Resmiyet olmadığı için kolay hedef oldum
Abone olCüneyd Zapsu, Erdoğan ile siyasi arenada yaptığı kader ortaklığını nasıl yorumladı.
Cüneyd Zapsu'nun gazetecilerle yaptığı sanal söyleşide
yöneltilen sorulardan büyük çoğunluğu hükümet ile olan ilişkileri
üzerine oldu. Zapsu, Başbakan Erdoğan ile olan
ilişkisinden, hakkında çıkan bir çok iddiaya kadar
tüm soruları yanıtladı.
Aktifsiniz, danışmanlık sıfatınız nedeniyle de
paylaşımcısınız…Yine de zaman zaman Dışişleri Bakanı Abdullah Gül
ile sıkıntılar yaşandığına ilişkin söylentiler söz konusu oluyor.
Dış politika konusunda ya da hükümetin diğer üyeleri ile
ilişkilerde bu tür gerginlikler yaşanıyor mu? ( Gülçin Tahiroğlu /
Platin )
Bunun basın tarafından abartıldığını düşünüyorum. Ben bu konuya
2004 senesinde verdiğim röportajda da açıklık getirmiştim. Sayın
Gül ile değil ama bürokrasi ile belki sıkıntı yaşadığımız zamanlar
olmuştur. Benim çalışma şeklim kendilerinin alışmış olduğu
sistemden farklı olabilir. Fakat şöyle bir gerçek var. Bizim
vaktimiz yok. Gerçekten pek çok noktada geri kalmış olduğumuzu
görüyorum. En çabuk, en hızlı, en doğru şekilde bunları nasıl
tamamlayabileceğimizi, halledebileceğimizi araştırıyorum.
Alışılagelen, bildik yollarla gittiğinizde uzun bir zaman dilimine
ihtiyacınız olabiliyor. Benim gibi “arka kapıları” kullandığınızda
ise işler hızlanıyor, hedeflerinize daha rahat ulaşabiliyorsunuz.
Suni olarak büyütülen son günlerdeki büyükelçilerle görüşme
meselesini de bu bağlamda değerlendirmek lazım.
Tayyip Erdoğan’la olan ilişkiniz çok eskilere dayanıyor. O
anlamda vefalı bir ilişki sözkonusu. Erdoğan’ın siyasete atılması
ile birlikte de siz de kelimeyi uygun görürseniz bir anlamda ‘bir
maceranın’ içine sürüklendiniz. Buna ‘bir ideali paylaşmak’
diyebilir miyiz? Öyleyse bunu kelimelere dökmeniz mümkün olabilir
mi? ( Gülçin Tahiroğlu / Platin )
Her ikisi de doğru, macera da ideali paylaşmak da…
Ben Tayyip Bey’i İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na aday
olmadan önce tanıdım. Ülkemizin hak ettiği seviyeye onun
liderliğinde ulaşılabileceğine inandım. Hala da inandığım için
yanındayım.
“Maceraya” atıldığımda Türkiye yaşanacak bir ülke olmaktan
çıkmıştı. İnsan hakları, ki benim için en önemli şeydir, her geçen
gün artacağına azalmaya başlamıştı. Hürriyet, hür yaşamak, hak
mefhumu…
Şimdi ise, bir Türk vatandaşı bir İskandinav ülke vatandaşı ile
aynı haklara sahiptir. Ancak bu daha kağıt üstündedir. Kanunlar
çıkmıştır, benimsenmesi ve uygulaması ise elbet zaman alacaktır.
Sokaktaki vatandaşlarımız da haklarını bilip bu haklara sahip
çıktığı an artık geri dönüş olmayacaktır. Sadece bunun için bile
her şeye değdi diyebilirim.
İnsan hakları, eğitim ve iş hakkını, şeffaflık ve haksız rekabetin
önlenmesini de ( ki buna devletin haksız rekabeti de dahil )
kapsar. Bu olduktan sonra zaten ikinci hedef olan ekonomik refah
kendiliğinden gelecektir.
Köklü bir aileden geliyorsunuz, köklü bir iş geçmişine
sahipsiniz eğer bugün siyasetin içinde bu kadar yoğun
bulunmasaydınız, sizi farklı hangi alanlarda görmemiz mümkün
olabilecekti? Ertelediğiniz idealleriniz var mı? ( Gülçin Tahiroğlu
/ Platin )
Var, hem de çok. Zaten çocukluğumdan beri hiç bir zaman, hiç bir
gün sıkıldığımı hatırlamıyorum. Hiç bir zaman boş oturmadım.
Aslında oturamadım demek daha doğru. Artık biraz da sükunet ve
stresten uzak bir zaman dilimi istiyorum ama bilmem becerebilir
miyim, yoksa yine yeni projelere mi girişirim, bundan emin
değilim.
Gelişen olayları ve zaman zaman hedef tahtası gösterilmeyi
‘siyasetin bir cilvesi’ olarak mı yorumluyorsunuz? Eğer öyleyse bu
konudaki hisleriniz neler? Gerek iş gerekse danışmanlık yoluyla
girdiğiniz siyaset arenasında uzun soluklu yürümek gibi bir
hedefiniz var mı? ( Gülçin Tahiroğlu / Platin )
Siyasette bazı kişiler “kolay hedeftir”. Bu işe başladığımdan beri
fazla konuşmamış, demeç vermemiş olmamın yanında alışılmadık tarzda
“resmi kimliğimin” bulunmamasının beni “kolay hedef” haline
getirdiğini ve bunun “siyasetin bir cilvesi” olduğunu
düşünüyorum.
