RTÜK'ün raporu kitap oluyor
Abone olRTÜK, televizyon programlarındaki şiddetin, müstehcenliğin ve mahremiyet ihlallerinin izleyicilerin ruh sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerinin anlatıldığı raporu kitaplaştırıyor.
RTÜK’ün kitap haline getireceği rapra göre, izleyici haberlerde,
dizi ve filmlerde, kahramanların olumsuz koşullarda çözümsüzlük
yaşadıklarını görüyor ve özdeşlik kurarak kahramanlar adına
çaresizlik duygusu yaşıyor. Raporda, ABD’de yapılan bir araştırma
da ele alınarak, televizyonda şiddet kullanılan sahnelerde
saldırganların yüzde 73’ünün cezasız kaldığı belirtiliyor. İyi
karakterli kişilerin şiddet uygulamasının programlarda meşru
gösterildiği de belirtilen raporda bu durumların izleyicide
duyarsızlaşmaya neden olduğu vurgulanıyor. Çocukluk ve ergenliğin,
bedensel, zihinsel, ruhsal ve toplumsal değişikliklerin çok yoğun
ve hızlı yaşandığı dönemler olduğu anımsatılan raporda,
televizyondan en çok çocukların etkilendiği kaydediliyor. Raporda,
şiddet ve yoğun cinsel ilişki içeren programların öncelikle
çocuklar olmak üzere izleyiciler üzerinde olumsuz etkileri olduğuna
işaret edilirken, televizyonlardan aktarılacak bilgi ve
görüntülerin planlanması gerektiğine değiniliyor. "MAFYA DİZİLERİ
KİMLİK GELİŞİMİNİ OLUMSUZ ETKİLİYOR" Özellikle kadınlara yönelik
’Reality’ programlarında sürekli ele alınan tecavüz, aile içi
cinsel taciz gibi konuların bir süre sonra olağan görülmeye
başladığına değinilen raporda, mafya dizilerinin çocukların ve
gençlerin kimlik gelişimlerini olumsuz etkilediği vurgulanıyor.
Raporda, "Bulgular şiddet içerikli programları tercih etmenin erkek
çocukların saldırganlığını öngördüğünü göstermiştir. Aynı gruplarla
yapılan izleme çalışmaları da şiddet programlarını tercih eden
erkeklerin 30 yaşında ciddi suçlar işlediklerini göstermiştir"
ifadeleri yer alıyor. 6-10 yaş arasındaki dönemin, çocukların
TV’deki saldırgan karakterlerden etkilenmeleri açısından çok kritik
bir dönem olduğuna dikkat çekilen raporda, "Çünkü bu yaşlarda TV
seyretme saatlerinin en üst düzeye ulaştığını ve TV’deki öyküleri
gerçek olarak algıladıklarını vurgulamışlardır" deniliyor. Raporda,
Türkiye’de 5 bin 360 kişi üzerinde yapılan bir araştırmanın, günlük
televizyon izleme süresinin ortalama olarak 4 saat olduğunu ortaya
koyduğu belirtilirken, toplumun yüzde 20’lik bir kısmının günde 5
saat televizyon izlediği bildiriliyor. "YATAK KIYAFETLERİ
MAHREMİYETİ BOZDU" Son dönemlerde ortaya çıkan gelin kaynana tarzı
yarışmaların da eleştirildiği raporda, bu yarışmalarda yatak
giysileriyle ekran karşısına çıkıldığı milyonlarca izleyicinin
önünde mahremiyetin neredeyse tamamen ortadan kalktığı
belirtiliyor. Bu tür programların izleyiciler üzerinde güçlenen bir
alışkanlık yarattığı da ifade edilen raporda, yine aynı tarz
yarışmaların bireylerde ’röntgencilik’ duygularını açığa çıkardığı
kaydedilirken, bazı klipler de eleştiriliyor. Raporda, "Magazin
türü programların etkileri" üzerine gecekondulu kadınlarla yapılan
bir çalışmanın sonuçları da anlatılıyor. Buna göre, kadınların aile
içi iletişimlerinin azaldığı, çocukların okuma alışkanlıklarının
azaldığı ve yine çocukların programda gördüklerini taklit etme
eğilimlerinin arttığı saptamasına yer veriliyor. "ÇOCUKLARIN TV
İZLEME SÜRELERİNİ KONTROL EDİN" Raporun öneriler bölümünde
çocukların TV izleme sürelerinin kontrol edilmesi ve özellikle
şiddet içerikli filmleri seyretmelerini engellemek gerektiği
belirtiliyor. Raporda, tüm medya çalışanlarının üzerlerine düşen
sorumlulukları acilen yerine getirmeleri gerektiği belirtilirken,
sadece anne-babalara değil yasalara da görev düştüğünün altı
çiziliyor.