Ruşen Çakır'dan olay yazı 'Çare Hatip Dicle mi?'
Abone olRuşen Çakır bugünkü yazısında HDP'nin başına Demirtaş yerine Dicle'nin getirileceği söylemleri üzerine bir analiz yaptı.
İNTERNETHABER.COM
Habertürk yazarı Ruşen Çakır bugünkü
yazısında, Cumhuriyet'in ortaya attığı 'Hükümet HDP'yi dizayn
edecek, Demirtaş yerine Dicle gelecek' iddiasını ele alarak parti
için son zamanların popüler sloganını uyarlayıp-kullanarak 'Çare
Hatip Dicle mi?' diye sordu.
Çakır'a göre, 'HDP’yi siyasi iktidardan veya ona yakın birilerinin
dizayn etmeye kalkması ne akıl kârı, ne doğru, ne de mümkün' zira
Selahattin Demirtaş, "geleceği hakkında kuşkular bulunan HDP gibi
yeni bir partiye kısa sürede ciddi bir dinamizm katmış bir isim" ve
söylemi, "aldığı oy, politik duruşu son tahlilde Kürt siyasi
hareketinin, hükümetin ve ülkenin faydasına bir çizgi.”
İşte Çakır'ın o yazısından çarpıcı
satırlar:
BOMBAYI Cumhuriyet Gazetesi Ankara Bürosu’nun deneyimli isimlerinden Erdem Gül patlattı. “AKP’nin HDP’yi dizayn planı: Demirtaş gitsin, Dicle gelsin” başlıklı kulis haberinde iktidar partisinin, HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’tan şu nedenlerle rahatsız olduğunu yazdı:
1- CHP ve sola fazla yakın olması;
2- 17 Aralık sürecinde Recep Tayyip Erdoğan aleyhine
çıkışlar yapması;
3- Gülen Cemaati’ne karşı açık tavır
almaması;
4- Son 6-7 Ekim olayları sırasındaki
tavrı.
Yine aynı haberde, son dönemlerde hükümet çevrelerinin takdir ettiği açıklamalar yapan, örneğin Cemaat’e yönelik operasyonlara olumlu yaklaşan Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Hatip Dicle’nin siyasi iktidar tarafından tercih edildiği yazıldı.
HDP’DE LİDER SORUNU
YOK
Kimileri “Olur mu böyle şey!” diye haberi inandırıcı bulmadı. Kuşkusuz “Olur mu böyle şey!” itirazı haklı, ancak anladığım kadarıyla haber de büyük ölçüde doğru. Erdem’in sıraladığı gerekçelerin hepsi isabetli fakat sanıyorum Demirtaş’tan duyulan rahatsızlığın en önemli nedeni, onun, geleceği hakkında kuşkular bulunan HDP gibi yeni bir partiye kısa sürede ciddi bir dinamizm katmış olmasıdır. Cumhurbaşkanlığı seçim kampanyasındaki performansı ve elde ettiği oyla Demirtaş hem partisinin geleneksel tabanıyla ilişkisini kuvvetlendirdi hem de onu yeni alanlara taşıma imkânı yakalayarak çözüm sürecine olumlu anlamda katkıda bulundu.
Bu noktada süreç konusunda (iyi ki) iflah olmaz bir iyimser olan Hüseyin Yayman’ın şu tespitine katılmamak elde değil: “Demirtaş’ın söylemi, aldığı oy, politik duruşu son tahlilde Kürt siyasi hareketinin, hükümetin ve ülkenin faydasına bir çizgi.”
"İKTİDARDAN BAZI KİŞİLERİN HDP
LİDERLİĞİYLE SORUNLARI VAR"
Dolayısıyla şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: HDP’nin bir liderlik
sorunu yok, ancak siyasi iktidardan bazı kişilerin HDP liderliğiyle
sorunları var. Zira HDP’nin de bir parçası olduğu Kürt siyasi
hareketi (KSH) sistemli bir şekilde güçlenirken iktidar partisi,
özellikle Kürt seçmen desteği açısından belli bir gerileme yaşıyor,
ki Kobani krizi bunu daha da hızlandırmışa benziyor. Yani şu anda
sürecin iki tarafı arasında KSH lehine bir eşitsizlik söz konusu ve
hükümet çevreleri daha fazla güçlenerek arayı kapatmak yerine genel
olarak KSH’ye, özel olarak HDP’ye güç kaybettirmeye
çalışıyorlar.
DİCLE’NİN MİSYON VE FONKSİYONLARI
Olayın Hatip Dicle ile ilgili boyutunu ele alacak olursak, öncelikle çok bariz bir dizi çelişki karşımıza çıkıyor. Örneğin, yakın bir zamana kadar Dicle KSH içinde “en şahin” isimlerden biri olarak görülüyordu. Bu nedenle milletvekilliği hakkının gasp edilmesinden ve KCK davasından (yine) yıllarca içeri tutulmasından AKP çevreleri hiç mi hiç rahatsız olmadı, hatta tam tersi bile söylenebilir.
Öte yandan Dicle, Demirtaş’ın HDP’ye eşbaşkan seçilmesinden kısa bir süre sonra, KSH bünyesinde kilit bir pozisyona sahip, bazı açılardan bakıldığında HDP’den yer yer daha önemli olan DTK’nın eşbaşkanlığına seçildi. Belli ki birileri onun Ankara değil de Diyarbakır’da bulunmasını “pasif bir konum” olarak algılıyor. Bu da onların Diyarbakır’ın KSH için nasıl bir anlam ifade ettiğini tam kavrayamadıklarını gösteriyor.
"DİCLE ÖCALAN İLE DOĞRUDAN GÖRÜŞME VE
ÇALIŞMA İMKANI BULUR"
Son olarak Dicle’nin, şu anda tıkanmış gibi gözüken sürecin yeniden
rayına oturması halinde zaten daha fazla misyon ve fonksiyon
üstleneceğini, Abdullah Öcalan ile doğrudan görüşme ve çalışma
imkânı bulacağını biliyoruz.
Aslında başta söylememiz gerekeni söyleyerek yazıyı noktalayalım: HDP’yi siyasi iktidardan veya ona yakın birilerinin dizayn etmeye kalkması ne akıl kârı, ne doğru, ne de mümkündür.