Hedefim bu ülkenin her geçen gün daha yaşanabilir bir hale gelmesi,
her türlü özgürlük ve her türlü hakkın olduğu, hiçbir korkunun
olmadığı bir ülke olmasıdır. Bunun dışında siyaset arenasında
kendime şahsi bir hedef koymadım.
Sizi zaman zaman bakanlardan da etkili olabilen ‘gölge adam’ olarak
niteleyenlere verilecek cevabınız nedir? ( Gülçin Tahiroğlu /
Platin )
Gölge adam gibi kavramlar benim kişiliğimle uyuşmaz. Be sadece
sevdiği, güvendiği ve saydığı bir arkadaşına, üstlenmiş olduğu çok
zor bir görevde yurt dışında ve iş hayatında edindiği tecrübeleri
ve bağlantıları kullanarak yardımcı olmaya çalışan biriyim. Ön
planda olmaya, basında boy göstermeye niyetim de yok ihtiyacımda.
Mühim olan işin yapılmasıdır, kimin yaptığı değil.
Ortadoğu’daki krizle birlikte Türkiye’nin dünyadaki yeri,
gelişecek olası kötümser tablo karşısında iş dünyasının alması
gereken pozisyonu nasıl değerlendiriyorsunuz? Olumlu ve olumsuz iki
senaryo üzerine görüşlerinizi alabilir miyim? ( Gülçin Tahiroğlu /
Platin )
Ben her zaman bardağın dolu kısmını görürüm. Türkiye’miz dünyadaki
olumsuz gelişmelere rağmen bu kadar büyümeyi kendi dinamikleriyle
yapabilecek düzeye gelmiştir. Hatırlayalım, geçtiğimiz günlerde
döviz krizi denen bir sıkıntı yaşanmış, hatta bu krizi
tetikleyenler olmuş, ama işler sağlam bir yapıda ilerlediği için
kendi rayına oturmuştur, üstelik bu kadar yüksek petrol fiyatlarına
rağmen. Önümüzdeki günlerde faizler de tekrar düşme trendine
girecektir.
Ben Ortadoğu krizinin oradaki insanların trajedisini bir an için
bir tarafa bırakırsak, Türkiye’ye yeni imkanlar getirebileceği
kanaatindeyim. Güçlü bir ordumuzla, sağlam bir ekonomimizle bölgede
istikrar örneği olduğumuzun tüm dünya daha iyi farkına varmıştır.
(Şunu ihmal etmeyelim. Bir an önce savunma sanayii yatırımlarımızın
artması gerekir. Ordumuzun teçhizatının mümkün olduğu kadar
modernleştirilip, bağımsızlığa kavuşturulması gerekir.) Son
senelerde bölgede artan etkinliğimiz sonucu, bizden sadece asker
gücü istenmeyecek, ilk normalleşmede Ortadoğu, en büyük ve doğal
pazarımız da olacaktır.
AK Parti içinde bir kesimin sana eleştirel baktığı sır
değil. Bu tutumu nasıl değerlendiriyorsun? Bu kişilerle hiç bu
konuları görüştün mü? Bu durum Erdoğan ile ilişkinizi nasıl
etkiledi? ( Murat Yetkin / Radikal )
Bugüne kadar kimse çıkıp da bana eleştirilerini açıkça
belirtmemiştir. Arkamdan bu şekilde hareket ediyorlarsa ki herhalde
bu yönde bazı duyumlar var, kendilerine “niye Cuneyd Zapsu’ya bu
eleştirilerinizi açık açık söylemiyorsunuz, bunu MKYK
toplantılarında veya özel olarak doğrudan bildirmiyorsunuz?” diye
sormalı. Eleştiriye her zaman açığım. Siyasetin kötü tarafları bu
tip şeyler galiba. Kimsenin arkasından konuşmamak lazım diye
annelerimiz, babalarımız bize öğretmedi mi?
Tayyip Bey beni çok iyi tanıdığı için pek fazla etkilendiğini
sanmıyorum. Benim tanıdığım Tayyip Bey’e hakkımda bir eleştiri
geldiğinde, eleştirene ilk söyleyeceği şey “Bunu Cuneyd Bey’le
konuştun mu?” diye sormak olacaktır, diye düşünüyorum ve
inanıyorum.
Gayrıresmi diplomasi son yıllarda büyük ölçüde senin
üzerinden işledi. Bu başbakanın talimatı mıydı? Dışişleri
Bakanlığının bu durumdan hoşnut olmadığı izlenimine sahip misin?
Öyle ise, bu Erdoğan'ın ve senin tutum ve hareketlerinizi etkiledi
mi, örneğin frenledi mi? Dışişlerinin bu tutumunu neye bağlıyorsun?
Hiç bu konuda tartıştığınız diplomat oldu mu, hangi olaydı? ( Murat
Yetkin / Radikal )
Ben şu ana kadar memleketimizi ilgilendiren her görüşmemin
bilgisini Sayın Genel Başkana ilettim. Dolayısıyla onun bilgisi
dışında yaptığım bir şey olamaz.
Bir önceki sorunun cevabı aslında Dışişleri için de geçerli, şayet
eleştiren varsa, keşke eleştirisini açık açık ortaya koysa. Bu
yapılmadığından bu soruya açık bir cevap veremiyorum. Ben vazifeme
her zamanki gibi devam ediyorum. Tartıştığım bir diplomat? Sadece
bir kere 2002 Aralık ayında olmuştu, ama şimdilik bende
kalsın.
