Bir önceki yazıda sağlık çalışanlarının sıkıntılarını yazmıştım.
Bazı dostlarım çok sert yazdığımı, gelen tepkilerin sert yazmamdan
kaynaklandığını söyledi.
Şöyle tekrar gözden geçirdim yazdıklarımı..
I-ıh.
Az bile yazmışım dedim içimden.
Herkesi memnun etmek sadece ahmakların hayali olduğuna göre,
yapılacak tek şey inandığımız doğruları bir uğultu haline
dönüştürebilmek.
Vahşi halleriyle koca bir ülkeyi utandıranlarla aynı safta
olmaktansa, küfür yemeyi göze almak daha onurluca gelir bana.
Şiddeti savunan üç-beş sefilin hali, utançlarını gizleme telaşından
başka birşey değil. Dağ eteklerinde, karların altında kalmış
taştan daha soğuk yürekler için henüz bir merhem veya iksir icad
edilmedi. Yüreklerini kansere kurban vermişler için tüm insanlık
dua etse de nafile.
İrfan sahibi insanlar bizi anladı ya, sağlık çalışanlarına yüreğini
açtı ya, gerisi sivrisineğin kanadı kadar önemli değil.
****
Dedim ya, olumsuz tepkiler pek bir cılızdı. Destek verenlerin sesi
adeta kabaran denizler gibi dalga dalga yayılarak, kusursuz bir
haykırışa dönüştü.
Mesleğini, canından aziz bilen onbinlerce sağlık çalışanı
#BuSesiDuyun diyerek sosyal medyayı adeta inletti.
Bugüne kadar sessiz kalan bazı kurumlar harekete geçti.
Dizi ve filmlerinde şiddeti adeta toplumun bilinçaltına zerkeden
büyük (!) medya ise adeta teneşir uykusunda.
Sağlık çalışanlarının saldırıya maruz kalması, onlar için silikon
takmış bir mankenin göğüsleri kadar bile önemli olamıyor
maalesef.
Galiba hastanelerden sağlık çalışanlarının tabutlar içinde
çıkmasını bekliyorlar haber yapmak için...
Geçenlerde gözüme ilişti.
Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, kasırgayı andıran sesi duyduğunu
göstermek için twitter ortamında sağlık çalışanlarının isyan
twitlerini takipçileriyle paylaştı.
Umarım ki bu iş bir twiti RT etmekle kalmaz.
Kalırsa kötü olur.
Hem de çok kötü olur!
Bir savaş barutu kıvılcıma dönüşüyor.
İnfilak kaçınılmaz!
Derhal müdahale olmazsa, korkarım ki yakında görev başında
katledilen sağlık çalışanlarının isimleri birer ikişer duyulmaya
başlanacak.
Eğer bu devlet büyükse, sağlık çalışanlarının titreyen ayaklar
üzerinde görev yapmalarına seyirci kalmamalı!
Sağlık çalışanlarının can güvenliğini garanti altına alacak yasalar
ivedilikle çıkarılmalı. Görev başındaki sağlık çalışanlarına
yapılan ve yapılacak saldırılara ağır hapis cezaları verilmeli.
Saldırganların sosyal güvencelerinin devlet tarafından
sonlandırılması gibi yaptırımlar uygulanırsa en azından kanayan bu
yaraya geçici bir pansuman yapılmış olur.
Can kurtarma derdinde olan bir kurumun fedakar çalışanlarına garez
içinde saldıranlara merhamet gösterilirse çözüme ulaşmak mümkün
olmayacak.
"Olmayacak" diyorum çünkü gelen her kötü haber bir
sonrakini gölgede bırakıyor.
Bakın son örneğini dün başkent Ankara'da yaşadık. Doktor, hasta
bebeğin muayenesini yaptıktan sonra, tahliller istiyor. Gelen idrar
kültür tahlillerinin iki gün sonra çıkacağını söyleyip hasta için
bir iki ilaç yazıyor. Bu sırada hasta bebeğin annesi,
"Bebeğe ancak iki gün sonra bakabilirim dedi"
deyince babası, anlamadan, dinlemeden ipini koparmış hayvan gibi
saldırıyor, doktorun yüzünü kanlar içinde bırakıyor.
Bunun için "Derhal harekete geçmeli. Yoksa çok kötü
olacak" diyorum.
Çünkü bu sakat kafaları iyileştirecek bir sargı bezi hastanelerde
yok!
SEN YAZAR MISIN ULAN!
Dedim ya çok cılız tepkiler geldi o yazıdan sonra diye... Yazıdan
sonra posta kutusuna bakarken, bir okurun gönderdiği eleştiri ve
hakaretin içiçe geçtiği elektronik posta gözüme ilişti. Şiddete
meyilli olduğu belli olan arkadaş, yazdığım yazıdan ötürü kızmış,
"Sen yazar olduğunu mu sanıyorsun be!" diye
döşenmiş de döşenmiş!
"Ben sana gönderilmiş bir cezayım" dedim verdiğim
cevapta..
Biraz sonra bir mail daha geldi.. "Ne diyorsun sen
be?" diye soruyordu bu kez.
"Allah sana, Necip Fazıllar, Nazım Hikmetler, Mehmet
Akifler, Cemil Meriçler, Peyami Safalar gönderdi, kıymetini
bilmedin. Bunun üzerine beni sen ve senin gibilerine ceza olarak
gönderdi. Kaçarın yok bana katlanacaksın artık" dedim.
"La olum sen manyak mısın?" diye chat ağzıyla
yazılmış bir mail daha gönderdi. Bu kez ben de aynı chat ağzıyla
cevap verdim, uyardım:
"Sen asıl benden sonra geleceklerin halini düşün. Ben senin
yerinde olsam benim kıymetimi bilirdim!"
Uyarımı dikkate aldı mı almadı mı bilmiyorum ama, "La
tittir git beeeaaa" diye yazmış, sonuna gülücük işareti
koymuştu.