Sağlık kurumlarında yeni uygulama başladı!
Abone olSağlık kurumlarında giderek artan şiddet olaylarının önüne geçmek ve hukuksal destek için başlatılan beyaz kod uygulaması hayata geçti.
Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, sağlık kurumlarında şiddet
olaylarının takibi ve hukuksal destek sağlamak amacıyla
'Beyaz Kod' uygulamasını başlattıklarını belirterek, "Şiddete
uğrayan sağlık çalışanlarının veya kurum yöneticilerinin
ulaşabilecekleri 'Alo 113' hattını kurduk. 14 Mayıs 2012 tarihi
itibariyle 'Beyaz Kod' uygulamasının başlamasıyla şiddet
vakalarının kayıtları ve istatistikleri merkezi kayıt sistemiyle
tutulmaya başlanmıştır. 'Beyaz Kod' birimine 1 Haziran 2012 ile 20
Mayıs 2014 tarihleri arasında gelen toplam şiddet başvuru sayısı 20
bin 159'dur" dedi.
TBMM Genel Kurulu'nda, 'Sağlık Çalışanlarına Yönelik Şiddet
Olaylarına İlişkin Meclis Araştırması Komisyonu Raporu'
görüşmelerini sırasında, söz alan Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu,
rapor hakkında hükümet adına söz aldı ve Genel Kurul'a sunuş yaptı.
Bakan Müezzinoğlu, "Sağlıkta memnuniyetin yüzde 75'lere
geldiği bir konumu konuşuyoruz. Bu konumda bu memnuniyetin esas
sahipleri olan hekimlere, hemşirelere, sağlık çalışanlarına buradan
teşekkür etmek istiyorum. Onların zaman zaman muhatap oldukları
şiddet eylemine de gerek Meclisin bütünü gerekse kamuoyu vicdan
sahiplerinin üzüntü duyduğunu da ifade etmek istiyorum. Daha fazla
sağlık hizmetinin sunumunu daha ileri noktalara nasıl
taşıyabiliriz? Vatandaşımızın hak ettiği sağlık hizmetlerini daha
ideal noktalara nasıl taşıyabiliriz, bu anlamda hekimlerimizden
hemşirelerimizden daha çok fedakarlık isterken onların şiddete
maruz kalmaları açıkçası bizleri derinden üzüyor,
yaralıyor" dedi.
Dünya Sağlık Örgütü 2002 yılında yayınladığı Şiddet ve Sağlık
Raporu'nda şiddetin önlenmesini halk sağlığı mücadelesinin
önceliklerinden birisi olarak ilan ettiğini belirten Bakan
Müezzinoğlu konuşmasını şöyle sürdürdü: "Müzakere ettiğimiz
raporda da temas edildiği üzere, şiddet olgusu ülke farkı
gözetmeksizin küresel yaygınlığa erişmiş önemli bir psikososyal
sorun olarak ülkemizi de ciddi bir biçimde etkilemektedir. Sağlık
kurumlarında yaşanan şiddet aile içinde, sokakta, stadyumlarda,
trafikte, okul bahçelerinde veya başka sosyal alanlarda baş
gösteren şiddetin bir parçası. Dolayısıyla şiddet olgusunu şiddeti
doğuran nedenleri ve bu halk sağlığı sorunuyla mücadelede takip
edilecek temel politikaları bir bütün olarak değerlendirmemiz
gerektiği kanaatindeyim. Sağlıkta şiddet olaylarının
kamuoyunda farkındalığın ve duyarlılığının arttığı 2012 yılından
itibaren bugüne kadar Bakanlık olarak şiddeti önleme amaçlı
yapısal, hukuksal nitelikte çeşitli çalışmalar yaptık. Çalışan
sağlığı ve güvenliği tedbirlerini şiddetin önlenmesi cihetiyle de
geliştirme gayreti içinde olduk, olmaya devam ediyoruz. Bilindiği
gibi sağlık kurumlarında şiddet olaylarının takibi ve hukuksal
destek sağlamak amacıyla 'Beyaz Kod' uygulamasını başlattık.
