Sabancı servet avcısına karşı
Abone olTürkan Sabancı, "Damat adaylarının kızlarımın servetine talip olmasından kuşku duyarım" dedi.
Servet avcısına karşı uyarırım
Türkan Sabancı, eşinin ölümünün ikinci yıldönümünde Sabah
Gazetesi'nden İrem Barutçu'ya konuştu:
Sakıp Bey, ölmeden önce Güler Sabancı'ya 'yerime sen geç'
demiş.
Bu, aile içinde belki kıskançlık yaratmış olabilir.
Sakıp Bey'in belki çapkınlığı olmuştur. Karda yürür izini belli
etmezdi.
Damat adaylarının kızlarımın servetine talip olmasından kuşku
duyarım. Kızlarımı uyarırım.
'Ailede dağınıklık olduğu doğrudur!'
Türkân Sabancı, ölümünün ikinci yıldönümünde Sakıp Sabancı'yı ve
aile içinde yaşananları anlattı: Sakıp Bey, ölmeden önce Güler'e,
"Yerime sen geç" demiş. Bu, aile içinde bir kıskançlık yaratmış
olabilir.
Sakıp Bey, 'İş hayatımda o kadar meşgulüm ki!' derdi ama mutlaka
çapkınlığı da olmuştur
Bir günlük loğusaydım... Doktor, Metin için, "Ayakları ters" dedi.
Hıçkırarak ağladım...
Damat adaylarının kızlarımın servetlerine talip olmasından bir anne
olarak kuşku duyarım
Sakıp Sabancı'nın ölümünün 2. yıldönümünde röportaja en çok merak
edilen soru ile başlayacağım: Rahmi Koç'un, Sakıp Bey'in ölümünün
ardından Sabancı Holding'te ciddi bir belirsizlik olduğu yolundaki
sözlerini yadırgayanlar oldu. Bu sözlere sizin tepkiniz nedir?
Ben de yadırgadım. Düşündüğünü daha zarifçe, daha yumuşakça ifade
edebilirdi.
Aile içinde bir belirsizlik, bir dağılma var
mı?
Evet var. Bunları da artık herkes bildiği için söylüyorum. Sakıp
Bey, aileyi derleyen toplayan, söz geçiren, sözünü dinleten bir
kişiliğe sahipti. Kendi de bunun farkındaydı. "Bana bir şey olursa,
korkarım bu aile dağılır..." derdi.
Peki Sakıp Bey'in vefatının ardından aile içinde neler oldu?..
Sakıp Bey, ölmeden üç gün önce, Güler Sabancı'ya, "Benim yerime sen
geç!" demiş. Bu artık ne demektir?.. "Ben gidiyorum, sen geç
yerime..." Güler Sabancı ile çok iyi mesai arkadaşıydı. Güler'le
kafaca da çok anlaşıyor ve ayni dili konuşuyorlardı. Biliyordu ki,
Güler onun her istediğini yapacak,elde edecek, başaracak...
Güler'de bunları görmüştü!.. Belki bu, aile içinde bir kıskançlık
yaratmış olabilir...
Güler Sabancı'nın aile içinde ön plana çıkması, bazı bireylerde
kıskançlık mı doğurdu?
Öyle oldu, evet... Güler'e karşı cephe alındı. Dağınıklık oldu
ailede... Bu bir gerçek... Ancak bilinen bir gerçek... Sürpriz
olmadı. Rahmetli de biliyordu.
Peki Güler Hanım'ın yöneticilik vasfını nasıl buluyorsunuz?
Güler, "Ben, hiçbir zaman amcamın yerini dolduramam" diyor. Ben de
diyorum ki, "Senden daha iyi kimse yapamazdı. Nitekim yapıyorsun
da!.. Tabii bir Sakıp Sabancı olması mümkün değil. Ondaki o cevher,
ondaki o pratik zekâ farklıydı. Güler tam tamına onun kadar yapamaz
ama yine de çok başarılı!.. Çok zeki, çok akıllı... Götürüyor
işi!..
SAKIP ÇOK ÇEKİCİYDİ
Gelelim Sakıp Sabancı ile evliliğinize... Genç bir kızken,
teyzenizin oğlu Sakıp Sabancı'yı nasıl buluyordunuz?
Çok zeki bir insan olduğunu düşünürdüm. "İleride çok başarılı olur"
derdim. Aslında ben onunla evlenmeye kendimi hazırlamıştım.
Sakıp Bey'e taliptiniz, öyle mi?
Adeta... Çünkü onun babası, bu evliliği çok istiyordu.
Sizin aklınızdan da evlilik geçiyor muydu?
Çok küçük yaşta bana, "Senin evleneceğin insan Sakıp," derlerdi.
13-14 yaşlarındaydım... Ben de sanki dünyadabaşka insan yokmuş
gibi, Sakıp Bey'i kendime daha o yaşlarda bir eş olarak
kabullendim.
