Aşk-ı Memnu Dizi Halid Ziya Uşaklıgil'in Aşk-ı Memnu adlı romanından uyarlanmıştır. Dizide, İstanbul'un sayılı zenginlerinden biri olan Adnan Bey'in, çok sevdiği karısı İnci öldükten sonra Nihal ve Bülent adlı iki çocuğuyla kalmasından sonra, ikinci bir evlilik yaparak kendisinden çok genç bir kız olan Bihter ile evlenmesi ve Bihter'in kendisini manevi yeğeni Behlül'le aldatmasını konu eder. Önce Bihter bir süre sonra da annesi Firdevs Yöroğlu köşke yerleşirler. Eşini kaybeden Firdevs’in hayattaki tek amacı lüks içerisindeki yaşam standartlarını sürdürebilmektir. Bihter maddiyat için evlendiği Adnan’ı aralarındaki yaş farkına rağmen başlar da sevse de, bir süre sonra Adnan’ın yeğeni Behlül ile yakınlaşır. Behlül ise amcasının kızı Nihal’in küçüklüğünden beri ona aşık olduğunu anlamamazlıktan gelerek uzatmalı okuduğu üniversitede çapkın yaşamına devam eder; ta kii evlerine yeni taşınan Bihter’e aşık oluncaya kadar… Yaprak Dökümü "Her aile bir ağaçtır…” sloganıyla başlayan Yaprak Dökümü, Türk edebiyatının önemli isimlerinden Reşat Nuri Güntekin’in aynı adlı klasiğinden günümüze uyarlanarak ekranlara taşınıyor. Daha önce de film ve dizi uyarlamaları yapılan eserde, ailevi değerlere bağlı, dürüstlük temel edinmiş bir ailenin bireylerinin yaşanan dramatik olaylar nedeniyle tek tek dağılışı anlatılıyor... Yaşamını biri erkek olan beş çocuğuna iyi fikirler ve temiz kişilik vermeye adayan "Ali Rıza Bey", yaşadığı bir olayda haksızlığa göz yumması istenince kaymakamlık görevinden istifa eder. Kızı "Necla" da İstanbul'da üniversite eğitimi kazanınca, ailece İstanbul'a, kendilerine ait eski bir konağa taşınırlar. "Leyla"'nın üniversiteye hazırlık kursu, "Necla" ve "Ayşe"'nin ise okul masrafları aileyi sıkıntıya sokar ve "Ali Rıza Bey" yeniden çalışmaya başlar. Yeni işinde de ilkelerinden ödün vermesi istenince yine istifa eder. Şartlar artık daha zor olduğu için, anne "Hayriye Hanım" eşinin işten çıkma kararını desteklemez ve evde huzursuzluklar başlar. Askerden dönen "Şevket" bir bankada çalışmaya başlayınca Ali Rıza Bey'in yükü hafifler. Ama Şevket gönlünü evli bir kadın; "Ferhunde"'ye kaptırır ve "Ferhunde" kısa zamanda dizginleri ele alır, evin bütün düzenini değiştirir. Oğuz adlı kişinin de aileye sinsice girmesiyle beraber olaylar yavaş yavaş kötüye gider. Yine "Ferhunde"'nin bitmek tükenmek bilmeyen oyunları, "Şevket"'in, karısının isteklerine boyun eğişi, "Leyla" ve "Necla"'nın davranışları, "Hayriye'nin evi idare edemeyişi aileyi zor duruma düşürür. Ali Rıza Bey tüm olanlara direnmeye çalışsa da ömrünün sonuna dek seyretmeye mahkum olduğu "Yaprak Dökümü" artık başlamıştır. 5 sezona yayılan dizide emekli kaymakam Ali Rıza Bey ailesini, ömrü boyunca inandığı değerler uğruna bir arada tutmaya gayret eder. Evin fedakar ablası Fikret, hayatı doğru bir yola oturtamayan Şevket, üniversite sınavını kazanamadığı için boşluğa düşen, hayatını yanlış erkeğe teslim eden Leyla, üniversiteyi kazanan fakat ablası Leyla gibi birlikte olacağı insan konusunda hatalı seçimlerden dolayı bir türlü mutlu olamayan Necla ve ailenin yaşadığı dramlar karşısında çaresizlikle dizlerini döven Hayriye Hanım, Ali Rıza Bey’in ne olursa olsun vazgeçemeyeceği ailesidir… Çalıkuşu Çalıkuşu, Reşat Nuri Güntekin'in aynı adlı eserinden Osman F. Seden tarafından uyarlanan 1986 yapımı televizyon dizisi. TRT kanalında 20 Nisan 1986 ile 1 Haziran 1986 tarihleri arasında, Pazar akşamları ekrana gelmiştir. 