Gül ile gayrıresmi diplomasi temasları nedeniyle görüş
ayrılığına düştüğünüz oldu mu? Gayrıresmi diplomasiyi yürütürken,
hal raporlarını yalnız Erdoğan'a mı, yoksa Erdoğan ile birlikte
Gül'e de veriyor muydun? Örneğin, Gül başbakan iken kime
veriyordun, Erdoğan başbakan olduktan sonra kime veriyorsun? (
Murat Yetkin / Radikal )
Hayır, Abdullah Bey ile hiçbir zaman görüş ayrılığımız olmadı.
Kaldı ki ben baştan beri Tayyip Bey’in yanında çalıştığım için
Başbakan’ın Abdullah Bey veya Tayyip Bey olması benim için bir
değişiklik oluşturmamıştır. Ancak tabii ki zaman zaman Abdullah Bey
ile de bir araya gelmekteyiz.
Erdoğan'ın danışmanı olarak siyasete girmek sana işadamı
olarak ne kazandırdı, ne kaybettirdi? Sonuç hanesi negatif mi,
pozitif mi? Geriye dönüp baktığında, siyasete girmemenin daha iyi
olabileceğini düşünüyor musun? Siyasetten ayrılmayı mı, bu konumda
kalmayı mı, yoksa önümüzdeki seçimde milletvekili adayı olmayı mı
düşünüyorsun? Neden? ( Murat Yetkin / Radikal )
İş adamı olarak kaybettirdi. Hayatımın önemli bir dönemini bu yönde
değerlendiremiyorum. Ama pişman değilim. Çünkü geriye baktığımda bu
kadar reformu hayata geçiren bir partinin kurucusu olmak bana gurur
veriyor. Doğrusu son zamanlarda aleyhime yürütülen kampanya beni
biraz yordu. Ama yine de sayılan üç alternatif de halen açık.
AKP çevrelerinde "tepki" topladığınız zaman zaman
bakanların, zaman zaman da milletvekillerinin açıklamalarından
anlaşılıyor. Geçmişte bir siyasi partinin genel başkanlığını
yaparak da siyasete "profesyonel" olarak ilgi gösterdiğinizi ortaya
koymanıza karşılık, neden AKP'den milletvekili adayı olmadınız? (
Serpil Yılmaz / Milliyet )
Siyasete “profesyonel siyasetçi” olarak hiç bir zaman ilgi
göstermedim, ne eskiden ne de şimdi. Evet, geçmişte kısa bir dönem
Sayın Korkut Özal’ın Genel Başkanvekilliği’ni yaptım. İşin aslı,
yapılması gerekenin yapılmasıdır. Burada illa ön planda olmak,
benim için önemli değildir.
Bazın kendinizi Dışişleri Bakanı veya AKP’nin dış
ilişkilerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı’nın yerinde gördüğünüz
oluyor mu? ( Sezai Matur / Sakarya Yenihaber )
Hayır hiç olmadı. Ben çok sevdiğim arkadaşlarıma üstlenmiş
oldukları bu zor görevde yurtdışında edindiğim tecrübeler ile
yardımcı olmaya çalışıyorum, o kadar. Bu görev çerçevesi ne
gerektiriyorsa onu yapıyorum.
Kamuoyunda Amerikalılar’a söylediğiniz iddia edilen “ Bunu
kullanın” ifadesi sonrası Başbakan Erdoğan size hiç tepki
göstermedi mi? ( Sezai Matur / Sakarya Yenihaber )
Medyada iddia edildiği gibi “kullanın” demediğim ve Sayın Başbakan
da benim ne dediğimi çok iyi bildiği için bir tepki göstermedi.
Başbakan danışmanlığını ne karşılığında( maaş ve benzeri)
yapıyorsunuz? ( Sezai Matur / Sakarya Yenihaber )
Başbakan danışmanı veya herhangi bir kamu kurum veya kuruluşunda
devlet memuru olmadığımdan dolayı bir maaş almadığım gibi harcırah,
ödeme vs. de almıyorum. Parti tarafından görevli olarak yaptığım
vazifelerle ilgili yaptığım masraflar ise, yapılan harcamayı
gösteren belge ibrazı karşılığı Parti tarafından ödenmektedir.
Bunun dışında herhangi bir maaş, yada farklı adlar altında ödeme,
harcırah vs. söz konusu değildir.
ABD ile bağlantınız nedir? ( Sezai Matur / Sakarya
Yenihaber )
Uzun yıllar işlerim sebebi ile ABD ile pek çok bağlantım ve bir çok
tanıdıklarım oldu. Amerikalı firmalarla gerek Amerika’da gerekse
Amerika dışında pek çok görüşmem, işbirliğim oldu. Bunun dışında
üyesi olduğum Dünya Ekonomik Forumu toplantıları ve onbir senedir
yönetim kurulunda bulunduğum Türk-Amerikan İş Konseyi çerçevesinde
pek çok Amerikalı ile tanışma fırsatım oldu. Sorunuz CIA ajanı vs.
miyim ise, hayır değilim. Hiçbir zaman olmadım, olmaya da niyetim
yok. Amerikan vatandaşı olup olmadığımı soruyorsanız, hayır
değilim.
Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu politikalarını nasıl
değerlendiriyorsunuz? ( Sezai Matur / Sakarya Yenihaber
)
Düşünce ve değerlendirmelerim partimizin programında yazılı
olanların istikametindedir. Kimimizin Güney Doğu, kimimizin Kürt,
kimimizin terör sorunu dediğimiz olay, maalesef Türkiye’nin bir
gerçeğidir. AK Parti bu sorunun toplum hayatımızda neden olduğu
olumsuzlukların bilinciyle bir politika izlemektedir. Partimizin
önceliği bölge halkının mutluluğu, refahı, hak ve özgürlüklerini
gözetmektir. Türkiye’nin bütünlüğü ve üniter devlet yapısıyla
birlikte, bölgeyi tehdit eden terörün önlenmesinde zaaf
yaratmayacak bir şekilde, kalıcı, tüm toplumun duyarlılıklarına
saygılı, etkili ve sorunları kökünden çözmeye yönelik bir politika
izlenmelidir. Ben insan hakları açısından Kürtlerin azınlık
olmadığını, böyle bir konu bile olamayacağını, Kürt kökenli
vatandaşlarımızın devlet yönetiminin en üst noktalarına da
gelebildiklerini her platformda söyledim, halen de bu düşünceyi
savunmaktayım. Bölgedeki kültürel farklılıklar zenginlik olarak
kabul edilmelidir. Bölgenin geri kalmışlığından kaynaklanan kimi
olumsuzlukların giderilmesi bölgeye dönük özel düzenlemeler yoluyla
değil, genel demokratikleşme projesi bağlamında yapılırsa daha
etkin olacaktır diye düşünüyorum.
Sizce Cüneyd Zapsu kimdir? Siyasi anlamda tam olarak
AKP’deki göreviniz nedir? ( Hülya Güler / Ekonomist )
Cuneyd Zapsu, sevdiği, saydığı ve güvendiği birine üstlenmiş olduğu
zor bir görevde yurtdışında ve iş dünyasında edinmiş olduğu tecrübe
ve ilişkilerle yardımcı olmaya çalışan biridir. Bunu yapmasına
sebep çok sevdiği memleketinde insanların korkusuzca, refah içinde
yaşayabilmesini sağlamaktır.
AK Parti kurucularındanım, baştan beri de MKYK üyesiyim, ayrıca
“Genel Başkanın Özel Asistanı, Veri Koordinatörü ve
Müşaviri”yim.
Geçmişte hangi şirketlerin sahibi, hissedarı gibi bir
pozisyonda yer aldınız? ( Hülya Güler / Ekonomist )
Firma Ortaklıktan Ayrılış
BİM 20.05.2000
Balsu Gıda 22.09.2002
Teksu Ticaret 22.09.2002
Azizler Holding 15.11.2002
Teksu Dağıtım 15.11.2002
Balsu Marketing 15.11.2002
Balsu Sigorta Hizmetleri 15.11.2002
Balsu Çikolata 15.11.2002
Lezziks A.Ş. 19.03.2003
GMD Holding 20.03.2003
Nimet Gıda 20.03.2003
Ahsen 20.03.2003
Sağlıklı Gıda Ürünleri 20.03.2003
For You Limited 10.07.2003
Lezziks Ltd 04.08.2003
Şu anda ticari anlamda hangi faaliyetleri yürütüyorsunuz? (
Hülya Güler / Ekonomist )
Ticari anlamda herhangi bir faaliyet yürütmüyorum.
Sahibi veya hissedarı olduğunuz ticari kuruluşlar
hangileri? ( Hülya Güler / Ekonomist )
Herhangi bir ticari kuruluşun hissedarı ve/veya sahibi değilim.
Yurtiçi ve yurtdışında üye olduğunuz sivil toplum
kuruluşları hangileri? Bunlarda ne tür görevler üstleniyorsunuz? (
Hülya Güler / Ekonomist )
-Alman Liseliler Derneği (ALD), İstanbul, Türkiye,Üye
-Alman-Türk Endüstri ve Ticaret Odası (AHK), İstanbul, Türkiye,
Üye
-Türk Sanayicileri ve İş Adamları Derneği (TÜSİAD), İstanbul,
Türkiye, Üye
-World Economic Forum (WEF), Davos, İsviçre,Üye
-Uluslararası Kabuklu Yemiş ve Kuru Meyve Konseyi (INC), İspanya,
Başkan
-Türk Amerikan İş Konseyi (TAIK), İstanbul-Türkiye, Yönetim Kurulu
Üyesi
-Türk Ekonomik ve Sosyal Etüd Vakfı (TESEV), İstanbul- Türkiye,
Yüksek Danışma Konseyi Üyesi
ABD’li For You mağazalar zincirlerinin isim hakkını
aldınız. Şu anda Türkiye’de kaç tane For You mağazası var? Yıllık
ticaret hacmi ne kadar? ( Hülya Güler / Ekonomist )
Öncelikle For You diye bir Amerikalı mağazalar zinciri yoktur,
dolayısıyla böyle bir şirketin isim hakkını almam da söz konusu
olamaz.
Ayrıca, For You’dan 10.07.2003 senesinde ayrıldım. Bu sebeple
ticaret hacmi veya mağaza sayısı gibi konuları bana değil, şirkete
sormanız gerekir.
Türkiye’de ABD ve Avrupa ülkelerinde olduğu gibi zincir
eczaneler açılması konusunda bazı çalışmalar olduğu ve bunun sizin
For You mağazalarınızın olması dolayısıyla hız kazandığı yönünde
iddialar var. Bu konuda ne söyleyeceksiniz? ( Hülya Güler /
Ekonomist )
Zincir eczaneler açılması konusunda yapılan çalışmalarla ilgim
olmadığı gibi konu hakkında da hiçbir bilgim de yoktur.