Sakıp Bey'i çekici buluyor muydunuz?
Evet.
Peki yakışıklı?
Hayır. Yakışıklıktan öte, onun canlılığı, konuşkanlığı,
girişkenliği benim için çok çekiciydi.
BİR KUMAR OYNADIM
7 yıl çocuksuzluğun ardından önce Dilek ve ardından Metin Sabancı
dünyaya geldi. Metin'in rahatsızlığını, ne kadar sonra
anlayabildiniz?
Fiziki yönden hemen anlaşıldı. Doktor bana durumu anlattığında,
hastanede bir günlük loğusaydım. "Ayakları ters" dedi. Hıçkırıklara
boğuldum... Kırk günlük bebekken aldık, New York'a götürdük. Orada
bir operasyon geçirdi, ayakları düzeldi. Ama hiçbir zaman
yürüyemedi. Çünkü sorun beyinden geliyordu...
Buna rağmen üçüncü bebeği dünyaya getirmeye cesaret ettiniz.
Hamilelikte büyük korku yaşamış olmalısınız!..
Çok. Sevil'e hamileliğimi anladığım zaman önce eşime bahsettim, "
Ne yapayım?" diye sordum. "Karar sana ait" dedi. Bunun üzerine
doktoruma başvurdum. O da, "Evladım bu konuda karar almak size
düşüyor. Ben bu konuda bir tavsiyede bulunamam" dedi. Ben de, "Ben
bu çocuğu ne pahasına olursa olsun dünyaya getireceğim. Bir kumar
oynayacağım, ya kazanacağım, ya kaybedeceğim" dedim. Allah'a şükür
sağlıklı bir bebek dünyaya geldi. Karı-koca dünyalar bizim
oldu.
Ya kızlarımın servetine
taliplerse!
İki kızınız var. Damat adaylarının,
kızlarınızın servetlerine talip olmasından korkar mısınız?
Tabii ki korkarım. Ancak bunu söylerken, özel olarak hiç kimseden
bahsetmiyorum; adı Ahmet olabilir, Mehmet olabilir.
Bu soruyu bir şahsa atıfta bulunarak değil, genel olarak
soruyorum.
Yüzde yüz korkarım. Kim olursa olsun!.. Korku şu: Biri çıkıp da
kendilerinden çok servetlerine talip olur mu? Aldatabilirler, "Biz
de bu servetten faydalanalım" diye düşünebilirler. Örneklerini de
maalesef duyuyoruz...
Bu tehlikeye ilişkin olarak kızlarınıza ne tavsiye edersiniz?
Eğer kızlarım evliliğe taliplerse, "Bir tedbir al" derim.
Evlilik sözleşmesi gibi bir şeyden mi bahsediyorsunuz?
Bir anne olarak, "Bu çocukta, sana ait olan mallardan faydalanmak
isteyen bir hava varsa bunun önlemini önceden almalısın" derim. O
da, o zaman ona göre davranır ve "Bu fırsatı hiçbir zaman
yakalayamayacağım" diye düşünür.
KARDA YÜRÜR İZİNİ BELLİ ETMEZ
Müsaadenizle biraz da şeytanın avukatlığını yapacağım: Sakıp Bey
çapkın mıydı?
Derdi ki, "Kendimi o kadar işime adamış bir insanım ki!.." Ama
mutlaka çapkınlığı da olmuştur. Benim gözümle gördüğüm ya da
evlilik hayatımda beni rahatsız eden bir davranışı olmamıştır.
Ancak bu demek değildir ki, Sakıp Bey hiçbir şey yapmamıştır. Hani
karda yürür, izini belli etmez.
Karda yürüyen ama izini belli etmeyen bir erkek, öyle mi?
O tip biriydi ama evine çok bağlıydı ve beni rencide edici her
hangi bir davranışı olmadı. Babası da öyleydi!.. Babası da annesine
çok düşkün bir kocaydı, Sakıp da bana çok düşkündü!..
Sakıp Bey çok sevimli bir insan... Çok sempatik... Evine de
bağlı... Peki ama çapkınlık yapsaydı, kızar mıydınız?
Ciddi bir çapkınlık yapsa, elbette. Her kadın kocasını kıskanır.
Ben de kendimde o hakkı görüyorum. Kıskanırdım. Ama çok çapkın bir
erkek diyemem... Öyle değildi. O, işiyle evliydi. Kafasını işine
gömmüştü. Hatta bir seferinde, "Ne kadar çok çalışıyor!" dedim.
Kayınpederim cevap verdi: Kızım, eğer kafasını bu kadar işe gömmese
aklından kötü şeyler geçer, çapkınlık yapar" Ben de "İyi ki yoğun
çalışıyor" derdim.
Ama "Kesinlikle yapmaz" da demiyorsunuz!..
"Yapmaz" diyebilmek mümkün değil. Mutlaka bir açık kapı bırakmalı.
Bu, her erkeğin şanındandır...
Kaynak: www.sabah.com.tr