Sabancı'dan borçlanma eleştirisi
Abone olTÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Sabancı'dan devletin özel sektörü dışladığını iddia etti. Sabancı kamu borçlanma senetlerinin yüksekliğine dikkat çekti.
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu
Başkanı Ömer Sabancı, devletin, kamu borçlanma senetleri lehine
yarattığı avantajlar ve sağladığı yüksek faizlerle, ''sermaye
piyasasından özel sektörün dışlanmasına neden olduğunu'' söyledi.
Sabancı, TÜSİAD'ın ''Türkiye Sermaye Piyasasının Geliştirilmesine
Yönelik Öneriler Raporu''nun tanıtıldığı toplantıda yaptığı
konuşmada, son dönemde makro ekonomik parametrelerde görülen
iyileşmeyle beraber, enflasyon, bütçe açığı, kur, faiz gibi temel
ekonomik göstergelerde artık uluslararası karşılaştırmalarda
sınıflandırma dışı kalmaktan kurtulmuş bulunulduğunu belirtti.
Sabancı, ''sağlanmış olan nispeten istikrarlı ekonomik ortamda,
dikkatlerimizi güncel temel göstergelerin ötesine kaydırmaya
başladık. İstikrarın ardından ikinci adım olarak sağlıklı ve
kesintisiz bir büyüme sürecinin altyapısını hazırlamak zorundayız''
diye konuştu. Bu alanda cevaplandırılması gereken bir dizi soruyla
karşı karşıya olunduğunu, bu sorular arasında ilk olarak büyüme
sürecinin istihdam yaratma kapasitesinin geldiğini ifade eden
Sabancı, ''Türkiye verimlilik artışı ile istihdam artışını
dengeleyen bir büyüme çizgisine oturmalıdır'' dedi. Sabancı, hangi
aktivitelerle büyümenin sağlanacağı sorusunun beraberinde bu
ekonomik aktivitelerin finansmanı konusunu getirdiğine işaret
ederek, şöyle devam etti: ''Ülkemizin AB üyelik perspektifi
sonucunda Türkiye'de ekonomik yapıda önemli gelişmeler
yaşamaktayız. Önümüzdeki dönemde bu sürecin daha da yoğunlaşacağını
biliyoruz. AB ekonomisi ile entegrasyon süreci, global şartlarda
keskinleşen rekabet koşulları, üretim süreçlerinin teknoloji odaklı
olarak değişimi, gelişmiş piyasalarda standart ürünlerde görülen
piyasa doygunluğu, tüketici talebinin giderek farklılaşması, esnek
üretim modellerinin getirdiği avantajlar gibi etkenler özel
sektörün finansman ihtiyaçlarının da değişmesine ve yeni finansman
modelleri arayışına yol açmaktadır. Türkiye gelecek için bir büyüme
vizyonu oluştururken, bu büyüme sürecinin gerektirdiği finansman
ihtiyacını ve bu finansmanın hangi yollarla nasıl elde edileceği
sorununu da konuşmak zorundadır.'' REEL SEKTÖRÜN FİNANSMANI
Üretimin ve yatırımın finansman yollarının, yıllardır Türkiye'nin
makro ekonomik sorunlarının gölgesinde kalmaya mahkum olduğunu
belirten Sabancı, Türkiye ekonomisinde uzun süredir yaşanan makro
ekonomik istikrarsızlık ve yüksek kamu borçlanma gereksinimi
nedeniyle reel sektörün finansmanı üzerinde belirgin bir baskı
ortamı oluştuğunu kaydetti. Sabancı, şöyle konuştu: ''Bu ortam, son
döneme kadar gerek bankacılık sektörü gerekse de sermaye
piyasalarını, kamu açıklarının finansmanına yönelik işlemlerin
gerçekleştiği alanlar haline getirmiştir. Bütün bunların sonucunda
karşı karşıya geldiğimiz gerçek ise reel sektör finansmanının aşırı
yüksek maliyetler içinde gerçekleşmesi olmuştur. Diğer taraftan
makro ekonomik istikrarsızlığa ilave olarak yaşadığımız politik
istikrarsızlık dönemleri boyunca reel sektör şirketlerinin yurt
dışından uzun vadeli finansman sağlaması da mümkün olmamıştır.
