Ruşen Çakır'dan çözüm süreci için son çağrı!
Abone olÇakır çözüm süreci nereye gidiyor sorusuna yanıt arayan Vatan yazarı Ruşen Çakır, hükümete çarpıcı uyarılarda bulundu...
GAZETECİLER.COM
KCK'nın geri çekilmeyi durdurduğunu açıklamasıyla
soru işaretlerine konu olan çözüm süreci Ruşen
Çakır'ın da gündeminde. Cemil Bayık'ın
açıklamaları ve BDP cephesinden gelen ilk
refleksleri köşesine taşıyan Çakır çözüm süreci nereye gidiyor
sorusuna
Devlet ile PKK arasındaki güvensizliğin hala aşılmış olmadığını
vurgulayan Ruşen Çakır, bu sorunun çözümünde en önemli aktör olması
gereken BDP'nin ise işlevsizleştiğini yazdı. Hükümet ya BDP'ye alan
açmalı ya da Öcalan'ın konumunu araçsal olmaktan çıkarıp starejik
konuma taşımalı diyen Çakır, aksi taktirde sürecin tümüyle
tehlikeye gireceğini yazdı.
İşte Çakır'ın yazısındaki ilgili bölüm:
Açığa düşen BDP
Normal şartlarda bu sorunun aşılmasında BDP’ye çok görev düşmesi
beklenir. Ancak BDP’nin PKK üzerinde ciddi bir etkisi olmadığını bu
son olayda bir kez daha gördük: “Bayık öyle demek istememiştir”
diyen Eş Başkan Selahattin Demirtaş, KCK açıklamasıyla açığa düşmüş
oldu. Hâl böyle olunca BDP’nin devlet nezdinde çok fazla kredisi
olmuyor. Sonuçta ihale dönüp dolaşıp bir kez daha Abdullah Öcalan’a
kalıyor.
Birçok kişi gibi ben de bu sürecin en büyük şansının Öcalan
olduğunu düşünüyor, onun sürecin merkezine alınmasını doğru
buluyorum. Ancak Kürt siyasi hareketinin diğer aktörlerini
önemsizleştirip bütün yükü Öcalan’ın sırtına yüklemek çok akılcı
bir strateji değil. Üstelik bu, onun gerek Kürt hareketi, gerekse
genel kamuoyuyla iletişimini bu derece sınırlı tutularak yapılınca
süreç ister istemez sık sık kesintiye uğrayabiliyor.
Devlet bu süreci, kazasız belasız, Kürt sorununun kalıcı çözümüne
ulaşacak bir şekilde tamamlamak istiyorsa ya Kürt siyasi hareketi
içinde Öcalan dışındaki aktörlere daha geniş bir inisiyatif alanı
açmak (ki böylesi bir girişime karşı Öcalan’ın tavrı ne olur,
belirsiz) ya da Öcalan’ın konumunu, onun deyimiyle “araçsal”dan
“stratejik”e taşımak durumunda. Tabii kendi üzerine düşen,
demokratikleşme paketi gibi ödevleri de yerine getirmesi şart. Aksi
takdirde süreç sahiden tehlikeye girebilir. Böylesine olumsuz bir
ihtimalin sadece Türkiye’nin iç barışını değil, aynı zamanda tüm
bölgeyi etkileyeceği de ortada. Özetle: Kötü niyetlileri
sevindirmek istemiyorsak, sadece iyi niyetle değil aynı zamanda
gerçekçi bir şekilde hareket etmek gerekiyor.
Yazının tamamı için