Balsu yine sizin sahip olduğunuz şirketlerden biri. Bu
şirketinizin ticari faaliyetleri hakkında bilgi verir misiniz? (
Hülya Güler / Ekonomist )
Balsu benim eskiden ortak olduğum şirketlerden biriydi. 22.09.2002
tarihinde şirketteki hisselerimi ağabeyime devrederek şirketten
ayrıldım. Şirketin faaliyetleri hakkında bilgi için lütfen şirkete
müracaat ediniz.
Siyasi kimliğiniz ticari faaliyetlerinizi nasıl etkiliyor?
( Hülya Güler / Ekonomist )
Benim Parti kuruluşundan kısa bir süre sonrası itibariyle herhangi
bir ticari faaliyetim kalmadığı için olmayan ticari faaliyetlerimin
siyasi kimliğimden etkilenmesi de söz konusu olamaz.
Neden genel seçimlerde milletvekilliği için aday olmadınız?
( Hülya Güler / Ekonomist )
“Cuneyd Zapsu, sevdiği, saydığı ve güvndiği birine üstlenmiş olduğu
zor bir görevde yurtdışında ve iş dünyasında edinmiş olduğu
tecrübeyle yardımcı olmaya çalışan biridir”. Bunun dışında kendime
başka bir vazife yüklemedim.
Türkiye’de hakkınızda ortaya atılan iddialar yurtdışı
siyasi ve ticari ilişkilerinizi nasıl etkiliyor? ( Hülya Güler /
Ekonomist )
Siyasi ilişkilerim konusunda yurt dışındaki muhataplarım iddiaların
asılsızlığını daha rahat anlayabiliyorlar. Benim Parti kuruluşundan
kısa bir süre sonrası itibariyle herhangi bir ticari ilişkim
olmadığı için burada etkilenen herhangi bir husus yok.
Sizce Türkiye’de çok tartışılan bir isim olmanızın
Türkiye’nin menfaatleri açısından nasıl sonuçları ortaya çıkıyor.
Bundan dolayı bir sorumluluk duyuyor musunuz? ( Hülya Güler /
Ekonomist )
Eğer sorunuz “ siz tartışmalı bir isimsiniz. Türkiye’nin
menfaatlerine ters düşüyorsunuz, bundan dolayı sorumluluk duyuyor
musunuz?” ise, cevabım şudur: Türkiye’nin menfaatlerinin korunması
konusunda çok büyük sorumluluk duyuyorum. Benim çalışmamdan dolayı
Türkiye’nin menfaatine ters bir hadise olmuş ise bu en çok beni
üzer, ama bunun ne olduğunu da birilerinin ortaya koyması lazım
değil mi?
Son olarak bazı büyükelçiler ile yaptığınız görüşmeler gibi
kimi önemli ve özel görüşmelerde aktif olarak yer almanızın başka
ülkelerde bir karşılığı var mı? Diplomaside örneğin ABD yada
İngiltere’de bu rolü üstlenen bir kimlik varmı? ( Hülya Güler /
Ekonomist )
İleri demokrasiyi yaşayan tüm güçlü ülkelerde bahsettiğiniz “rolü”
üstlenen, yani ‘arka kapı diplomasisi’ olan ve bu şekilde süreç
hızlandıran bir değil, pek çok kişi vardır. Sadece demokrasinin tam
oturmamış olduğu ülkelerde böyle bir şey olmamaktadır. Misalen
dikta rejimlerinde ülkelerin büyükelçilerinin görüştükleri kişiler
devletçe belirlenir. Aşağıdaki cümle bu son olaydan sonra çok
önemli bir ülkenin Büyüelçisi tarafından bana yazılmıştır:
“Hepimizin anlatması lazım ki, tüm ileri demokrasilerde kendi
adamlarını kullanmak Başbakanların hakkı ve huyudur, ayrıca bunun
yapılması devlete zarar vermez, aksine fayda sağlar.”
Sizinle ilgili genel olarak özellikle ABD’de çok iyi
ilişkileriniz, kontaklarınız olduğu söylendi. Türkiye’de de çeşitli
cemaatler ile çok iyi ilişkileriniz olduğu konusu gündeme geldi. Bu
kadar iyi ilişkiler, kontaklar kurmayı başarabilmiş bir insan
olarak Türk medyasıyla ilişkilerinizi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Medya ilişkileri yönetiminde başarılı/başarısız olduğunuz konusunda
ne düşünüyorsunuz? ( Hülya Güler / Ekonomist )
Partimiz seçimi kazandığından beri yazılı basın ve görsel medyaya
fazla çıkmamış olmamın basınla ilişkimin çok iyi olmadığına dair
bir izlenim yarattığına inanıyorum. Biliyorsunuz geçtiğimiz 4 sene
içerisinde günlük gazetelerimizde sadece Nuriye Akman
Hanımefendi’ye bir röportaj verdim, Sayın Fatih Altaylı ile Teke
Tek’e çıktım bir de en son CNN Türk’de üç gazetecinin fındık
konusundaki sorularını cevapladım. Vazifemin kamuoyuna degil,
Tayyip Bey’e bilgi vermek olduğunu düşündüğüm için bu şekilde
davrandım. Ancak hakkımda komplo teorileri çıkmaya başladığında
“bunlar geçer, hiç muhattap olmayayım” diye cevap vermedim. Fakat
bu zayıflık olarak algılandı ve söylentileri çıkaranlar işi hayal
güçleriyle orantılı olarak iyice abarttılar ve sonunda bugünkü
duruma geldik. Belki de geçmişte kendimi daha fazla ifade etmem
gerekirdi diye düşünüyorum.
