Rektör Söylet'ten çarpıcı açıklamalar
Abone olİÜ Rektörü Prof. Yunus Söylet, ikna odalarından, tam gün yasasına, türbanlı öğrenciden, Prof. Mehmet Haberal'ın durumuna kadar bir çok konuda açıklama yaptı
İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yunus Söylet,
kendisine bağlı Kardiyoloji
Enstitüsü'nde tedavi gören Ergenekon sanığı Prof. Dr.
Mehmet Haberal'dan, ikna kasetlerine; türban yasağından,
üniversitedeki değişim ve projelere kadar önemli açıklamalarda
bulundu. İşte Prof. Dr. Söylet'in akşam gazetesine yaptığı
açıklamalar
KALP DOKTORU DEĞİLİM O İŞTEN ANLAMAM
'Herhangi bir birimimize hasta yatarken benden izin alınmaz. Daha
önceki rektörlerden de alınmazdı. Eminim ki 'Mehmet Haberal 1.5
yıldır orada yatıyor, rektör neden sesini çıkarmıyor' diyenler de
vardır. Tabii ben de biliyorum ki hiçbir birimimizde 1.5 yıl yatmış
hasta yok. Bu durum sonuçta akademik özgürlüğün ve akademik
özerkliğin bir parçasıdır. Orada Haberal'ın sorumluluğunu taşıyan
hocalar taburcu edilmesini uygun görmemişler. Ciddi sayıda insan
benim bu yönde de müdahale etmemi bekliyorlar. Ama benden bu yönde
kimse müdahale etmemi beklemesin. Sonuçta o işin sorumlusu hocalar.
Ben kalp doktoru değilim. O işten anlamam. Hocalar da yazılı olarak
bu sorumluluğu üzerlerine aldıklarına göre sorun yok.'
YARDIMCIM ORADA GÖREVE BAŞLADI
Haberal'a ilişkin soruşturmada tutuklanan öğretim üyelerinin
durumuna da değinen Söylet şöyle devam etti: 'Hukuki bir süreç
yürüyor. Müdürü götürdüler. Ben ne yapabilirim ki. Sadece talep
olursa hukuk büromuz var. Hocalara destek veririm. Öğretim
üyelerimiz hukuki destek talep etti. Bu yardım da verildi.
Avukatlık değil ama en azından danışmanlık yapılır. Rektör
yardımcılarımızdan Prof. Dr. Alper Cihan, müdür tutuklandıktan bir
gün sonra vekaleten orada müdür olarak göreve başladı. Hoca hastane
işlerinden anladığı için atadık. Talep gelirse öğretim üyeleri
değiştirilebilir. Talep olmazsa değiştiremezsiniz. Yaşanan olaylar
yer değişikliği için sebep değil. Çünkü orada detayını bilmediğimiz
yürüyen bir hukuki süreç var.'
HOCALAR GİTDECEK DİYE ÜZÜLÜYORUM
Söylet, Tam Gün yasası için de şunları söyledi:
Tam Gün çıktı. Resmi olarak mesai saati var. Ancak yasa
çerçevesinde öğretim üyesinin giriş çıkışını takip etmeyi abes
buluyorum. Öğretim üyesi, zaman zaman gece yarılarına kadar çalışır
geç gelir, zaman zaman erken çıkar. Esneklik gerekir. Tam Gün
yasası büyük bir değişim. Bir sürü kıymetli insan ayrılacak, bu
beni üzüyor. Şu ana kadar 15 ila 20 öğretim üyesi ayrıldı. Bunların
büyük bölümü emekli oldu. 2 öğretim üyesi istifa etti.
HASTALAR YIĞILIR ENDİŞESİ TAŞIYORUZ
Yasa çıktı ama üniversiteler olarak belirsizlik ve korkularımız
var. Yasa koyucu 'performans yönetmeliğini çıkart' diyor YÖK'e. Bu
yönetmelik Sayıştay'dan Başbakanlık'a gitti. Daha çıkmadı.
