Risk ve ihtiyaçlara göre beslenme
Abone olGenleriniz incelenecek, neyi ne kadar yemeniz gerektiğine karar verebileceksiniz. Kişisel nutri genetik analizler sayesinde, insanlar artık ihtiyaçlarına göre yiyecekler.
Kişisel nutri genetik analizler sayesinde, insanlar artık kendi
ihtiyaçlarına ve risk gruplarına göre beslenebilecek. Çok yakında
Türkiye'de de uygulanmaya başlayacak olan bu testler sayesinde,
kişiler genetik incelemelerinin sonuçlarına göre özel bir beslenme
ve yaşam modeline sahip olacaklar. Hastalık riskleri azalacak,
insan ömrü uzayacak... Küçücük bir test, hayatınız boyunca kalp,
diyabet, kanser, kemik erimesi gibi hastalıklardan korunmak için
nasıl beslenmeniz gerektiğini ortaya çıkartacak. Gelecek yıllarda
adını sıkça duyacağımız nutri-genetik uygulamaları artık Türkiye'de
de başladı. Hacettepe Üniversitesi'nde ilk adımı atılan bu yöntem,
kişiye özel diyet uygulamalarını başlatacak. Risk gruplarına göre,
belki de sizin en yakın arkadaşınızdan daha fazla brokoli yemeniz
gerekecek. Dr. Tomris Cesur, nutri-genetik konusundaki son
çalışmaları anlattı... * 'Nutri-genetik' ne demektir, açıklar
mısınız? 2003 yılında tamamlanan, ABD'nin liderliğini yaptığı
'insan genomu projesi' insan DNA'sında yer alan yaklaşık 25 bin
genin dizilimini ve dolayısıyla genetik yapımızın tüm detaylarını
ortaya koydu. Nutri-genetik bilimi de ağırlıklı olarak son dört-beş
yıl içinde gelişti. Genetik yapımız bizi bazı hastalıklara karşı
yatkın kılabiliyor. Hastalıkların bir kısmı doğrudan çevresel
etkenlerle ortaya çıkıyor. Bulaşıcı hastalıklar bunun en tipik
örneğidir. Böyle bir durumda genetik yapımızın rolü son derece
sınırlıdır. Örneğin, tifo veya kolera hastalığına yakalanmak
bütünüyle çevre koşulları ve mikroorganizmalarla ilişkilidir. Bazı
hastalıklar ise, tamamen genetik yapımızdan kaynaklanmaktadır.
Örneğin; fenilketonüri, kistik fibrozis, Huntington gibi
hastalıklar, genetik yapımızdaki bozukluklara bağlı olarak ortaya
çıkmaktadır. Bunların ortaya çıkmasını engellemek için bizim
bireyler olarak yapabileceğimiz bir şey yoktur. Bir de, genetik
yapımızda risklerini taşıdığımız ama hastalığın ortaya çıkması için
yaşam tarzı ve çevresel faktörlerden olumsuz bir etkilenmenin de
gerektiği hastalıklar vardır. İşte burada nutrigenetik kavramı
devreye girmektedir. HASTALIK RİSKİ AZALACAK * Bu konuda örnek
verebilir misiniz? Örneğin, MTHFR geninde bir 'polimorfizm' olan
kişi, folik asitten yeterince yararlanamaz ve kanında homosistein
maddesi yükselir. Homosistein yüksekliği kalp hastalıkları
açısından bir risk faktörü oluşturmaktadır. Bunun gibi, kalp
sağlığımızla ilgili başka genler de vardır. Eğer biz beslenmemize
dikkat eder, aldığımız folik asit miktarını artırırsak, kanımızda
homosistein yükselmeyecek ve homosistein açısından taşıdığımız kalp
krizi riskimiz azalmış olacaktır. * Folik asit nedir, nasıl alınır?
Folik asit ağırlıklı olarak yeşil yapraklı sebzelerde bulunan B
grubu bir vitamindir. Avrupa standartlarında önerilen dozu günde
200-300 mikrogramdır. Ancak MTHFR geninde bir polimorfizmden
kaynaklanan folik asit metabolizmasına yönelik sorunu olan bir
kişinin, daha yüksek dozlarda alması gerekir. Bu konudaki doz
ayarlaması mutlaka hekim ve diyetisyen kontrolünde yapılmalıdır.
MTHFR örneğinde olduğu gibi genetik yapımız bizde kalp hastalıkları
açısından riske yol açmaktadır. Bu riskin bir hastalık nedeni
olarak ortaya çıkması için bizim diyetimizde yeterince folik asit
almamamız gerekir. Böylece, bir genetik özellik yanlış bir yaşam
tarzı alışkanlığı ile bir araya gelince, hastalık riskini ortaya
çıkarır. Oysa ki, bu genetik özelliğimizi bir risk olmaktan
çıkarmak bizim elimizdedir. * Nutri-genetik ne tür hastalıklarda
imdadımıza yetişiyor? Kalp hastalıkları, diyabet (şeker hastalığı),
kanser, osteoporoz (kemik erimesi) gibi, orta yaşın üzerinde
gelişme riski yüksek olan hastalıklar nutri-genetik bilimi
açısından büyük önem taşımaktadır. Örneğin, vücudumuzun normal
faaliyeti sonucunda ortaya çıkan serbest radikaller zararlı ve
zehirli maddelerdir. Bunların vücudumuzdan bir an önce
uzaklaştırılması gerekir. MnSOD genimizde taşıdığımız bir
değişiklik, vücudumuzun zehirlerden arınmasına yönelik
'detoksifikasyon' mekanizmalarının iyi çalışmamasına yol açabilir.
Bu durum bizi kanser hastalığına yakalanmak açısından riskli bir
gruba sokar. Genlerimizde böyle bir özellik taşıdığımızı
biliyorsak, mutlaka detoks özelliği olan bir beslenme rejimi
uygulamamız gerekir. GENETİK DİYET YOLDA * Buna örnek verebilir
misiniz? Verebilirim, ancak her kişinin kendi genetik yapısına
uygun olarak kendine özgü beslenme şeklini hekiminden veya
diyetisyeninden alması gerekir. Zaten konunun en önemli noktası da
bu. Genel geçer diyetler bünyesel farklılıkları dikkate almadığı
için sağlığımız açısındanzararlı olabiliyorlar. Bu nedenle, biz
kişisel nutri-genetik analiz yaptıran her kişinin bunu hekim veya
diyetisyeni ile görüşmesinin şart olduğunu söylüyoruz. * Türkiye'de
genlere uygun beslenme modeli uygulanabiliyor mu? Ülkemizin bu konu
ile ilgili en önde gelen bilim adamları Nutri-Genetik Bilimsel
Danışma Kurulu'nu oluşturdular. Bu konuda önemli bilimsel
çalışmalar sürüyor. Ayrıca, bu testler kısa bir zaman sonra
Türkiye'de de yapılabilecek. Bu analizler, 'kişisel nutri-genetik
analizler' olarak uygulanmaya başlanacak. SABAH