7 bölümdür. Başrollerinde Aydan Şener, Kenan Kalav ve Sadri Alışık'ın olduğu dizide dönemin birçok önemli oyuncusu da rol almıştır. Gösterildiği tarihte yoğun ilgi görerek büyük başarı kazanan dizi, 1990'lı yılların başında Rusya'da ve Türk cumhuriyetlerinde gösterildiğinde çok büyük ilgi toplamıştır. Aşkına rağmen gururu için evinden ayrılıp Anadolu’da öğretmenlik yapan genç bir kadının yaşamını anlatan dizide ayrıca dönemin toplumsal koşulları değerlendiriliyor. Küçük yaşlarda anne ve babasını yitirdikten sonra teyzesinin yanında kalan Feride yatılı olarak bir Fransız okuluna verilir. Davranışları yüzünden çevresindekiler tarafından “Çalıkuşu” olarak anılan Feride, gittikçe serpilip güzelleşir. Teyzesinin oğlu Kamuran aşık olup, nişanlanan Feride, onun Münevver adlı bir kızla ilişkisi olduğunu öğrenince evden kaçar. Yaşlı süt annesinin yanına sığınan genç kız başvurusu sonucu ögretmen olur. Aşırı ve gösterişli güzelliği başına dertler açan Feride, sık sık tayini cıkıp yer değiştirmektedir. Son tayinlerinden birinde, yaşlı bir bekar olan Hayrullah Bey’le tanışır . Sevimli bir kişiliğe sahip Hayrullah bey, Feride’yi kızı gibi sevmesine karşın, bazı söylentiler nedeniyle güç durumda kalırlar ve çevrelerindeki dedikoduları önlemek amacıyla evlenirler. Gerçekte ilişkileri bir baba-kız beraberliğinin ötesine geçmez. Bir gün Hayrullah Bey, Feride’nin tuttuğu günlükleri ele geçirince onun Kamuran’ı hala sevdiğini öğrenir ve onaları kavuşturmaya çalışır. Hanımın Çiftliği Orhan Kemal'in Hanımın Çiftliği aynı adlı romanından uyarlanan 2009 yapımı televizyon dizisi. Adana'nın güçlü ve zengin toprak ağası Muzaffer Bey’in (Mehmet Aslantuğ) çırçır fabrikasında işçi olarak çalışan Güllü (Özgü Namal), aynı fabrikada makinacılık yapan Kemal’i (Caner Cindoruk) sevmektedir Güllü’nün babası Cemşir (Mehmet Çevik), onu da diğer kızları gibi paralı birine vermek istemektedir. Muzaffer Bey’in yeğeni Zaloğlu lakaplı Ramazan (Necip Memili), Güllü’yü uzun zamandan beri istemektedir. Cemşir, akıl danesi Berber Reşit’in de (Hakan Boyav) kışkırtmasıyla, Güllü’yü Zaloğlu’na vermeyi kafasına koyar. Cemşir’in planlarından habersiz olan Güllü ve Kemal ise, birkaç ay sonra evlenmeyi düşünmekte ve şimdiden kiraladıkları boş evin içinde, gelecek güzel günlerin hayallerini kurmaktadırlar. Ancak altı aylık bir Avrupa seyahatinden dönen Muzaffer Bey, Güllü’yü tesadüfen fabrikasında görünce, Güllü’nün kaderi hiç kimsenin tahmin edemeyeceği biçimde değişecektir. Dudaktan Kalbe Reşat Nuri Güntekin'in 1925'te yazdığı romanından uyarlama. Ünlü müzisyen Hüseyin Kenan Gün'ün çocukluğu, dayısı Saib Paşazade'nin yanında, sıkıntılar içerisinde geçmiştir. Hüseyin'in annesi Melek Hanım, Saib Bey'in onayını almadan evlendiği için ağabeyi yıllarca dargın kalmıştır. Fakat, hırsızlık suçuyla hapse giren kocası burada ölünce, oğlu Kenan ve kızı Afife ile ortada kalmış ve gidecek başka bir yeri olmadığından çevresinde etkili bir isim olan Saib Bey'in yanına sığınmıştır. Saib Bey, mecbur kaldığından dolayı kız kardeşine kucak açmış gibi görünse de, onun hatasını sürekli yüzüne vurur; kendisini ve çocuklarını barındırdığı için her şeyi Melek Hanım'ın kafasına kakmayı kendinde hak olarak görür. Çocukların hayatı dayıları yüzünden küçük yaşta zindana döner... Gençlik yıllarında