Saadetin Tantan'dan Adnan Oktar açıklaması: Poliste bile yoktu
Abone olAdnan Oktar'a karşı 1999 yılında ilk mücadeleyi başlatan Saadettin Tantan, örgütün arkasındaki uluslararası desteğe dikkat çekerek, "Bir magazin bir kedicik olayı gibi bakılmamalı. Çok zor operasyon. Destek olmak lazım" dedi.
Türkiye, Adnan Hoca olarak bilinen Adnan Oktar örgütüne
operasyonu konuşuyor. 31 ayrı suçlama yöneltilen örgüt hakkında
inanılmaz iddialar var. 1999’da örgüte yönelik ilk operasyonu
başlatan eski İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, örgütün ellerinde
çok uzun yıllardır büyük bir arşiv olduğunu belirterek,
"Şantaj mekanizmasını işletiyorlar ve mal varlıklarını
böylece büyütüyorlar. Yabancı istihbarat örgütleriyle çetrefil
ilişkiler kurulmuş. Neslimiz büyük tehdit altında…" dedi.
Tantan, Hürriyet gazetesine konuştu ve örgütü anlattı.
HALK BU OPERASYONU SAHİPLENMELİ
Adnan Hoca bir tarikat değil, dinle falan da ilgisi yok. “Neden 19
yıl beklediler” sorusuna takılmayın. Şu anda bu operasyonu yapan
yetkililere destek vermemiz gerekir. Kamuoyu oluşturmamız lazım,
halk bu operasyonu sahiplenmeli. Kimse siyaseten engellemesin diye
sahip çıkmak gerekiyor. Çok zor bir operasyon. İçten, dıştan
müdahale gelebilir.
TEKNİK TAKİPTE KULLANDIKLARI TEKNOLOJİ O ZAMAN POLİSİN
ELİNRE BİLE YOKTU
Türkiye’de teknolojiyi en iyi kullanan örgüt Adnan Hoca’nın
örgütüdür. Teknik takiple siyaseti ve basını teslim alanlar
bunlardır. Gazete sahiplerinden, yayın yönetmenlerine,
milletvekillerine arşivledikleri çok kişi vardır. Teknik takipte
kullandıkları teknoloji o zaman polisin elinde bile yoktu.
Arşivledikleri milletvekilleri sonradan bana teşekküre geldiler.
Ama bunlar arasında özür dileyecek misin diye önerge verenler de
oldu.
BUGÜNKÜ GÜÇLERİ NE KADAR?
Çok. Acayip bir
ekonomik ve teknik güce ulaştılar. Diyanet İşleri Teşkilatı’nı dahi
tehdit edecek gücü buldular kendilerinde. Burada Diyanet’e çok iş
düşüyor. İnsanların ihtiyacı olan inanç değerlerini köşe başında ne
idüğü belirsiz hoca bozuntularına bırakmamalı. Burada kesin tavır
koyması gerekiyor. Yoksa ortamı geleneksel Türk İslâmı’nın
dışındaki dayatmalara açık hale getirirsiniz. Baktığınız zaman bu
gibi yapılar sadece Türkiye’de yok. Mesela Hindistan’da Ahmedilik
bir İngiliz istihbaratı yapılanmasıdır. Keza Hizbul-Tahrir de öyle.
Boko Haram’da da benzer bir durum görürsünüz. Bunlar, istihbarat
örgütlerinin güdümündedir. Ülkeler bunlar üzerinden istikrarsız
hale getirilir, çatışma ortamı yaratılır ve aynı inanç içerisinde
insanlar birbirine düşman kılınır. Irak ve Suriye laboratuvarında
bunu görürsünüz. Türkiye’nin de aynı tehlike ve tehdit altında
olduğunu söyleyebiliriz. Bu örgütlerin bir an evvel önünün alınması
gerekiyor.
PKK'YI FETÖ'YÜ KİM KULLANIYORSA BUNLARI AYRI
DÜŞÜNMEYİN
Akla gelen ilk soru şu olmalı: Devletin temel alt yapısı yıllardır
neden yaygın haber alma ağlarını halkının bilinçlenmesi üzerinden
milli kimlikle buluşturamadı? Kim engelledi, niçin engellemek
istendi? Bütün bu silahlı ve silahsız örgütler yıllarca Türkiye’yi,
Türk halkını, siyaseti tehdit ederken, Türkiye’nin gücü bunu bir
anda ortadan kaldırmaya yetecekken neden yapılamadı? Bakın,
bugün PKK-PYD-YPG’yi kim destekliyor? NATO Müttefiki Amerika başta
olmak üzere, İngiltere, Almanya, İsrail’in desteklediğini
biliyoruz. PKK-PYD’yi, FETÖ’yü kim kullanıyorsa Adnan Hoca’yı da
bundan ayrı düşünmeyin. Harun Yahya ismiyle yazdığı kitaplar son
derece üst kalitede kâğıtlara basılıyor, başka dillere tercüme
edilip, bedava dağıtılıyor. Korkunç bir bilgi ve enformasyon savaşı
değil mi? Bunlara para yetebilir mi? Bunları size yurt dışında
dağıttırırlar mı?
FETÖ VE ADNAN OKTAR'IN BENZER TAKTİKLERİ
Tabii ki var. Teknolojiyi depoluyorlar, yeri ve zamanı geldiğinde
kullanıma sokabiliyorlar. Siyasetin kilit noktalarına, iş
çevrelerine ve medyaya hissettirmeden çok iyi nüfuz
edebiliyorlar. Fethullah Gülen hareketi çok daha farklı, her
alanda nitelikli eleman yetiştirerek ülke yönetimini teslim
alacaktı, gençler öyle kirletildi, kimliksizleştirildi. “Sizler
altın nesilsiniz, ülkeyi sizler yöneteceksiniz” diyerek bu
gençlerin zihinlerine girildi. Kendi ailelerinden, ülkesinden,
yurttaş kimliğinden uzaklaştırılıp tek kişinin emrine
verildiler.
KASETİ OLAN SAVCILIĞA GİTSİN!
Benim kasetim var diye korkup susmayın. Cesaretle hareket edin. Çok
mağduriyet var. İktidar sahipleri içerden ve dışardan devlete
sızmaya çalışan bu yapıları süratle temizlemeli. Bunun gibi
istihbarat güçlerinin takibinde vakıf, cemaat, sivil toplum
örgütlerinin üzerine gidilmeli. Bunun gibi çok yapı var, Türk
gençliğini, evlatlarımızı bunların elinden kurtarmamız gerekiyor.
Yoksa Türkiye’yi yönetecek kadroları bulamayız. Kasedi olan
savcılığa gitsin. Kişisel verilerin korunması anayasal hak... Bir
bilgi gelirse size sunacağım ama benim verilerimi gizli tutun demek
lazım. Savcılar bunu imha edebilir.
NE YAPMAK LAZIM?
Türkiye’yi kuşatan, bölgede kullanmak isteyen bir güç var. Türk
siyaseti bu tehdidi, tutsaklığı halkla beraber engellemeli. Yaygın
haber alma ağlarıyla Türk halkını gerçek bilgilerle donatmalı.
Sosyal medyada birçok kirli bilgi yayılıyor. Düşmanın büyüklüğü
geleceğimizi tehdit ediyor. Hem PKK hem FETÖ hem Adnan Hoca gibi
Türkiye’yi tehdit eden örgütleri durduracak nitelikli hukukçular,
emniyetçiler, araştırmacılar devreye sokulmalı.