Reza Zarrab kansermiş! İfadesi bomba!
Abone olEbru Gündeş'in eşi, iş adamı Reza Zarrab'ın savcılığa verdiği ifadede de ilginç bir ayrıntı dikkat çekti! Zarrab kanser hastasıymış.
Ebru Gündeş'in eşi Reza Zarrab büyük rüşvet operasyonunda
merkezde yer alıyor. Tutuklanarak cezaevine gönderilen Zarrab meğer
kanser hastasıymış.
Savcılıktaki ifadesinde acilen tedavi görmesi gerektiğini
belirterek şunları söyledi:
ACİLEN KEMOTERAPİ GÖRMEM
GEREKİYOR
"Benim böbrek üstümde tümörüm vardır. Kanser teşhisi
konuldu. Bu 4 günlük süreç içerisinde Haseki’ye sevk edildim. 4 gün
içinde bunun 1 cm büyüdüğü anlaşıldı.
Benim buna acilen müdahale ettirip kemoterapi sürecine başlamam
gerekiyor. Bununla alakalı da bütün raporlarım var. Haseki’de de
teşhisi konuldu”
İŞTE REZA ZARRAB'IN EMNİYETTEKİ BOMBA
İFADESİ
HAYIR KURULUŞLARINA BAĞIŞTA
BULUNUYORUM
“2012 yılında 20 milyar dolar TL’lik altın ihracatı yaptığımı
tahmin ediyorum. Aşağı yukarı rakam bu şekildedir. Zaten altın
işini yapan biriyim. Müşterimiz bana telefon açtı ve Gana’dan 1.5
ton ithal altını Türkiye’ye gönderebileceğini söyledi. Ben önce
buna ihtimal vermedim. Ancak güvendiğim bir müşterim olduğu için
kabul ettim. Bugün yapılan savunmalardan birisi Duru Döviz isimli
işyerinin bana ait olduğunu söyledi. Fakat buranın mülkiyeti bana
aittir. Söz konusu şirket orada kiracıdır. Ben de bu müşterimin
duru dövize yönlendirdim. Çünkü Duru Döviz’in ithalat yetkisi
vardır. Altın borsasına kayıtlı olduğu içindir. Evraklar hazır
dediler. Müşterimi ikaz ettim. Müşterimin ismi B.Z.’dir. Zaten
benim her gün 1 ton altın ihracatım oluyordu. ULS Hava Yolları ile
bu altınlar Türkiye’ye geldi. Evraklarda eksiklik olduğu bana
bildirilince R…Bey isimli yanımda çalışan kişi genelde Çin’deki
işleri takip eder. O sıralarda da Türkiye’ye gelmişti.
“ALTIN İHRACAT İŞİMİZLE İLGİLENEN
BİRİSİYDİ..”
Kendisi bizim altın ihracat işimizle ilgilenen birisi olduğu için
bu konuyla ilgilenmesini istedim. O da bunu araştırdığında
konşimento ve manifesto ve airwaybe isimli belgeler olmadığını
öğrenmiş çok teferruatını bilmiyorum. Birkaç sonra bana ulaştılar.
Evrak Gana’dan gelmemiş. ULS Taşımacılık bu evrakları getirmemiş
ayrıca gelen belgelerde de uçaktaki eşyanın kıymetli maden yerine
değersiz maden olarak yazıldığını öğrendiğimiz üzerine Duru
Döviz’den bu mailin kendisine ait olmadığına ve herhangi bir hak
talep edilmeyeceğine dair Duru Döviz’den noter belgesi istendi.
Sahibi de bu belgeyi alıp teslim etti. Altın ihracatı ve
ithalatında herhangi bir KDV ve vergi yoktur. Böyle bir durumda
nasıl kaçakçılık olur?
AMAÇ ABD AMBARGOSUNU
KIRMAK!
