Örnek'in 'Gelibolu' belgeseli çeşitli tartışmalara yol açtı. O savaşın belgeseli öyle çekilmez türünden yazılar yazıldı, sözler söylendi. Bu arada Yeni Şafak gazetesi televizyon yazarı Bekir Hazar 'TRT Genel Müdürü'ne sesleniyorum' başlıklı bir yazıda o savaşla ilgili olarak asıl çekilecek filmin 'Avustralya topraklarında Anzaklara savaş ilan eden ve savaşarak ölen iki Türk'ün yaşanmış hikâyesi' olduğunu belirtti. (28 Mart 2005)
Hazar'ın 30 Mart'taki yazısından öğrendiğimize göre Cumhuriyet gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay kendisini aramış ve şöyle demiş: "Yürekten destekliyorum bu projeyi, Can Dündar da dahil dostlarla görüşeceğim." Star Medya Grup Başkanı Cengiz Özdemir de böyle bir film projesine her türlü desteği vereceğini" belirtmiş.
Vay vay vay! Böyle bir konu var ve kimse buna dokunmuyor. Müthiş değil mi? Hatta trajik! Yazının sonuna kadar okuma sabrını gösterirseniz göreceksiniz ki, aslında trajikomik!
Hazar'a göre olay şöyle cereyan etmiştir:
"İki Maraşlı Türk Avustralya'ya yerleşiyor. El arabaları ile Sidney caddelerinde bağırıyor 'Maraş dondurmaa' diye... Derken 1. Dünya Savaşı patlak veriyor. Avustralya hükümeti ülkenin dört bir yanından Anzakları toplayıp ellerine silah veriyor, trenlerle limana taşıyor, oradan gemilerle Çanakkale'ye gönderiyor.
Bizim iki Maraşlı dondurmacı valiye çıkıp yalvarıyorlar. 'Biz Osmanlı Türküyüz, ülkemize savaş ilan ettiniz, asker gönderiyorsunuz, biz de kendi ordumuza katılmak istiyoruz, ama imkânımız yok.' (Vali reddedince) 'Madem bizi göndermiyorsunuz, o halde biz burada savaş ilan ediyoruz' diyorlar.
Anzakları Çanakkale'ye gitmek üzere limana taşıyan trenlerden biri hareket halindeyken...
Bir dondurma arabası rayları kapatmış şekilde karşısına çıkıyor. Bombalar patlıyor, tren devriliyor. Orada sipere yatan iki KAHRAMAN MARAŞLI dondurmacı silahları ile tarıyor devrilen treni.
Şehit düşene kadar savaşıyorlar Avustralya topraklarında. Yüzlerce Anzak askerini Çanakkale'ye sevk edilmeden kendi topraklarında öldürüyorlar..."
Gerçekten müthiş değil mi? İki kahraman Maraşlı dondurmacı yüzlerce düşman askerini öldürüyor ve biz hiçbir şey bilmiyoruz!
Heyhat! Bu konulara ilgi duyan biri olarak, kimi dostları hayal kırıklığına uğratmak pahasına da olsa gerçekleri yazmak zorundayım. Tek sorunum şu: O kadar çok yanlışı bu kadar kısa bir yerde düzeltebilir miyim?
Evet, 1. Dünya Savaşı sırasında Avustralya'da buna benzer bir olay yaşanmıştır. Ancaak:
1) 1 Ocak 1915 günü yaşanan ve 'Broken Hill Katliamı' olarak Avustralya tarihine geçen bu olay Sidney'de değil, onun 1200 kilometre batısındaki Broken Hill kasabasında olmuştur.
2) Molla Abdullah ve Gül Badşa Muhamed adlı iki kişi Çanakkale'ye asker götüren trenlere değil, içinde çoğu kadın ve çocuk olmak üzere 1200 piknikçinin bulunduğu trene ateş açmıştır. Tren devrilmemiş,
bir süre durduktan sonra yoluna devam etmiştir.
3) Orada yüzlerce Anzak (!) askeri değil, biri kadın olmak üzere dört kişi ölmüş, 16 kişi yaralanmıştır. Yaralılardan birisi 15 yaşında bir kız çocuğudur.
4) Abdullah ile Muhamed'in valiye başvurduğu doğru değildir. Tam tersine, Molla Abdullah olaydan bir süre önce evinde kurban kestiği için belediye tarafından cezaya çarptırılmıştı. Üzerinden çıkan mektupta, bu cezaya çok kızdığı yazılıymış.
5) Olay günü gerçekten dondurma arabasına Türk bayrağı takmış olan bu kişilerin Maraşlı ve dondurmacı oldukları doğru değildi. Asıl işi deve sürücülüğü olan Abdullah kasaplık yapıyordu. Gene deveci olan Muhamed ise o sırada dondurma satıyordu.
6) Ve işin en vahim (ya da hoş) tarafı bu iki Müslüman'ın Türklükle ilgisi yoktu. Kendilerini Halife'nin savunucusu olarak görüyorlardı ama hiçbir zaman Osmanlı tebaası bile olmamışlardı. Bakın Avustralyalı araştırmacı yazar John Borthwick ne diyor:
"Saldırgan ile yardımcısından Türk ya da Afgan olarak söz edildiyse de bu doğru değildi. Dondurmacı Gül Muhamed ile kasap Molla Abdullah ne Türk'tü ne de Afgan. Onlar İngilizler tarafından Kuzeybatı Hindistan'dan (bugünkü Pakistan) getirilen deveci grubundandı." (Ve Urduca konuşuyorlardı.)
Bu iki garibanın piknik trenine karşı yaptıkları eylem Avustralya'da Müslümanlara ve Türklere yönelik bir korku ve sindirme kampanyasına yol açtı... Bugün ise, bazı Avustralyalı yazarlar saldırıyı 'Usame bin Ladin'vari bir terör eylemi olarak niteliyorlar.
İşin aslı bu.
Yo, filmi yapılmaz demek istemiyorum. Yapılır ama kimin adına yapılır, emin değilim!
Yazı:Haluk ŞAHİN
RADİKAL

Günün Önemli Haberleri