Sahi, nerede kalmıştık?
Abone olTatilden döner dönmez medyada kronik hale gelen çarpıklığa bıraktığı yerden devam eden Zülfikar Doğan'dan bir eleştiri daha. Doğan, gazetecilerin uğraş alanlarını yazdı.
Medyanın kroniklemiş olan 'hal-i pür melali' hakkında yüzlerce
yazı kaleme alan Zülfikar Doğan, tatilden döner dönmez, okurlarına
adeta "nerede kalmıştık?" dedi.
İşte bizim okumaktan bitkin düştüğümüz, Doğan'ın ise yazmaktan
yorulmadığı memleketten medya manzaraları:
Durduğu yerde debelenen ve kendini çelmeleyen ülke ile
medyası...
Günü 24 saat haber ile yoğrulmuş biz gazeteciler için, iki haftalık
bile olsa tatil yapmak, olan bitene tatilden bakmak, çok farklı
duygular çağrıştırıyor.
Oysa değişen hiçbir şey yok! IMF, ekonomik kriz, yolsuzluk,
skandal, soygun, rüşvet, deprem, sel veya katliam gibi kazalar
(trafik, otobüs, tren farketmiyor), yine kabinede revizyon
haberleri, yine asker - sivil çekişmesi, yine Çakıcı kasetleri.
Tıpkı çeyrek asırlık gazetecilik yaşamımda yaza yaza, bugünlere
geldiğim gibi.
Yine IMF ile yeni bir anlaşmanın arifesindeyiz. 2000'e yani
'milenyuma' IMF ile girdik, şimdi milenyumun ilk çeyreğini de IMF
ile tüketeceğiz. Yine cari açık, borçlar, reyting kuruluşlarının
Türkiye'ye kırık not vermeleri, maksi devalüasyon (ne demekse bu da
Moodys'in uydurduğu bir şey herhalde) ya da dolarda patlama ve
ekonomik kriz şayiaları yayılıyor. Bu Moody's ve Standart and
Poor's 1994, 2000, 2001 krizlerini de tetiklemişti hatırlarsanız.
Hatta 'saygın' denilen İngiliz The Economist'in yan kuruluşu
Economic Intelligence Unit, bir sene önce bir rapor yayınlamıştı,
Türkiye 2003'de krize girecek, dolar
3 milyon 200 bin olacak, Türkiye batacak, moratoryuma gidecek,
ASKERİ DARBE OLACAK diye. İngiliz Financial Times gazetesi raporu
manşete çekmiş, bizim gazeteler de oradan alıp manşet yapmıştı.
Meşhuur Deutsche Bank ve Hypo Vereins Bank raporlarını hatırlayın.
Döviz, faizi hoplatıp, zıplatmışlardı. Bizim ünlü Prof'larımız da
köşelerinde 'paraları dövize çevirin, yurt dışındaki bankalara
götürün, Türkiye batıyor' diye ahkam kesmişlerdi. Bir ülke böyle
yerli - yabancı işbirliği, el birliği ile soyulup, krize sokuluyor.
Bu bankaların, reyting kuruluşlarının Türkiye masalarında Türk
uzmanlar yazıyordu bu raporları. Yine onlar yazıyor. Birileri de bu
raporlarla, Türkiye batıyor diye yaygara kopartıp, dövizden,
faizden vurgun, üstüne vurgun yapıyordu. Önce bu reyting
kuruluşlarının, kendileri bir reyting ölçümüne muhtaç. Her türlü
tezgahın içindeler bence. Moodys 'maksi devalüasyon' diyor.
Borçların GSYİH'ye oranı yüzde 100 olursa, maksi devalüasyon
olurmuş! ABD, Belçika ve İtalya yıllardır bu oranda ve üzerinde.
Niye maksi devalüasyon demiyor, bu Moody's? Belli ki birileri yine
dövizde, faizde, Türkiye'de vurgun yapacak, 'altyapı' hazırlanıyor.
Sonra da aynı Moody's, üç bankanın (Koçbank, İş ve Vakıfbank)
notunu yükseltiyor. Sanki ülke batsa üç banka ayakta kalacakmış
gibi!!! Açıkçası yine bir oyun tezgahlıyorlar. Türkiye durduğu
yerde debeleniyor. Hep aynı oyunlara geliyor, akıllanmıyor, ders de
almıyor.
* * *
Medyada da yine herkes işine geleni, işine geldiği gibi yazıyor.
Gazeteci kooperatifindeki usulsüzlüğü yazdım, gazetecilerden 'tık'
çıkmadı. Ülke böyle çaktırmadan soyulurken, kadın yazar üç aylık
hamileliğini muştuluyor okurlara. Diğer kadın yazar, 'düş önümüze
liderimiz ol, yolu aç, nikahsız çocuk doğuralım, kıllı erkeklerden
kurtulalım' diye methiye döşeniyor, gebe hemcinsine. Bir diğeri, G
- stringinin ipinin kıçını kaşındırdığını ballandırarak anlatıyor.
Sanki Türkiye'nin yüzde 80'i lezbiyenmiş gibi, mimar, doktor,
iktisatçı,..., lezbiyenlerimiz dizi - manşet oluyor. Sanki Alaattin
Çakıcı'nın daha önceki kasetlerinden bir şey çıkmış gibi, yeni
kasetleri yayınlanıyor. Ne kanun, ne hukuk, ne soruşturmanın
gizliliği, polis veriyor, bantları, gazeteler basıyor. Fatih Kardeş
(Altaylı)
15 gündür, Çukurova ve Karamehmet, Turkcell, Yapı Kredi yazıyor. 46
yıllık çalışanı Karamehmet'i anlatıyor (ya da karalıyor -
kötülüyor) Altaylı'ya; 'Soyguncu, kaçakçı, vurguncu' diye. Fatih
Kardeş sormuyor bile adama 'Yahu böyle bir adamın yanında
46 yıl, nerede ise bir ömür boyu nasıl çalıştın? Madem bunları
biliyordun, bugüne kadar niye sustun? Niye ifşa etmedin, soygunu
önlemedin, namuslu birisi gibi davranmadın, sende mi namussuzluğun
ortağıydın? 25 yaşında çalışmaya başlamış olsan, şimdi 71 yaşında
olmalısın, yazık bir ömrü heba etmişsin' diye. Türkiye durduğu
yerde debeleniyor, herkes birbirini çelmeliyor. Bir ülke böyle
tükeniyor!
Yazı: Zülfikar Doğan
Kaynak: Akşam