Temmuz 2013 tarihine kadar altın ticareti serbest idi. Ancak
Amerikan ambargosu nedeni ile bu ticareti bu tarihten sonra
Halkbank yolu ile yapamaz duruma geldik. Biz de bu ticareti gıda
ticareti yolu ile yaptık. Tüm işlerimizi hukuka uygun bir şekilde
yaptık. Herhangi bir sahtecilik işine girmedik. Alıcı ve gönderici
bellidir. Kayıtlar da bellidir. 1986 yılından beri Türkiye’deyim.
Türkiye vatandaşlına 2006 veya 2007 yılında geçtim. Eniştem ve
ablam da Türk vatandaşıdır. Bir tek ağabeyim geçmemişti.
İÇİŞLERİ BAKANI YOL YORDAM
ÖĞRETMİŞ!
Ben ağabeyimin Türk vatandaşlığına geçmesi için yol yordamı
öğrenmek amacıyla bakan Muammer Bey’den sordum. O da bana yasal
yolları izah etti. Normal prosedür ile Türk vatandaşlığına geçti.
Bunun karşılığında hiçbir menfaat söz konusu değildir. Hatta
vatandaşlık işlemi normal süremsi gereken süreçten çok daha uzun
sürdü. Bakanlar Kurulu’nun hepsinin onayının da gerektiği de
dikkatinize sunuyorum. Hatta son imza olarak Başbakan ve
Cumhurbaşkanı’nın da imzası gerekiyor. Tapeleri kesmişler, asıl
lazım olanları koymamışlar.
“EMNİYET MÜDÜR YARDIMCISINDAN TEHDİT
ALDIM”
Ben bir emniyet müdür yardımcısından tehdit aldım. Bu kişi
O.İ.’dir. Kendisi benden 1 milyon dolar para talep ediyordu.
Gayrettepe’ye gittim. Suç duyurusunda bulundu. Maalesef bu konular
tapelere girmemiştir. Hala bu konuda suç duyururu devam ediyor.
Normal prosedür gereği disipline sevk edilmiş kimseye bunun için
beden ödemedim. Talepte bulunmadım. Suçlamayı kabul etmiyorum.
Hatta bugüne kadar görevden ihraç edilmemesine hayretle izliyorum.
Sarkuysan A.Ş.’de hisse senedim vardı. Genel kurul yapılacaktı.
A.M. isimli kişi bana “Usulsüz şeyler var gel yönetime girelim”
dedi. Ben de araştırdığımda o dönemki başkanın 40 yıllık başkan
olduğunu ve de istediği şekilde asıl komiserlerin gelmediği halde
yönlendirme yaptığını öğrenince ben de sayın bakanla sadece usule
uygun olarak komiserin gelmesi için ricada bulundum. Bundan ne tür
suç var anlayamadım. Herhangi bir rüşvet vermedim. Emniyet şeridi
kullanmak için hiçbir yere başvurmadım. Aldığım tehditlerden
şirketimin yapmış olduğu cirolardan dolayı İstanbul Valiliği’ne
koruma talebinde bulundum. Uygun görüldü ve verildi.
YENİŞAFAK RÜŞVET
İSTEMİŞ!
Yenişafak Gazetesi’nden beni aradılar. İran’a 87 milyar euro
ihracat yaptığım ve kara para akladığımı sorduklarında bu konuda
yorum yapmayacağımı avukatlarımın buna cevap vereceğini söyledim.
Avukat H.K. isimli kişi bana bu haberi metnini getirdi ve de
Yenişafak Gazetesi’nde ekonomi yazarı olduğunu söyledi. Soyadının
K. olması lazım. Eğer bu parayı yani 1 milyon doları vermezsem bu
haberi yayınlayacaklarını söylediler. Buna dair elimde ses
kayıtları da mevcuttur. Mahkemeye sunabilirim. Telefon görüşmeleri
de mevcuttur. El konulan telefonu da bu kayıt şu anda mevcuttur.
İncelenebilir. Çok ilginçtir ki bana ait tapelerde bu haberlerin
arkasında O.İ.’nin olduğunu ve kendi konuşmaları olduğu ortadadır.
Bunlar tape kayıtlarında vardır. Yenişafak’ta konuşmuş. Sonra Bugün
Gazetesi’yle konuşmuş. Bunlar bahsi geçen telefonda kayıtlıdır.
