Sabah'ın üç yazarı fena kapıştı
Abone olHerşey Mehmet Barlas'ın şaka köşesinde Fatih Altaylı'yı eleştirmesiyle başladı. Ergun Babahan kendisini ister istemez polemiğin ortasında bulunda üç yazar fena kapıştı.
Mehmet Barlas malum iyi polemikçiliği ile tanınır. Bugünkü
Sabah'ın şaka köşesinde Fatih Altaylı'yı öyle bir eleştirdi ki,
bundan sonra olacakları merak ediyoruz... Altaylı'ya Ergun
Babahan'da öfkeyle karışık bir yanıt vermeyi ihmal etmedi... İşte
üç köşe yazarının polemiği ! Mehmet Barlas'ın yazısı ! Arkadaşımız
Fatih Altaylı, İstanbul Anakent Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ı
kendisiyle ters düşmemesi için uyarırken, geçmişte böyle yapanların
başlarına neler geldiğini hatırlatmak için şu isimleri sıralamış: -
Uzan Ailesi, Kamuran Çörtük, Dinç Bilgin, Cavit Çağlar.. Bu
satırları okurken "İyi ki Altaylı listeye Turgay Ciner'i de
koymamış" diye düşündüm. Ergun Babaha'ın yazısı ! O an hepimiz için
gelir Tıpkı Attila İlhan Gazali'yi, Fuzuli'yi, Nazım'ı unutmamışsa,
biz de SABAH'ı SABAH yapanları unutmamışızdır. "An gelir" demişti
usta şair. Hayatımda bunca etkisi olduğunu elbette bilmiyordu. Bana
hayata farklı bir gözle bakmasını öğretmişti. Marksizm'in "devrim"
dışında bir anlamı olduğunu onun sayesinde fark etmiştim. Farklıydı
benim için. Bugün birçokları için değişik anlam ifade etse de
1970'lerin Türkiye taşrasında yaşayan bir genç için Avrupai
değerleri özümsemiş gerçek bir Türkiyeli idi.. Ölüm haberi
geldiğinde yazıişlerinde her kafadan bir ses çıkarken "Attila
İlhan'ın ölümünü sürmanşet yapalım" demem biraz İzmirli hemşehrilik
duygularımdansa, biraz da onun benim yaşamımda farkına bile
varmadığı etkisindendi. Elbette onun Türkiye için taşıdığı önemin
bilincindeydim ama bugünün Türkiyesi'nde kaç kişinin onun öneminin
farkında olduğundan emin değildim. Bunda, onun benim gençlik
yıllarımda tanıdığım Attila İlhan'dan çok farklı bir çizgiye gelmiş
olmasının payı da büyüktü kuşkusuz. Ancak yine de bu kararı verdim.
Attila İlhan'ın ölümü SABAH'ta dokuz sütun manşetten çıktı. Genel
yayın yönetmenleri bence yeteneksiz bir şair gibidir. Sürekli bir
mısra peşindedirler ama o mısrayı bir türlü dile getiremezler. Hep
şairlerden kopya çekerler. Çünkü her yayın yönetmeni biraz
gazeteci, biraz edebiyatçı, biraz da tüccardır. Oysa şiire ticaret
girdiği zaman mısranın tadı kaçar. Ama yine de her şeyin farklı
anlamlar taşıdığı böylesi bir dönemde yayın yönetmenlerinin
tüccarlık tarafından çok "şairlik" tarafının ağırlık basması
gerektiğine inanıyorum. Çünkü şair hep gerçeği söyler. Ruhunuzdaki
şair ölmemişse, gazeteciliğinizde de gerçeklik hep ağırlık
basacaktır. Bu gazeteyi devraldığımızda "Herkes SABAH'tan artık bir
şey olmaz" havasındaydı. Bu ürüne emek veren herkesin şairliği
tuttu. İnadına çalıştı. Sonunda bugün SABAH belki de bir mucize
yarattı. Biliyorduk ki, biz mısramızı yazdık, şiirimizi büyük
ölçüde tamamladık. Biliyorduk ki, sözler değişse de her gün artık
bizim şiirimiz okunacak ellerde. Şimdi büyük çoğunluğumuz en güzel
şiirlerini yazmış şair edasındaysa bu yüzdendir. Şiirimize emeğe
geçen herkes farkındadır. Tıpkı Attila İlhan Gazali'yi, Fuzuli'yi,
Nazım'ı unutmamışsa, biz de SABAH'ı SABAH yapanları unutmamışızdır.
