Rum lider Papadopulos çıkmazda
Abone olPapadopulos her geçen gün itibar kaybediyor. Rum Politis-MakarİOs Drusİotİs Gazetesi Rum liderin uyguladığı politikaların çıkmaza girdiğini yazdı.
24 Nisan tarihindeki referandumun ardından, Annan Planı'nın
iyileştirilmesi amacıyla müzakerelerin yeniden başlaması gündeme
geldi. Papadopulos'un tezi, herhangi bir girişimin Türkiye'ye tarih
verilmesiyle ilgili kararın alınacağı Aralık 2004 tarihinin
sonrasına bırakılması yönündeydi. Lefkoşa'nın amacı, Kıbrıs
Cumhuriyeti'nin tanınması amacıyla şantaj yapılması için aralık
konjonktürünün değerlendirilmesiydi. Bu gelişme, Rum tarafının
müzakere konumunu güçlendirecekti. Muhalefetin görüşü,
Cumhurbaşkanı'nın stratejisinin yanlış olduğu ve aralık
konjonktürünün planın iyileştirilmesi ve sorunun çözülmesi için
değerlendirilmesi gerektiği yönündeydi. AKEL'in başlangıçtaki tezi
de buydu. Ancak partinin liderliği aşamalı olarak Papadopulos'un
politikasına uyum sağladı ve aralık ayından sonrasına yoğunlaştı.
Dışişleri Bakanı Yorgos Yakovu, Bakanlar Konseyi'nde, ülkemizin,
Türkiye'ye tarih verilmesi konusuyla ilgili kararda veto
kullanmaması için, Kıbrıs'ın taleplerini ortaya koydu: Askerlerin
çekilmesi, yerleşiklerin adadan gitmesi, diplomatik tanınma,
limanların, hava sahasının açılması vs. Bu talepler, AB'de hiç
destek bulmadı. O zaman Papadopulos, beklentilerinin çıtasını en
alt düzeye indirdi: Türkiye ile ilişkilerin normalleşmesi. Bu da
destek görmedi. Sonuçta Kıbrıs, koyduğu yedi talepten yalnızca
birini, o da yarım olarak elde etti. Papadopulos, 17 Aralık
tarihindeki Konsey'de iki nedenden dolayı AB içinde tamamen yalnız
olduğu mesajını aldı: 1 - Güvenilirliğini kaybetti, çünkü AB
gerçekten Annan Planı temelinde çözüm istediği konusunda
Papadopulos'un, Brüksel'le dalga geçtiğini düşünüyor. 2 -
Türkiye'ye tarih verilmesi konusu, Kıbrıs'ın üyeliğinden daha çok
önemliydi. Bunun üzerine Papadopulos protokolün imzalanmasıyla
dolaylı da olsa tanınmanın sağlanacağı değerlendirmesiyle ortaya
çıktı. Aralık ayından sonra ilk Ulusal Konsey toplantısında, Kıbrıs
sorununa ilişkin yeni bir girişim meselesi ortaya konulduğu zaman,
Papadopulos şu yanıtı verdi: "Türkiye'nin işini
kolaylaştırmayacağım". Yani Papadopulos, 17 Aralık stratejisinin
çökmesine rağmen, protokol vasıtasıyla önemli siyasi faydalar
sağlayacağına inanıyordu. Son gelişmeler, Papadopulos'un
beklentilerini yine boşa çıkardı. Komisyon, Kıbrıs AB'nin tam üyesi
değilmiş gibi hareket ederek protokol metninde Türk hükümetiyle
anlaştı. Tek seçenek Annan Planı Dolayısıyla Rum hükümeti dramatik
bir çıkmazda. AB, Ankara'nın, Lefkoşa'dan daha etkili olduğunu
yeniden teyit ederek, bir üye devletle, Kıbrıs'la dayanışma temel
ilkesini görmezden gelerek, Türkiye'yi destekliyor. AB bu tutumuyla
Lefkoşa'nın tek bir seçeneği olduğunu ortaya koyuyor: Annan Planı
temelinde çözüm. Papadopulos'un gerçekte, ne kadar haklı olduğu ya
da olmadığı bir yana, Kıbrıs Cumhuriyeti'nin AB üyesi devlet olarak
gücüne dayanan stratejisi boş çıktı. Çünkü; 1 - Ne AB'de ne
Washington'da, ne de BM'de destekçisi yok. 2 - Müttefiki de yok,
çünkü Yunanistan bile 1974 yılından beri ilk kez Kıbrıs'a mesafeli
davranıyor. 3 - Türkiye'nin büyüklüğü ve coğrafyası, komşu ülkeye
büyük bir avantaj sağlıyor. Uluslararası güçler referandumdan önce
ifade ettikleri teze bağlılığını sürdürüyor: Ya mevcut plan
temelinde çözüm ya da çözümsüzlük. Ancak çözümsüzlük, zamanın
geçmesiyle işgal bölgelerinin tamamen özerkleşmesine neden olacak.
Yani geriye kalan gerçek ikilem söz konusu plan ile bölünme
arasında. Cumhurbaşkanı, Rum tarafının tümüne yüklenen sorumlulukla
ikinci bir başarısızlığın, Kıbrıs'ın birleşik bir devlet olarak
sonu olacağını biliyor. Ne istediğini açıklığa kavuşturmayı
reddetmesinin nedeni de bu. Papadopulos planda değişiklik
yapılmasını istemiyor, başka bir plan istiyor. Uluslararası güçler
ise başka bir plan sunmaya istekli değil ve sadece değişiklikleri
görüşmekten yana. Papadopulos'un planı reddetme yöntemi kendisine
çark etme imkânı bırakmıyor. Diğer yandan verdiği sözleri ve
kamuoyunda yarattığı beklentileri yerine getirmedi. Uzlaşma ve
bölünme ikilemi günden güne ağırlığını daha fazla hissettirecek.
Bölünmenin sorumluluğu, gittikçe daha çok, bizzat Papadopulos ve
destekçisi Hristofyas'ın sırtında olacak. (Rum gazetesi
Politis-MakarİOs Drusİotİs)