Daha doğrusu telefonda benden 1 milyon dolar isteme hususu
kayıtlıdır. Diğerleri ise tapelere yansıyan kayıtlarda bellidir. Bu
hususu bu kişi bakanlıkların isimleri de yazılarında
zikrettiklerinde Ankara’ya gittiklerinde bakan Mehmet Şimşek Bey’şe
görültüm. Hatta bir fotokopisini de sayın bakanımız Mehmet Şimşek’e
bıraktım. O da bana polisi ilgilendiren bir mevzu olduğu için
İçişleri Bakanlığı’na git dedi.Ben de İçişleri Bakanımız Muammer
Güler Bey’e durumu izah ettim. Kaydı dinlettirdim. Takdirine
bıraktım. Sonucunda ne oldu bilemiyorum.
KAYITLARI EGEMEN BAĞIŞ’A
VERDİM!
Kendilerinin Yenişafak Gazetesi’ni arayıp aramadıklarını
bilemiyorum. Hatta aynı konuyla ilgili belgelerin yani haber
belgesinin suretinin ve ses kaydının Egemen Bağış Bey’e de verdim.
Hatta hatırlamadığım diğer kişilere de vermiş olabilirim. Şimdi ki
hava işlemlerimin kolaylaşması için kimseye para vermedim. Bu
suçlamayı kabul etmiyorum. Çünkü Çin’deki şirketler bana ait değil.
Ben sadece Çin’deki şirketlerin müşterisiyim. Oradaki işlemlerin
nezareti içinde R.B.Bey’i ve daha fazla para kazanıp borçlarını
ödeyebilmesi için Çin’e yönlendirdim. Rüçhan kendisi orada
işlerinin başındadır. R. bana bağlı olarak çalışıyor. Kendisi de
oradaki işlemlerden para alıyor. Benim okuduğunuz adli ve istihbarı
çalışma yapılıp yapılmadığı konusundaki zorunuzla ilgili hiçbir
bilgim yoktur. Bunlar için Muammer Güler bey’e veya oğlu Barış
Güler’e herhangi bir para vermedim. R. Bey’in elde ettiği
primlerden bana 200 bin dolar para verdi. Bunların da kayıtları
tape kayıtlarında vardır. Ben de bunu Barış Güler beyefendiye
verdim. Çünkü R.Bey’in Barış Bey’e borcu vardı. Daha önce Barış Bey
bu konuyla alakalı olarak benimle görüştü. R. Bey’le konuştuktan
sonra Barış Bey ile görüştüm. Teyidini aldıktan sonra bu şekilde
davrandım. Tape kayıtlarında da bu konu bellidir. Hatta tape
kayıtlarında okunur ise bütün borçlarını bu şekilde yavaş yavaş
ödemesini tavsiye ettim.
BANKALAR ALİ BABACAN’A
BAĞLI
İran’ın Türkiye’deki rezervlerinin altın ihracatı yöntemi ile
çıkarılmasına yol verilmesi karşılığında Halk Bankası’ndaki İran
parasını 0.05′ini rüşvet olarak Zafer Çağlayan’a ödenmesi hususu
söz konusu değildir. Biz sadece Halk Bankası’nın resmi
komisyonlarını ödüyorduk. Zaten Zafer Çağlayan’ın Halk Bankası ile
ilgilisi yoktur. Tüm bankalar Bakan Ali Babacan’a bağlıdır. Bu
konuyla alakalı kimseye rüşvet ödemedim. Gıda ve ilaç ticareti
amacıyla da rüşvet ödemesi yapmadım. 6 Temmuz 2013 tarihine kadar
altın ticareti serbest idi. Benim Dışımda bu işi yapan birçok kimse
vardı. Sadece Halk Bankası’nın almış olduğu resmi komisyonlar
vardır. Bunun dışında kimseye rüşvet veya komisyon vermedim. Halk
Bankası’nı araştırmanız halinde benden çok daha fazla miktarda ilaç
ve gıda ticaretini İran ile yapan kişi ve şirketlerin olduğunu
göreceksiniz. Bu durum bana verilmiş herhangi bir herhangi bir
imtiyaz değildir. Uçaktaki altını Gana’ya geri gönderilmesi
olayıyla ilgili hiç kimseye para ödemesi yapmadım. Ben sayın
bakanımı normal resmi telefondan aradım. Durumu izah ettim. Bunun
menşeine iade edilmesi hususunda yardımcı olup olamayacağını
sordum. O. Bey de tapeler incelendiğinde Dubai’ye değildi geldiği
ülkeye geri gönderilmesi talebinde bulunduğu görülecektir. Ekonomi
Bakanı’nın özel kalemleri benim şahsi menfaatlerim için herhangi
bir iş yapmamışlardır. Ben Zafer Çağlayan’a hiç para vermedim.