Büyükelçilerle görüşmeniz konusunda çelişkili açıklamalar
oldu. Sayın Başbakan'ın "Bilgim dışında" dediği gün sizin "Patrona
bilgi vereceğim" yönünde demeciniz çıktı. Sayın Başbakan'dan bu
konuda size bir uyarı oldu mu? ( Bülent Sarıoğlu / Milliyet
)
Hayır, bana bu konuda herhangi bir uyarısı olmadı. Kendisinin başta
“haberim yoktu” demesi benim normal günlük programımı çok özel
durumlar haricinde Sayın Başbakan’a önceden bildirmememden
kaynaklanmaktadır. Kendisi benim her gün nerede olduğumu, kiminle
görüştüğümü doğal olarak bilemeyebilir. Ancak sonradan bir
sohbetinde dile getirdigi gibi bu tip görüşmeler benim görevim
dahilindedir. Ben büyükelçilerle görüşerek, onların düşündüklerini,
onların gözünden güncel olayları toplayıp gerektiğinde Sayın
Başbakan’a aktarıyorum. Kaldı ki bu benim ilk görüşmem değildi.
Büyükelçiler ile devamlı olarak Ankara veya İstanbul’da bir araya
gelmekteyim. Aynı gün 1 değil 3 ya da 5 büyükelçi ile görüşmem
olağanüstü bir durum değildir.
Büyükelçilerle görüşmelerinizin çerçevesini anlatabilir
misiniz? Yani büyükelçilerle görüşmelerinizde neleri soruyorsunuz,
onlardan ne tür mesajlar alıyorsunuz, onlar ağırlıklı olarak size
neler soruyor? ( Bülent Sarıoğlu / Milliyet
Ben görev tanımım kapsamında Ankara’ya geldiğimden beri farklı
çevrelerden pek çok kişiyle bir araya geliyorum. Toplumun her
kesitinden insanlarla görüşüyorum. Bunlar gazeteciler,
büyükelçiler, bürokratlar, yabancı siyasetçiler, iş dünyası ve
sivil toplum örgütlerinin temsilcileri dahil toplumun her
kesiminden insanlardır. Burada amaç, günlük olan olaylar hakkında
istişare ve bu olaylar üzerine kendilerinin perspektiflerini
öğrenebilmektir.
Büyükelçiler de bazen kendi ülkeleri, kendi vatandaşlarının ortak
olduğu şirketler ile alakalı Türkiye’de herhangi bir sıkıntı,
problem olduğunda bunu bana iletiyorlar. Ben de bu problemlerin
çözümünde yardımcı olmaya çalışıyorum. Bu gibi problemlerin
çözülmesi aynı zamanda ülkemizin de yararınadır. Son olarak
Amerikan Büyükelçisi’nin bu konuda verdiği cevap Amerikan Dışişleri
Bakanlığı’nın web sayfasında aynen aşağıda olduğu gibi halen
durmaktadır, herkese açıktır:
“Soru : Cuneyd Zapsu ile görüştüğünüz bildirildi. Görüşmeyi kim
istedi? Ne görüştünüz? Yasın Kadı’yı görüştünüz mü?
ABD Büyükelçisi : Cuneyd Zapsu bir dostumdur. Bu ülkedeki göreve
geldiğim 6-7 aydır zaman zaman gördüğüm biridir. Bu memleketteki
konuların nasıl gözüktüğünü daha iyi anlayabilmek, etkili
insanların nabzını hissetmek için kendisiyle düzenli bir şekilde
görüşmeye çalışıyorum. Bu son görüşmemizin kim tarafından
istendiğini hakikaten hatırlamıyorum, ancak bu önemli de değil.
Onunla görüşebilmekten memnuniyet duyuyorum. Hatırladığım kadarıyla
birkaç haftadır zaten buluşmaya çalışıyorduk ve bahsettiğiniz günde
buluştuk. Birçok konu hakkında görüştük. Bu konuları açıklamak
benim vazifem değildir. Onun Türk hükümetinin bir temsilcisi
olmadığını tabii ki biliyorum ve onunla görüşmelerim de zaten bu
anlayışla olmuyor. Türk hükümetiyle El Kadı konusu gibi konuşmam
gereken şeyleri tabiiki hükümetle konuşuyorum...”
Sizin bu görüşmelerle amaçladığınız nedir? Genel başkan
danışmanı olarak AKP ile yabancı devletler arasında bir kanal mı
oluşturuyorsunuz? ( Bülent Sarıoğlu / Milliyet )
İşlerin biraz daha hızlanmasını amaçlıyoruz. Evet, parti ile
yabancı devletler arasında benim bu görüşmelerim nedeni ile bir
kanal oluşuyor. AK Parti Genel Başkanı yabancı devletlerin
düşüncelerini direk ve çabuk bir şekilde duyabiliyor. Bunun da hem
işlerin hızlanması hem de tarafların birbirinin düşüncelerini daha
iyi anlama açısından faydalı olduğuna inanıyor ve bu faydaları
günlük hayatımızda görüyoruz.
