Romatizma ülselere çevirmesin
Abone olÖzellikle eklem ağrılarında sık kullanılan romatizmal ağrı kesicilerin, ülser oluşumuna yol açabiliyor.
Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr.
M.Enver Dolar, özellikle eklem ağrılarında sık kullanılan
romatizmal ağrı kesicilerin, ülser oluşumu ve komplikasyon (kanama,
perforasyon ve ölüm) riskini artırdığını kaydetti.
Eklem ağrıları en sık doktora başvuru sebeplerinden biri. Bu
nedenle semptomatik iyileşme sağlayan non-steroid anti-inflamatuar
(romatizmal ağrı kesiciler) ilaçlar en sık reçete edilen ilaçlar
arasında yeralıyor. Amerika'da yılda yaklaşık 100 milyon
non-steroid anti-inflamatuar ilaç reçetesi yazıldığını ve 40 milyar
tablet aspirin kullanıldığını belirten Uludağ Üniversitesi Tıp
Fakültesi İç Hastalıklar Ana Bilim Dalı Gastraenteroloji Bilim Dalı
öğretim üyesi Prof. Dr. M.Enver Dolar, dünyada 300 ve ABD'de 14
milyondan fazla hastanın düzenli non-steroid anti-inflamatuar ilaç
kullandığını söyledi. Prof Dr. Dolar, Non-steroid anti-inflamatuar
ilaç kullananlarda ülser oluşumu ve komplikasyon (kanama,
perforasyon ve ölüm) riski arttığını ifade etti.
Non-steroid anti-inflamatuar ilaç kullananların yaklaşık yüzde
25'inde gastrointestinal sisteme ait yan etkiler görüldüğünü
vurgulayan Prof. Dolar, bu grup ilaçların alt gastrointestinal
sistemde de ülserasyon, kanama, striktür, kolitis ve inflamatuar
barsak hastalıklarının alevlenmesine yol açabildiğini dile
getirdi.
Gastrointestinal yan etkiler nedeni ile hastaların yüzde 10'unda
ilaçların kesilmesi gerektiğini anlatan Prof. Dr. Dolar, "Sürekli
non-steroid anti-inflamatuar ilaç kullananların yüzde 10-15'inde
gastro-duodenal ülserasyonlar meydana gelir. Bu grubun da yaklaşık
yşüzde 3'ünde kanama veya perforasyon ortaya çıkar. Non-steroid
anti-inflamatuar ilaç kullananlarda mukozal hasar oluşma riski
yaklaşık 4 kat, gastrointestinal kanama riski 3 kat, perforasyon
riski 6 kat artmıştır. Non-steroid anti-inflamatuar ilaç
kullananların endoskopik takiplerinde gastrik erozyonların duodenal
olanlardan 2 kat daha fazla olduğu saptanır. Üst gastrointestinal
kanaması geçirenlerin yaklaşık yüzde 50-60'ında son 1 hafta içinde
non-steroid anti-inflamatuar ilaç kullanımı vardır. Non-steroid
anti-inflamatuar ilaçlar alt gastrointestinal sistemde de
ülserasyon, kanama, striktür, kolitis ve inflamatuar barsak
hastalıklarının alevlenmesine yol açabilirler." dedi.
Yaşlılarda, özellikle tipik ülser semptomları olmadığını vurgulayan
Prof. Dr. M.Enver Dolar, Non-steroid anti-inflamatuar ilaçlara
bağlı ülserlerin yüzde 50'sinden fazlasında ilk belirti kanama
olduğunu, hayatı tehdit eden ülser hastalığı olanların yüzde
60'ında non-steroid anti-inflamatuar ilaç kullanımına
rastlanhdığını açıkladı. Non-steroid anti-inflamatuar ilaçların
peptik ülser gelişme riskini de artırdığını belirten Dolar, bu
ilaçları düzenli alanların yüzde 30'unda aktif ülserasyon olduğunu,
uzun süre steroid kullanımının, özellikle daha önce ülser hikayesi
olanlarda riski artırdığını, ancak bu riskin pekçok non-steroid
anti-inflamatuar ilaçdan daha az gerçekleştiğini söyledi.
Suda eriyen non-steroid anti-inflamatuar ilaçların (aspirin)
topikal etkilerinin daha güçlü olduğuna dikkat çeken Uludağ
Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. M.Enver Dolar,
çoğu non-steroid anti-inflamatuar ilacın zayıf asit olduğunu ve
midenin asidik ortamında iyonize olamadığını söylyedi. Sık
kullanılan aspirin, ağrı kesiciler ve özellikle antiromatizmal
ilaçların mide zarına zarar vererek ülser oluşumunu
kolaylaştırdığına vurgu yapan Prof. Dr. Dolar, şöyle devam
etti:
"Non-steroid anti-inflamatuar ilaçlar sistemik olarak
kullanıldıklarında da klinik olarak derin ülserler
oluşturabilirler. Prostaglandinler non-steroid anti-inflamatuar
ilaçların ülser yapıcı etkilerini önlerler. Prostaglandin
antikorlarının ülser oluşturması ve prostaglandin anologlarının
non-steroid anti-inflamatuar ilaç ülserlerini önlemede H2
blokerlerinden daha üstün olması bunu destekleyen kanıtlardır.
Non-steroid anti-inflamatuar ilaçların akut etkileri mukozada
yüzeyel erezyonlar ve kanamadır. Tipik olarak hasar hemen ortaya
çıkar ve takip eden 5 gün içinde mukozal bütünlük sağlanır.
Non-steroid anti-inflamatuar ilaçlar alınmaya devam edilirse
adaptasyon mekanizması devreye girerek gastrik mukozal hasarı
ortadan kaldırır. Mukozal hücre çoğalmasının artması ve gastrik kan
akımındaki düzelme ile bu adaptasyon fenomeni meydana gelir. Eğer
bu adaptif olay yetersiz ise bazı hastalarda klinik olarak ülser
ortaya çıkar."