"Failün mefailün" olmasaydı "Ben sana mecburum" mısralarını
yazabilir miydi şair? Biz, kendi şiirimize tat veren, renk veren
ustalarımıza sadece saygı duyabiliriz. Onlar olmasaydı, bu
mısraları dile getiremeyeceğimizi çok iyi biliriz. Dediğim gibi her
gün işimizi yaparken bizim için de bir "an" geleceğini çok iyi
biliriz. Onun için kimsenin hakkını yememeye özen gösteririz. O
yüzden "İyi insanlar iyi gazete yapar" diyerek yola çıkmışızdır.
Elbette kendimizi bir Attila İlhan yerine koyduğumuz anlamına
gelmez bu satırlar. Sadece onun mısralarının, kitaplarının boşa
gitmediğini kanıtlar. O satırların insanlara farklı ufuklar
çizebildiğini, yaşamlarına bir renk, bir anlam kattığını gösterir.
Zaten aslolan da bu değil midir? Yazdıklarınızla insanların
yaşamlarını daha iyi, daha güzel yönde etkilemek, dünyayı,
çevresini daha iyi kavramasını sağlamak değil midir bütün amaç?
Attila İlhan, yollarımız özellikle yaşamının son dönemlerinde iyice
ayrı düşmesine rağmen bu amaca ulaşmış bir şair, bir yazar ve
düşünürdü. İyi ki Türkiye'de doğmuştu. PEKİ FATİH ALTAYLI NE
YAZMIŞTI? Topbaş'a kıran kırana sorular İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanı Kadir Topbaş, önceki gün Belediye Meclisi'nde bana
vermiş veriştirmiş. Bu tavırdan anlıyorum ki, Belediye Başkanımız
benimle "kan davası" yürütme niyetinde. Ben varım.. Ama Kadir Bey'e
benimle kan davası yürütenlerle ilgili birkaç isim vermek
istiyorum: Uzan Ailesi, Kamuran Çörtük, Dinç Bilgin, Cavit Çağlar
.. Siyasette de pek çok isim var. Saymayayım, gidenin arkasından
konuşulmaz diyerek. Ben öyle yıllarca bir adamı yazıp yazıp, o
adamı güçlendiren yazarlardan değilim. Yani benim açımdan sorun yok
demek istiyorum. Gelelim Sayın Başkan'a bugün sormak istediğim
birkaç soruya.. Sayın Kadir Topbaş, biliyorum ki, mimarsınız. Acaba
"ünlü!" mimar Hakan Kıran'la hiç ortak projeler geliştirdiniz mi?
Boğaziçi'ndeki bazı "tarihi binaların" restorasyon işini birlikte
yaptınız mı? Nurettin Sözen tarafından yapımı engellenen ve yakın
geçmişte Sami Ofer'e satılan, Gümüşsuyu'ndaki Park Otel'in yerine
yapılacak otelin projesi için Sami Ofer ve ortağı Mehmet Kutman'a
"ünlü" mimar Hakan Kıran'ı tavsiye ettiniz mi? Metronun Haliç
geçişi için, dünyaca ünlü mimarların projeleri dururken Hakan
Kıran'a proje yaptırılması için talimat verdiniz mi? Basın
danışmanınız bu sorduğum sorularla ilgili mutlaka "küstah" bir
yanıt yollayacaktır. Önemi yok. Yeter ki, doğru yanıtlar olsun.
Sizin için zor olacak ama bekliyorum Sayın Kadir Topbaş..