Benim birebir tabir edilen herhangi bir telefonum yoktur. Üç tane
telefonum var. Üçüne de savcılık el koydu. Evimdeki aramada da
herhangi bir telefon bulunamadı. Ben O.Bey’i hiçbir zaman
sekreterim olarak kullanmadım. Bu haddim değildir. Bu ekonomi
bakanımızın özel kalem müdürüdür. Sadece bakanımızla görüşme
ihtiyacı olduğunda randevu ayarlaması için yapmış olduğum
görüşmelerdir. İran’da Credit İnstitiut isimli bir banka vardır. Bu
bankanın Dubai’de CAG isimli bankaya bağlı bir şirket vardır.
Sorduğunuz bu harflerin Zafer Çağlayan ile hiçbir alakası
yoktur.
HALBANK
İDDİALARI!
Süleyman Aslan isimli sayın genel müdürüme de herhangi bir rüşvet,
komisyon vermedim. Zafer Çağlayan için söylediklerim sayın genel
müdürüm içinde geçerlidir. İran ile Türkiye ticareti için çok emek
veren bir insandır. Ben birçok hayır kuruluşlarına bağışta
bulunuyorum. Kendisine bir okul yaptırmak istediğimi söyledim.
Kendisinin okuduğu Çorum Osmancık İmam Hatip Lisesi’ni
yaptırabileceğimi söyledi. Kendisi benden birkaç gün süre istedi.
Bununla ilgili araştırma ve inceleme yapacağını söyledi. Gerekli
girişimlerdi bulundu. İnşallah Allah nasip ederse bu okulu da
yaptıracağız. Yine kendisinin bahsettiği gibi Balkan
Üniversitesi’ne destek amacı ile bağışta bulundum.
500 bin Euro’yu kendi hesabımdan gönderdim. Bu bütün resmi kayıtlarım da vardır. 1 milyon Euro’da kendisine yollaması için verdim. Çünkü biz ikincisini yolladığımız zaman iade oldu. Yoksa ben kendim yollardım. Ben hiç kimseye komisyon ödemedim. Süleyman Aslan’a da bir ödeme yapmadım. Ben Egemen Bağış’a da ağabeyimin Türk vatandaşlığına geçmesi için ve diğer işlemler için komisyon veya rüşvet vermiş değilim. Bu suçlamaları da samimi bulmuyorum. Neredeyse bütün kabineye kişi başı 500 bin verdiğimi iddia edecekler.
ZAFER ÇAĞLAYAN EVİMİZE
GELMİŞTİ!
Zafer Çağlayan bey bir keresinde bizim eve gelmişti. Evde yeni
aldığımız piyanoyu görünce merak etti sordu. Ben kendisine U. beyin
telefonunu verdim. O da yerini söylemiş. Ödemeleri de kendileri
yapmışlar. Benim ödemem söz konusu değildir. Benim böbrek üstümde
tümörüm vardır. Kanser teşhisi konuldu. Bu 4 günlük süreç
içerisinde Haseki’ye sevk edildim. 4 gün içinde bunun 1 cm büyüdüğü
anlaşıldı. Benim buna acilen müdahale ettirip kemoterapi sürecine
başlamam gerekiyor. Bununla alakalı da bütün raporlarım var.
Haseki’de de teşhisi konuldu” dedi.