aradığı huzuru müzikte bulan Hüseyin, gene dayısının dayatmasıyla liseden sonra mecburen mühendislik okumuştur. Fakat lise yıllarında kalbin kazınan aşkı Leyla'yı asla unutmamıştır. Yıllar sonra Leyla'nın başka biriyle nişanlandığını öğrenen Hüseyin Kenan'ın acıları yeniden tazelenir... Bugünün Saraylısı Refik Halid Karay'ın aynı adlı eserinden esinlenilen ve yapımcılığını Şükrü Avşar'ın Yönetmenliğini ise Kudret Sabancı'nın üstlendiği, Başrollerini Selçuk Yöntem, Nazan Kesal, Serhat Teoman, Cansu Tosun, Ali Ersan Duru, Gözde Çığacı ve Derya Durmaz'ın paylaştığı televizyon dizisi. Bütün servetini yitiren Ata, son olarak babadan kalma konağı da satışa çıkartmak zorunda kaldır. Paragöz eşi Üftade ve anasının kızı Feride de, Ata'ya destek olmaktan çok uzaktadırlar. Ata'ya son darbe ise, yıllar önce sevdiği kadınla kaçan Yaşar'ın konağı satın alıp, kızıyla orada yaşamaya başlaması olur.. Fatih-Harbiye Peyami Safa'nın aynı adlı romanından uyarlanan eser...Geleneksellikle modernlik arasına sıkışmış Fatihli genç bir kız, Neriman’ın ilginç hayat hikâyesi... Bir yanda Neriman’ın Fatih’te birlikte büyüdüğü, çocukluk aşkı Şinasi… Diğer yanda modern İstanbul’un varlıklı üst sınıfından yakışıklı Macit… Çok farklı kültür ve değerler arasında bocalayan, duygusal gelgitler yaşayan genç bir kız, Neriman… Kurt Seyit ve Şura Nermin Bezmen'in aynı adlı romanından uyarlanan Türk drama televizyon dizisidir.Kurt Seyit, Kırımlı Türk bir ailenin en büyük oğludur. Küçüklüğünden beri babasına hayran olan Kurt Seyit, tıpkı onun gibi Çar’ın en iyi subaylarından birisi olmuştur ve vakti geldiği zaman da bir Türk kızıyla evlenecektir. Soylu Rus bir ailenin en küçük kızı olan Şura ise babasının ölümcül bir hastalığa yakalanması sebebiyle mutsuzdur. Ablası olan Valentina ile babasını tedavi için Petrograd’a (St. Petersburg)'a götürürler. Buraya geldiklerinde Kurt Seyit’in eski silah arkadaşı Petro ve ailesinin misafiri olurlar. Savaştaki bir hatası nedeniyle mesleği bırakan Petro, Kurt Seyit ile Şura'nın tanışmasına aracı olur. Ancak Petro gizliden gizliye Kurt Seyit'e düşmanlık beslemektedir. Bir davete katılan Kurt Seyit ve Şura ilk kez birbirlerini görürler.Birbirlerine ilk görüşte aşık olurlar. Bu olaydan sonra onları büyük bir macera beklemektedir. Huzur Sokağı Şule Yüksel Şenler'in romanından uyarlanan Huzur Sokağı; Huzur Sokağı’nın akıllı, cesur ve fedakar delikanlısı Bilal, bambaşka bir dünyada yaşayan, geleneksel aile yapısından uzak büyümüş ve yalnızlık boşluğuna düşmüş Feyza'yla karşılaşır. Beraber büyüdüğü ve tüm çevresinin kendisine yakıştırdığı Şükran'a karşı duygusal bir bağ kuramayan Bilal, Feyza'yla tanışınca iyice kararsız kalır. Feyza'nın yaşamındaysa bambaşka problemler vardır. Üvey annesinin babasına ve ailesine karşı oynadığı oyundan habersiz olan Feyza, içindeki manevi boşluğun savurması ile kendisini yabancısı olduğu bir dünyanın içerisinde bulur. Yıllardır Bilal'e aşık olan Şükran'sa Feyza'nın ortaya çıkması üzerine duygularını sorgulamaya başlar. Fatmagül’ün Suçu Ne? Fatmagül, ağabeyi Rahmi ve yengesi Mukaddes ile bir sahil kabasında sıradan ve sakin bir hayat sürdürmektedir. Bir yandan da nişanlısı Mustafa ile evlilik hazırlıkları yapmaktadır. Fakat sahil beldesinin ileri gelen ailelerinden Yaşarangillerin verdiği davet hayatını zindana çeviren bir dönüm noktası olur. Kasabanın bir diğer sakini