Bu görüşmelerinizin parti ve ülke açısından nasıl yararlar
sağladığını düşünüyorsunuz? Bu çerçevede tespit ettiğiniz somut
sonuçlar var mı? Hatırınızda olan örnekler nelerdir? ( Bülent
Sarıoğlu / Milliyet )
Bu görüşmelerin parti ve ülke açısından bir çok somut sonuçlarını
görebiliyoruz. Türkiye’de yatırım yapmak isteyen yabancıların
önündeki gereksiz engellerin kaldırılmasından tutun, en basit gibi
gözüken, Antalya’da yapılmak istenen ama bir türlü izin alınamayan,
Türkiye’nin büyük tanıtımını yapacak olan TV gösterisi için
izinlerin alınmasına, eğitim alanında önümüzdeki günlerde herkesin
sevineceği ilerlemelere, pek çok büyük organizasyonun Türkiye’de
yapılmasının sağlanmasına, AK Parti’nin diğer partilerle olan dış
ilişkilerinin güçlenmesine kadar bir çok örneği sayabilirim.
Şimdiye kadar siyasette gördüğümüz kişilerden çok farklı
bir portre çiziyorsunuz. Bir taraftan büyük bir tüccarsınız, diğer
taraftan önemli yabancı bağlantılarınız var, yurt dışında ve yurt
içinde güçlü diplomatik temaslara girebiliyorsunuz. Siyasette
kendinizi nasıl konumlandırıyorsunuz? Bakan olmadığınız halde
bakanlardan güçlü olduğunuz doğru mu? Bu gücünüzü siz neye
bağlıyorsunuz? ( Bülent Sarıoğlu / Milliyet )
Öncelikle 2002 senesinden beri ne küçük ne de “büyük bir tacir”
değilim. Parti kurulduktan sonra ilgili olduğum şirketlerin
yönetimlerden istifa ederek hisselerimi devrettim.
Bakan olmadığım halde bakanlardan güçlü olduğum yorumuna
katılmıyorum. Ben Sayın Başbakanımız’ın bana verdiği görev tanımı
çerçevesinde kendisine destek olmaya çalışıyorum. Belki, direk
Sayın Başbakan’la çalışmamdan dolayı böyle intiba oluşmuş
olabilir.
Siyaset ve diplomasideki pro-aktifliğinizin zaman zaman
Başbakan açısından da sıkıntı yarattığı, hatta ona zarar verdiğini
düşünüyor musunuz? Sizinle ilgili olarak AKP içinde bir rahatsızlık
gözlemliyor musunuz? ( Bülent Sarıoğlu / Milliyet )
Sayın Başbakan’a fayda yerine zarar verdiğimi düşündüğüm ve/ veya
hissettiğim an bu vazifeyi bırakırım. Siyasette şunu gördüm : Hiç
bir şey yapmayıp yerinizde oturduğunuzda hiç problem olmuyor,
herkes sizi çok seviyor. Yazdığınız gibi pro aktif hareket
ettiğinizde, risk alıp yeni birşeyler yapmaya çalıştığınızda ise
pek çok kimse size düşman kesiliyor. Aslında bu bürokraside de
aynı. AK Parti içinde (biliyorsunuz bazıları hep AKP diyor, ben de
inadına Yüksek Seçim Kurulu’nda tescil edilmiş kısaltma ismi AK
Parti olduğu için partimizi kendi ismiyle anmaya çalışıyorum.
Hatırlıyor musunuz Muhammed Ali’ ye inatla Cassius Clay deniyordu
ve bu senelerce sürdü; taa ki o kendini tam olarak herkese
kanıtlayana kadar. O becerdi, inşAllah biz de becereceğiz ve siz de
bize adımızla hitap edeceksiniz.) rahatsızlık olduğu dedikodusunu
ben de duyuyorum. Dedikodu diyorum çünkü bir kişi dahi bana gelip
yüzüme bir şey demedi. Aslında bunu çok da isterim; medyada
çıkanların, temasım olmayıp beni tanımayan partili arkadaşlarımı da
rahatsız etmemesine imkan yok.
Diplomasideki sıradışı üslubunuzun (Başbakan'ı ABD'de
överken dile getirdiğiniz 'Delikten süpürmeyin, kullanın' gibi
ifadeleri de dahil olmak üzere) Türkiye Cumhuriyeti devlet
geleneğine zarar verdiğiyle ilgili eleştirilere katılıyor musunuz?
( Bülent Sarıoğlu / Milliyet )
Diplomaside sıra dışı üslubumun benim alışıla gelmişten biraz daha
hızlı ve direk çalışmamdan kaynakladığına inanıyorum. Bunun Türkiye
Cumhuriyeti devlet geleneğine zarar verdiğini düşünmüyorum. Ayrıca
ben Türkiye Cumhuriyeti devletini temsil eden bir devlet görevlisi
sıfatını da taşımıyorum. Bunu da muhatap olduğum insanlar biliyor.
Taşımadığım bir sıfatı kullanıp insanları, toplumu
aldatmıyorum.
Ticari faaliyetlerinizi bir kayyıma devretmeyi hiç
düşündünüz mü, bundan sonrası için de siyasete, diplomasiye ağırlık
verip fiili ticaretten çekilme niyetiniz var mı? ( Bülent Sarıoğlu
/ Milliyet )
Ticari anlamda herhangi bir faaliyet yürütmüyorum. Herhangi bir
ticari kuruluşun hissedarı ve/veya sahibi değilim.