BEYAZ KOD DEVREDE
Şiddete uğrayan sağlık çalışanlarının veya kurum yöneticilerinin
ulaşabilecekleri 'Alo 113' hattını kurduk. 14 Mayıs 2012 tarihi
itibariyle 'Beyaz Kod' uygulamasının başlamasıyla
şiddet vakalarının kayıtları ve istatistikleri merkezi kayıt
sistemiyle tutulmaya başlanmıştır. 'Beyaz Kod'
birimine 1 Haziran 2012 ile 20 Mayıs 2014 tarihleri arasında gelen
toplam şiddet başvuru sayısı 20 bin 159'dur. Bu başvuruların
'Beyaz Kod' birimine bildirimi ve takibinin yüzde 76'sı
kurum yöneticileri tarafından yapılmaktadır. Şiddet birimlerinin ve
takiplerinin yıllara göre artan bir oranda kurum yöneticisi
tarafından yapılması, yöneticilerimizin sağlık çalışanlarımıza
sahip çıkmasını ifade etmesi açısından önemlidir."
14 BİN VAKA YARGI'DA
"Yargı mercilerine intikal eden vaka sayısı 14 bin 66'dır" diyen
Bakan Müezzinoğlu, "14 bin 66 davada, fiziksel şiddet nedeniyle
açılan dava sayısı 4 bin 706, sözel şiddet nedeniyle açılan dava
sayısı ise 9 bin 360'tır. Mahkumiyetle sonuçlanan dava
sayısı 881, beraatla sonuçlanan dava sayısı 107'dir. Sonuçlanan
davalarla ilgili rakamlar sonuçları itibariyle büyük anlam
taşımaktadır. Karar verilen yaklaşık 900 davanın yüzde 85'e yakını
mahkumiyetle sonuçlanmıştır. Gerek sağlık mevzuatında gerekse Türk
Ceza Kanunu'nda caydırıcılığı artırmak amaçlı gerçekleştirdiğimiz
mevzuat düzenlemeleri sonrasında, mahkemelerin, hakimlerin,
savcıların konuya olan duyarlılıklarının arttığını görmekteyiz. Bu
vesileyle sağlıkta şiddete tolerans göstermeyen yargı mensuplarına
buradan teşekkür etmek istiyorum. Bu tedbirlerin yanı sıra
şiddete uğrayan sağlık çalışanlarına, acil hizmetler dışında,
hizmetten çekilme hakkı tanıyan genelgeyi yayınladık. Sağlık
Hizmetleri Temel Kanunu'muzda bu yılın başında yaptığımız
düzenlemeyle, kamu ve özel sektör sağlık kurumlarında görevi
başında sağlık çalışanına yönelik kasten yaralama suçunu tutuklama
nedeni varsayılan suçlar arasına aldık. Sağlık çalışanı şikayetçi
olmasa bile şiddet olaylarının kamu davası cihetiyle hukuki zemine
taşınmasını sağladık. Şikayetçi olan sağlık çalışanımızın adına
vekalet vermesine gerek olmadan hukuki süreci takip edebileceğimiz
düzenlemeleri yaptık. Bakanlığımız bir taraftan bu ve buna benzer
tedbirleri alırken diğer taraftan şiddeti doğuran nedenlerin
tespiti ve ortadan kaldırılması hususunda kısa, orta ve uzun vadeli
projeksiyonlar üzerinde çalışmaktadır" dedi.
GÜNDE 1 MİLYON 690 BİN KİŞİ SAĞLIK KURULUŞLARINA
BAŞVURUYOR
Sağlık Bakanı Müezzinoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Sağlık kurumlarında şiddetin önlenmesi amacıyla alınan
bütün tedbirlerin tek başına kalıcı bir sonuç doğurmasını beklemeyi
arzu ederiz, ama mümkün olmadığını da görmemiz gerekir. Her şeyden
önce sağlıkta şiddetle mücadelemiz toplumsal şiddeti önlemedeki
başarımızla doğru orantılı olarak seyredecektir. Bunun yanı sıra
sağlıkta onlarca yılın plansızlığının birikimi olan fiziksel
yetersizlikler, insan kaynağı kısıtlılığı ve iş yükü artışı gibi
sorunların şiddete ortam oluşturucu etkisi inkar edilemez.
Gerek sağlık çalışanlarımızın gerekse hasta ve hasta yakınlarının
şiddet algısını ölçen araştırmalar bu tespitimizi desteklemektedir.