Muayenehanelerin durumu belli olmadı. İnsanlar huzursuz, kuralları
belli olmayan bir oyun oynuyor. Üniversite hastanelerinin döner
sermayelerinden ödenecek bu paralar. Ama şimdi bile ayakta durmakta
zorlanıyoruz. Açık nasıl karşılanacak? Hocalarımız asli görevini
aksatacak mı? Hoca farkı kaldırılınca, 'Profesörlerin kapısına
hastalar dolarsa sıkıntı yaşanır mı?' korkusu yaşıyoruz.
Yönetmenlikte eğitim öğretim, araştırma için ödenek var. Kurumun
bütünüyle ilgili bir performansın yansıması var. Bireysel hizmet
karşılıkları var. Öğretim üyesinin tüm fonksiyonlarının
ücretlendirmesi var.
ÇAPA VE CERRAHPAŞA YENİLENECEK
'Köklü gelenekleri olan bir kurumun hemen değişeceğini hayal
bile etmiyordum. Öğrenci odaklı bir sisteme geçiş yapıyoruz. Eğitim
öğretim kurgumuzu öğrenci odaklı yapmaya çalışıyoruz. Üniversiteyi
altına imza attığımız Bolonya sürecine dönüştürmeye
çalışıyoruz. Okulun fiziki mekanları ile ilgili de çalışmalar
yapıyoruz. Cerrahpaşa ve Çapa Tıp Fakültesi hastanelerini yeniden
yapılandıracağız. İki üniversite hastanesini yıkacağız. Hastaneleri
küçültüp kalan araziye öğrencilerimiz için yurt, misafirhane
yapacağız.'
ŞAPKADAN YANLIŞ ANLAMA ÇIKTI
Prof. Dr. Söylet, Tıp öğrencisi Zeynep Nur İncekara'nın, şapka taktığı için dersten çıkarılmasına ilişkin incelemeninin tamamlandığını söyledi. Söylet, şu bilgileri verdi: 'Olayın bir yanlış anlaşılmadan kaynaklandığı anlaşıldı. Öğretim üyemiz de bu yönde bir beyan verdi ve inceleme bitti. Bu konuda ne uyarı ne de başka bir ceza verilmedi.'
İKNA ODASI KASETLERİNİ YÖK İSTEDİ
Söylet, CHP'li Nur Serter'den istenen ikna odası kayıtları ve türban konusunda şunları söyledi: YÖK ve bize ikna odalarıyla ilgili Bilgi Edinme Kanunu çerçevesinde başvurular oldu. YÖK bilgi istedi. Tüm birimlere baktık, 'Kim çekti, nasıl çekildi'. Kayıtları bulamadık. Basındaki açıklamaları üzerine eski rektör yardımcımız Prof. Dr. Nur Serter'in bilgisine başvurduk. Cevap vermedi. Görevim orada biter. YÖK'e yazacağım cevapta 'Kaset ve CD'ler bizde değil. Nur Hanım'a yazdığımız yazıya cevap vermedi' diyeceğiz. Rektör olarak normal şartlarda üniversitede yapılan bir kaydı yanımda götüremem. Nur Hanım'ın da kayıt varsa götürememesi lazım. Kayıtlar var mı yok mu bilmiyoruz. Nasıl çekildi, kim çekti o da belli değil. Tek bilen Nur Hanım.
TÜRBANA ANA KAPIDA İZİN VERİYORUZ
Türban konusunda hukuk içinde kaldık. Kişisel tercih ve tavrım belli. Hukuki olarak nerde olduğumuzu, hukukçular söyler. Hocalarımıza telkinde bulunmuyoruz. Bahçeye giriş yasağı vardı, saçma bulduğumuz için türbanlı öğrencilerin ana kapıdan girmelerine izin veriyoruz. Derslerle ilgili müdahalemiz yok. Zaman zaman türban konusunda tutanak geliyor. Ama çok az. Yıllar içinde bu kronik sorun için bir denge yakalandı. Buna öğrenci de hocalar da katkı yapıyor. Girmemesi gereken yerde girmiyor, girebileceği yerde giriyorlar. Çözümü zorlaştırıcı davranmamaya çalışıyorum.'