olan Kerim, bu varlıklı aileden gelen Selim, Erdoğan ve Vural ile çocukluk arkadaşıdır. Nişan davetinin verildiği gece fazla alkol alan dörtlü, Fatmagül'ü ıssız bir alanda yalnız başına sıkıştırarak tecavüz ederler. Fatmagül'n hayatı geri döndürülemeyecek bir çıkmaza doğru sürüklenir... "Fatmagül'ün Suçu Ne?" Vedat Türkali'nin kaleminden çıkan bir yapıt. Acımak 1985 yılında TRT 1'de yayımlanmış olan, Reşat Nuri Güntekin'in aynı adı taşıyan eserinden televizyona uyarlanmış, Orhan Aksoy'un senaryosunu yazdığı ve yönetmenliği üstlendiği Türk dram dizisi. Küçük yaşta gördüğü kötü muamelelerden dolayı acıma duygusu olmayan bir öğretmen, babasının vefatından sonra onun günlüğünü okuyarak babası ve hayatı hakkındaki gerçekleri öğrenir. Küçük Ağa Milli Mücadele dönemine merkezden değil, bir kasabadan bakan, o dönemin Türk toplumunun yaşadığı zorluklara, acılara, ihanetlere değinen ve bütün bu zor şartlar altında kurtuluş mücadelesi veren Kuva-yi Milliye'yi konu edinen roman, Tarık Buğra'nın önemli yapıtlarından bir tanesidir. Osmanlı İmparatorluğu'nun adım adım adım çöküşe gittiği gerçeğini algılayamayan ve bu nedenle düşman işgaline rağmen İstanbul hükümetini samimi bir çabayla savunmayı sürdüren bir din adamı (Çetin Tekindor) Kuvayi Milliye'nin ilk tohumlarının atıldığı Akşehir'e gelir. Görevi, sarayın otoritesini tanımayan bu yeni hareketi, din adamı kimliğini kullanarak daha doğuş sürecindeyken provoke etmektir. Ancak, kahramanımız zaman içinde gördükleri ve yaşadıklarıyla giderek bilinçlenecek, ulusal kurtuluş ordusunun en önde gelen mücahitlerinden birine dönüşecektir. Kendisine silahlı cihadı öğreten deli dolu çete reisi (Erol Taş), yaşadığı uzun dönüşüm sürecinin ardından ona şöyle der: "Ben buraların ağasıyım. Sen de artık ağa oldun. Ama bir bölgeye iki tane ağa olmaz. Ben varken sen de bundan böyle "Küçük Ağa olarak anılacaksın." Osmanlı İmparatorluğu'nun adım adım adım çöküşe gittiği gerçeğini algılayamayan ve bu nedenle düşman işgaline rağmen İstanbul hükümetini samimi bir çabayla savunmayı sürdüren bir din adamı (Çetin Tekindor) Kuvayi Milliye'nin ilk tohumlarının atıldığı Akşehir'e gelir. Görevi, sarayın otoritesini tanımayan bu yeni hareketi, din adamı kimliğini kullanarak daha doğuş sürecindeyken provoke etmektir. Ancak, kahramanımız zaman içinde gördükleri ve yaşadıklarıyla giderek bilinçlenecek, ulusal kurtuluş ordusunun en önde gelen mücahitlerinden birine dönüşecektir. Kendisine silahlı cihadı öğreten deli dolu çete reisi (Erol Taş), yaşadığı uzun dönüşüm sürecinin ardından ona şöyle der: "Ben buraların ağasıyım. Sen de artık ağa oldun. Ama bir bölgeye iki tane ağa olmaz. Ben varken sen de bundan böyle "Küçük Ağa olarak anılacaksın." Behzat Ç., polis akademisinden 1985'te mezun olmuş fakat arkadaşları meslekte yükselirken aldığı cezalardan dolayı aynı mevkide kalan ve şuan cinayet masasında görevli bir polistir. Yazılı kanunları hiçe saymasıyla ünlü Behzat Ç., adaleti vicdanın sesine göre sağlamayı ilke edinir. Ayrıca özel hayatında yaşadığı travmalar, işini de doğrudan etkilemektedir. İnsanlara karşı güvensiz, ikili ilişklilerinde tutarsız ama samimi bir karakter çizen Behzat Ç.'nin yaşamında en çok değer verdiği insan ise, kızı Berna'dır. Bir Ankara Polisiyesi Behzat Ç., hem anlattığı hikayeler, hem de anlatım tarzıyla, yerli polisiye dizileri arasında bambaşka bir yere kavuştu.