Atatürk Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümü 3'üncü sınıf öğrencileri, 'çevre bilinci ve sosyal sorumluluk' dersi kapsamında 'çocuk istismarı' projesini hazırladı. Doktor öğretim üyesi danışmanlığında 3 ay sürede hazırlanan proje kapsamında 45 üniversiteli genç, ünlülerden destek videosu istedi. Proje kapsamında hazırlanan video düzenlenen etkinlikte üniversitelilere izlettirildi. Saadet Özkan Çocuk İstismarı İle Mücadele Derneği Başkanı Saadet Özkan, öğrencilere 'çocuk istismarı' ile ilgili bir konuşma yaptı. 'ÇOCUKLUK BİZİM ŞİFREMİZ': İzmir'in Menderes ilçesine bağlı Sancaklı köyündeki ilkokulun müdürünün öğrencilere yönelik cinsel istismar olayının gün yüzüne çıkmasını sağlayan Saadet Özkan, anlattıklarıyla salonda duygusal anların yaşanmasına neden oldu. Çocuk istismarının dünyanın kanayan yarası olduğunu belirten Özkan, "Her birimizin bir hikayesi var ve her birimiz çocuk olduk. Çocukluk bizim şifremiz. Bizi biz yapan bugün bütün kaygılarımız, tasalarımız, mutluluğumuz, sevincimiz, her şeyimiz çocukluğumuzdan geliyor. O travmalar yediğimiz bir tokat, en küçük şeyi unutmuyoruz. Ya da bize güzel davranan bir insanı da unutmuyoruz" dedi. 'SINIFIMIN KAPISI ISRARLA KAPATILIYORDU': Daha önce kamu kurumunda dolgun bir maaşla çalıştığını istifa ederek işinden ayrılıp, hayalindeki köy öğretmenliğini yapmak için müracaatta bulunduğunu anlatan Özkan, İzmir'deki köy okulunda göreve başladığını söyledi. İstismarcı müdür ile tanıştığında ilk önce büyülendiğini belirten Saadet öğretmen, "Öyle güzel şeyler anlatıyordu ki 'ne kadar idealist bir öğretmen' dedim, büyülendim. Çekmecede cinsel performans arttırıcı gören öğretmen arkadaşımın nasıl ivedi bir biçimde 3 günde görev yeri değiştirdiğini sonradan öğrendim. Bana 'ek ders ücret alamıyorum' demişti. Her şey kazandığımız maaş mıydı? Hayır değildi. Bence miras bırakacağımız çocuklar var bizim. Öğretmenlik zengin olunmak için seçilecek bir meslek değil bana göre. Ben çocukların İngilizce derslerine girdim. Zehir gibiydiler, akılları çok açıktı. Sistemin değişmesiyle benim öğrencilerim ona gitti, başka çocuklar bana geldi. Çocuklarım masal anlatmaz, şarkı söylemez olmuşlardı. Kendilerini o kadar iyi ifade eden çocukların içe kapanması bir tuhaflıktı. Benim de sınıfımın kapısı ısrarla kapatılıyordu ve şöyle söylüyordu; okulda kapılar kapansın hocam. Ben o kapalı kapılar ardından çocuklarıma neler olduğunu anlamak için ayrıca bir mücadele vermek zorunda kalmıştım ve yalnızdık" diye konuştu. 'KAHRAMAN KIZLARIM HER ŞEYİ ANLATTI': Gözleri dolarak ve sesi titreyerek konuşmasına devam eden Saadet Özkan, yaşanan trajik olayı şöyle anlattı: "Bir gün tahta kalemim bittiği için karşı sınıfa gittiğimde kız çocukların ve öğretmenin o sınıfta olmadığını gördüm. Evi çok yakında bir lojmandaydı ve çocukları oraya götürüyordu. Biz bu çocukları ne ara böyle gözden kaçırmıştık. Niçin orada rehber öğretmenimiz, okul sosyal hizmet çalışanımız yoktu. Ya da bu insan niçin oradaydı ve 22 sene boyunca onu nasıl fark edememiştik. Bir tuhaflık vardı ama inanın konduramıyorsunuz. Beyninizin içerisinde bir yer diyor ki; yok ya bir yanlışlık yoktur. Bir yanınızda kalbinizin üzerinde bir şüphe oluyor ve o çığ gibi büyüyor. Birinin hayatı ile ilgili bir karar verecekseniz emin olmak istiyorsunuz. Öğrencilerimi 8 metrekare müdür odasına kilitlediğini fark ettim. O kapıyı her çaldığımda o kapının açılması 5 saniye sürmesi gerekirken maalesef ki, zaman alıyordu ve her girdiğimde aynı sahne vardı. Elinde aynı çayı tutan çocuk, masanın arkasında arka arkaya duran çocuklar ama ben orada çocuklara pornografi izlettiğini, 6.5, 7, 8 yaşlarında dünyanın en masum canlılarının bu korkunç insanlık suçuyla karşı karşıya olduklarını bilemezdim. Vicdanım bu açıdan hala mutlu değil, keşke daha önce algılayabilseydim. Orada ne olduğunu öğrenmeye karar verdim. O çaya parmağımı soktuğumda sıcak değildi bir kurgu vardı ve o çocuklar bu durumu anlatamıyorlardı. Bir çıkış arıyorlardı ama onlara hiçbir el dokunamamıştı. Onlarda beni korumaya çalışıyorlardı. Ne yapmam gerektiğini araştırıyordum. Söylediğim herkes 'görev yerini değiştir, görevi bırak, başına bir hal gelir' dedi. Demek ki sorun bizlerde. Çocuklarıma iyi sevmeyi ve kötü sevmeyi anlattım. Çocuklarım, 'çok büyük bir çukur kazdı, seni oraya atacakmış ne olur ölme öğretmenim' dediler. Dedim ki; 'ben ölümsüzüm.' Mücadelemize başladık benim o kahraman kızlarım yaşadıkları korkunç her şeyi anlattılar. Anneler babalar perişan oldular. Köyün kahvesine, imamına gittim. Hep birlikte mücadeleye başladık. Çok tehdit aldım hiçbiri de umurumda olmadı." 'PES ETMEYELİM': İzleyicilerin gözlerinden yaşlar aktığı konuşmada, Saadet Özkan mahkeme koridorlarının çocukların olmaması gereken yerler olduğuna işaret etti. Özkan, "Bulunduğunuz ilin mahkemelerine gidip, cinsel istismar mağduru çocuklara sahip çıkalım. O aileler bizleri gördüğünde yalnız olmadıklarını anlıyorlar. Bu suçu işleyenlerin tutuklanmalarını sağlamalıyız. Her şey para değil arkadaşlar, biz hayatlara dokunabiliriz. Onların gözlerinin içine bakabiliriz. Bizler pes etmeyeceğiz. Pes etmeyen birini yenemezler" dedi.