Sağlıkçılar mecburi hizmete tepkili
Abone olMeclis'te kabul edilen 'Mecburi Hizmete İlişkin' yasaya tepkiler çığ gibi büyüyor. Türk-Sağlık Sen Genel Başkanı Önder Kahveci yeni yasaya ilişkin olarak hükümeti eleştir
Türk Sağlık-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci yaptığı yazılı bir
basın açıklamasıyla Mecburi hizmet getiren yasayı değerlendirdi.
Açıklama da Türk Sağlık-Sen’in kanun ile ilgili olarak bir çok
açıklamalarda ve girişimlerde bulunduğuna değinilerek “Ancak
teklif; tüm çabalarımıza, eleştirilerimize rağmen, ilk halinden de
eksik ve uygulamada sorunlara neden olacak şekilde kabul
edilmiştir” denildi. 2003 yılında mecburi hizmetin bir kahraman
edasıyla iptal edildiğini ve hükümetin şov yaptığını söyleyen
Kahveci “Hükümet 2 yıl sonra yaptığı düzenlemelerin fayda
getirmediğini, tabip ve uzman tabip kadrolarının boş kaldığını
görerek mecburi hizmeti geri getirmek istemiştir. Bu, Hükümet’in
sağlık politikasının tutarsızlığının delili olmuştur. Bu süre,
ülkeye kaybettirilmiş ve sağlık hizmetlerinin aksamasına neden
olmuştur.” ifadelerini kulandı. Türk Sağlık-Sen’in bütün
yurttaşların sağlık hizmeti almasından yana olduğunun ifade
edildiği açıklamada bu şekildeki mecburi hizmetin çözüm
getirmeyeceği kaydedildi. Kahveci çözümün “personeli teşvik eden ve
haklarını güvenceye alan” bir düzenlemeyle mümkün olduğuna işaret
etti. Vekaleten, açıktan ebe ve hemşire atanmasını yanlış
bulduklarını ve uygulamanın personel rejimini bozacağını kaydeden
Kahveci düzenlemenin sağlık hizmetlerinin ruhuna ve 657 Sayılı
Kanun’un özüne uygun olmadığını söyledi. Kahveci, Teklifte tüm
kurum personeline nöbet ve icap nöbet ücreti getiren düzenlemenin
Genel Kurulda sadece “sağlık ve yardımcı sağlık personeli”yle
sınırlandırılmasının kendilerini hayal kırıklığına uğrattığını
ifade etti. Düzenlemenin haksızlığına işaret eden Kahveci
“Anayasamıza göre angarya suç ise, herkese karşı suçtur. Hiçbir
personelin emeği sömürülmemelidir. Her emek karşılığını almalıdır.
Nöbet tutan veya icapçı nöbet tutan tüm personel bunun karşılığını
mutlaka almalıdır. İcap nöbetinin aylık 120 saatle
sınırlandırılmasını da doğru bulmuyoruz. Eğer bir personel 120
saatten fazla icap nöbeti tutmuşsa bunun da karşılığını almalıdır.
Ayrıca Kanun Tasarısı icap nöbet ücretini, normal nöbet ücretinin
yüzde 30’u olarak belirlemiştir. Bunun ölçüsünün ne olduğu
anlaşılamamıştır. Bu oranı da kabul etmemiz mümkün değildir.” dedi.
Kahveci’nin açıklaması “Pek çok eksiklikler içeren Kanun,
uygulamada pek çok soruna neden olacaktır. Sağlık Bakanlığı,
2003’te mecburi hizmeti kaldırmış, 2005’te yeniden geri
getirmiştir. Bakanlığın ne yapmak istediğini anlamak mümkün
değildir. Mecburi hizmet gerekliyse 2003’te neden kaldırılmıştır.
Gerekli değilse neden yeniden uygulamaya konulmuştur. Sağlık
Bakanlığı, yaptığı tutarsız uygulamalarla ne yazık ki, sağlık
hizmetlerini yaz boz tahtasına çevirmiştir. Uygulamada
adaletsizliğe, çifte standarta ve mağduriyete neden olacak olan
Kanun’un Cumhurbaşkanımız tarafından veto edileceğini ümit
ediyoruz.” Sözleriyle sona erdi. MECBURİ HİZMETLE İLGİLİ BASIN
AÇIKLAMASININ TAMAMI TÜRK SAĞLIK-SEN’İN 5371 SAYILI KANUN İLE
İLGİLİ GÖRÜŞLERİ Uzman tabip ve tabiplere yeniden mecburi hizmet
getiren ve bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik
yapan 5371 Sayılı Kanun Teklifi, 21.06.2005 tarihinde TBMM’de kabul
edildi. Bu kanun ile ilgili olarak Türk Sağlık-Sen, çeşitli
vesilelerle açıklamalarda ve girişimlerde bulunarak, ülkemiz ve
sağlık çalışanları açısından oluşabilecek sıkıntıların bertaraf
edilmesi için çaba harcamıştır. Ancak Kanun Teklifi, tüm
çabalarımıza, eleştirilerimize rağmen, üstelik bazı maddeleri
Teklif’in ilk halinden de eksik ve uygulamada sorunlara neden
olacak şekilde kabul edilmiştir. Bu nedenle TBMM’de 21.06.2005
tarihinde kabul edilen 5371 Sayılı Kanun Teklifi ile ilgili
görüşlerimizi saygıdeğer kamuoyu ve üyelerimizle paylaşmak ve iş
işten geçmeden, bu düzenlemelerin yapılması için uyarıda bulunmak
istiyoruz. 2003 yılında mecburi hizmeti bir kahraman edasıyla iptal
eden ve şov yapan Hükümet, 2 yıl sonra yaptığı düzenlemelerin fayda
getirmediğini, tabip ve uzman tabip kadrolarının boş kaldığını
görerek mecburi hizmeti geri getirmek istemiştir. Bu, Hükümet’in
sağlık politikasının tutarsızlığının delili olmuştur. Bu süre,
ülkeye kaybettirilmiş ve sağlık hizmetlerinin aksamasına neden
olmuştur. Türk Sağlık-Sen, tüm yurttaşlarımızın sağlık hizmeti
almasından yanadır. Fakat bu şekilde bir mecburi hizmet yasasının
da çözüm getirmeyeceği kanısına sahiptir. Personeli teşvik eden,
haklarını güvenceye alan bir düzenleme yapılmasını gerekli
görmekteyiz. Kanun Teklifi’nde belirlenen süreler TBMM’de
artırılarak 300 ile 600 gün olarak değiştirilip kabul edilmiştir.