Kamu, özel, üniversiteler dahil, bütün sağlık kuruluşlarında yılda
yaklaşık 619 milyon insanımız muayene ve tedavi olmaktadır. Yani
günlük 1 milyon 690 bin vatandaşımız sağlık kuruluşlarına
başvurmaktadır. Sağlık sektöründeki -kamu, özel, üniversite- toplam
insan kaynağımız ise 621 bindir. İş yükümüz oldukça fazla, buna
mukabil sağlık insan kaynağımız da oldukça kısıtlı. Sağlık
sektörünün bu yoğunluğu sebebiyle hasta-çalışan iletişimi de bir
hayli önem arz etmekte. Gerek çalışanlarımızın iletişim konusunda
bilgilendirilmeleri gerekse hastalarımızın hak ve sorumluluklarının
sınırlarının belirlenmesi hususunda da gerekli çalışmaları
yapmaktayız. Bakanlık olarak bir taraftan çalışanlarımızı
güvenli çalışma ortamlarına kavuşturacak yeni hastanelerimizi ve
şehir hastanelerini inşa ederken, bir taraftan da imkanlar
ölçüsünde iş yükünü çağdaş standartlara kavuşturacak en doğru insan
kaynağı stratejilerini uygulamaya çalışıyoruz. Önümüzdeki birkaç
yıl içinde ulaşmayı hedeflediğimiz nokta, sağlık çalışanlarımızın
beden ve ruh sağlığı ile çalışma güvenliğini üst düzeye taşımak
olacaktır."
ŞOV YAPTI
Şiddet algısını değiştirmek için hazırlanan kamu spotları
önümüzdeki birkaç gün içinde yayınlanmaya başlayacağını söyleyen
Bakan Mehmet Müezzinoğlu, "Meclis araştırma raporunun
önemli tespitlerinden birisi de medyada çıkan sağlık haberlerinin
toplumsal algıya yaptığı olumsuz etkilerdir. Olduğundan farklı,
çoğu zaman gerçeklerle ve bilimsel kriterlerle uyuşmayan haberler
sansasyonel amaçlı servis edilmektedir. Bu tarz haberler, toplumda
sağlık çalışanını kötü gösteren, ihmalkar gösteren, algı üretimine
katkı sağlamaktadır. Burada, son günlerde medyada sık yer bulan ve
sağlık çalışanını kötü gösterme algısına katkı sağlayan olayı
paylaşmak isterim. Adana'da 6 Mayısta, akut batın ön tanısıyla
takip edilen bir hastanın yakını hekimin tedavi sürecini
beğenmeyerek, planlamayı eleştirerek hastane yönetiminden habersiz
ama medya muhabirlerinin haberleri dahilinde, hastane yatağı ile
hastasını başka bir hastaneye göstererek olayı ajite etti, bir nevi
şov yaptı. Medyamız da konunun içeriğini, detaylarını
bilmeden ya da görmezden gelerek sağlık çalışanlarına ve hekime
karşı yargısız infazla konuya yaklaşımlar gösterdi. Biz, gerek
hastane yönetimi gerekse hekimlerimizle ilgili inceleme veya
soruşturma başlattığımız andan itibaren bugüne kadar ne yazık ki bu
hasta yakının yaptığı bu yanlışlıkla ilgili hiç kimse, gerek
siyasiler gerek yöneticiler gerekse sivil toplum örgütlerinden
'Bu hasta yakının yaptığı kamu hizmetine bir yanlıştır;
hekimin planlama, teşhis koyma anlayışına yanlıştır' şeklinde ne
yazık ki bu kürsüden de böyle bir ifade duymadık. Halbuki, hastanın
tedavisini hasta yakınları yapmaya veya medya veya bu konunun
dışındakilerin yapmaya ve planlamaya başladığı zaman korkarım ki
sıkıntılarımız azalmayacak, artacaktır. Biz bir taraftan kendi
eksikliklerimizi görürken diğer taraftan bu eksikliklerin kapatılma
alanını bu işin dışındaki insanlarla veya bu hizmetin taliplerinden
alacak olursak buradaki bir kargaşaya zemin hazırlarız ki son
yıllarda ne yazık ki medyada bu anlamdaki sıkıntılar sık sık
yaşadığımıza şahit oluyoruz. Bu nedenle, sağlık iletişiminde
vazgeçilmez bir önemi olan medyamıza sağlık haberlerinde tıbbın
genel ilkesi olan 'önce zarar verme' prensibiyle hareket etmesini
bekliyor, bunun hayati bir sorumluluk olarak görülmesi gerektiğini
ifade etmek istiyorum" dedi.
Raporun üzerindeki görüşmelerin devamı önergesi,
oylamasında üç defa karar yeter sayısı bulunamaması nedeniyle Genel
Kurul birleşimi kapandı.