Başbakanlık'tan CHP'lilere gönderilen yazılarda kamuda
hiçbir kadronuz olmadığı yazıyor. Üstlendiğiniz görevlere rağmen
kamuda hiçbir kadronuz yok mu? Bunun, Almanya ve Türkiye'de çifte
vatandaşlık taşımanızla ilgili olabileceği söyleniyor. Aynı zamanda
Alman vatandaşı olmanız kamuda kadro almanıza engel mi? ( Bülent
Sarıoğlu / Milliyet )
Başbakanlık’tan CHP’ye gönderilen yazılar tamamen doğrudur. Çünkü
Başbakanlık’ta veya herhangi bir devlet kurumunun kadrosunda
olmadığım gibi devlet memuru da değilim. Ben Sayın Başbakanımızın
AK Parti Genel Başkanı sıfatıyla partide atadığı “Özel Asistanı,
Veri Koordinatörü ve Müşaviri” yim.
Benim çifte vatandaşlığım her iki ülkenin de izni ile oluşmuştur.
Bu şekilde çifte vatandaşlık taşımak kamuda bir görev almak için
engel teşkil etmemektedir. “Bu yüzden kamu görevlisi olamıyor veya
bu yüzden milletvekili olamıyor” düşüncesi geçerli değildir. Çifte
vatandaşlık hakkından yararlanarak devlet kademelerinde görev
yapanlar vardır. Bu yasalara aykırılık oluşturmuyorç İstediğim ve
uygun gördüğüm taktirde ben de resmi görev alabilirim.
AKP Merkez Karar Yönetim Kurulu üyesisiniz. Sizinle ilgili
tartışmalar gözönüne alındığında, 11 Kasım'da yapılması planlanan
parti kongresinde siyasi konumunuzda bir değişiklik düşünüyor
musunuz? ( Sedat Sahmay / Radikal )
Bu konuda takdir yetkisi bana ait olmadığı gibi karar mercii de ben
değilim. Ne olacağını hep beraber 11 Kasım günü
göreceğiz.
Samımıyetınıze guvenıuyorum samımıyetıme guvenın bu arada
hakkınızda kı ıllegal orgut bağlantısı ıddıalarınıda yanıtlarsanız
evınırım.saygılarımla. ( Adının açıklanmasını istemedi
)
Hakkımda siyasete başladığımdan beri pek çok iddia ileri sürüldü.
Mossad, CIA ajanı olduğum, PKK’lı olduğum, El Kaideci olduğum
vs…Bunların hepsi asılsızdır. Politik amaçlarla üretilen çirkin
“dedikodulardan” ibarettir. Bazı bölgelerde PKK’lı olarak
gösteriliyorum, bazı yerlerde El Kaide, bazılarında Amerikan ajanı,
bu bölge bölge değişiyor. PKK iddiasının çıkmasının tek sebebi
babamın babası ve annesinin yani ailemin bir bölümünün Kürt kökenli
olmasıdır. İşte hepsi bu! Hiç kimse bana “şunu yaptı veya şu
şekilde PKK’ya destek verdi” diyemez. Fakat ne yazık ki her yere bu
yalanlar yayılıyor.
Bu email adresinin ucundaki şahsın Cüneyd Zapsu olduğunu
nasıl anlayacağız? Eğer bu emailin ucundaki Cüneyd Zapsu değilse
aşağıda email gönderilmiş onca haberci bu emaile soru gönderip
yanıt alarak haber yaparsa bu da size çok zarar verebilir. ( Sadi
Özdemir / Hürriyet )
Bence bunu anlamanız çok basitti, direk benim ofisime başvurup bu
e-mailin doğru olup olmadığı sekreteryadan öğrenilebilirdi? Yine de
ciddiye alıp sorularınızı yolladığınız için çok teşekkür ederim,
çünkü bazı arkadaşlarımız en basit araştırmayı yapmaya gerek
duymadan köşelerinde bu e-posta adresimi yayınlayıp yazım hakkında
gayrı ciddi yorumlarda bulundular, adresime birçok virüslü
yazıların gelmesine ve cevaplamamın uzun süre almasına sebebiyet
verdiler.
Şu anda işlerinizin boyutu nedir? Hangi şirketlere
sahipsiniz? ( Sadi Özdemir / Hürriyet )
Ticari anlamda herhangi bir faaliyet yürütmüyorum. Herhangi bir
ticari kuruluşun hissedarı ve/veya sahibi değilim.
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül görüşmelerini sözcüsü
aracılığı ile basından takip ettiklerini duyurdu. Sayın Gül ile bu
görüşmelerin ardından bir konuşmanız olmuş mudur, Dışişleri Bakanı
size yönelik herhangi bir kırgınlığını dile getirmiş midir? ( Fırat
Kozok / Cumhuriyet )
Evet görüştüm, kendisi ile bir kırgınlığımız bulunmamaktadır
Başbakanlık Personel Genel Müdürlüğü’nün kayıtlarında “
danışman” olarak gözükmediğiniz halde, Başbakan “ başdanışmanlığı”
görevini sadece Tayyip Erdoğan ile olan dostluğunuz çerçevesinde mi
yürütüyorsunuz, bu göreviniz nedeniyle Sayın Başbakanın şahsından
veya devletin herhangi bir biriminden bu emeğiniz karşılığında bir
ücret alıyor musunuz? Başdanışmanlık gibi bir görevi yürütürken
MKYK üyesi olduğunuz Adalet ve Kalkınma Partisi içerisinde bile bu
göreviniz nedeniyle şahsınıza yönelik eleştirileri nasıl
karşılıyorsunuz? ( Fırat Kozok / Cumhuriyet ) Başbakan’ın
“şahsından” da herhangi bir ücret almamaktayım.