Sabah'ın itibarını iki paralık etti!
Abone olSabah gazetesinin kapıya koyduğu ombudsmanı Yavuz Baydar yaşadıklarını anlattı. Baydar, Erdal Şafak için de sert sözler sarfetti...
GAZETECİLER.COM
Sabah gazetesinden kovulan "ombudsman"
Yavuz Baydar olan biteni T24'den Hazal
Özvarış'a anlattı. Gazetesiyle yolların ayrılmasına varan
sürecin perde arkasını paylaşan Baydar Sabah'ın yayın yönetmeni
Erdal Şafak için ağır ifadeler kullandı.
"Erdal Şafak, ahlak dışı yazısıyla Sabah'ın itibarını da
beş paralık etti" diyen Yavuz Baydar, New York
Times'ta yayınlanan medya analizinin kovulmasında önemli
bir nedeni olduğunu açıkladı.
BAYDAR'IN AÇIKLAMALARI ŞÖYLE:
‘Kaygım partizan haberciliğin sonuçlarıydı’
- Sabah'la ilişkinizin kesilmesiyle son bulan süreçte neler
oldu?
Türkiye'de 'merkez'in köklü markalarından biri olan Sabah'ta
habercilikte meslek standartlarından adım adım uzaklaşmayı,
ombudsman köşesine gelen eleştirilerden okumak kolaydı. Bu hissiyat
giderek artan dozda köşeye de yansıdı; çünkü köşenin 'rengini'
okurların somut tepkileri belirler.
Benim son bir yıl içinde en büyük kaygım, başka bazı gazeteler gibi
Sabah'a da sirayet etmiş olan ve genel yayın yönetmeninin gönüllü
aracılık ettiği, Sabah'ın genlerine aykırı partizan haberciliğin
gazetenin imajını, okur güvenini ve kurum içi profesyonel
habercilik şevkini kaçırmasıydı.
‘Mayıs’ta 'gazeteye çakmaktan artık vazgeçsin' uyarısı
geldi’
Bunu köşede hissettirmeye çabaladım. Ancak, titizlenmek ve nedir
diye üzerine düşünmek yerine bir vurdumduymazlık, boşvermişlik ve
son aylarda her türlü eleştiriye karşı agresif karşı tepki gördüm.
En kötüsü budur: Partizanlaştıkça habercilik alanını daraltan ve
etik kaygıları boşlayan editoryal yapı ve yönetim, görevlendirdiği
okur temsilcisi - ombudsmanı da hasım, hatta düşman olarak
algılamaya başlar. Nitekim, galiba Mayıs ayı içinde 'gazeteye
çakmaktan artık vazgeçsin' gibi, profesyonellikle alakası olmayan,
ipe sapa gelmez bir 'uyarı' da bana iletildi.
‘Erdal Şafak görüşleri daha önce de sansürlemek
istedi’
Göreve geldiği günden beri (Erdal) Şafak zaten bu iç kurumu
kabullenmek istememişti, yapması gereken işbirliğine, yapıcı ve
onarıcı diyaloğa hep kapalı kaldı, hatta diyalog girişimlerini
bir-iki kez kavgaya dönüştürmek de istedi. Hiçbir yetkisi olmadığı
halde, ombudsman köşesine de editoryal müdahalede bulunmaya
teşebbüs etti. Yani okurlarla temsilcisinin bağımsız görüşlerini
evvelce de sansürlemek istedi, başaramadı.
O 'uyarı' ardından dostane bir şekilde kurumun en üst yöneticisi ve
bir üst düzey editörle yakın tarihte konuştum. Onları dinledim,
okur temsilciliğinin bekası adına görüşlerini aldım, kendi
görüşlerimi ve uyarılarımı da ilettim. Ama anlaşılan bir başka yola
girilmişti, bunun bir faydası da olmadı.
‘Erdal Şafak, ahlak dışı yazısıyla Sabah'ın itibarını da
beş paralık etti’
Gezi olayları ardından gazetenin okur beklentilerinin ve asgari
etik ölçülerinin hayli altında kalan haber performansı, 3
Haziran'dan itibaren köşede yansıtıldı. Ancak 24 Haziran tarihli
yazı, Şafak'ın müdahalesiyle yayına konmadı, bununla yetinmeyen
Şafak kendi okur temsilciliğine soyunarak, kendi köşesinde
ombudsmanı hedef alan ahlak dışı, akıl almaz saldırganlıkta bir
yazı yayınladı, bununla kendisine yeni bir hasar vermekle kalmadı,
bunca yıllık köklü kurum Sabah'ın itibarını da beş paralık
etti.
