Sağlıkla ilgili efsanelerin kaçı doğru?
Abone olBirçoğumuz babaannelerimizden ya da anneannelerimizden duyduğumuz hikâyelerle büyüdük.
Birçoğumuz babaannelerimizden ya da anneannelerimizden
duyduğumuz hikâyelerle büyüdük. Bunlar genellikle yıllardan beri
süre gelen efsanelerden oluşuyor.
Bunları sadece büyüklerimizden duymamışızdır, televizyonda ya da kitaplarda da karşılaştığımız olur. Peki, sağlığımızla ilgili olan bu efsaneler ne kadar doğru?
HowStuffWorks isimli internet sitesinde yer alan habere göre, işte sağlımızı ilgilendiren bazı efsaneler:
1. Şeker çocukları aşır hareketli yapar: Dedeler, babaanne ve anneanneler genellikle torunlarına şekerleme, dondurma ve kurabiyeler yedirirler. Birçok anne -baba, çocuklarının dedeleri ve babaanneleriyle zaman geçirdikleri günün sonunda geceleri uyumayı reddettiklerinde ve evin içinde koşuşturduklarından dolayı sinirli olurlar. Peki, bu hiperaktivitenin nedeni şeker mi olmak zorunda?
2008 yılında Indiana Tıp Üniversitesi'nden iki doktor, yapılan
12 farklı çalışma üzerinde yaptıkları incelemede şeker yiyen ve
yemeyen çocuklar arasında davranış farklılığı olmadığını tespit
ettiler.
Çocukların çok fazla şeker yemesi, diş çürüğüne ve çocukluk çağı obezitesine neden olduğu için iyi değil. Çocukların aşırı hareketli olmasında, şeker yerine içeceklerdeki kafeini suçlamak gerekiyor.
2. Vücut sıcaklığınızı başınızdan kaybediyorsunuz: 1960'lı yıllarda Amerikan ordusu aşırı soğuk ortamda vücut ısısı kaybını test eden araştırmalar yürüttü. Kişilere soğuk için tasarlanan giysiler giydirildi, ancak başları açıkta bırakıldı. Katılımcılar ısının çoğunu başlarından kaybettiler. Çalışmanın 2002 sürümünde ise, soğuk havalarda şapka takmanın önemi vurgulandı ve bir insanın vücut ısısının yüzde 40-45'ini korumasız olan başından kaybedebildiği belirtildi.
Gerçekte vücut sıcaklığınızı başınızdan kaybetmiyorsunuz. Vücut ısısını kaybetmeniz soğuğa maruz kalan bölgenin ne kadar geniş olduğuyla ilgilidir. Daha geniş alanın soğuğa maruz kalması vücut sıcaklığınızı daha fazla kaybetmeniz anlamına geliyor. Eğer başınızı şapkayla örter, fakat ayağınızı çıplak bırakırsanız o zaman da vücut sıcaklığınızı ayağınızdan kaybedersiniz.
Yüzünüz ve başınız ısı değişikliklerine karşı vücudunuzun diğer bölümlerinden daha hassastır. Bu nedenle bu efsane ortaya atılmış olabilir.
3. Parmaklarınızı çıtlatmak eklem iltihabına yol açabilir: Uzun süre bilgisayarda yazı yazdığınızda parmaklarınızın yorulduğunu hissedersiniz. Parmaklarını çıtlatarak yorgunluğu atmaya çalışırsınız. Bir kez bu alışkanlığa başlayınca, durdurmak zordur. Anneniz, anneanneniz ya da babaanneniz parmak çıtlatmanın elleriniz için kötü olduğunu, çünkü ilerleyen yıllarda eklem iltihabına yol açabileceğini mutlaka söylemiştir.
Bu konuyla ilgili bilimsel bir kanıt bulunmuyor. "The Annals of the Rheumatic Diseases" isimli tıp dergisinde yayınlanan ve 300 hastayı kapsayan araştırmada, 74 kişi parmaklarını çıtlatmayı kabul ediyor. Parmak çıtlatanlarda eklem iltihabı olma ihtimalinin hiç çıtlatmayanlardan daha fazla olmadığı görüldü. Parmaklarınızı çıtlattığınızda eklem iltihabı riskiniz artmamasına rağmen, yine de bu konuda tereddüdünüz varsa bu alışkanlığı bırakmaya çalışın.
4. Kediler bebeğin ağzından nefesini emebilir: Hamile kalınca bazı insanlar kedileri için yeni bir ev aramaya başlarlar. Çünkü kedilerin bebeğin ağzına dayanarak onu nefessiz bırakabileceği konusunda bir inanç vardır. Bazıları buna inanır, çünkü bebek süt gibi kokuyordur. Bir kedi de istemeyerek kendi ağzıyla bebeğin ağzını kapatarak onu boğabilir. Diğerleri ise kedinin kıskanç olduğunu düşünür ve eve yeni birey gelince kendine olan ilginin azalmasıyla bunu yapabileceğine inanır.
Kediler genellikle sütü sevmezler. Sütten kesildikten sonra, birçok kedi laktoza tahammül edemez ve daha çok katı gıdaları tercih eder. Ayrıca, ortamdaki değişikliklere cevap verirken davranışsal problemler gösterse de kediler kıskanç olamazlar.