Bu süreler bittiğinde ne olacağı belirsizdir. Tayin isteme hakkı
kazanmış olmak tayinin gerçekleşeceği anlamına gelmez. Bu konunun
kanun ile düzenlenmesi ve bir hak olarak verilmesi tabip ve uzman
tabiplerin göreve gitmesini teşvik edecek bir düzenleme olacaktır.
Aksi halde, hekimler mecburi hizmetten, hatta mesleklerini
yapmaktan vazgeçebileceklerdir. Ayrıca mecburi hizmet kapsamında
ataması çeşitli nedenlerle yapılmayan, ihtiyaç duyulmayan
personelin yükümlülüğü kaldırılabilirdi. Bu kapsamda ne kadar kadro
alındığı belirtilmemektedir. Kadro yetersizliği nedeni ile veya
bazı ihtiyaç duyulmayacak uzmanlık dalları için yükümlülüğü
kaldırmak amacıyla süre konulabilir. Mecburi hizmet kapsamında
atama yapılacak yerler için öncelikli bölge tanımlamasının
getirilmemiş olması da bir eksikliktir. Personel doluluk oranına
göre öncelikli iller belirlenebilir. Öncelikle buralara atama
yapılması gerekir. Aksi halde bu Kanun’a göre Ankara merkezine de
atama yapılabilir. Kanun’un bu şekli ile yine kötü uygulama
sorunları ile karşılaşmamız kaçınılmazdır. Tayin için gerekçe
olarak kabul edilen mazeret ve zorunlu haller de tanımlanmamıştır.
Bu da, keyfi uygulamalara neden olacak bir durumdur. Torpil bulan
kişiler tayin yaptırırken, diğer personel çalışmaya devam edecek
demektir. En fazla sakıncalı bulduğumuz hususlardan biri de
Kanun’un 5. maddesi ile getirilen düzenlemedir. Vekaleten, açıktan
ebe ve hemşire atanmasını yanlış ve tehlikeli buluyoruz. Sağlık
Personel Rejimi’ni bozacak bu uygulamanın sağlık hizmetlerinin
ruhuna ve 657 Sayılı Kanun’un özüne uygun olmadığını düşünüyoruz.
Hayal kırıklığına uğradığımız bir diğer nokta da Kanun’un 6.
maddesinde yapılan değişikliklerdir. Teklif’in TBMM’de kabul edilen
şekli personel arasında ayrımcılığa neden olacaktır. Teklifte tüm
kurum personeline nöbet ve icap nöbeti ücreti getiren düzenleme,
Genel Kurul’da sadece sağlık ve yardımcı sağlık personeline icap
nöbeti şeklinde kabul edilmiştir. Bu haksız bir düzenlemedir.
Anayasamıza göre angarya suç ise, herkese karşı suçtur. Hiçbir
personelin emeği sömürülmemelidir. Her emek karşılığını almalıdır.
Nöbet tutan veya icapçı nöbet tutan tüm personel bunun karşılığını
mutlaka almalıdır. İcap nöbetinin aylık 120 saatle
sınırlandırılmasını da doğru bulmuyoruz. Eğer bir personel 120
saatten fazla icap nöbeti tutmuşsa bunun da karşılığını almalıdır.
Ayrıca Kanun Tasarısı icap nöbet ücretini, normal nöbet ücretinin
yüzde 30’u olarak belirlemiştir. Bunun ölçüsünün ne olduğu
anlaşılamamıştır. Bu oranı da kabul etmemiz mümkün değildir. Bir
diğer eksiklik ise, icap nöbetinin karşılığı kullanılacak izin
oranının belirlenmemesidir. Bu durum da önemli aksaklıklara neden
olacaktır. Pek çok eksiklikler içeren Kanun, uygulamada pek çok
soruna neden olacaktır. Sağlık Bakanlığı, 2003’te mecburi hizmeti
kaldırmış, 2005’te yeniden geri getirmiştir. Bakanlığın ne yapmak
istediğini anlamak mümkün değildir. Mecburi hizmet gerekliyse
2003’te neden kaldırılmıştır. Gerekli değilse neden yeniden
uygulamaya konulmuştur. Sağlık Bakanlığı, yaptığı tutarsız
uygulamalarla ne yazık ki, sağlık hizmetlerini yaz boz tahtasına
çevirmiştir. Uygulamada adaletsizliğe, çifte standarda ve
mağduriyete neden olacak olan Kanun’un Cumhurbaşkanımız tarafından
veto edileceğini ümit ediyoruz.