İki haftalık izinden sonra yine işime döndüm ve bir yazı daha
gönderdim. Bu yazı da reddedildi. Aradan iki gün geçti, ve iki kez
ombudsman sansürleyen Sabah yönetimi, ombudsmanın işine kendi
görüşlerini ifade ettiği için son vererek dünyada bir ilk’e
katmerli bir imza atmış oldu.
- Sabah'ta iki yazınıza yer verilmemesine dair size
herhangi bir açıklama yapıldı mı?
Sadece yazıların yayınlanmayacağı söylendi.
‘Gerekçe: Başka mecralardaki gazetecilik etiği
yazılarım'
- İşten çıkarılmanıza ilişkin olarak size gösterilen
gerekçeler neler oldu?
Gazetecilik etiğine dair yorum ve medya analizlerini başta New York
Times olmak üzere çeşitli mecralarda dile getirmiş olmam. Komedi,
çünkü ben bunu bağımsız ombudsman olarak, ayrıca Uluslararası
Ombudsmanlar Örgütü (ONO) temsilcisi, UNESCO Türkiye Ulusal
İletişim Komitesi üyesi olarak yıllardır yapıyorum. Konferanslara,
seminerlere, çalıştaylara katılıyor, medya raporlarına katkıda
bulunuyor ve imza atıyorum. Böyle yaygın küresel köklü bir temsil
ve kabul için gurur duyması, bunu artı değere çevirmesi gereken
Sabah, bunu işten çıkarma gerekçesi yapabiliyor. Hayret denebilir,
ama ben artık hiçbir şeye şaşırmıyorum. Akıl, vicdan, ölçü,
sağduyu, karşılıklı saygının olmadığı bir dönemdeyiz çünkü.
- Şu ana kadar sizi Sabah gazetesinden arayan oldu
mu?
Sadece bir yazar ile bir muhabir aradı.
‘Yazacağım ama ombudsmanlık bitti’
- Bundan sonrası? Yol haritanız var mı?
Hep yazarak çizerek geçindim. Bundan sonra da böyle olur. İşimiz
kamu adına anlamak, analiz etmek, anlatmak, insanların seslerini
birbirine duyurmak... Ama 14 yıldır Milliyet'te başlayıp Sabah'ta
noktalanan ombudsmanlık süreci artık bitti, artık o dükkânın
kepenklerini kapatıyorum. Bunca yıl kendimce, ne kadar bilgim
tecrübem varsa bu köşeden meslek kültürümüzü geliştirmek, etik
farkındalığı artırmak, kurumsal iç iletişimi modernleştirmek ve en
önemlisi haber kuruluşlarını daha şeffaf ve hesap verebilir hale
getirmek için paylaştım, uğraştım, didindim. Zaman zaman çok
zorlandım, zaman zaman belki kalp kırdım, belki gurur vesilesi
oldum, 'iyi ki bu adam var' dedirttim, belki 'bu gitse de
kurtulsak' dedirttim, hem övüldüm, hem aşağılandım, gazeteler
içinde persona non grata oldum, bazıları kırıldı, bazıları uzak
durdu, aldırmadım, işimin hakkını vermeye çabaladım. Bunu bilen
bilir.
‘Maalesef medyadaki kafesten çıkamayacağız’
Ama benden bu kadar. Çünkü bunca yıl sonra böyle bir muameleyle
bitirmek, bana büyük hüsran ve üzüntü veriyor. Adeta havanda su
dövmek, yel değirmenlerine karşı savaşmak gibi bir his bu. Medya
olarak geldiğimiz noktanın çok daha özgür, bağımsız, çeşitli ve
farklı, daha medeni, nefret söyleminden ve düşmanlıklardan uzak ve
ideoloji üzerinden kamplaşmalar yerine meslek meseleleri üzerinden
tartışmalar ve bütünleşmelerden geçmiş olmasını dilerdim. Olmuyor
ve biz bu kaba meslek - kurum kültürü, siyasi saflaşmalar, patronaj
ve iktidar ittifakları kafesinden maalesef çıkamayacağız,
olamayacak.
Bu 14 yıllık didişme içinde haksız yere kimi üzdüysem, kime
yeterince kulak vermediysem, kimin kalbini kırdıysam, ne hata
yaptıysam özür dilerim. Bu dar kapsamlı özdenetim kurumcuğunu
destekleyen arkadaşlara, meslektaşlara ve okurlara da binlerce
teşekkür borçluyum.