RTÜK erkek egemen bir kuruluş mu?
Abone olRTÜK'ün uygulamalarını sert bir dille eleştiren Milliyet yazarı Ece Temelkuran'dan 'ezber bozucu' bir yazı daha: RTÜK delikanlıysa çıksın ortaya!
Radyo Televizyon Üst Kurumu'nun (RTÜK) 'erkek egemen' bir
anlayışla yönetildiğini dile getiren Ece Temelkuran'dan
'zehir-zemberek' bir yazı daha. üstbaşlıklı yazılarını
sürdüren Ece Temekuran'ın "RTÜK'ün erkeklik freni" başlıklı
yazısını birlikte okuyoruz:
- Ekran kadınları şirretleştirirken, iyi ama sıra erkeklere
gelince... Orada dur bakalım bi' dak'ka! Devlet işe el koyar, tüm
'zinde kuvvetler' ayağa kalkar. Bu ülke, erkeklerinin de 'ekran
müptezelliğini' görmeli oysa!
Kadınlar niçin erkeklerin ağda yapmasını ister? "Bir kerecik!
Minnacık yapıştırayım bi' dene!"
Erkeklerin, acıyı, kadın olmanın zorluğunu "minnacık" da olsa
anlamalarını isterler. Nafile elbette! Elinde bir lokma ağdayla
şaka yollu yalvaran kadın, anlaşılmayı, merhamet edilmeyi bekler
aslında. Her trajedi de ağlayarak oynanmaz; bazıları böyle şaka
yollu geçip gider işte. Neyse...
Yaklaşık bir ay önce ATV'de "He's a lady!" ("O bi' küçük
hanımefendi!" Program Türkiye'de yapılırsa bu çeviriyi
kullanabilirler!) programının haberi takıntılı bir halde ağda
sahnesiyle gösterildi.
Kadınların lunapark aynası
Kadın olmanın en acılı yanı ağda imiş gibi, erkeklerin, kadın
olmayı bir kere deneseler en dayanamayacakları şey bu olacakmış
gibi haber ağda sahneleriyle tekrar edildi. Oysa bir kadına
sorsanız "Kadınlığın en zor yanı ağda mıdır?" diye, alay ederek
güler size. Kederlenmeye müsait bu fasla da "Neyse" deyip geçelim
ve esas konuya girelim.
Birkaç yıldır, dozu hızla artarak, kadınların bağırsaklarını
izliyoruz televizyonda. Hep kadınların düşkünlüğü... Kadınlar kavga
etmeye başlayınca rating yükseliyor; reklam verenler parayı didişen
kadınlara kaydırıyor, reklam payı büyüdükçe kadınlar daha da
şirretleşiyor. Derken televizyon asabi ve oynak kadınlar hamamına
dönüşüyor: Semra'anımlar, Kuşum Aydın ve "ekran teyzeleri", Seda
Sayan ve "ablaları", Serap Ezgü ve "kurbanları" göbek taşında
keseleniyor da keseleniyor.
Televizyon kadınları "ayna" olarak, ama lunaparktaki aynalar gibi
gösteriyor: Küçük bir kafa, koca bir göbek ve hiçbir yere
gidemeyecek kadar kısa bacaklar. Giderek kadınlar, baktıkları
görüntüye dönüşüyor. Kimse de, RTÜK dahil, bu "kontrolsüz tekeri"
durdurmuyor. Ta ki...
'Delikanlı' RTÜK
RTÜK Başkanı Fatih Karaca geçen hafta bir açıklama yaptı. Dedi ki,
"Eğer erkeklerin kadın kılığına girdiği program yayımlanırsa kurulu
olağanüstü toplantıya çağırırım. Zaten rating hesabı da sağlıklı
değil". Günaydın güneş! Yeşil ovalar! Kadınların bağırsaklarını
deşen kontrolsüz ekran tekeri iyi, ama sıra erkeklere gelince bi'
dak'kaaa! Orada duracaksın! Orada devlet işe el koyar, orada bütün
"zinde kuvvetler" ayağa kalkar.
Ben de diyorum ki şimdi; madem bir işe başlandı, tamamlansın. Madem
kadınların ipliği pazara çıktı, para için kaç erkeğin topuklu
ayakkabı giyip, ağda yaptıracağı da görülsün. Bu memleket bu yüzü
de görsün, lunapark aynasında buraları da eğilsin, bükülsün bu
ülkenin. Erkekler niye "temiz" kalacak ki?! Para kadınları
şirretleştiriyorsa, erkekleri de en büyük korkularıyla
yüzleştirsin!
Programın orijinalinde kazanan, en "kadınsı" görünen olmadı. Eşini
özlediği için ekranda ağlayan adam kazandı. Çünkü seyirciler
kadınlığın ağlayabilmekle ilgili olduğunu düşündü. Türk erkeği buna
dayanamaz herhalde: "Karı gibi ağlayan" bir yüzle temsil edilmeye!
RTÜK de buna dayanamadı herhalde! Yoksa ağda... En kolayı! Ama
"delikanlıysalar" eğer, çıksınlar ortaya!
Yazı: Ece Temelkuran
Kaynak: