Sabancı Türkiye'den umutlu
Abone olTÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Sabancı, ''Krizlerin Birliğin parçalanmasıyla sonuçlanmasını, bizim AB karşıtları dışında hiç kimse beklemiyor'' dedi.
Sabancı, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Sanayici ve İşadamları
Dernekleri Federasyonu'nun (DOGÜNSİFED) düzenlediği ''Bölgesel
Kalkınma, Teşvik ve GAP'' konulu toplantıda yaptığı konuşmada,
Avrupa Birliği'ndeki gelişmeler ve özelleştirme konularına da
değinerek, şunları söyledi: ''Özelleştirmeleri engellemeye
çalışanların Türkiye'yi AB'den koparma peşinde koşanların
kronikleşmiş dış politik sorunlarının çözümünü engellemek
isteyenlerin hep aynı cephede toplanmış olması bir tesadüf müdür?
Bir atılımın eşiğine gelmiş olan bu ülkeyi, bu atılımdan alıkoymaya
çalışmak müreffeh adil bir toplumda yaşamayı sağlamak dışında ne
sağlayabilir. Belki tek bir şey sağlayabilir; Türkiye'nin orta
karar politikacılar tarafından yönetilecek küçük kendi içine kapalı
tecrit edilmiş bir ülke olmasını... Evet bunu isteyenler var ve
bugünlerde başlıca işleri toplumda AB konusundaki oluşmuş
mutabakatı bozmak, zihinlerde bulanıklık yaratarak reform sürecini
kesintiye uğratmak için çalışmak.'' Sabancı, ''Fransa ve
Hollanda'daki referandumların ardından bu kesimlerin, ellerini
ovuşturarak, (İşte AB dağılıyor) demeye başladığını, Almanya ve
Fransa'daki muhtemel iç politik gelişmelerden medet umarak,
(Türkiye'nin müzakerelere başlamasını engelleyecekler) safsatasını
yaymaya başladıklarını, müzakerelerden tutturamadıklarında ise bu
kez de (Müzakereler başlasa bile sonunda bizi AB'ye almayacaklar ve
bu süreçte tavizler vereceğiz) diyerek zihinleri bulandırmaya
çalıştıklarını'' söyledi. ''AB'DE GEÇİCİ BİR KRİZ YAŞANIYOR'' ''AB
dağılıyor mu gerçekten? Hayır. Geçici bir kriz yaşıyor'' diyen
Sabancı, AB'nin bunun gibi krizleri daha önce de yaşadığını bundan
sonra da yaşayacağını söyledi. Sabancı, şunları kaydetti: ''Ama bu
krizlerin birliği bozacağını bizim karşıtlar dışında kimse
beklemiyor. AB kurumsal yapısını nasıl oluşturacağı konusunda yeni
bir mutabakat tesis ederek dünyanın en önemli sanayi finans gücü
olmaya devam edecek. Bu gücün küresel rekabetten olumsuz
etkilenmemesi, dünya ekonomisi ve siyasetinde söz sahibi olabilmesi
için mevcut yapısını koruması ve gelişimini taahhüt ettiği şekilde
tamamlaması gerekir. Bu tür konularda nedense dinamik tahliller
yapılmaz. Bugünkü Türkiye ve bugünkü AB üzerindeki tahliller
alelacele yapılır ve karar verilir. Oysa işin karakteri gereği tüm
süreç değişim üzerine kurulu. 10 yıl sonraki Türkiye bugünkünden
farklı olacaktır. AB ise ekonomik sorunlarını 10 yıl boyunca
sırtında taşımayacaktır. Dolayısıyla zaman Türkiye lehine
işleyecektir.'' Türkiye'nin müzakerelere başlamasının engellemesine
doğrultusunda çaba gösterenler olacağına dikkati çeken Sabancı,
''Ancak onların ekmeğine yağ sürmedikçe müzakerelerin başlamasına
engel bir konu bulunmamaktadır. Müzakere Türkiye için kazanılmış
bir haktır ve gümrük birliğinin yeni üye ülkelere genişletilmesi
protokolünün imzalanması dışında Türkiye'nin yerine getirmesi
gereken bir şart yoktur. Protokolün imzalanmasını engellemeye
çalışanlar aslında müzakerelerin başlamasını engellemeye
çalışmaktadırlar'' diye konuştu. AB'NİN MÜZAKERE METNİ Sabancı,
önümüzdeki günlerde AB üyelerinin kendi heyetlerine bir müzakere
metni vereceklerini ve bu metinde kısa vadeli söylem özelliği
taşıyan doğrudan bağlayıcılığı olmayan ifadelerin olabileceğini
kaydederek, şöyle devam etti: ''Bunlar belki demeçler olarak
karşımıza çıkabilir. Şu kadarını söylemek istiyorum. Bu tür siyasal
söylemleri sükunetle karşılayabilir, biz de kendi siyasal
görüşlerimizi güvenle ortaya koyar, müzakerelerde de tutarlı bir
şekilde yolumuzda yürürsek bu olumsuz söylemlerin zamanla aşınıp
kaybolduğunu göreceğiz. Bu siyasal söylemlerin müzakerelerin
başlamasını engelleme kapasitesi bulunmamaktadır. Tek tehlike
Türkiye'nin itidalini kaybederek kısa dönemli siyasi ifadelere
aşırı tepki vererek ilişkiyi tek taraflı olarak aksıya almasıdır.
Demokrasiyi Türk milleti için lüks gören zihniyet Türkiye'nin
yapısal uyumu AB'ye verilecek tavizler gibi görmektedir. Bu tıpkı
futbol oynamak için sahaya çıkan bir takımın kurallara uymayı bir
taviz olarak görmesidir. Biz alışkanlıklarımızdan vazgeçmek
zorundayız. Kısa vadeli bakış açılarını terk etmeli, dönemsel
çalkantılara göre değil, uzun hedeflere göre hareket etmeliyiz.
Kısır siyasi çekişmelerle zaman yitirmemeliyiz. Gelişmiş ülke
olmanın kıstaslarından biri de hepimiz için zamanın değerinin
artmasıdır.'' Bu arada Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu
(TÜRKONFED) Yönetim Kurulu Başkanı Enis Özsaruhan da toplantıda
yaptığı konuşmada, Türkiye'nin bir dönemden geçtiğini ve herkese
sorunların çözümünde aktif görev alma sorumluluğu düştüğünü
belirtti. ''Bu sadece sosyal bir sorumluluk değil, bireyler ve
kurumlar olarak geleceğimizi garanti altına almanın tek yolu, kendi
gücümüze güvenmek ve bu gücü iyi kullanmak zorundayız'' diyen
Özsaruhan, bu yüzden bir yandan çağdaş, yenilikçi her adıma çok
açık olunması, bir yandan da serbest piyasanın gelişmiş demokrasi
ilkelerinin uygulamalarda geriye götürülmesine izin vermemesi
gerektiğini vurguladı.