Şafak'ın hayatından kısa kesitler
Abone olTürkiye'de TRT'dan Tercüman'a transfer olarak yeni bir dönemi başlatan gazeteci Tayyar Şafak'ın medya serüveni'ni Ünal Sakman şöyle ele almış...
Televizyondan gazeteye transfer olarak bazı tabuları yıkan ve
diğer gazetecilerin önünü açan Gazeteci Tayyar Şafak'ın hayatını
Ünal Sakman ta işlemiş. İşte Şafak'ın medya hayatından
kesitler...
ÜNAL SAKMAN
TERCÜMAN'DAN MEKTUP
Tayyar Şafak
26.09.2004
BÜTÜN mesleklerde olduğu gibi, gazetecilikte de görünmez ama
uygulanır kaideler vardır. Bunlardan biri de, başka mesleklerden ve
başka illerden personel kabul etmemektir. İstanbullu gazeteciler
Ankara'da, Ankaralı gazeteciler de İstanbul'da kolay kolay
tutunamazlar. Pek az istisna vardır. İzmir konusunda da durum
aynıdır. Gazeteler arası transfer çoktur da, şehirler arası
transfer yok denecek kadar azdır.
Hele yazılı basın başka kurumlardan eleman almaktan hiç hoşlanmaz.
Bu tutum özel televizyonlar kurulduktan sonra epeyi yumuşadı. Hem
televizyonu, hem gazetesi olan holdingler, kendi içlerinde transfer
yapmayı yaygınlaştırdı. Sadece devlet televizyonunun olduğu
dönemde, görüntülü basından yazılı basına eleman aktarılması pek
yoktu.
H
TAYYAR Şafak ve Mehmet Bican bu katı uygulamayı delmişler ve
Tercüman'a transfer olmuşlardı. Görüntülü basından, hem de
Ankara'dan İstanbul'a gelen ender gazetecilerdendi ikisi de.
Tayyar Şafak TRT haber Dairesi Başkanı, Mehmet Bican da
yardımcısıydı. Tercüman'da da aynı konumlarını sürdürdüler.
Kadrodaki diğer arkadaşlardan farkları, devlet kapısından gelmiş
olmaları sebebiyle takım elbisesiyle görev yapmaları idi.
H
TAYYAR Bey, çok titiz, işinde açık vermemek için dikkatli idi. TRT
eğitiminden dolayı Türkçe'si çok temizdi. Haberleri dikkatli bir
şekilde süzgeçten geçirir, başlık taslakları ve spotlarıyla yazı
işleri masasına aktarırdı. Herkes gibi tükenmez değil, dolmakalem
kullanırdı.
Doğma büyüme Ankaralı olduğu için İstanbul'u fazla tanımazdı. Bu
yüzden etrafındakilerden sık sık semtler hakkında bilgi alırdı.
Bir gece nöbetinde muhabirler bir deniz kazası haberi getirirler.
Olay mahallini tam öğrenmek için onlara çeşitli sorular sorar.
Onlar da kazanın olduğu yerin Taksim hizasında bulunduğunu ifade
ederler.
Ertesi gün haber Taksim'de deniz kazası başlığı ile çıktı. Herkes
habere takıldı, kimi güldü, kimi tenkit etti. Tabii Tayyar Bey çok
üzüldü.
H
KİBAR, nazik ve çalışkandı. Ayrıca espriliydi de. Bir gün çaycımız
Ömer'e bir soru sordu: 'Sana kim tembih ediyor. Yukardaki kabak
kafalı, gözlüklü adam, soğuk, az demli, şekersiz ve yarım bardak
çay sever diye?' Ömer 'Yok ağabey. Öyle bir kimseyi bilmiyorum'
deyince cevabı patlattı: 'Be adam. O zaman doğru-dürüst çay
getirsene bana'
Ömer dahil hepimiz güldük.
Devlet ciddiyeti ve bürokrat nezaketiyle kadronun saygı ve
sevgisini toplayan Tayyar Bey, İstanbul'a kolay alıştı. Bir süre
sonra, hamle yapan Son Havadis'e geçti Mehmet Bican ile. Daha sonra
da Günaydın gazetesine köşe yazarı oldu. (Mehmet Bican da,
başbakanlığı döneminde uzun süre Tansu Çiller'in basın müşaviri ve
Başbakanlık Halkla İlişkiler Daire Başkanlığı görevlerini
yürüttü.)
Haber akışında çıkan aksaklıklar yüzünden öfkelenir, kıpkırmızı
olur, yine de sesini yükseltmezdi. Kalp hastasıydı ve büyük bir
kalp ameliyatı geçirmişti. Bu hastalık herhalde hassas yapısının ve
titiz çalışmasının ona acımasız bir armağanı idi.
Gazetecilik Yüksek Okulu mezunu olan Tayyar Şafak 1999 yılında, 57
yaşında hayata veda etti. İyi yetişmiş bir insanın, görüntülü
medyada da, yazılı medyada da başarılı olacağının en iyi
örneklerinden biri olan Tayyar Şafak'ın meslek hayatı ne yazık ki
en verimli çağında noktalandı.