Ruhban okuluna tepki var
Abone olTürk-Ortodoks Patriği Basın Sözcüsü Sevgi Erenerol, Heybeliada Ruhban Okulu'na izin verilmesinin sakıncalarını anlattı.
Türk-Ortodoks Patrikhanesi Basın Sözcüsü Sevgi Erenerol, Fener
Rum Patrikhanesi'ne bağlı Heybeliada Ruhban Okulu'nun yeniden
eğitim ve öğretime başlamasına izin verilecek olmasının yanlış bir
hareket olduğunu söyledi. Erenerol, "Burada amaç papaz yetiştirme
meselesi değildir. Öyle olsa bunların Selanik'te kendilerine bağlı
bir ilahiyat fakülteleri var. Papaza ihtiyaçları olsa oradan
getirirler. Heybeliada Ruhban Okulu, Bizans hülyalarını
gerçekleştirmenin alt yapısıdır" dedi. Türkiye Kamu-Sen'in
davetlisi olarak geldiği Ordu'da İHA muhabirine özel açıklamalarda
bulunan Türk-Ortodoks Patrikhanesi Basın Sözcüsü Sevgi Erenerol,
Heybeliada Ruhban Okulunun kapalı olmadığını, sadece 1984 yılında
öğrenci bulunamadığı için öğrenimin ara verdiğini belirtti. Bugün
bin 300 civarında olan Rum cemaatinin yarısının yaşlı ve hasta
olmak üzere Balıklı Rum Hastanesi'nde bulunduğunu, böyle bir
durumda Ruhban Okulu'nun öğrencileri nereden bulacağının merak
konusu olduğunu ifade eden Erenerol, asıl amacın ekümenik sıfat
kazanmak olduğunun altını çizerek şöyle konuştu: "Burada asıl amaç
tamamıyla ekümeniklik meselesidir. Heybeliada Ruhban Okulu'na
dışarıdan öğretmen ve öğrenci getirecekler. Daha sonra bunu
uluslararası bir okul haline dönüştürecekler. Buradan yetişecek
olanlarla ileride yeni bir patriklik meselesi ortaya
çıkaracaklardır. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olma mecburiyetiyle
seçilen patriklik devrinin kapandığını belirterek, tüm dünya
ortodokslarının ekümenik patrikhanesi konumuna getireceklerdir.
Dolayısıyla bunun Batı Trakya'daki Türk azınlığının haklarının
korunması şartına dayandırılması büyük hatadır. Arkada yatan, bir
papaz yetiştirme meselesi değildir. Çünkü bunların Selanik'te bir
ilahiyat fakülteleri bulunuyor. Papaza ihtiyaçları olsa oradan
getirirler. Heybeliada Ruhban Okulu Bizans hülyalarının alt
yapısıdır". "MİSYONERLİK KADINI HEDEF SEÇTİ" Daha sonra TESK
Otel'de düzenlenen konferansa konuşmacı olarak katılan
Türk-Ortodoks Patrikhanesi Basın Sözcüsü Sevgi Erenerol, Türkiye'de
misyonerlik faaliyetlerinin son yıllarda hız kazandığına dikkat
çekti. Türkiye'de yürütülen misyonerlik faaliyetlerinin dinsel bir
yanı bulunmadığını, tamamen etnik ve cinsel ayrımcılık esasına
dayandırıldığını, ülkeden toprak koparmak için yapıldığını kaydeden
Erenerol, 1990'lı yıllardan itibaren bu faaliyetlerin hız
kazandığına ileri sürerek, " Asya'yı hristiyan yapmak için
Türkiye'yi anahtar olarak görüyorlar. O sebeple Türkiye'ye aşırı
bir saldırı var" diye konuştu. Misyonerlik faaliyetleri için kadın
ve ailenin hedef olarak seçildiğinin altını çizen Sevgi Erenerol,
"Türkiye'deki misyonerlik faaliyetleri üç koldan yapılıyor.
Birisini Vatikan, ikincisini Fener Rum Patrikhanesi, üçüncüsünü ise
Protestanlar yapıyor. Bu projeyi hayata geçirmek için özellikle
kadınlara yönelik kurumlar kuruyorlar. Çünkü ailenin en zayıf
halkası kadın olarak kabul edilir. Kadın üzerinde yapılacak
çalışmanın toplumun diğer üyelerini etkileyeceğini kabul ediyorlar"
dedi. "İNGİLİZCE KURSLARI MİSYONER YATAĞI" Sevgi Erenerol,
misyonerlik faaliyetleri içinde yabancı dil kurslarına da dikkat
çekti. Misyonerlerin önce sorunlu gençleri tesbit ederek işe
başladığını, milli şuurdan yoksun, ailevi problemleri olan gençler
üzerinde çalıştığını belirten Erenerol, "Bunları yaparken de
İngilizce kurslarını kullanıyorlar. Her ingilizce kursunu bugün bir
misyonerlik faaliyeti olarak kabul edebilirsiniz. Kendine yakın
gençleri eğitime tabi tuttuktan sonra ev kiliselerine
yönlendiriyorlar. Bunun için dükkanları, apartman dairelerini
kiralayıp ibadethane olarak kullanıyorlar. Bugün hemen her ilimizde
ev kiliselerine rastlamak mümkündür. İstiklal savaşında bu
topraklardan atılanların torunları, yöneticilerimiz sayesinde
davetler vererek geri çağırılıyor. Bir duvarı veya bir taşı kalmış
bir takım harabeleri kilisedir diyerek ayin yapılıyor. Cemaati
olmayan kiliselere otobüslerle Yunanistan'dan cemaat getiriliyor.
Böyle bir rezaletle karşı karşıyayız" şeklinde konuştu. Doğu
Karadeniz Bölgesi'nde ise Samsun ve Trabzon'daki kiliseler
vasıtasıyla misyonerlik faaliyetleri yürütüldüğünü, bölgedeki
gençlerin buradaki papazlar vasıtasıyla yoldan çıkarıldığını, bu
kiliselerin Pontus faaliyetlerine de destek verdiğini kaydeden
Türk-Ortodoks Patrikhanesi Basın Sözcüsü Sevgi Erenerol, mason
locaları, Rotary, Lions ve Bilderberg gibi kuruluşların misyonerlik
faaliyetlerini desteklediğini ileri sürdü.