Şahin rambo gazeteciliğini yazdı
Abone olYaz tatilini Yunanistan'ın Semadirek adasında geçiren Haluk Şahin Hoca, ilginç bir topantıya şahitlik etti. Şahin, Türk ve Yunan öğrencilerin tatlı tartışmasını anlattı.
Yaz tatilini Semadirek adasında geçiren Haluk Şahin, bizzat
tanık olduğu bir tartışmayı okurlarıyla paylaştı. Şahin, Türk ve
Yunan öğrencilerin yaptığı tartışmanın ardından uygarca
birbirlerini tebrik ettiklerini bakın nasıl anlattı:
Yazı: Haluk Şahin
Kaynak:
Semadirek Adası'nda dün ilginç bir şey oldu, Türk ve Yunanlı
üniversite öğrencileri kendi ülkelerinin basınının Kardak/İmia
krizi sırasındaki tutumunu değerlendirip eleştirdiler. Sonra da her
iki ulustan gazeteciler ve akademisyenler tarafından alkışlanıp
tebrik edildiler...
Böyle bir olayı Kardak/İmia krizinin yaşandığı günlerde, yani 10
yıl kadar önce düşünmek bile olanaksızdı. Dünkü oturumda
duyduklarımız o günden bu yana köprülerin altından çok sular
aktığını gösteriyor. Özeleştiri anlayışı gittikçe
yaygınlaşıyor.
Bence, karşılıklı analizlerin sonucu ne olursa olsun, bu
toplantının asıl önemi yapılabilmesindeydi, böyle bir şeyin
gerçekleşebileceği bir ortamın oluşmuş olmasındaydı.
Düşünün, taraflar geçmişte olduğu gibi tüm kabahati karşı tarafa
atıp işin içinden çıkmak yerine, kendisini eleştiriyor, bu
olgunluğu gösterebiliyor...
İnsan ilişkilerinde de gerçek diyaloğa giden yol böyle bir
uzlaşmadan geçmiyor mu?
İstanbul Bilgi Üniversitesi ile Atina Pantheion üniversitelerinin
ortak projesinin sunulduğu oturum bu yıl 13'üncüsü yapılan Yunan
Gazeteciler Federasyonu'nun (POESI) Semadirek seminerlerinin bir
parçasıydı.
Katılımcılar arasında Yunanistan'ın ünlü gazetecileri yer
alıyordu.
İlk günkü oturumlarda Yunan medyasındaki etik sorunları ve
örgütlenme çabaları ele alınmıştı. Belli ki, iki ülkede medyanın
sorunları genellikle birbirine benziyor. Sansasyonalizm, etik
ihlalleri, dağınıklık...
Yalnız, örgütlenme açısından Yunan basını bizden ileride olmalı ki,
çok farklı örgütler POESI gibi bir örgütün şemsiyesi altında bir
araya gelebiliyor ve ortak sorunları tartışabiliyor.
Bizde örgüt çok ama şemsiye yok. Hatta tarafların birbirine çamur
sıçrattığı bile söylenebilir...
İkinci güne İmia/Kardak konusuyla başlandı. Tartışmalar sırasında
'Ben haklıydım, hayır asıl ben haklıydım' türünden çekişmelere hiç
girilmedi.
Öğrencilerin bilimsel araştırmalarından görüldü ki, savaş
rüzgârlarının estirildiği o günlerde medyalar için 'Tencere dibin
kara seninki benden kara' atasözü fena halde geçerliydi.
Bir daha böyle şeyler yaşanmaması temennisiyle sona erdi oturum. Ne
Ege'de birlikte yaşamaya yazgılı Türkiye ile Yunanistan bir kaya
parçası yüzünden savaşın eşiğine gelsin, ne Rambo gazeteciler
bayrak indirip bayrak diksin, ne acemi politikacıların ulusların
kaderiyle oynamasına fırsat tanıyan hastalıklı ortamlar
oluşsun.
Genç öğrenciler salondaki ağabey ve ablalarına iyi bir ders
verdiler de diyebiliriz.