'ÖĞRENCİ YOK' DİYENİN DERDİ KLÜP DEĞİL
PROF. Dr. Söylet, öğrenci kulüplerine üye olanlardan sabıka kaydı ve temiz sicil istenmesini şöyle değerlendirdi: 'Kulüpler de zaman zaman odak olabiliyor. Öğrenci üzerinden istenmeyen olaylar planlandığı için bir önlem. Üniversitelerin bu taleplerini garip bulmuyorum, her üniversitede uygulama var. Kulüplerin güç alanı olarak kullanıldığını görüyorsunuz. İsimleriyle uyumlu olmayan çalışmaları tespit ediliyor. Eyleme çıktığı için disiplin cezası alan belki 150 öğrenci vardır. Okulumuzun 74 bin öğrencisi var. Öğrenci bulamadıklarını söyleyenler, kusura bakmasınlar demek ki kulüp peşinde değiller. Öğrenci kulüplerinin şartlarını iyileştirdik, bütçe verdik. Fakültelerde açmalarını sağladık. Taş odaları, yeni öğrenci kültür merkezi olarak yapıyoruz.'
TWITTER'DAN YANITLIYORUM
Söylet üniversitedeki değişimi şöyle anlattı: 'Üniversiteyi teknoloji ile buluşturduk. İstanbul Üniversitesi kağıt üniversitesiydi ama şimdi otomasyona geçiyoruz. Sıkıntılar yaşanıyor ama geçiş süreci sonrası iyi olacak. Uzaktan eğitimi başlattık. 2 bin 500 civarında öğrencimiz var. Sabahlara kadar Twitter'dan öğrencilerin sorularını cevaplıyorum. Benimle direkt konuşma ve soru sorma imkanına sahipler.
ÜNİVERSİTE, SİYASET İLE İLİŞKİ KURMALI
Üniversiteler toplumdan kopuk kurumlar olamaz. Her kurumla iyi
ilişkileri olan, projeler üreten, projelerine destek alan kurumlar
olmalıdırlar. Akademik özgürlük ve üniversite özgürlüğünü
zedelemeden siyaset kurumuyla bir ilişki biçimi kurmamız gerekiyor.
Siyaset kurumu da mahcup biz de. Sanki ilişki kurmak yasakmış gibi
görülüyor. Herkesle oturup konuşmamız gerekiyor.
Birtakım sıkıntılarımızı siyaset kurumuna aktarmada sıkıntılarımız
olduğunu görüyorum. Kimden isteyeceğiz? Tabii ki düzeyli
mantıklı bir ilişki kurmalıyız.
TEK YERİNE ÜÇ ÖĞÜN YEMEK VERİYORUZ
Ruhsatsız binalarımız vardı bir çok arsamızın tapusunu almaya başladık. İşlerin takibi yavaş yürüyor. Avcılar bütünüyle SİT alanıydı. 30 ayrı yerinde çok derin çukurlar açarak orada arkeolojik kalıntıların olmadığını kanıtladık. Şimdi bin 500 dönüm tarla var doğal SİT alanı olmadığını 1.5 yıldır ispat etmeye çalışıyoruz. Bunları tamamladıktan sonra nereye istesek öğrenciler için bina yapacak hale geliyoruz. Üniversitede tek öğün yemek yerine üç öğün yemek veriyoruz. 900 bin TL ayda sübvanse ediyoruz. Öğrencilerimiz en ucuz üniversite yemeğini yiyor. Biyoloji binasının tapusunu alabilmek için 107 farklı imza almak zorunda kaldık.