Sonuç olarak finansman sağlayamadığı veya ancak yüksek maliyetle
sağlayabildiği için büyüyemeyen ve hatta ana faaliyet alanlarında
daralan bir reel sektör ortaya çıkmıştır.'' Son dönemde makro
ekonomide yaşanan bütün olumlu gelişmelere karşın, kamu sektörünün
kaynak açığını, mali piyasalardan borçlanarak kapatma yolunu
kullanması nedeniyle mali sistemin üzerinde kamunun dışlama etkisi
devam ettiğini dile getiren Sabancı, şunları kaydetti: ''Devlet,
kamu borçlanma senetleri lehine yarattığı avantajlar ve sağladığı
yüksek faizlerle, sermaye piyasasından özel sektörün dışlanmasına
neden olmaktadır. Evet, bütçe açığının azalması ve kamu borç
oranının düşmesi, kamu borçlanmasının uzun vadelere kaymasına ve
faiz oranlarının düşmesine neden olmaktadır. Ancak bu gelişmelerin,
özel sektöre sermaye piyasaları üzerinden kısa vadede finansman
sağlanması üzerinde olumlu bir etkisi henüz görülememektedir.''
MENKUL KIYMET GELİRLERİNİN VERGİLENDİRİLMESİ Dünyanın birçok
ülkesinde derinleşen sermaye piyasalarıyla birlikte artan risklerin
kontrol altına alınmasını sağlayan türev ürünlerin kullanımının
henüz Türkiye'de yaygın şekilde başlamadığını söyleyen Sabancı,
sermaye piyasalarının gelişimi açısından hayati önem taşıyan bir
konunun da menkul kıymet gelirlerinin vergilendirilmesi olduğunu
ifade etti. Sabancı, şunları kaydetti: ''Global ekonomide artık
neredeyse tam bir hareket serbestisi olan sermayenin ağır
vergilendirilmesinin sakıncaları, tüm dünyada kabul görmektedir.
Sermaye piyasalarının getiri oranları, global sermaye akımlarının
yönünü belirlemektedir. ABD'de faizlerde meydana gelen artışın tüm
dünyayı, bu arada Türkiye'yi de birkaç gün içinde olumsuz
etkilemesi, bu konudaki politikaların ne denli hassas olması
gerektiğine işaret etmektedir. Önümüzdeki dönemde de devam etmesi
beklenen ABD'de faiz artışlarının ve bu nedenle fonların gelişmekte
olan ülke piyasalarını terk ederek ABD hazine bonolarına
yönelmesinin, Türkiye açısından da çok dikkatle takip edilmesi
gerekmektedir. Bu gelişmelerin yanı sıra 1 Ocak 2006 yılından
başlamak üzere uygulanacak olan menkul kıymet gelirler vergisinin,
Türkiye'de sermaye piyasalarının gelişimi açısından sonuçları,
üzerinde hassasiyetle durulması gereken bir konudur.'' TÜSİAD
bünyesinde faaliyet gösteren Finansman Modelleri Çalışma Grubu'nun
gerçekleştirdiği, ''Türkiye Sermaye Piyasasının Geliştirilmesine
Yönelik Öneriler'' raporunda, sermaye piyasalarının gelişimini
sağlayacak, kurum ve kuruluşların fonlama ihtiyaçlarına cevap
verebilecek alternatif ürünlerin ele alındığını anlatan Sabancı,
Türkiye sermaye piyasasındaki bu az gelişmişliğin giderilmesi için
makro ekonomik istikrarsızlık ve bunun yol açtığı kamu maliyesi
politikaları ve yüksek enflasyon sorunlarının ortadan kalkmasının
yeterli olmayacağını söyledi. Sabancı, dünyadaki benzer piyasalara
bakıldığında sermaye piyasalarının gelişmesinde şirketler kesiminin
de üzerine düşen birtakım görevler bulunduğunu vurgularken, TÜSİAD
Finansman Modelleri Çalışma Grubu'nun, sermaye piyasalarından daha
fazla yararlanabilmek için, şirketlerde ne gibi hazırlıklar
yapılması gerektiği konusunda da bir çalışma hazırladığını
bildirdi.